* Bu haber, Atölye BİA İletişim Platformu atolyebia.org'da yayınlandı.
Haberin İngilizcesi için tıklayın
Türkiye'de çocuk istismarı vakaları her geçen gün artarken Diyarbakır da son zamanlarda çocuk istismarı rakamlarının yükseldiği merkezlerden biri oldu.
Diyarbakır Barosu’nun verilerine göre bir buçuk yıl içinde 50 çocuk adli yardım talebi ile başvuru yaptı. Uzmanlara göre istismar rakamlarının yüksek olmasının nedeni toplumun gerçekleri gizlemesi ve çocukların da kendilerini suçlu hissetmesi.
bianet’in "Erkek şiddeti Ekim 2021" çetelesine göre Ekim 2021’de Diyarbakır’da erkekler 23 çocuğu istismar etti. Ekim'de ise erkekler tüm tüm ülkede en az 49 çocuk istismar etti.
TIKLAYIN- Erkek şiddeti Ekim 2021
Bunun sebebi ne? Bir ay için de bu denli bir rakam nasıl ortaya çıktı? Aileler çocuklarını nasıl korumalı? Toplum bu olaylar üzerinde nasıl bir etki yaratabilir?
Konunun uzmanları ile çocuk istismarını ve çocukların istismardan nasıl korunabileceğini konuştuk.
Psikolog Ferhat Demir’e göre aileler çocuklarının istismar edildiğini iki yönlü fark edebilir. Bunlardan biri ruhsal biri de bedensel:
"Eğer çocuğunuz içine kapanıksa, kimseyle konuşmuyorsa, korkuyor ve vücudunda morluk varsa ve siz onlara dokunmaya çalıştığınız da tepki gösteriyor ise buraya kesinlikle dikkat etmek gerekiyor. Okulda aktif olan bir çocuk iken birden sessizleşmişse, arkadaşları ile konuşmuyorsa bunun travmatik bir deneyim olduğunu ve intihara kadar götürebileceğini bilmemiz gerekiyor."
"Çocuk kendini suçlu hissediyor"
İstismarın önüne geçmek için ailelerin, çocuklarına cinsel eğitim vermesi gerektiğini ifade eden Demir, şöyle dedi:
"Temelde çocuğu bilgilendirmek çok önemli. Bunu yaparken de çocuğun yaşına ve gelişimine uygun bir dil kullanılarak çocuğun vücudunda özel bölgelerinin olduğunu, rızası olmadan kimsenin vücuduna dokunamayacağını söylemek ve bunu aktarırken de çocuğu çok örselememek gerekir.
"Çocuğun anlayacağı bir şekilde bedeninin özel bir kavram olduğunu ve beden üzerinden oyunlarda daha çok dikkatli olması gerektiğini bilmeli."
"Yalnız olmadığını hissettirmeliyiz"
Çocukların kendilerini ifade edebilmesi için ilk olarak bir güven alanı oluşturmak gerektiğini ifade eden Demir şöyle devam etti:
"İstismara uğrayan çocuklar genelde bu olaydan dolayı kendilerini suçlu hisseder ve büyük bir korku yaşarlar. Toplumun kendilerini suçlayacağını düşünürler. Travma yaşayan bu çocuklar, ilk olarak güven duygusunu kaybederler. İlk etapta çocuk için bir güvenli alan oluşturmak gerekir.
"Bunu da yaparken, 'Bu konuştuklarımız ikimizin arasında kalacak, kimse bilmeyecek ama yapan kişi mutlaka cezalandırılacak' gibi ifadeler kullanarak, çocuğa güven aşılamak ve kendini ifade etmesini sağlamak gerekir. Çünkü çoğu zaman çocuklar kendilerini yalnız ve çaresiz hissederler. Yalnız olmadığını, bu olay ile yüzyüze kalan çocuklar kendi içlerinde de bir travma yaşarlar ve onlar için bunu anlatmak, kelimelere dökmek düşünemeyeceğiniz kadar zordur.
"Bu nedenledir ki, biz birçok istismar vakasından yıllar geçtikten sonra haberdar oluyoruz. Çünkü çocuklar anlatamıyor. Ya da biz anlatmalarını sağlayacak mekanizmaları devreye sokamıyoruz.
"Öte yandan anne babaların, öğretmenlerinin onları fark etmesini beklerler. Aile ya da öğretmen çocuğa güven vermeli ki çocuk yaşadıklarını anlatabilsin. İstismar ile karşılaşan aileler genelde çok öfkeli oluyorlar ve ne yazık ki bunu çocuğa da hissettiriyorlar. Çocuk da bunu fark edince daha çok içine kapanıyor."
Her mahalleye bir sosyal hizmet uzmanı
Sosyal Hizmet Uzmanları Derneği Diyarbakır Şubesi’nden Gaye Yalçın’a göre ise istismarın önlenebilmesi için öncelikle toplumun bilinçlendirilip bu konuda bilgilendirilmesi gerekiyor.
Yalçın, toplum bilinçlendirilmediği sürece böyle vakaların da azalmayacağını düşünüyor:
"Eğitimlere öncelikle ailelerden başlamak gerekir. Bizim toplumda aile kavramı baskındır. Aile içerisinden bir istismar vakası olmuş ise hemen üstü örtülür, kapatılır. Çocuk bir başına, yalnız bırakılır ve sesini duyuracağı bir mecra bulamaz. Bu vakaların aileler bilinçlendikçe azalacağını düşünüyorum.
"Burada yerele ve yönetimlere büyük görevler düşüyor. Nasıl ki her mahallede Aile Sağlığı Merkezi var ise aynı şekilde her mahallede bir de sosyal hizmetler uzmanının da görevlendirilmesi gerekir. O kişi bütün mahalleli ile ilgilenmeli, detaylı araştırmalar yapmalı, aileleri bilgilendirmeli.
"Öte yandan çocukların seslerini duyurabileceği mecralar yok bu ülkede. Olsa bile yeterli düzeyde değil. Yasaların güçlendirilmesi, başvuru mecralarının artırılması gerekir. Emniyet ve hastanelerde çalışanlara yönelik bilinçlendirme çalışmalarının yapılması gerekir.
"Çünkü istismara uğrayan çocuk ilk olarak emniyetteki polisle, hastanedeki doktorla ve hemşireyle muhatap oluyor. Bu kişilerin çocuğa yaklaşımı ilk adımda çok önemli, bizim yapmamız gereken bu olanakları sağlamak."
İstismar vakalarındaki artışa ilişkin de konuşan Yalçın, böyle olayların birçok toplumda gerçekleştiğini ama en fazla vakanın kapalı toplumlarda olduğunu belirterek, "Aslında vakalar artmadı. Zaten fazlaydı, sadece görünür hale geldi. Ekim 2021’de bianet’in paylaştığı 23 çocuk istismara uğradı verisi bana kalırsa sadece yüzde 20’lik bir kısmı. Resmi kayıtlara yansımayan çok vaka var. Bunun nedeni de aileler böyle durumlarla karşılaştıklarında ya çocuklarına inanmamayı tercih ediyorlar ya da üstünü kapatıyorlar."
Pandemide istismar arttı
Diyarbakır Barosu'ndan çocuk hakları üzerine çalışan avukat Huriye Hamdi ise bianet’in Ekim 2021’de Diyarbakır’da erkeklerin 23 çocuğu istismar ettiğini hatırlatarak, “Eskiden de istismar vakaları çok fazlaydı ama adli mercilere başvurulmadığı için pek de duyulmuyordu. Şimdi başvurular olduğu için biz böyle bir sorundan haberdar oluyoruz" dedi.
"Biz baro olarak şu an 60 dosyanın takibini yapıyoruz. Bunlardan birkaçı başkaca suçlar. Büyük çoğunluğu ise cinsel istismar. Son 1.5 yıl içerisinde 50 çocuk istismar nedeniyle baromuza başvuruda bulundu.
"Çocuklar en çok pandemi döneminde istismara maruz kaldı. Plan ve program yapılmadan çocuklar evlere hapis edildi ve evlerde mahsur kaldı. Seslerini duyurabilecekleri, ne öğretmenlerini, ne arkadaşlarını ne de adli mercileri bulabildiler. Kimseye hiçbir şey anlatamadılar.
"Ondan dolayıdır ki okulların kapalı olduğu dönemde herhangi bir veri akışı göremiyoruz, fakat okulların açılaması ile elimize veriler de ulaşmaya başladı. Bu verileri de biz pandeminin ve çocukları eve hapsetmenin sonucu olarak değerlendiriyoruz.”
"Seslerini duyurabilecekleri hiçbir mecra bulamadılar"
Avukat Hamdi, TÜİK’in 2021'de 2020 yılına ait güvenlik birimine suç mağduru olarak gelen 150 bin 615 çocuğun verilerini de hatırlatarak şöyle devam etti:
"Bunların yüzde 55,3'ü yaralama, yüzde 14,5'i aile düzenine karşı suçlar, yüzde 12,2'si cinsel suçlardan mağduru olan çocuklardı. Bu resmi kurum tarafından açılanan verilerde çocukların dahil olduğu suçlarda hiçbir değişiklik ya da azalma yok, ancak yaralama ve cinsel suçlarda yüzde 41’lik bir azalış söz konusuydu. Bu da bize şunu gösteriyor: Çocuklar 2020'de yani pandemi sürecinde ulaşabilecekleri ya da seslerini duyurabilecekleri hiçbir mecra bulamadı.
"Mağdur aile ve çocuklar, Diyarbakır Barosu Çocuk Hakları Merkezi'ne başvuruda bulunduğunda sonuna kadar yanlarında olduğumuzu bilmeli. Baro, bu çocuklara gerekli hukuki desteği sonuna kadar sağlıyor. Sadece bize başvurmaları yeterli.
"Öte yandan sadece biz değil başka şehirlerde bulunan baroların çocuk hakları merkezine veya bu merkez yok ise direk barolara çocuklar ve aileler rahatlıkla başvurabilirler. Eğer onlara da ulaşamıyorlarsa 155 polis imdat, 156 jandarma, 183 Aile Sosyal Destek Hattı'nı arayabilir, yardım talep edebilirler."
NOT: TÜİK’in 2016 verilerine göre Türkiye’de çocuk istismarıyla ilgili dava sayısı, son 10 yılda yaklaşık 3 kat artı ve 250 bin çocuk istismara uğradı. İnsan Hakları Derneği’nin 2018 raporuna göre Türkiye çocuk istismarında dünyada 3. sırada. Öte yandan The Economist dergisini verilerine göre ise Türkiye çocuk güvenliği konusunda 60 ülke arasından 60’ıncı sırada.
(GK/SO/NÖ/EMK)
*Fotoğraf: csgorselarsiv.org