* Fotoğraf: Arşiv - AA
Marmara Denizi’nin tamamında yüzey ve derinde etkili olan müsilaja karşı Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın eylem planı çerçevesinde 10 bin 500 metreküp müsilaj “bertaraf” edildi.
Bu sürecin nasıl işlediğine dair en başta bilgi verilmese de sonrasında toplanan müsilajın İSTAÇ'a ait Şile Kömürcüoda Katık Atık Bertaraf Tesisleri'ndeki Düzenli Depolama Alanı'na getirildiği aktarıldı.
Bir başka açıklamayı ise İBB Çevre Koruma Daire Başkanı Prof. Dr. Ayşe Erdinçler yaptı ve deniz kenarlarına lagünler açıldığını, müsilajın buraya toplandığını, süzülen suyun direkt denize ulaştığını, böylelikle yeraltı sularının kirlenmediğini söyledi.
Öte yandan bilim insanları başta “temizlik” olarak adlandırılan bu sürecin sorunun temeli olan kirlilikle ilgili bir mücadele yürütülmediği için zaten yanlış yönetildiğini söylerken, bu eleştirilere bertaraf sürecinin yanlış yönetimi de eklendi.
İSTAÇ’tan bir yetkili bianet’e yaptığı açıklamada “bertaraf” edilen müsilajın hiçbir şekilde içme suyuna, tekrar denize ya da toprağa karışmasının söz konusu olmadığını belirterek, “Bu tesislerde tamamen yalıtımı yapılmış ve hiçbir şekilde toprağa su veya sıvı sızdırmayacak şekilde işlem yapılıyor. Suların toplanıp sızıntı suyu arıtma tesisinde arıtılıyor ve normal yani en temiz seviyeye gelerek İSKİ’ye gidiyor” dedi.
Müsilajı ortaya çıkaran ana nedene odaklanan hidrobiyolog Levent Artüz de yapılan temizlik çalışmasını “Filin üzerinden pireyi almak” diye değerlendirdi. Bertaraf etmenin onu gözden uzak bir yere aktarmak demek olduğunu söyleyen Artüz, “Kalitesinde bir değişikliği aktarmıyor bertaraf kelimesi” diye konuştu.
TMMOB’a bağlı Çevre Mühendisleri Odası (ÇMO) Başkanı Ahmet Dursun Kahraman ise, hem İSTAÇ’ın söz ettiği yöntemi hem de Daire Başkanı Prof. Dr. Erdinçler’in bahsettiği lagün açma yöntemini değerlendirdi. “Çözüm değil sadece durumu kurtarmak” dedi.
Artüz: Sihirli değnek değse bile deniz orada
Hidrobiyolog Artüz, müsilaj meselesinde en önemli sorunlardan birinin sadece temizlik konusuna odaklanılması olduğunu belirterek şu değerlendirmeleri yaptı:
“Bugün bir sihirli değnekle bütün müsilaj yok edilse bile, onu yaratan ve ortaya çıkaran kirletilmiş ve hâlâ kirletilmeye devam edilen Marmara Denizi orada ve hiçbir yere gitmiyor. Yani çok ağır bir hastanın ateşiyle uğraşmak gibi bir şey bu. İlaç verip ateşi düşürdüğünüzde hasta iyileşmiş olmayacak. Hastalık orada duruyor ve gün geçtikçe de artıyor.
“Marmara Denizi’nde kilometreküplerce müsilaj kütlesi var. Bunun içinden belirli bir miktarın yani suyun yüzüne çıkan, bizim ‘örtü’olarak nitelediğimiz, aynı yoğurdun kaymağını almak gibi bu fazın alınıyor olması bilimsel ya da teknik değil toplumsal bir olay. Çünkü olayın kapsamı ve mekanizması bilinmediği için onu almazsanız insanlar ‘kimse bir şey yapmıyor bu soruna karşı’ diyecek. Bir şeyleri alıyorlar evet ama bu filin üzerindeki pire gibi. Görsel olarak bir işlemde bulunuyor, ancak olay halledilmiş değil.
TIKLAYIN - Marmara'da müsilaj temizliği: "Kumsalda kumu süpürmek"
“Eylem gerekiyor, plan değil”
Müsilajın tüm Marmara su kütlelerinde şu an hala mevcut olduğunu vurgulayan Artüz, Bakanlığın eylem planına ilişkin de konuştu:
“Sadece yukarı çıkan kısmı görünüyor ancak müsilaj süspansiyon halde, bulut halinde, yalancı taban gibi birçok faz halinde tüm su kütlelerinde bulunuyor. Müsilaj agregatın 10’a yakın, şartlara göre değişkenlik gösteren, farklı safhası var. Bu kütle farklı fazlarda da olsa Marmara Denizi’nde.
“Evinizde yangın çıktığı zaman ilk önce doğalgaz ve elektrik vanalarını kapatıp dışarı kaçarsınız. Oturup da eşinizle çocukları nereden nasıl çıkaracağız diye plan yapmazsınız. Biz tam olarak bu safhadayız; eylem gerekiyor plan değil.
“Eylem için de ilk önce girdilerin durdurulması gerekiyor, plan ondan sonra gelecek iş. Müsilaj kirlenmenin sonucu, kirlenme odaklarını ortadan kaldırmayıp yüzeye çıkan bir miktarı toplamanın bir anlamı yok. Mühim olan o unsurları ortadan kaldırmak.
“Ergene deşarjı sürerse Karadeniz de ölecek”
Kirlilik sorununun bir sonucu olarak ortaya çıkan müsilaj nedeniyle birçok deniz canlısı da hayatını kaybetti. Artüz, eski Marmara ekosistemi korunuyor olsaydı şu anki durumda tonlarca canlının kıyıya vuracağını söyledi:
“Marmara Denizi’nde özellikle şu an uygulanan Ergene derin deniz deşarjı dolayısıyla Kumburgaz’a kadar olan bölüm ile Tekirdağ’dan Gelibolu’ya kadar olan bölümde çok ciddi canlı ölümleri oluyor. Esasında Marmara Denizi normal ekosistemine sahip olsa tonlarla canlı kıyıya vururdu.
“Ama 1989’dan beri süregelen politikalar neticesinde geriye canlı kalmadığı için çok dikkatimizi çekmiyor. Ergene deşarjı Eylül sonuna kadar sürdürüldüğü takdirde Karadeniz'i de çok kısa içinde aynı Marmara Denizi gibi öldüreceğimiz kesin.”
TIKLAYIN - Ergene Derin Deniz Deşarjı ve Marmara Denizi'ndeki toksik kirlilik
Kahraman: Tepkileri dindirme çalışması
Müsilajın bir sorun değil birtakım sorunların sonucu olduğunu kaydeden ÇMO Başkanı Kahraman ise, sorunların kaynağını ve nedenlerini ortaya koymadan çözüme ulaşmanın da mümkün olmayacağını vurguladı. Müsilajın kaynağını organik kirleticiler, nedenini de siyasi iradenin çevre politikalarının yanlışlığı ve tutarsızlığı olarak değerlendirerek şöyle devam etti:
“Müsilaj bizim suyun üzerinde gördüğümüz kısımdan ibaretmiş gibi bir algı üretmeye çalışıyorlar. Tabii ki o müsilajın sadece su yüzeyine vurmuş bir kısmı. Sürece baştan baktığımızda öncesinde bilim çevreleri, bizler gibi sivil toplum örgütlerinin zaman zaman kirlilik konusunda yaptığı uyarıları dikkate almayan siyasi irade, halkın ses çıkarması üzerine harekete geçti. Bakanlık konuyu gündemine aldığında müsilajın faklı tanımlarını ortaya atarak bir algı oluşturmaya çalıştı. Şubat 2020 ve 2021’de deniz yüzeyinde böyle bir oluşum yoktu. Ama müsilaj ve kirlilik yine Marmara Denizi’nde vardı. 5 sene önce de vardı, yani bu onlarca yıl önceden gelen sorunların bir sonucu.
“Şu anda uğraştıkları, temizlik dedikleri çalışma görsel rahatsızlığı ortadan kaldırmak, sönümletmek ve tepkileri biraz dindirmek üzerine kurulu. Marmara’yı kurtarma çabasından öte durumu kurtarma çabası söz konusu, zira bu yöntemlerle müsilajın temizlenmesi mümkün değil.
"Çözüm değil durumu kurtarma"
Sırasıyla Bakanlığın, İSTAÇ’ın ve Prof. Dr. Erdinçler’in “bertaraf” süreciyle ilgili açıklamalarını değerlendiren Kahraman, “çözüm değil sadece durumu kurtarmak” diyerek şunları söyledi:
“Bakanlık açıklamasında bertaraf sürecini aktarırken müsilajın bariyerlerle hapsedildiğini, pompalarla müsilaj tanklarına çekildiğini ve berataraf noktasına götürüldüğünü söylüyor. Biz bu noktada bertaraf noktası nedir, bertaraf yöntemi nedir diye sorular sorduk. Bunları bilemeden bertarafın olup olmadığı noktasında iktidarın geçmiş uygulamalarına baktığımızda da endişe duyuyoruz. Bu uygulama da çözüm değil sadece durumu kurtarmadır.
“Ardından İSTAÇ kanalından bir açıklama geldi ve müsilajın susuzlaştırılarak, kurutularak yakıldığı, sızıntı suların da geçirimsiz bir depolama tekniğiyle arıtma tesislerine verildiğini söylediler.
“Bir başka açıklama İBB’den geldi ve orada daire başkanı deniz kenarlarına lagünler açıldığını, müsilajın buraya toplandığını, süzülen suyun direkt denize ulaştığını ve böylelikle yeraltı sularının kirlenmediğini söyledi. O süzülen su direkt müsilajın özü ve bunun doğrudan denize ulaşmasında bir sakınca görmüyorlar. Bu iki açıklamadan hangisi, hangi oranda kullanılıyor, İSTAÇ’ın açıklamasındaki bu sistem ne düzeyde çalışıyor?
“Halkı aldatma adına göz yumuyorlar”
“Müsilaj yüzde 99’una yakını su olan bir atık. Bu tür bertaraf tesislerinde böylece bertaraf edilmesi teknik olarak sıkıntılı bir konudur. Biz bazı atık değerlendirme tesislerinden bunun kabulüyle ilgili baskı yapıldığı noktasında duyumlar aldık. Özel sektör elinde işletilen atık değerlendirme tesislerinde bunu başaramamış olmaları, baskılarından sonuç alamamış olmaları mümkündür fakat İSTAÇ kamudur. Dolayısıyla buradaki sıkıntının yükü de kamuya binecektir.
“Bizim kamu tesislerimiz savunmasızdır, aynı Marmara gibi. Karadeniz, Ege, Akdeniz uluslararası anlaşmalarla koruma altında, uyup uymama tartışmasına girmiyorum. Marmara tek iç denizimizdir, başka bir otorite söz sahibi olmadığı için bizim elimize düşmüştür ve korunmasızdır. Bu durumda da İSTAÇ, eğer sonuç itibariyle sıkıntılı bir duruma yol açacaksa ki müsilaj oraya uygun bir atık değildir, savunmasız olan bir kamu tesisinde oluşabilecek zararlara da halkı aldatma anlamında göz yumuyordur.”
“Buharlaşma mümkün değil”
“İBB daire başkanının deniz kenarında toprak tabandan bahsettiği açıklamasında ise geçirimsizlik diye bir şey olmadığı gibi öyle bir endişe de yok. Özellikle belirtilerek suyun hemen denize ulaştığı aktarılıyor ve ondan da bir endişe duyulmuyor. Süzülen suyun bir kısmının da buharlaşarak gittikten sonra kuruyup İSTAÇ bertaraf noktasına götürüldüğü söyleniyor. Müsilaj tarzı atıkların çamur kurutma yatakları dediğimiz benzer mantıkla kurutulduğu uygulamalar vardır.
“10 bin metreküp atık toplandı, bu atığı 2-3 metre kalınlığında bir yerde yığarsanız burada buharlaşma mümkün değil. Buharlaşma için önemli olan yüzey alanıdır. Buharlaşmadan faydalanabilmeniz için atığı ince tabakalar halinde yaymanız lazım. Ama videoda gördüğümüz kepçeyle kazılmış çukurlar. Dolayısıyla buharlaşmanın orada oluşması mümkün değil.”
“Sonucu öngöremeyenden çözüm beklenmez”
Bu çalışmalara çözüme yönelik çalışmalar olarak bakmadıklarını kaydeden Kahraman, müsilajın denizin tabanına doğru özellikle 0-30 metre arasında korkunç boyutlarda olduğunu yüzeydeki görüntünün ise doğal sürecin bir parçası olarak parçalanıp çökeceğini ama özünün Marmara Denizi’nde kalmaya devam edeceğini ifade etti.
TIKLAYIN - Marmara'da müsilajdan denizin altı bile görünmüyor
İktidarın ise buradan bir “başarı öyküsü” çıkaracağını belirterek hükümetin müsilaj konusundaki politikalarını şu sözlerle değerlendirdi
“Zirve yapıldı, ardından bir bildirge yayınlandı, eylem planı yapıldı ve hepsinde akademik, bilimsel yaklaşımlardan söz edildi. Sorunun öngörüsü yüksek planlamalarla çözüme kavuşturulabileceği gibi güzel cümleler söylendi. Fakat bu metnin iki paragraf altında diyor ki ‘müsilaj konusu maalesef öngörülmesi çok zor bir olgudur’.
“Bunu dediği zaman zaten bütün bilimi reddetmiş oluyor. Bilim çevrelerinin, kuruluşların hatta doğanın kendi ağzından verdiği uyarıları görmüyorsunuz diyelim, her gün milyonlarca metreküp atık su atıp kirlilik vermenin geri dönüşü olacağının öngörü de mi yoktu yani? Yani sen bu sonucu öngöremiyorsun ben bunun çözümünü de beklemem.
TIKLAYIN - "Plan sözde kalırsa Marmara'yı daha kötü senaryolar bekliyor"
“Kirletenler var, çözüm üretenler yok”
“Bilim kurulu oluşturuldu, siyasi iradenin temsilcileri var, bir iki tane STK var, ‘bilim insanları’ var, kirletenler olarak sermayenin temsilcileri var ama kirletmeye çözüm üretmesi beklenen Çevre Mühendisleri Odası yok.
“Dolayısıyla bunlara iyi niyetli, çözüm odaklı, temizlik maksatlı gayretler olarak bakmamız mümkün değildir. Bunlar siyasi vitrindir, algı üretmeye yönelik çalışmalardır, gayriciddidir, bilimsel ve akademik değildir.”
(TP)