Sadece bu yılın rekor kıran sıcaklıkları, Avustralya sahillerinde mercanların yok olması, Antarktika’daki buzulların erimesi, Akdeniz havzasından ABD’nin batı yakasına uzanan orman yangınları gibi birçok alarm verici ve yıkıcı etkisiyle iklim değişikliği artık kapımızda.
Dünyamızın iklimi artık sanayileşme devrinin sıcaklıklarının 1 derece üstünde.
2015 yılında imzalanan Paris İklim Anlaşması’nda ülkeler, iklim değişikliğini 2 derecenin altında hatta 1,5 derecede tutmanın taahhüdünü verdi. Anlaşmanın imzalanmasından günümüze geçen zamanda 1,5 derece ile 2 derece ısınma arasında çok büyük farklar olduğu, 2 derecenin tahminlerden daha fazla tahribata yol açacağı bilimsel olarak kanıtlandı. Bunun üzerine anlaşma tarafları Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’ne (IPCC)* sıcaklık artışını 1.5 derece tutmanın yollarını gösteren bir çalışma yapmasını istedi.
1,5 derecede tutmanın yolları var
Bugün IPCC’nin Kore’de açıkladığı rapor bu yüzden önemli. IPCC raporda, hükümetlere iklim değişikliğini 1.5 derecede tutmak için gereken yolları ve bu sınırların aşılması halinde gezegeni nelerin beklediğini sundu.
Bu rapor ülkelere mevcut iklim taahhütlerini yenilemeleri için resmi bir bildiri olacak. Halihazırda hükümetler tarafından sunulan taahhütler gezegende 3-4 derece ısınmaya neden olacağı için hükümetlerin taahhütlerini gözden geçirmeleri gerekecek. Hükümetler kararlarını aralık ayında Polonya’da yapılacak Taraflar Toplantısında (COP 24) bildirecek.
Raporda, hükümet ve diğer önemli aktörlerin fosil yakıtları ne hızla bırakıp yenilenebilir enerjiye geçmeleri, ormanları koruma ve onarmaları, gıda sistemlerini nasıl değiştirmeleri gerektiği hakkında güçlü mesajlar var.
Rapordan öne çıkan başlıklar şöyle:
- Dünyamızın iklimi artık sanayileşme devrinin sıcaklıklarının 1 derece üstünde.
- İklim değişikliğini 1.5 derecede tutmak için CO2 emisyonlarının 2030 yılına kadar yarıya inmesi ve 2050 yılında net olarak sıfırlanması gerekiyor. Yoksa bu gidişle, 2030- 2052 yılları arasında sıcaklık artışlarının 1.5 dereceyi geçmesi bekleniyor.
- 1,5 derece hedefini tutturmak için elektrik üretiminde kömür tüketiminin 2050 yılına kadar sıfırlanması, yenilenebilir enerjinin payının ise %70-85 oranlarına çıkması gerekiyor. Günümüzdeki eğilimler, yenilenebilir enerji potansiyelinin bunun çok üzerinde olduğuna dair ümit veriyor.
- 1.5 derece hedefini yakalamak hala mümkün. Ancak çok hızlı ve iddialı adımlar atılması gerekiyor.
- 2030 yılına kadar küresel karbon emisyonlarını yarıya indirecek çözümler var. Bu çözümler aynı zamanda sürdürülebilir kalkınma hedeflerini de destekliyor, iklim değişikliğine dayanıklı daha sağlıklı refah toplumlarının yolunu gösteriyor.
- İklim değişikliğini 2 yerine 1.5 derecede tutabilmek yüzlerce milyon insanın aşırı sıcaklardan etkilenmesini önleyebilir, su kıtlığından etkilenecek nüfusu yarıya indirebilir ve yoksulluğun azalması hedeflerine ulaşmamızı sağlayabilir.
- Rapora göre, sıcaklıklar 1.5 yerine 2 derece değişirse, 10 milyon insan daha deniz seviyelerindeki yükselmeden etkilenecek, 420 milyon insan daha aşırı sıcak hava dalgalarından etkilenecek, tarımsal üretim verimliliğindeki azalmadan on kat daha fazla insan etkilenecek ve aşırı hava olayları çok daha yoğun yaşanacak.
- Harekete geçmeyi ertelemek yarardan fazla zarar getirir. Fosil yakıtlara dayalı enerji sistemlerine yatırım yapmak, atıl kalacak yatırımlar ve gerekli altyapı yatırımlarının yapılmaması nedeniyle bu yatırımların kısa dönemli getirisinden 6 kat fazla maliyet getirecek.
- Fosil yakıtlardan acilen kurtulmak lazım. 2030 yılına kadar toplam kömür tüketiminin en az üçte iki oranında azalması ve bu oranın 2050 yılına kadar sıfırlanması lazım.
- Ormanlar ve arazi kullanımı 1.5 derece yolunda önemli. Mevcut ormanları korumanın yanı sıra, tarımsal emisyonların da azaltımı için acil önlem alınması gerekiyor.
- Gıda israfı ve atığın önlenmesi de emisyonları azaltırken gıda güvenliği, insan sağlığı ve sürdürülebilir kalkınma için önemli.
- Uyum politikalarına da ağırlık verilmeli. İklim değişikliğinin 1.5 derecede tutulması bile hali hazırda yaşadığımız iklim değişikliğine bağlı etkilerin artması anlamına gelecek.
Türkiye, Paris Anlaşmasını onaylamalı
Türkiye, iklim değişikliğinden en fazla etkilenecek bölgelerden biri olan Akdeniz havzasında yer almasına rağmen henüz Paris Anlaşması’nı onaylamadı.
Türkiye’nin iklim değişikliği ile mücadele için artıştan azaltım sağlama gibi bir hedefi var. 2030 yılına kadar Türkiye, sera gazı salımlarını iki katından fazla artırmayı hedefliyor.
(Türkiye beyanında, 2030’da 1 milyar 175 milyon ton sera gazı salımı projeksiyonu üzerinden bunu yüzde 21 azaltarak, 929 milyon tona indireceğini açıklıyor. Bu artış projeksiyonlarının nasıl bir yöntemle hesaplandığına dair bir veri yok.)
Bu yüksek öngörüler Türkiye’nin enerji yoğun, kömüre ve diğer fosil yakıtlara dayalı ekonomik büyümede ısrar edeceğini gösteriyor.
Türkiye gibi yenilenebilir enerji potansiyeli oldukça yüksek bir ülkenin bir an önce Paris Anlaşmasını onaylayarak gezegeni kurtarmak için küresel çabalara etkin bir katılım yapması gerekiyor. Üstelik böyle bir dönüşümün sayısız yan faydası var.
NewClimate Institute (NCI) ile Avrupa İklim Ağı (CAN Europe) tarafından Türkiye İklim Ağı’nın desteği ile hazırlanan “İklim Hareketine Geçmenin Yan Faydaları: Türkiye İklim Taahhüdünün Değerlendirmesi Raporu” Paris Anlaşması’na uyumlu politikaların Türkiye için daha güçlü ekonomi anlamına geldiğini gösteriyor.
Raporda yapılan analiz, 1,5 ve 2 derece hedeflerine uygun bir şekilde, Türkiye’nin yüzde 100 yenilenebilir enerjiyi ve enerji verimliliğini önceliklendiren bir patikayı takip ettiği takdirde, fosil yakıtlara bağlı enerji ithalatından 23 milyar dolar tasarruf edebileceğini, 2030 yılına kadar hava kirliliğine bağlı toplam 35 bin ölümü engelleyebileceğini ve enerji sektöründe 64 bin yeni iş imkanı yaratabileceğini gösteriyor.
Türkiye mevsimler daha fazla altüst olmadan Paris Anlaşması’nı onaylamalı ve iklim değişikliği ile mücadele konusunda çalışmalara başlayarak gezegendeki yaşamın devamı için atılan küresel adımların parçası olmalı. (DK/EKN)
* IPCC, Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli 195 ülkeden, ülkeler tarafından atanan yüzlerce tarafsız bilim insanından oluşuyor. Panel otuz yıldır kendi bilimsel araştırmalarını yapıp veri üretmiyor, mevcut bilimsel çalışmaların analizini yaparak hükümetler için politika önerileri olacak raporlar hazırlıyor. (EKN)