“Benim için barış mahallemizde polislerin olmamasıdır.”, “Barış çocuğun şiddete maruz kalmamasıdır.”, “Özgürce sokağa çıkabilmektir.”, “Benim için barış evdir. Çünkü ben kendimi evimde güvende hissediyorum.” “Benim için barış her gün çikolata yiyebilmektir”
Barışın tanımına ilişkin bu yorumlar Diyarbakır’ın merkez Sur ilçesinde 2015-2016 yılları arasında meydana gelen silahlı çatışmalar ve sokağa çıkma yasakları nedeniyle oluşan tahribatlardan en çok etkilenen grup olan çocuklara ait. Yaşanan çatışmalı süreçte kimi çocuklar aileleriyle evlerini apar-topar terk ederek farklı bir ortama gitmek zorunda kalırken kimileri de yasaklar nedeniyle evlerinden çıkamayıp çatışmalı ortama uzun süre maruz bırakıldı. Gündelik yaşam alışkanlıklarının dışına çıkan çocuklar, okulundan, sokağından, oyun arkadaşlarından uzaklaşmak zorunda kaldı.
Bu sürecin öncesinde çocuklara ilişkin çalışmalar yürüten Rengarenk Umutlar Derneği, çatışmalı süreçten sonra da onları yalnız bırakmadı. Dernek gönüllüleri bu ortama maruz kalan çocuklarda kaygı- korku, güvensizlik, nefret ve düşmanlaştırma, şiddetin normalleşmesi, kendi aralarında şiddet uygulama ve benzeri durumların geliştiğine tanık oldular. Bu nedenle çocukların ihtiyaçlarının doğru tespit edilmesi, çocukların ihtiyaçlarına yönelik esnek destek programları oluşturmak konusunda sorumluluklar üstlendiler.
Diyarbakır’da yaşayan çocukların “Barış”ı nasıl ve hangi ifadelerle temellendirdiklerini anlamak ve görünür kılmak amacıyla çocuk alanında faaliyet yürüten sivil toplum örgütleri ve aktivistleri bir araya geldi. Uzun süreli çalışmaların ardından “Barış algısı modül ve yönergeleri” hazırlandı. Rengarenk Umutlar Derneği, Çocuk Her Yerde Derneği, ZAN Vakfı, Göç ve İnsani Yardım Vakfı tarafında kolektif bir şekilde yürütülen “Çocukların Barış algısı” atölyesi, her kurumun kendi çocuk çalışma gruplarına uygulamasıyla gerçekleştirildi.
Toplamda 131 çocuğun katılımıyla 5 grup oluşturularak 3 ayrı atölyeye katılım sağlandı. Atölyeye katılan çocuklar Sur, Bağlar ve Yenişehir merkez ilçelerinde ikamet eden ve sosyo-ekonomik açıdan farklı dezavantajlı gruplardan oluşuyor.
5-15 yaş aralığındaki çocuklarla yürütülen atölyeler; Barış Nedir? Barış Sosyal Çevremde Nasıl? Yaşadığın Şehirde Barış Nedir? başlıklarıyla yapıldı. Çalışmanın sonucunda çocuklar, hem sözel olarak hem de çizdikleri resimlerle “Barış”ın kendileri için ne anlama geldiğini ifade etti.
Çocuk ve barış
Barış nedir? sorusunu 5-8 yaş aralığında bulunan çocuklar, sıklıkla “sokakta arkadaşlarımla oyun oynayabilmek” olarak yanıtlamış. Aynı yaş grubunda olan ancak çatışmaların yaşandığı mahallelerde yaşayan çocuklar barışı “Küsmemek ve kavga etmemek” olarak ifade etmiş. Barış olgusunu güvenlik duygusuyla pekiştiren bir çocuk ise barışı “Benim için barış evdir. Çünkü ben kendimi evimde güvende hissediyorum.” diyerek çatışmaların yaşandığı sokakların güvensizliğine vurgu yapıyor.
9-12 yaş aralığındaki çocukların barış tanımı, arkadaşlık ve dostluk duygusuyla öne çıkıyor. “Barış, arkadaşlarınla birlikte olmaktır.”
Bir katılımcı ise barışı yaşadığı mahallede ikamet eden Suriyelilere olan olumsuz yaklaşımlardan etkilenerek,
“Barış deyince aklıma Suriyeli çocuklar geliyor. Çünkü onlar savaştan kaçmışlar. Barış her çocuğun hakkıdır.” şeklinde dile getiriyor.
Yaş aralığı yükseldikçe çocukların barış söylemlerinde de farklılıklar ortaya çıkıyor. Çatışmaların yaşandığı 2015-2016 yıllarında 8 yaş ve üstü olan çocuklar yaşadıkları tanıklıkların da etkisiyle barışı, silahlı çatışmaların olmaması olarak ifade ediyor.
“Benim için barış mahallemizde polislerin olmamasıdır.”, “Çocuğun şiddete maruz kalmamasıdır.”, “Özgürce sokağa çıkabilmektir.”
Karşılaştıkları ya da tanıklık ettikleri çatışma/şiddetin nedenini ayrımcılık olarak algılayan bir katılımcı ise barışı şu sözlerle ifade ediyor:
“Önyargısız olmaktır. Herkesi olduğu gibi sevmektir. Diliyle rengiyle, diniyle kabul etmektir.”
Yine aynı yaş grubunda bulunan kız çocukları ise geleneksel aile örüntülerine sahip olmaları nedeniyle erken yaşlarda toplumsal cinsiyet eşitsizliklerine maruz kaldıklarını belirtiyorlar. 15 yaşındaki bir kız çocuğu,
“Benim için barış özgürlüktür. Haklarımın ihlal edilmemesidir. Mesela ben kız çocuğu olduğum için okula devam edemedim. Bu benim değil ailemin kararıydı. Barış hiçbir şeyin zorla yapılmamasıdır.”
“Sosyal çevremde barış, Sur’da savaşın olmamasıdır.”
Çocuklar sosyal çevreyi en fazla zaman geçirdikleri ev, okul ve sokak üzerinden yorumlamış. 5-8 yaş aralığında bulunan kimi çocuklar barışı: “Çocukların parkta oyun oynamasıdır. Çocuklar parkı çok sever.” şeklinde ifade ederken kimileri de, “Ben sokağımı çok seviyorum. Halayı seviyorum. Benim için barış budur.” diyerek Kürtlerde folklorik eğlence kültürünün önemli bir ögesi olan ve kolektif bir şekilde oynanan halayla ifade ediyor. Genel olarak bu yaş grubunda barış: “Barışmak, sarılmak, arkadaşlarımızı sevmek.”, “Sokakta yaşayan kedileri sevmek.” gibi sevgi ifadeleriyle dile getiriliyor. Bir katılımcı “Barış: Her gün çikolata yemektir.” Diyerek barışı çok sevdiği çikolatayla özdeşleştiriyor.
9-12 yaşaralığında olan çocuklar ise barış ve sosyal çevre algılarında aile ve okul arkadaşları ile olan ilişkileri üzerinden değerlendirerek kavgaların, küslüklerin ve anlaşmazlıkların olmaması üzerinden yorumluyor. “Benim için de kavganın, ölümün olmamasıdır.” Ya da “Barış demek; Birbirimizle iyi geçinme, birbirimize küsmeme, kavga etmeme, yalan söylememe, dürüst davranma.” olarak tanımlıyor.
Sur’da silahlı çatışmaların yaşandığı döneme tanıklık eden daha küçük yaş gruplarına kıyasla 13-15 yaş aralığında bulunan çocukların hafızasında daha fazla yer edindiği kullandıkları ifadelerde öne çıkıyor. Çocukların, en doğal hakkı olan arkadaşlarıyla birlikte zaman geçirme ve oyun oynama haklarının ihlalinden etkilendikleri gözüküyor.
“Barış: Okulda, parkta, sokakta arkadaşlarımızla eğlenmektir.” Yine benzer bir ifadeyle “Mahallemde, okulumda özgürlüğümün kısıtlanmamasıdır.”
Yaşadığın şehirde barış nedir?
5-8 yaşarası katılımcılar, “Yaşadığın Şehirde Barış Nedir” atölyesinde, “küslüklerin olmaması, arkadaşlarıyla özgürce oynayabilecekleri oyun alanlarının olması ve insanların birbirini sevmesi”ni temenni eden ifadeler kullanmışlar. Barış ve şehir ilişkisinde ise yine Sur’da yaşanan çatışmalar nedeniyle yıkılan tarihi mekânlar üzerinden kurarak: “Surların yok olmamasıdır.”, “Mahallemin zarar görmemesidir.” gibi ifadeler kullanmışlar.
Bu yaş aralığında bulunan çocuklar direkt çatışmaları yaşayan veya tanıklık eden, tanıklık etse bile hatırlamayan bir aralıkta olsalar dahi, içinde yaşadıkları koşullar, ebeveynlerinin deneyimlerinden ve mahallede/sokakta duyduklarından etkilendikleri görülmekte. Bir katılımcı, “Ben olsaydım Diyarbakır'ı çocuklara bırakırdım. Her yeri şekerden yapılmış evlerle doldururdum.” diye hayalini paylaşıyor.
“Silah sesi yerine kuş sesinin olmasıdır.”
9-12 yaş aralığında bulunan katılımcılar barış ve şehir ilişkisini doğrudan çatışmaların etkileri üzerinden yorumlamış ve resmetmişler. Çocukların büyük çoğunluğu “tarihi eserlere zarar verilmemesi, Surların yıkılmaması, silah seslerinin olmaması” gibi yaşanan tahribatların tekrar yaşanmaması üzerinden kurgulamışlar. Sur’da çatışmalar esnasında ailesi gibi pek çok ailenin evlerini terk etmek zorunda bırakıldıkları süreci hatırlayan bir çocuk: “Diyarbakır'da barışın var olduğundan hiç kimsenin haberi yok. Diyarbakır'da Sur'da savaş çıkmış ve Sur'daki vatandaşlarımız evlerinden çıkıp başka yerlere göç etmişlerdir.” şeklinde ifade ediyor. Bir diğeri ise “Yabancılar Diyarbakır'a gelince, nasıl bir yer, barış var mı? diye geliyorlar. Ama bence Diyarbakır'da barış yok, insanlar işsiz bırakılıyorlar. Yardımlar yapılıyor ama çoğunu yanlış kişilere veriyorlar.”
Aynı yaş aralığından başka bir katılımcı Yaşadığı Şehirde Barış’ı yazdığı bir şiirle dile getirmiş:
Diyarbakır'da barış elinden tutmaktır.
Başka şehirde, ülkede olan insanları evine almaktır.
Kim olursa olsun kötü şeyler yaptığında ikinci şansı tanımaktır.
Barış Diyarbakır'da hep beraber düşmek hep beraber kalkmaktır.
13-15 yaş aralığında bulunan katılımcılar barış ve şehir ilişkisini, çatışma ortamın yarattığı tahribatların yanı sıra kendileri açısından ortaya çıkan yoksulluk/ yoksunluklarla bağlantı kuruyor.
“Gelen turistler Diyarbakır'ı güzel ve tarihi görüyorlar. Ama bazı insanlar işlerinden çıkarıldı, aç bırakıldı, Diyarbakır'da yasaklar oldu. Bu yüzden insanlar çok mutsuzdu, çocuklar oyun oynayamıyordu. Yasaklar kalktıktan sonra herkes sevindi. Bu dünyada hep barış olsun.”
Barışı, şehirde geleneksel ilişkilere dayalı dayanışma kültürünün var olmasıyla ilişkilendiren bir çocuk:
“Diyarbakır'da barış güzel bir şeydir, kimse küsmez, özgürlük, huzur vardır. Herkes birbirine yardım eder.”
En yalın ifadeyle çocukların algısında barış, çatışmaların yokluğu olarak somutlaşıyor. Dolayısıyla barış, özgürce oyun oynayabilecekleri bir sokağın veya park alanlarının varlığını garantiliyor.
“Toplumsal travma kuşaktan kuşağa aktarılıyor”
Atölye çıktılarını paylaşan Rengarenk Umutlar Derneği’nin değerlendirmesi ise şu şekilde:
“Çatışmaların üzerinden yaklaşık 5 yıl geçmesine rağmen ve atölyelerimize katılan özellikle 5-8 yaş aralığında bulunan çocuklar çatışmalı sürece maruz kalmadıkları halde, barışı belirgin bir şekilde çatışmasızlık üzerinde tanımlamaları, toplumsal travmanın çocuklara kuşaklar aracılığıyla aktarıldığını göstermektedir. Yaşanan çatışmalı ortamın yarattığı tahribatlar, çocukların “Barış Algısı”nı nasıl etkilediği ve şekillendirdiğini, çocukların atölyelerde kullandıkları ifadeler ve çizdikleri resimlerden görmek mümkündür.
Barış atölyesine katılım sağlayan 5-15 yaş aralığındaki çocuklar, çatışmalı ortama direkt ya da aktarıcılar aracılığıyla tanıklık etmişlerdir. Çocukların yaşadıkları başta aile ortamı olmak üzere, sosyal ortamlarında ve yine çatışma sonrasında değişen toplumsal koşullar değişmesiyle yaşanan gerilimli ortamlara maruz kalmaları farkında olmadan çatışma sürecinin hafızalarında canlı tutulmasına neden olmuştur.
Atölye gruplarında çocukların barış algısına dair kullandıkları bazı ortak ifadeler ve resimler olmakla birlikte, ikamet ettikleri ilçe ve mahallelere göre (özellikle çatışmaların yaşandığı Sur ilçesi ve Yenişehir ilçesinde bulunan Benusen, Şehitlik mahallelerinde) farklı ifadeler de öne çıktığı tespit edilmiştir. Yaşanan kayıpların etkisi çocukların barış algısını etkilemiştir.
Katılımcılar tüm atölye süresince Barış’ı çatışmaların olmadığı, çocukların hak ve özgürlüklerinin tanındığı, rengarenk ve şekerli bir şehir, ülke ve dünya olarak tasavvur etmişlerdir. Öne çıkan ifadelere bakıldığında barış söyleminde çatışma ortamının sonlanması ve sorunların uzlaşmayla çözülebilmesi temennisi dile getirilmektedir. Çalışmaya katılan çocuklar bir olgu olarak barışa dair kullandıkları ifadelerde rengarenk şekerler, çikolatalar, sokak hayvanları, güneş, gökkuşağı gibi sıcak ifadelerle tanımlamışlardır. Barışın yokluğunda ise tersi ifadeler öne çıkmaktadır.”
Ne demeli? Çocukların hayalini kurduğu; içerisinde birbirini seven insanların yaşadığı, rengarenk, şekerli ve çikolata tadındaki bir dünyanın gerçekleşmesi dileğiyle… (BD/AS)