İranlı yönetmen Asghar Farhadi, 74. Cannes Film Festivali’nde Jüri Büyük Ödülü’ne layık görülen filmi "Ghahreman" (A Hero/ Kahraman) ile bizi bir kez daha “Kim haklı?” “Kim daha masum?” soruları ile baş başa bırakıyor.
Sıradan insanların gündelik dertleri üzerinden izleyiciye iç hesaplaşma yaşatmayı başaran Farhadi, Kahraman ile bir ahlak ikilemi yaratıyor. Genellikle kentli orta sınıfın dertleriyle yüzleştiğimiz yönetmenin son filminde bu kez borcunu ödeyemediği için hapse giren bir erkek ile beraberiz.
Hapisten iki günlüğüne izinle çıkan Rahim (Amir Jadidi), tekrar hapse dönmemek için 150.000 Tümen borcu olduğu eski kayınpederi Bahram (Mohsen Tanabandeh) ile pazarlık yapmaya başlar. Ancak kendisini kontrol edemediği bir çemberin içinde bulur.
Rahim’in sevgilisi Farkhondeh (Sahar Goldust), bir otobüs durağında içinde altın olan bir çanta bulur. Altın dolu çanta ikili için bir çıkış yoludur. Üstelik çantanın kime ait olduğu bile belli değildir. Rahim’in borcunun bir kısmını ödemeye yetecek altınları bozdurmak için kuyumcuya gittiklerinde kuyumcunun kaleminin mürekkebi biter ve hesap makinesi çalışmaz. Tüm bunları bir işaret olarak gören Rahim çantanın sahibini bulmaya karar vererek her yere kayıp çanta ilanları asar.
Hapishenede bir kahraman
İlana hapishanenin numarasını yazan Rahim’e gelen bir telefon ile çantanın sahibi ortaya çıkar ve Rahim’in kardeşi gizemli bir kadına çantayı teslim eder. Artık tüm hapishane borcu olduğu için hapiste olan Rahim’in altınları iade ettiğini öğrenir. O artık bir kahramandır. Altınları satıp borcunu ödemek yerine sahibine geri vermiştir.
Peki filmde Bahram’ın da dediği gibi “Zaten yapmanız gereken bir şeyi yaptığınızda kahraman mı ilan edilmeniz gerekir?”
Filmin hikâyesi bundan sonra dallanıp budaklanmaya başlar. Rahim’in vicdanın sesini dinleyerek çantayı iade etmesi aynı zamanda hapishane için de bulunmaz bir nimettir çünkü bir süre önce yaşanan bir intihar vakası nedeniyle hapishanenin itibarı zedelenmiştir. Hapishane yönetimi, Rahim’in öyküsü ile tekrar prestij elde etmeyi umarak onun kahramanlığını anlatan bir filmi biraz da yalan söylemesine izin vererek medyada paylaşır.
Fahradi, filmin “kahramanını” saflıkla çıkarcılığın uç noktalarında dolaştırırken insanın karakterine dair bir analiz yapmaya çalışmıyor. İnsanın tavırlarındaki tutarlılığın çevresel koşullara ne kadar bağlı olduğunu, olumlu-olumsuz toplumsal baskıları ve sosyal bir varlık olmanın getirdiği bireysel yozlaşmayı her sahnede gözler önüne seriyor.
Filmlerinde çoğu zaman az, hatta tek mekân kullanan Farhadi’nin Kahraman’ında bu kez de durum farklı değil. Ön planda her şeyden çok Rahim’in yüzü olduğunu görüyoruz. Rahim çoğu zaman güler yüzlü, biraz saf bir karakter olarak başladığı yolculuğunda hapishane-hayır kurumu-ev-alacaklısının dükkânı gibi az sayıda mekânda buluyor kendini. Yine de bu mekânlar Rahim’in karakterindeki çatlakları görmemizi sağlıyor.
Hapishanedeki koğuş arkadaşının ona inanmaması Rahim’in vicdanının her şeye baskın geldiği bir an olarak perdeye yansıyor. Alacaklısının kendisine her şeye rağmen hâlâ katı davrandığını düşündüğünde dükkânında yüzündeki gülümsemenin yerini öfke bulutları alıyor. Mekân sayısı az ama Rahim’i dört bir yöne çekiştiren birbirinin zıttı güdüleri başarılı bir şekilde temsil ediyor.
Medya ve Manipülasyon
“İşte örnek bir İran vatandaşı.” “O bir kahraman.” “Hapiste yatmamalı.” Rahim’in kahramanlığı kısa süre içinde halka yankı bulur ve onun için hayır kurumlarından yardım toplanmaya başlanır. Hatta Rahim, halkın sempatisini kazanmak için kekeleyen oğlunu kullanmaktan çekinmez ve oğlu da bu kahramanlık hikayesinde bir dram figürü olarak yerini alır.
Fahradi, karakterinin eylemlerinin toplumdaki yansımalarına da eğilmeye çalışıyor. Hikâyeyi sadece sokaktaki sıradan insanlarla anlatsa da, bu insanların olayları medya ve sosyal medyadan öğrendiklerini, fikirlerini buna göre şekillendirdiklerini görüyoruz. Yine de Fahradi burada çok büyük bir oyun alanına bilinçli bir şekilde girmekten çekiniyor. Kolayca manipülasyon için kullanılabilecek eski-yeni medya organlarının gücünü gözümüze sokmaktan kaçınıyor. Sosyal medya, yüceltme/linç kültürü gibi “sert” konulara sadece dokunuyor ve dolaylı etkilerini perdeye aktarmayı seçiyor.
İkinci kez hapisten şartlı olarak çıkan Rahim bu kez herkesin tanıdığı bir yüz olmuştur. Baskıcı İran rejiminin hapishanesi, medyası onu kahraman ilan etmiştir ancak bu pek uzun sürmez. Bu kez sosyal medya Rahim’in hikâyesini ters yüz eder. Tıpkı içinde savaş veren güdüler gibi Rahim yine tek bir konuda ayrışmış toplum tarafından zıt yönlere çekilmiştir.
Altın dolu çantayı teslim alan kadın nerededir? Rahim yalan mı söylemiştir? Gerçek kahramanlık nedir? İş kurabilmesi için kızının çeyiz parasını Rahim’e veren Bahram bir kahraman değil midir?
Aslında Fahradi, Kahraman’da bu soruları bizzat sormuyor ve yanıtlarıyla ilgilenmiyor. Kahraman büyük dertleri olan bir film değil. Daha çok bir durum ve karakter belgeseli. İnsanların içinde bulundukları koşullara göre kolayca şekillenebileceğini gösterirken bunu umutsuzlukla yapmamayı seçiyor: Oğlunun kekemeliğini toplumsal sempati puanı toplamak için kullanmakta beis görmeyen Rahim’in kendisi için her şeyden vazgeçerek duruş sergileyebildiği tek konu yine oğlunun kekemeliğinin toplumda acındırma unsuru olarak kullanılmak istenmesi. Rahim “vicdan” muhasebesinde diğer karakterlerden çok daha üstün. Bunun sebebi de içinde bulunduğu koşullar. Kazanacağınız/kaybedeceğiniz şeyler fazlaysa tutarlı olmak kolay değil, diyor Fahradi.
Kahraman bir yükseliş ve düşüş yolculuğu. İlk sahnede hapishaneden ablasının evine giderken bile zorlanan Rahim’in yolculuğu, büyük ihtimalle daha kötü şartlara sahip aynı hapishaneye iç huzuruyla, kolayca dönmesiyle neticeleniyor. Bu, kimsenin “iyi”, “kötü”, “kahraman”, “düşman” olamadığı bir vicdan güzellemesi. (YK/EMK)