* Halil Paşa, Uzanan Kadın
Kadın sosyal hayatta olduğu gibi sanatta da yüzyıllarca Anadolu coğrafyasında çizilen çeşitli sınırlar içinde varoldu. Kendisine çizilen sınırları birçok yönden aşmayı başarsa da bu yönde atılan çoğu adım dönemi içerisinde karşıt taraflar arasında tartışmalara neden oldu ve toplum tarafından gösterilen olumsuz tepkilere yol açtı. Nitekim Osmanlı Devleti’nin minyatür sanatından günümüz çağdaş resmine kadar olan süreçte birçok dönem bu duruma örnek teşkil etti. Bu yüzden konuyu aydınlatmak için öncelikle yüzyıllar boyu özgünlüğünü koruyarak gelişim gösteren Osmanlı minyatür sanatından ve kadın figürünün coğrafyamıza yansımalarından bahsedeceğim.
Osmanlı minyatür sanatı yüzyıllar boyunca kesintisiz olarak saray nakkaşhanelerinde varlığını sürdürmüş ve uzun zaman seçkin örnekler ortaya çıkararak adeta tarihi belge niteliği taşımışlardır. Burada yetişen nakkaşlar çocukluktan başlayarak uzun yıllar bu yönde minyatür eğitimi almışlardır. Nakkaşlar genel olarak sarayın taleplerine karşılık gelecek şekilde dönemin estetik bakışını benimseyerek eserler üretmişlerdir. Bu eserler zaferler, fetihler, geçit törenleri, eğlenceler, sünnet düğünleri gibi konuları barındırmaktadır. Bu yüzden içerdiği gerçekçilik anlayışından dolayı da İslam coğrafyasında önemli bir yere sahip olmuştur. Bunun yanı sıra Osmanlı minyatür sanatı uzun süre geleneksel ilkelere bağlı kalmıştır. Fakat bir yandan batı coğrafyasında aydınlanma çağına ait yeni sanat anlayışları doğmaya başlamıştır. Bu yüzyıllarda Fransa ile gerçekleşen yoğun ticaret anlaşmaları sayesinde elçilerle İstanbul’a gelen ressamların eserleri nakkaşları etkilemiştir. Yeniliklerden etkilenen bazı nakkaşlar perspektif, renk, gölge, ışık gibi üslupsal özellikleri minyatürlerine yansıtmışlardır. Tabi bu durum aynı ölçüde Osmanlı minyatürlerine geniş bir konu yelpazesi de katmıştır. Konuların arasında bu metni ilgilendiren kısım ise kadın figürlerinin minyatürlerde yer almaya başlamasıdır. Osmanlı Devleti’nin modernleşme sürecine geçişinde alınan kararlar çoğunlukla yönetici sınıfla başladığı için bu yenilikleri halka da indirgeyecek bağlantılar aranmıştır. Tam da bu yüzden kadın figürleri bu dönemde batılılaşmanın bir sembolü haline gelmiştir. Sosyal hayatta kadına çizilen sınırlar uzun yıllar minyatürlerde de geçerliliğini korumuş ve kadınlar çoğunlukla kapalı mekânlarda, evin içerisinde ya da balkonda resmedilmiştir. Fakat batılı ressamlara ve antikiteye duyulan ilgiyle kadınlar kapalı mekânlardan çıkarak açık alanlarda ya da seyirlik bir figür olarak da resmedilmeye başlanmıştır. Bu yenileşmelerde ise Levni, Abdullah Buhari, Refail gibi önemli isimler bulunmaktadır. Abdullah Buhari’nin birçok eserinde başat konu olarak tek başına kadın figürleri resmetmiştir ve bu eserler saray albümlerinde yer almıştır.
* Abdullah Buhari, Pencereden Bakan Kadın
Hamamda Yıkanan Kadın ya da Pencereden Bakan Kadın gibi minyatür eserleri döneminde büyük bir yenilik getirmiştir. Çünkü bu eserlerde kadın figürü seyirlik bir model gibi nakşedilmiş ve birçok yargıyı arkada bırakarak kadını neredeyse nü olarak resmetmiştir. Eserleri kıyafet modası ve değişen değer yargılarını belgelemesi açısından önemli bir yere sahiptir.
Levni ise kendinden sonra gelen nesli etkisi altına alacak perpektif, ışık-gölge, hacim, portrecilik gibi yenilikleri minyatürlerine taşımıştır. Nakşettiği birçok kadın figürü ise batılı sanat anlayışının ilk ışıklarını yakmıştır. Kadın figürlerini içki içer, çiçek koklar, müzik yapar şekilde resmetmiştir. Bu sayede kadınlar sanat içerisinde kapalı mekânlardan çıkarak sosyal hayata katılmaya başlamışlardır.
Levni’nin Uzanan Kadın (üstte) adlı eseri de en bilinen örnekler arasında yer almaktadır. Figür giyinik olmasına rağmen seyirlik bir görüntü sunmaktadır. Aynı zamanda duruşuyla, kıyafetiyle Batılı etkileri taşımakta ve Levni’nin Batıya olan ilgisini yansıtmaktadır. Eğitimi için İtalya’ya giden hassa ressamlarından olan Refail ise 1745 yılında tamamladığı Hamamda Anne ve Kızı adlı eserinde kadın figürünü yarı çıplak olarak betimlemiştir. Kadın figürünü nü olarak resmetmesi değişen değer yargılarının açık bir göstergesidir. Fakat bu eserde dikkat edilmesi gereken diğer nokta ise kadının mahrem alanına girerek insan fizyolojisinin başarılı bir şekilde işlemiş olmasıdır. Işık-gölge, perspektif gibi Rönesans’a ait yenilikleri de sanatına dahil eden Refail, insan bedeninin doğru işlenmesiyle Osmanlı nakkaşlarının bilimsel incelemeleri de eserlerine taşıdığının bir göstergesidir. Bahsedilen sanatçılar sayesinde tüm bu gelişmeler diğer nesillere aktarılmakla kalmamış birçok alana ilgi duyulmasını da sağlamıştır. Edebiyat, bilim, felsefe, günlük yaşam gibi konular resmin içine dahil olmaya ve süreç içerisinde kadın figürünün sıkça resmedilmesiyle toplumsal değer yargıları değişmeye başlamıştır.
18. yüzyıl ortalarına doğru gerçekleşen bu yenilikler kitaplardan tuvale geçişten sonra da hızlı bir gelişme göstermiştir. 1795'te açılan Mühendishane-i Berri Humayun’da ilk defa Batılı tarzda teknik resim dersleri verilmeye başlanmıştır. Bu yolla asker ressamlar olarak adlandırılan ressamlar yetişmiştir. Genellikle manzara resmi yapan asker ressamlardan bazı isimler devlet tarafından yurtdışına eğitime yollanmıştır ve zamanla eserlerinde batılı tarzda kadın figürlerine de yer vermeye başlamışlardır. Bu durum ise modern Türk resminin batılılaşma sürecini hızlandırmıştır. Metinde bundan sonraki aşamada ise Batılılaşma sürecinin önemli ressamlarından Halil Paşa ve Osman Hamdi Bey’in birer eserlerini inceleyerek modern kadın figürünün Türk sanatındaki ilk basamaklarına değinmek ve bu durumun sosyo-kültürel alandaki yansımalarını irdelemektir.
Bu dönemde her ne kadar batılı etkiler görülmeye başlansa da kadınlar sosyal alanlarda hala sınırlı düzeyde yer alabilmekteydi. Çarşaflarını batılı moda anlayışına göre şekillendirmeye, eşleriyle sosyal alanlarda dolaşabilmeye, mesleki hayatlarında ebelik ya da öğretmenlik gibi işlerde eğitim görmeye başlamışlardır. Bu durum toplumda zıt kutuplar tarafından tartışmalara neden olmuş ve yer yer karşıt davranışlar sergilenmiş, kadının bu denli görünür olmaya başlaması tehlikeli bulunmuştur. Fakat ileriki zaman dilimlerinde bu değişikliğin önüne geçilememiş ve kadınlar sosyal hayatta daha fazla yer almaya başlamıştır. Tam da böyle bir sürecin içerisinde Halil Paşa ve Osman Hamdi Bey çeşitli eserlerinde resmin odak noktasına kadını yerleştirerek yapıtlarıyla yeniliklere farklı bakış açıları eklemişler ve sosyal hayatta da birçok algıyı değiştirmeye başlamışlardır.
Osmanlı minyatürlerinde kadın her ne kadar önceki yüzyıllarda da yer almış olsa da bahsedilecek eserlerde kadın figürlerinin dış mekânlarda ya da mahrem sayılan alanlarda var olması yeni bir dönemi işaret etmektedir. Çünkü önceki yüzyıllarda kadın kendisine çizilen sosyal alanlar (nakış odası, mutfak, balkon) dışına sanat içerisinde de neredeyse hiç çıkamamıştır.
Bir örnek olarak Osman Hamdi Bey 1887 yılında tamamladığı Gezintide Kadınlar (üstte) adlı eseriyle bu algının değişmesini sağlayan sanatçılardan biri olmuştur. Eserin odağı dokuz kadından oluşmaktadır ve figürler Sultanahmet Meydanı’nda yer almaktadır. Asıl dikkat çeken nokta da tam olarak budur. Kadın figürlerinin dış mekânda yer almasıyla Osman Hamdi Bey kadınların sosyal hayatta özgürleşmesine dair birçok yargının kırılmaya başladığına işaret etmektedir. Çünkü o dönemde kadınlar hala tek başlarına sokakta gezememiş, erkeklerin bulunduğu alanlarda bulunamamış, belirli günlerde sokağa çıkma kısıtlamasına uymuşlardır. Diğer önemli bir husus ise kıyafetlerdir. Çeşitli kesimlerce çarşaf kullanımının hala çok yaygın olduğu bir dönemde canlı renklerden oluşan feracelerin giyilmesi ve vücut hatlarının belirgin şekilde görünmesi Batılı moda anlayışının bir yansımasıdır. Kadın figürlerinin başlarının yer yer seyirciye dönük olması ve bazılarının yüzlerinin seçilebilirliği yeni bir şeffaflık çağının habercileridir.
Diğer önemli isim olan Halil Paşa ise çağdaşlarının aksine manzara değil figür içeren eserler resmetmeye başlamıştır. Halil Paşa Uzanan Kadın adlı eserini 1894 yılında tamamlamıştır. Resmin odak noktası ve aynı zamanda başat konusu iç mekânda resmedilen kadın figürüdür. Kadını iç mekân içinde başlı başına bir konu olarak ele almasıyla bile ciddi anlamda dönüşümü yansıtmaktaydı.[1]Kadına yüklenen türlü misyonlardan arındırılmış olarak, seyirlik bir duruş içerisinde resmettiği figürle Halil Paşa kadının kişisel alanına sızarak mahrem/namahrem algısına da değinmiştir. Diğer bir önemli husus da kadın figürün Rönesans eserlerini çağrıştırmasıdır. Her ne kadar giyinik bir şekilde uzanan bir kadın görülse de yıllarca Paris’te eğitim alan Halil Paşa’nın sanatında batılı ressamların etkisi bu duruş tarzıyla anlaşılmaktadır. Halil Paşa ve Osman Hamdi Bey’in bahsedilen iki eser dışında da kadın figürünü esas alan birçok eseri bulunmaktadır. Bu eserler gelecek kuşakların sanat anlayışını derinden etkilemiş ve yön vermiştir.
Sıkı sıkıya tutturulmuş toplumsal normlara bağlanan kadınlar bu dönemde modernizmin ve batılılaşmasının birer simgesi haline gelmiştir. Bu duruma ithafen birçok eserin başlıca konusu olmuşlar fakat kendi sanat eğitimlerini ancak 1914 yılında açılan İnas Sanayi Nefise Mektebi’nde almaya başlamışlardır. Nitekim bahsi geçen yıllarda da kadını görünmez kılacak yasalar çıkartılmaya devam etmekteydi. Bu yüzden modernleşme olgusu yıllar boyu kadın bedeni üzerinden tartışılmaya devam etmiştir. Halil Paşa’dan sonra birçok ressamın Paris’e sanat eğitimi almaya gitmesiyle dönüşlerinde birçok sanat anlayışı toplumsal normlara göre yoğrulmuş ve kadınlara tanınan yeni haklar eserlerinde de kadın bedeninin özgürleşmesini sağlamıştır. Kadın haklarının hala tartışılmaya devam ettiği bugün, oluşturduğum metin dizisinin diğer safhalarında sanat tarihinin ışığında bu ilerlemenin izleri başka eserler üzerinden irdelenecektir. (GI/AS)
Kaynakça
- MAHİR, Banu, “Osmanlı Minyatür Sanatı”, Kabalcı Yayınevi, 2005
- ANTMEN, Ahu, “Kimlikli Bedenler”, Sel Yayıncılık, 2013
- ENVEROĞLU, Zerrin,” Osmanlı Minyatür Sanatı İçerisinde Nakkaş Levni Üslubunda Kadın Figürleri ve Günümüz Sanat Anlayışında Yenilik Arayışları”,Yüksek Lisans Tezi, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tasarım Anabilim Dalı, 2018
[1] ANTMEN, Ahu, Kimlikli Bedenler, Sel Yayıncılık, 2013, s. 19.