Keçi Edebiyat dergisi “inadına edebiyat” sloganıyla yılda iki defa, e-dergi formatında ve ücretsiz olarak yayınlanacak. İlk sayıda, Eğitimde Edebiyat Seminerleri’nden içerikler, çocuk edebiyatı, felsefe-edebiyat ilişkisi, kitap fuarları ve yayıncılık sektörüne dair yazılar yer alıyor.
Günışığı Kitaplığı’nın yeni Keçi edebiyat dergisinin editörü Halil Türkden ile 2 Haziran’da çıkan Keçi’yi, yeni medyanın edebiyata etkisini ve eğitimde edebiyatı konuştuk.
Edebiyat dünyasında dergilerin yeri nedir sizin için?
Dergileri edebiyatçının okurla dertleştiği yerler olarak görüyorum. Türkiye’deki şair ve yazarların birçoğunun edebiyatla ilk teması dergi ve gazetelerle olmuştur. Türkiye’de Markopaşa ekolü diye bir gerçek var. Sabahattin Ali, Rıfat Ilgaz, Aziz Nesin, Orhan Veli, Ece Ayhan, Yaşar Kemal ve daha nicesi…
Oyunları, öyküleri ve şiirleriyle yaşayan birçok yazar için dergilerin apayrı bir önemi vardı. Örneğin, Garip akımı ilk defa Varlık Dergisi’nde yer bulmuştu. Dergiler pek çoğu için bir okul niteliğindeydi. Dergiler sadece yazar değil, iyi gazeteciler de yetiştirmiştir. Tabii bu dergilerin büyük bir kısmının ekonomik, siyasi ve toplumsal baskılar içinde çıkarılmaya çalışıldığını da göz önünde bulundurunca, dergi çıkarma uğraşı, o işin içindeki insanları işine ve âşık olduğu uğraşına daha da bağladığı açık. Özetle, dergi çıkarmak ve dergilerde yazmak, insanı mücadelesine bağlayan ve sonuna kadar gitme heyecanı veren bir iştir.
Günışığı Kitaplığı olarak dergi çıkarmaya karar vermenizdeki etmen nedir? Bu dergiyle tam olarak neyi amaçlıyorsunuz?
Yayınevi yakında 20. yılını kutlayacak. Günışığı Kitaplığı olarak, sadece çocuk ve gençlik edebiyatındaki usta isimleri okurlarla buluşturmakla kalmıyoruz; yeni yazarların, eleştirmenlerin ve edebiyata emek verenlerin yetişmesi için de çalışmalar yapıyoruz.
Eğitimciler, kütüphaneciler ve yayıncılık sektörü için meslek içi eğitim niteliğinde etkinlikler de düzenliyoruz. Eğitimcileri, akademisyenleri ve kütüphanecileri bir araya getiren, 2015’te sekizincisini düzenleyeceğimiz Eğitimde Edebiyat Seminerleri’nde okuma kültürünün gelişmesi adına altyapısal, kuramsal ve destekleyici sunumlar yapılıyor.
Bu yıl dördüncüsü düzenlenecek uzmanlık konferansı Zeynep Cemali Edebiyat Günü’ne de yayıncılar, edebiyatçılar ve akademisyenler katılıyor. Edebiyata emek veren birçok ismin yer aldığı bu organizasyonda da sektöre dair önemli paylaşımlar oluyor.
Her iki etkinliğin de konferans bildirgesi halinde yayınlanabilecek içerikleri var. Ama biz böyle bir işe girişmişken, “Neden bu içerikler bir edebiyat dergisinde yer bulmasın ki?” sorusunu sorduk ve bu içerikleri sahiplerinin sunuşlarına yakışır şekilde okura aktarmaya çalıştık.
Günışığı Kitaplığı, bir yayınevi olduğu kadar, bu ülkenin çocuklarına ve yetişkinlerine bazı farkındalıklar bırakarak da yaşıyor. Keçi edebiyat dergisi de bu gönüllü projelerden sadece biri. Zamanla, yılda iki defa düzenlenen bu iki etkinlik Keçi’yi, Keçi de bu konferansları besleyecek, büyütecektir.
Derginin ismi ve çıkış sloganı olan “inadına edebiyat” oldukça ilgi çekici, neden "Keçi" Edebiyat?
Metaforsuz edebiyat düşünülemez. Bu bir edebiyat dergisi, fakat edebî içerik üretme gibi bir derdi yok. İleride olur mu olmaz mı bilinmez ama “inadına edebiyat” sloganıyla çıktığımız bu yolda edebiyatı konuşmak, tartışmak ve gündeme getirmek istiyoruz.
Güzel bir mutfakta, zengin malzemeyle harikalar yaratma şansınız yüksektir. Ancak, ülkenin sokaklarında, fabrikalarında ve dağlarında insanlar ölürken ne yapmalı?
Üstelik sansür yüzünden insanların işini yapamadığı, yolsuzlukları konuşmaktan işsizliği konuşamadığımız bir ülkede yeni ve olumlu şeyler üretmek hayli zordur. Tüm bunlara rağmen harikalar yaratmak zordur. Ama Keçi de zor yolları sevmez mi zaten? Kimselerin yürüyemediği bir yolu olan, uçurumlara yakın yaşayan, kendi tasmasını kemiren, çevik, refleksleri güçlü ve dirençli bir hayvandır Keçi.
Yayıncılık gibi direnişe, inatla mücadele etmeye ve özgünlüğe bu kadar ihtiyaç duyulan bir alanda özellikle edebiyatçıların keçi gibi olmak zorunda olduğunu düşünüyorum. İster eğitim sistemi önünüze listeler veya düzenlemeler getirsin, isterse kitabınız hakkında davalar açılsın, inadına edebiyat diyerek, edebiyatı yaşatmak gerekiyor. Bu ülkenin çocukları doğayı, insanı, renkleri ve bozkırı politikaya boyanmış ders kitaplarında mı görsün, yoksa Yaşar Kemal’in betimlemelerinde mi?
Keçi bir elektronik dergi, neden e-dergi? Bu bağlamda, edebiyatla yeni medya ilişkisini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Keçi elektronik bir dergi, çünkü herkesin kolaylıkla ulaşabileceği bir mesafede dursun istiyoruz. Çıktığı zaman okurunun kapısını çalar gibi dijital cihazının içine düşsün istiyoruz. Okur, Keçi’nin peşinden koşmasına gerek yok; Keçi, okurunun kapısı çalacak ve azık torbasındakileri onunla paylaşacak. Teknik anlamda da, elektronik derginin uygulamalar, sosyal medya ortamlarına uygunluk ve erişilebilirlik anlamında birçok avantajı var. Elbette, basılı derginin de kendine göre artıları var, ama Keçi şimdilik böyle çıktı yola. İleride nasıl bir yöntemle, nasıl bir yolda yürür hep birlikte göreceğiz.
Yeni medyaya gelince, yeni dünya düzenine toplumsal, siyasi ve ekonomik meselelerdeki getirilerinden ziyade insanın üretiminde önemli değişimlere yol açmıştır. Yeni medya sadece düzene etki etmedi, insanların birçok gündelik pratiğini de değiştirdi.
Yeni medyanın edebiyatla ilişkisine olumlu bakıyorum. Yatmadan önce annesinin okuduğu masalla büyüyen bir yetişkinin çocuğu şimdi elinde tablet cihazıyla ve onun içindeki kitabı seslendiren dijital kayıtla uyuyakalıyor.
Basılı yayın ve dijital yayın arasındaki o gereksiz karşılaştırmalara da anlam veremiyorum. Nostalji derdi olan bir toplumuz. Geleneksel olana verilen değer başka şey, ama nice yenilikler vadeden bir yeni medya aracına neden basılı yayını öldürecek tehdidiyle bakılıyor, anlamıyorum. İnsanların posta kutusuna maddi manevi farklı gerekçelerle ulaşamayacak bir dergi, evlerin ve cihazların içine kadar çoktan girdi.
Bir sonraki sayınızda hangi konulara odaklanmayı ve edebiyatı hangi açıdan ele almayı planlıyorsunuz?
Bizim planlamamızda bu dergiyi Haziran ve Aralık aylarında, senede iki defa çıkarmak var. Ancak bir defaya mahsus Eylül ayında bir özel sayı çıkarmayı düşünüyoruz. Bu özel sayı, okurlar beş yıldır yaptığımız Eğitimde Edebiyat Seminerleri’nin ve dört yıldır düzenlediğimiz Zeynep Cemali Edebiyat Günü’nün içeriklerine ve metinlerine toplu olarak ulaşabilsinler ve faydalanabilsin diye bir derleme halinde çıkacak. (ENÜ/AS)
* Keçi Edebiyat Dergisi için tıklayınız.