"Minübüsten inip bakımlı apartmanların arasında yürüyoruz. İleride oldukça büyük bir bahçe içinde kagir ama kişiliği olan eski bir İstanbul evine gözüm takılıyor. 'Bu kadar apartman arasında amma da direnmiş' diye düşüncemi belirtiyorum. Cevabını unutmam imkansız: 'Direniriz Ato, bizim ailenin ömrü hep direnmekle geçti. Gördüğün gibi evimiz de direniyor'. (...) Sonra evi gezdiriyorsun. Her yerde kitaplar, sözlükler, kağıtlar, altı çizilmiş ansiklopediler. Sanki ev değil kütüphane, kardeşin ve baban harıl harıl kitap çeviriyor. Sahi sen kaç yabancı dil biliyorsun be Sinancan?"
Acılara Yenilmeyen Gülümseyişler kitabının yazarı, 68 gençlik hareketinden Atilla Keskin arkadaşı Sinan Cemgil'le anısını böyle anlatıyor kitabında.
31 Mayıs 1972'de Nurhak dağlarında jandarmayla girdiği çatışmada arkadaşları Alpaslan Özdoğan ve Kadir Manga'yla birlikte öldürülür Sinan. 28 yıllık yaşamı öğretmen bir anne ve babanın oğlu olarak 15 Kasım 1944'te İstanbul'da başlar.
Anne ve babası Nazife ve Adnan Cemgil ilerici ve aydın kimlikleri nedeniyle baskı altındadırlar. Annesinin Yozgat'a sürülmesi üzerine İstanbul'da başlayan ilk eğitimine Yozgat'ta devam eder. İstanbul'a geri döndüğünde aynı okulda tamamladığı ilkokuldan sonra, 1956'da İstanbul İtalyan Lisesi'ne kayıt olur ancak, son sınıfta kendi isteğiyle Pendik Lisesi'ne geçer.
ODTÜ'de başlayan siyasal mücadele
1964'te, Ortadoğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) Mimarlık Fakültesi'ne girdiğinde, siyasetle de ilgilenmeye başlamıştı; 1965'te ODTÜ SFK'nin kuruluşuna katılarak, bir süre genel başkanlığını yaptı. Aynı yıllarda Türkiye İşçi Partisi'ne (TİP) üye olarak, partinin çeşitli çalışmalarına aktif olarak katıldı. 1968'le birlikte yoğunlaşan öğrenci eylemlerinde ODTÜ içindeki mücadelesi ve sevilen kişiliğiyle üniversitedeki hareketin doğal önderi konumuna yükseldi.
1966'da yapılan ilk anti-Amerikan yürüyüşe katıldı ve 1967'deki Hazırlık Okulu boykotunda aktif olarak görev aldı. 1968 sonbaharında önce Mimarlık Fakültesi'nde başlayan sonra da tüm ODTÜ'ye yayılan boykota önderlik etti. Aynı yılın Aralık'ında Ankara'da Amerika Birleşik Devletleri (ABD) subay kulübüne karşı yürütülen eylemin içinde de yer alan Sinan Cemgil, Ocak 1969'da ABD Büyükelçisi Kommer'in ODTÜ'yü ziyareti sırasında arabasının yakılması nedeniyle bir süre arandıktan sonra yakalanarak yargılandı ve ardından serbest bırakıldı.
1969'da Şirin Cemgil'le evlendi. 1970'te oğlu Taylan dünyaya geldi.
İşgale önderlik
Yine 1969'un Nisan'ında ODTÜ'de gerçekleşen işgale önderlik etti. İşgali yürüttüğü gerekçesiyle arandıktan sonra tutuklandı ve bir süre sonra serbest bırakıldı. Bu yıllarda TİP içinde yoğunlaşan ve ayrılıklara yol açan tartışmalarda taraf olarak görünmemesine rağmen, TİP üyeliğini korudu. Sinan Cemgil, öğrenci eylemlerinden uzak kaldığı 1970'te Hüseyin İnan ve Deniz Gezmiş ile birlikte THKO'nun kuruluş çalışmalarını gerçekleştirdi.
4 Mart 1971'de ilk kez Ankara'da dört ABD'li erin kaçırılmasından sonra yayınlanan bildiriyle kendini duyuran THKO'nun bütün eylemlerinde yer aldı. 9 Mart 1971'de ABD'li erlerin serbest bırakılması ve 12 Mart'ta verilen muhtıradan sonra arkadaşlarıyla birlikte Ankara'yı terkeden Cemgil, 17 Mart'ta Deniz Gezmiş ile Yusuf Aslan'ın Gemerek'te yakalanmaları üzerine Adıyaman civarındaki Nurhak dağına çıktı.
Burada arkadaşlarıyla birlikte gerilla kampı kurdu. Örgütün amacı kentlerde başlayacak hareketlerle birlikte civardaki ABD Kürecik Radar Üssü'ne karşı eylem düzenlemekti. Ancak Cemgil ve arkadaşları Mayıs'ın sonunda İnekli köyü muhtarının ihbarı üzerine kuşatıldılar. Sinan Cemgil, 31 Mayıs 1971'de jandarmayla çıkan çatışmada Alpaslan Özdoğan ve Kadir Manga ile birlikte vuruldu.
"Yakalanırsam ancak ölümle yakalanacağım onlara"
Baba Adnan Cemgil'le birlikte cenazeyi almaya giden ve orada yaşadıklarını "Öldükleriyle Kalmadılar" adıyla kitaplaştıran Orhan İyiler, Sinan'ın ateş sahası dışında olduğu halde teslim olmayıp koşarak arkadaşlarının yanına gittiğini ve burada çatışmaya katıldığını yazıyor. Baba Cemgil, İyilere bu durumu şöyle değerlendiriyor:
"Sinan'ı çok iyi tanırım dostum. Sinan'ı oğlum olarak tanırım. Sinan'ı bu kuşağın genci olarak tanırım. Sinan'ı politik kavgasında hiç kimsenin tanıyamayacağı bir biçimde tanırım. Sinan teslim olmazdı.(...) Çok kez kendi kulağımla duymuşumdur: (Polis ya da güvenlik kuvvetleri dedikleri faşistler hiçbir zaman canlı olarak beni ele geçiremeyeceklerdir. Yakalanırsam ancak ölümle yakalanacağım onlara.) Bursa Devlet Hastanesi'nde partinin bir toplantısından çıkışta kışkırtılmış kişilerin lince varan dayağından perişan, adeta komalık yatarken Sinan'ın bana bir sarılışı vardı. Sarılışındaki öfkeyi (Baba baba) diye ağlayışındaki öfkeyi iliklerime dek duyduğumda kendisini teskin etmek zorunda kalmıştım. Yenikliği değil, mücadeleci öfkesiyle beni kucaklayışında kendisini teskin etmek gereken çok şey vardı: Küçüklüğünden beri zorbacılığa, kaba haksızlığa karşıydı çünkü." (SÇ)
Kaynaklar: Sosyalizm ve Toplumsal Mücadeleler Ansiklopedisi 7. Cilt
Öldükleriyle Kalmadılar - Orhan İyiler (Ceylan Yayınları)
Acılara Yenilmeyen Gülümseyişler - Atilla Keskin (Tekin Yayınevi)