Bugün Türkiye'de kimlik, çevre ve toplumsal cinsiyet gibi konularda hassas bir kitle var. Bu kitle, çoğunlukla gençlerden oluşuyor yani yeni bir sosyolojiden bahsediyoruz. Bunlar geleneksel sınıfların ötesinde, yatay örgütleniyor ve sosyal medyayı çok etkili bir biçimde kullanıyor.
Bu sosyoloji, kimlik ve toplumsal cinsiyet bağlamında eşit hak talep ediyor, ekonomik gelir adaletsizliğine ve işsizliğe isyan ediyor, daha otoriter ve yasakçı olmaktan öte özgürlükçü ve sosyal bir yönetim anlayışı istiyor.
Siyasette çatışma, ötekileştirme, aşağılama ve kendi görüşünde olmayanı terörize etme dili istemiyor aksine hoşgörü ve mizahı önemsiyor.
En önemlisi bu kitle kendinden öncekilerin aksine hayvana şiddet ve ekolojik talan konusunda daha hassas. KONDA'nın araştırması da, bu durumu doğrular sonuçlar vermiş.
Araştırmaya göre, Türkiye'de çevresel sorunlar ve iklim değişiklinin yaşandığı konusunda toplumda yüzde 86 oranında büyük oranda konsensüs olduğu ortaya çıkmış ve her 10 kişiden 8'i iklim değişikliği ve çevresel sorunlar konusunda endişeli olduğunu belirtmiş.
Bu endişeyi yaratan sebeplerden biri de, toplumun ve siyasetin aşırı kutuplaşması.
İş yerinde patronuna, mahallede arkadaşına, apartmanda komşusuna, ekonomik sıkıntılara, TV'de siyasetçilere sinirlenen vicdan yoksunları, öfkesini hayvanlardan çıkarır oldu. Bu öfke sadece hayvanlara değil aynı zamanda kendinden zayıf olarak gördüğü her canlıya yani ağaca, kadına ve çocuğa yöneliyor. Piramidin tepesinden tabanına doğru akan bir şiddet hiyerarşisinden bahsediyoruz.
Hem duruş hem söylem değişmeli
Artık insanlar, doğaya ve hayvana şiddet uygulayanların göstermelik değil ciddi cezalar almasını istiyor. Mesela hayvana verilen zarar, acilen mala verilen zarar olmaktan çıkartılıp, yasal olarak cana verilen zarar olarak ele alınmalıdır ve cezalar ertelenmemelidir.
Hayvan hakları ve çevre meselelerine duyarlı bireyler toplumda nicel olarak fazla olmasına rağmen maalesef siyasette temsiliyet olarak azlar.
Zaten Türkiye'de siyaset bugüne kadar sosyolojik dinamiklerin taleplerini hep geç anlamış ve bu talepler doğrultusunda siyaset üretmekte geriden seyretmiş. Çünkü Türkiye'de sosyoloji, genç ve dinamik iken siyaset ise 50 yaş üstü kişilerin uğraşı.
Biz gençler bugüne kadar en sıcak havada bile üşenmeyip takım elbise giyen, bir de üstüne gömleğinin son düğmesini sıkıca ilikleyip kravat bağlayan, yavaş ve hafif kambur yürüyen, çatık kaşlı siyasetçi modeline alıştık.
Bu yüzden siyaseti çirkin, asabi, yaşlı ve uzak durulması gereken bir şey olarak gördük.
Bu bağlamda hem duruş, hem söylem hem de semboller ile klasik ve alışılagelmiş siyaset anlayışının baştan aşağıya değişmesi önemli.
Yeni sosyoloji parti reklamlarında atlı süvari, kılıç, silah, fetih, padişah gibi birkaç yüzyıl öncesinin sembollerini ön plana çıkaran siyasetçileri değil tişörtünde "love and respect for Mama Earth/ dünya anayı sev ve saygı duy" yazanlar ile animasyonlu reklamlarda oynayarak çağın ruhuna uygun bir şekilde kültür, doğa, çiçek, sansürsüz film ve interneti ön plana çıkaranlara sıcak bakıyor.
Partiler üstü anlayışa ihtiyaç var
Kutuplaşmaya değil birleşmeye, gerilime değil hoşgörüye, kompleks ve kibire değil anlayışa ve mütevaziliğe, her konuda particiliğe değil en azından kemikleşmiş sorunların çözümünde partiler üstü bir anlayışa ihtiyaç var.
Aksi takdirde Türkiye'de siyaset, gerilim filmi gibi. Yeni sosyoloji siyasete dair haberleri izlerken umut ve heyecandan öte öfke ve nefret biriktiriyor. Ve bu durum umut kırıcı.
Ama en umutsuz durumlarda bile umutsuzluğa yer yoktur.
Köhnemiş eski siyaset anlayışı, yeni sosyolojide karşılık bulmuyor.
Çünkü eski siyaset anlayışı damarları şişinceye kadar bağırıyor, öfkeli davranıyor ve geriyor hâlbuki yeni sosyoloji bundan rahatsız, artık sakinlik diyor.
Eski siyaset 1950'lerden, idamlardan dem vuruyor yeni sosyoloji bu dönemleri bilmiyor dolayısıyla empati kuramıyor yani bu söylemler anlamlı değil ürkütücü geliyor.
Kısacası yeni sosyoloji siyasetçilere; 1980'lerde genç olmuş anneme, babama, amcama, dayıma değil 2000'lerde genç olan bana hitap edin diyor.
Bu bağlamda Türkiye'de ortaya çıkan yeni sosyoloji, 24 Hazirandan sonra meclisin niteliğini ve sandalye dağılımını değiştirecek gibi.
Yeni dönemde ekolojik sorunlara ve hayvan haklarına duyarlı siyaset yapıcıların sesi daha gür çıkabilir.
Yeni dönemde sadece ekolojistlerin sesi gür bir şekilde duyulmayacak aynı zamanda yoksulların, toplumsal cinsiyet konusunda mücadele verenlerin ve ötekileştirilenlerin temsiliyeti artabilir.
Bu yüzden umutluyuz
Umutluyuz, çünkü yoksulu sosyal yardımlarla kendine muhtaç bırakmak isteyenlerin yerine, onu yoksullaştıran sebepleri ortadan kaldırmaya çalışacak bir anlayış ön plana çıkabilir.
Umutluyuz, çünkü yasalarla hayvana şiddet konusunda etkili mücadele etmek yerine seçim arifesinde göstermelik bir şekilde köpeğin başını okşayan görüntüyü basına servis ederek hayvan severlerden oy devşirme peşinde olanların yerini, hayvana şiddeti engellemek için gerekli yasal adımları atacak bir irade alabilir.
Umutluyuz, çünkü yeni dönemde sorunları "çözecekmiş ya da çözmüş gibi" yapanların yerini samimi bir şekilde sorunların üstesinden gelmek isteyen kişiler alabilir... (MAÇ/PT)