Dersim Katliamı'nın ayrıntıları Devlet arşivleri açılmadığı için yıllarca yabancı ülkelerin arşivlerinden bulunan belgelerle, tanıklıklarla ve sözlü tarihle ortaya konmaya çalışılıd. Son yıllarda oldukça yetkin araştırmalara da imza atıldı. Bunca tarihi veri ve belge eksikliğine rağmen başvurulabilecek Dersim Katliamı külliyatı oluştu.
Dersimde 1837-38 yıllarında yaşananlarla ilgi Devlet arşivlerinin konuşuluyor. Tartışmalar nihayete erdirilip Devlet arşivi açılana kadar konuyla ilgili elimizdeki bilgilerin geniş bir kısmına bianet arşivinden ulaşabilirsiniz. Bu arşivin oluşmasında Dersim Katliamı hakkında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın özür dilemesiyle yeni bir evreye ulaşan süreci başlamasında büyük emeği olan yazarımız Hüseyin Aygün'ün özverili çalışmaları ve çabası için teşekkür ediyoruz.
Resmi Özrün Patolojisi
24 Kasım 2011, Perşembe
A. Deman Güler Turku - Finlandiya - BİA Haber Merkezi
İster soykırım, ister kültürel soykırım diyelim Dersim vakası Türkiye gerçekliğinde varolmuş ve hala devam eden bir patolojiye işaret eder. O halde mesele özrün ötesinde pişman olunan fiillerin nedenlerini ortadan kaldırmak olmalı.
Artık bizim de siyasi lügatımızda devlet adına edilmiş koca bir özrümüz var. Her ne kadar dil ile diş arasında söylense de, her ne kadar siyasi bir malzeme olarak kullanılsa da, literatürde resmi özür diye bir kavramın varlığından emin olunmadan dilense de Türkiye, tarihiyle hesaplaşmanın en saygın yöntemlerinden biri olan devlet özrüyle tanıştı.
Özür dilemek yaptığı bir yanlıştan ötürü bağışlanmasını istemektir ancak dile getireni devlet olduğunda sonuçları salt bir affedilme istencini aşan neticeler doğurur. Resmi özrün nedeni ihmali bir eylem olabileceği gibi kasten işlenmiş bir fiilin hatalı olduğunu sonradan anlayıp sorumluluğunu kabullenmek de olabilir.
Dersim hadisesi su götürmez şekilde ikincisine örnektir. O halde mevcut durumda özür, kasıtlı fiilin meşrulaştırma nedenleriyle hesaplaşmayı da içinde barındırmaktadır. Dersim olayında kastın ardında yatan nedenleri belirlemek hayati bir önem taşır. Bu sayede özrün muhattabı kendisine yönelen hatalı eylemin kaynaklarını bilir ve bunların "yeni anlayış" tarafından makul görülmediğini, artık benzeri yanlışların yapılmayacağına dair bir iradenin ortada olduğunu anlamış olur. (Yazının devamı için tıklayın.)
* * *
"Dersim'le Önce Yüzleşmek Gerek"
24 Kasım 2011, Perşembe
Nilay Vardar İstanbul - BİA Haber Merkezi
Dersimli insan hakları savunucusu Nimet Tanrıkulu, Dersim'i barajlarla insansızlaştırırken, özür dilemenin tutarsız olduğunu, samimiyetin ancak Dersimlilierin taleplerinin karşılanması ile sınanacağını söyledi.
"Bir yandan özür dileyip, bir yandan Dersim'i insansızlaştırmak için barajlar yaptırıyorsunuz."
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Dersim Katliamı için özür dilemesini Dersimli insan hakları savunucusu Nimet Tanrıkulu bianet'e yorumladı.
Tanrıkulu, insan hakları savunucularının, yıllardır bedeller ödeyerek anlatmaya çalıştıkları Dersim olayları ile ilgili Başbakan'ın özür dilemesinin konuyu tartışılır kılmak açısından olumlu olduğunu ancak samimiyetinin bundan sonra yapılacaklarla ölçüleceğini söyledi.
"Dersimle ilgili gelişimlere yeni değil, biz Dersim'de yaşananların açığa çıkarılması ve toplumun bununla yüzleşmesi için uzun yıllardır bedeller ödeyerek mücadele ediyoruz. Ancak bizim yaptıklarımız hep görmezden gelindi, yok sayıldı. Bugün Başbakan'dan böyle bir açıklama gelmesi, bu bedellerin bir sonucudur." (Yazının devamı için tıklayın.)
* * *
"Cumhurbaşkanı da Özür Dilemeli"
24 Kasım 2011, Perşembe
Ayça Söylemez Dersim - BİA Haber Merkezi
"Sadece Dersim için değil, 6-7 Eylül, Çorum, Maraş için de özür dilenmeli" diyen İHD'den Yıldırım, Cumhurbaşkanı Gül'ü de özür dilemeye çağırdı.
İnsan Hakları Derneği (İHD) Dersim Temsilcisi Avukat Barış Yıldırım, Dersim katliamıyla ilgili Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün de resmi özür dilemesi gerektiğini söyleyerek, özrün Resmi Gazete'de yayınlanarak resmi bir statü kazanmasının önemine dikkat çekti.
Yıldırım, Meclis'te de atılacak birçok adım olduğunu, Dersim'in isminin iade edilmesi, katledilenlerin cenazelerinin yakınlara teslim edilmesi, askeri arşivlerin açılması ve sürgün edilenlerin mülklerine erişim hakkı verilmesi gerektiğini ifade etti. (Yazının devalı için tıklayın.)
"CHP'nin Dersim Konusunda Sağı da Solu da Riskli"
24 Kasım 2011, Perşembe
Ekin Karaca İzmir - Diyarbakır - BİA Haber Merkezi
Prof. Dr. Tosun, Başbakan Erdoğan'ın ''Dersim özrü''nün ardından CHP'deki farklı sesleri değerlendirdi; "özür" dilediği için görevden alınan CHP Diyarbakır il Başkanı Değer de kırgın ve kızgın olmadığını söyledi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın "Dersim özrü"nün ardından Cumhuriyet Halk Partisi'nden (CHP) konuya ilişkin farklı seslerin çıkmasını değerlendiren Ege Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Tanju Tosun, CHP tabanındaki farklılıklara dikkat çekerek CHP'nin bu konuda ne sağa ne sola kayabildiğini söyledi.
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, Başbakan'ın özrünü yetersiz bulup gizli belgeleri açıklamasını ve alınan toprakların geri verilmesini isterken, dün Dersim olayları nedeniyle özür dileyen CHP Diyarbakır İl Başkanı Muzaffer Değer, özür dilemesinin üstünden dört saat geçtikten sonra parti yönetimi tarafından görevden alındı. (Yazının devamı için tıklayın.)
* * *
Adı "Yetim Sabiha Gökçen Havaalanı" Olsun!
23 Kasım 2011, Çarşamba
Çiğdem Mater İstanbul - BİA Haber Merkezi
Hiç Dersim'e gittiniz mi?
Ben gittim. Birkaç defa. Her gidişimde, 1915'in ve 1938'in başka başka hikayelerini dinledim, utandım. Dersim, şehre girdiğiniz anda, size selam veren herkesin su birikintilerini gösterip buralar kan aktı dedikleri bir kenttir.
O kanın ne zaman aktığını sorarsanız, alacağınız yanıtlar farklılık gösterir. 1915'i de anlatırlar, 1938'i de.
1915'te komşularını, Ermenileri korumak için hayatlarını tehlikeye atan Dersimliler vardır bir, bir de yıllar sonra Ermeni olduklarını öğrenen Dersimli dönüşmüş Aleviler.
Dersim Ermenileri, son birkaç yıldır artık geçmişlerini aramaya, gerçeklere bakmaya başladılar.
Okumadıysanız mutlaka okuyun, dün Yavuz Semerci Gazeteport'taki ve Habertürk'teki köşesinde noktayı koymuştu aslında:
"Madem Dersim'i yine tartışmaya açtınız bir Dersimli ne ister, kendi adıma söyleyeyim...
"Ne bir özür bekliyorum, ne de bir jest... Ne tazminat bekliyorum, ne de acıma... Ne de kim suçlu, kim haklı tartışmalarını duymak... Ben ne olduğunu çocukları bile namlunun ucuna koymaktan çekinmeyenler emirleri kimden aldığını da biliyorum. Ama bir kez daha duymak istemiyorum.
"İstediğim tek bir şeydir: Aynı gün yok ettiğiniz sülalemin mezar yerlerini öğrenmek istiyorum.
"Bunu da Başbakan Tayyip Erdoğan'dan bekliyorum... Devletten bekliyorum... Etrafını çevirip, saygıyla, örf ve adetimizle dua edeceğimiz çiçek bırakacağımız yerleri bilmek istiyoruz.
"Ondan sonra vatanı kurtarmaya, işinize gelince geçmişle hesaplaşmaya devam edebilirsiniz. Bari kayıplarımızla baş başa kalma insanlığını bağışlayın bize..." (Yazının devamı için tıklayın.)
* * *
Dersim'i Aldım da, Ediyom Ezber!
21 Kasım 2009, Cumartesi
Şeyhmus Diken Diyarbakır - BİA Haber Merkezi
Bu mesele Onur Öymen meselesi değil CHP meselesidir. Partisi, hâla inadına Öymen'e ve sözlerine sahip çıkıyor ve çıkmayı da sürdürüyorsa 70 senedir güce ve ezene tapan Dersim Alevilerinin, hala kırıntısı kalmışsa CHP ile olan bağlarını koparmalarının vaktidir.
"Milli mücadele ile istiklalimizi kazandık, / ama tek parti rejimiyle hürriyetimizi kaybettik."
Kâzım Karabekir
Yine bir türkü ile sözün belini kırmak istiyorum. Severek dinlerim her defasında Yozgat Sürmelisini. Diyor ya! "Dersini almış da ediyor ezber / Sürmeli gözlerim sürmeyi neyler / Bu dert beni iflah etmez del'eyler / Benim dert çekmeye mecalim mi var!"
Hakikaten dersini iyi ezber etmiş Cumhuriyet Halk Partisi milletvekili ve genel başkan yardımcısı Onur Öymen.
"Demokratik açılım" görüşülürken çıkıyor meclis kürsüsüne ve vekillerin gözlerinin içine bakarak diyor ki; Şeyh Said İsyanında, Dersim'de, Kıbrıs'ta eşkıyanın kökü kazılırken analar ağlamadı mı? Chp sıralarından genel başkanları dâhil avuçları patlarcasına alkışlar... (Yazının devami için tıklayın.)
CHP'de "Dersim" Bilmecesi
17 Kasım 2011, Perşembe
Ankara - BİA Haber Merkezi
CHP milletvekili Aygün'e Dersim Katliamı hakkındaki röportajı ile iligili partisinden savunma isteyen yazı gelmedi; CHP, Aygün'e karşı bildiri yayınlayan vekilleri takibe aldı.
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Tunceli milletvekili Hüseyin Aygün "Dersim Katliamı" ile ilgil partisinden kendisine savunma isteyen bir yazı gelmediğini söyledi; CHP Grup Başkanvekilleri, Aygün ile ilgili bildiri yayınlayan milletvekillerini takibe aldığını açıkladı.
CHP'li 12 milletvekili, Aygün'ün, 10 Kasım'da Zaman gazetesinde yayınlanan "Dersim katliamının sorumlusu devlet ve CHP'dir" başlıklı röportaj nedeniyle bildiri yayınlayarak, Genel Merkez'den açıklama beklediklerini, dün (16 Kasım) Meclis'te yaptıkları basın açıklamasında ifade etmişti. (Yazının devamı için tıklayın.)
* * *
Dört Kuşak Dersim 38'i Hatırlıyor
17 Ekim 2011, Pazartesi
Nilay Vardar, İstanbul - BİA Haber Merkezi
Toplumsal Bellek, Kuşaklararası Aktarım ve Algı: Dersim 38'i Hatırlamak kitabı, dört kuşağın Dersim 38'i nasıl hatırladığını ve algıladığını sözlü tarih çalışması ile ortaya koyuyor.
Tarih Vakfı'nın Global Diyalog ve Finlandiya Büyükelçiliği'nin mali desteğiyle hazırladığı Toplumsal Bellek, Kuşaklararası Aktarım ve Algı: Dersim 38'i Hatırlamak kitabı yayımlandı.
Sözlü tarih çalışması olan kitap, İstanbul Cezayir Toplantı Salonu'nda kitabın editörü Gürel Tüzün, proje koordinatörü Gülay Kayacan, proje danışma kurulu üyeleri Şükrü Aslan ve Bülent Bilmez tarafından tanıtıldı. (Yazının devamı için tıklayın.)
* * *
Tanıkları Dersim Katliamını Anlatıyor
16 Ağustos 2011, Salı
Özlem Sevinç Özel, İstanbul - BİA Haber Merkezi
Hasan Demir imzası taşıyan "Dersim'den Tunceli'ye 38 Katliamı Tanıklıkları" isimli kitap o günlerde yaşananları, bizzat yaşayanların ağzından anlatarak gün yüzüne çıkarıyor.
Dersim'deki aşiretler ve devlet arasında yaşanan ve geçmişi çok eskilere dayanan gerginlik 1938'de katliama dönüştü. Hükümetin Dersim'e düzenlediği harekât sonucu, binlerce sivil ölürken binlercesi de sürgün edildi. Dersim olaylarında idam edilen altı kişiden biri olan Alevi-Kürt aşiret lideri Seyit Rıza, Dersim Katliamı'nın simgesi haline geldi. Bu olaylar yaşanırken hükümetin basına uyguladığı baskılar nedeniyle pek çok olay deyim yerindeyse kapalı kapılar ardında yaşandı. Ve yaşadığı bütün acı olayları hızla unutma kararlılığı gösteren bizler Dersim'de yaşananları da tıpkı diğer pek çok olayda olduğu gibi aynı hızla unuttuk.
1938'de Dersim'de yaşananlarla ilgili olarak pek çok şey söylendi, pek çok iddia ortaya atıldı ve bunların yanı sıra pek çok soru da yanıtsız kaldı. (Yazının devamı için tıklayın)
"Kara Vagon ile Dersim 38 Ezberlerini Bozduk"
10 Mayıs 2011, Salı
Nail Karayel İstanbul - BİA Haber Merkezi
1938 Dersim katliamını tanıkların ağzından anlatan "Kara Vagon" belgeselinin yönetmeni Özgür Fındık'la belgeselini ve Dersim'i konuştuk.
Dersim katliamına katılan iki askerin ve zorunlu iskâna tabi tutulan Dersimlilerin anlatımlarına yer veren "Kara Vagon" belgeselinin yönetmeni Özgür Fındık, "Kara Vagon, ezberleri bozan bir çalışmadır" dedi.
Siyasal kodlamalar üzerinden değil insan merkezli bir bakış açısıyla belgeseli çektiklerini ifade eden Fındık, Dersim'de yaşanan olayların politik malzemeye dönüştürülmemesi gerektiğini belirtti. (Yazının devamı için tıklayın.)
* * *
"Dersim Katliamı Siyasi Koz Olamaz; Arşivler Açılsın"
05 Mayıs 2011, Perşembe
İstanbul - BİA Haber Merkezi
Dersim Katliamı, İstanbul, İzmir ve Tunceli'de mumlar ve karanfillerle anıldı. Düzenlenen anmalarda katliamın belgelerinin açıklanması, devletin Dersimlilerden özür dilemesi, baraj projesinin durdurulması ve 4 Mayıs'ın "Dersim 38 Tertelesi'ni Anma Günü" olarak ilan edilmesi talep edildi.
Avrupa Parlementosu gündemine de giren katliam, 26 Mayıs'ta Brüksel'de "Dersim 38 Gerçeği ile Tarih, Siyaset ve Hukuk Üçgeninde Yüzleşme" başlıklı bir panelde tartışılacak.
Ayrıca yönetmenliğini Özgür Fındık'ın yaptığı "Kara Vagon/ 38 Dersim Sürgünleri" adlı belgeselin galası bu akşam Bilgi Üniversitesi'nde yapılacak. Belgeselde Dersim katliamı sırasında yaşananların yanı sıra mecburi iskana tabi tutulan ailelerle ve dönemin askerleriyle yapılan görüşmeler yer alıyor. (Yazının devamı için tıklayın)
* * *
Dersim Katliamı İçin Özür Dilemeyen Türkiye AİHM'de
30 Mart 2011, Çarşamba
Nilay Vardar, Tunceli - BİA Haber Merkezi
İstanbul'da yaşayan Musa Kaçar, 1938 Dersim Katliamı'nda kaybettiği kardeşleri için Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nden özür talep eden başvurusuna yanıt gelmeyince Türkiye devletine karşı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nde (AİHM) tazminat davası açtı.
İstanbul'da yaşayan Musa Kaçar, 1938 Dersim Katliamı'nda kaybettiği kardeşleri için Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nden özür talep eden başvurusuna yanıt gelmeyince Türkiye devletine karşı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nde (AİHM) tazminat davası açtı.
Kaçar'ın, 1938 Dersim Katliamı'ndan öldürülen kardeşleri adına Cumhurbaşkanlığı'ndan olayla ilgili üzüntü, özür bildirimi ve bunun kamuoyuyla paylaşılması için açtığı davaya yasal süre olan 30 gün içinde yanıt gelmedi.
Yanıt gelmemesi hukuksal olarak zımnen red anlamına geliyor. Anayasa uyarınca Cumhurbaşkanlığı işlemlerine karşı yargı yolu kapalı olduğu için iç hukuk yolları tüketmiş oldu. Bu sebeple Kaçar, avukatı Barış Yıldırım aracılığıyla Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) ihlal edildiği igerekçesiyle davayı AİHM'e götürerek Türkiye'ye100 bin lira tazminat davası açtı. (Yazının devamı için tıklayın)
* * *
Gönül'ün "Dersim" Yanıtı Genelkurmay Belgelerinin Gerisinde
09 Şubat 2011, Çarşamba
Hüseyin Aygün Tunceli - BİA Haber Merkezi
Savunma Bakanı Gönül'ün "tek cümlelik" açıklamasından, Türk siyasetinin Genelkurmay'ın "1972 belgeleri"nden dahi geride olduğu anlaşılıyor.
Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül Cumhuriyet Halk Partili (CHP) Kamer Genç'in "1938-38'de Tunceli'deki Askeri Harekât sırasında kaç kişi öldürüldü ve yaşları nelerdir? Diğer mağduriyetler nelerdir?" şeklindeki sorusuna yanıt verdi:
"1937-38 yıllarında Tunceli'de yapılan askeri harekâtla ilgili olarak yapılan inceleme sonucunda talep edilen konularla ilişkin herhangi bir kayıt, bilgi ve belge bulunmadığı tespit edilmiştir." (Dersim'de ölümlerin hesabı tutulmamış! 8 Şubat 2011, radikal.com.tr)
Oysa Başbakan Erdoğan kısa bir süre evvel "Dersimliler vergi vermedi diye köylerini kim bombaladı. Yani CHP bombaladı, 20 bin, 30 bin, 40 bin, 50 bin kişinin yargısız infaz edildiği söyleniyor" demişti. (anka, 16.8.2010) Başbakan daha önce ise "1938'e dönsünler, Tunceli sürgünlerine baksınlar, ilçe ilçe, köy köy bu ülkenin insanları nerelere nasıl sürgün edilmişler, ona baksınlar, daha ileri giderlerse bunların vesikasını açıklarım, bunlar elimde mevcut" sözlerini sarf etmişti. (turktıme, 27.2.2010)
Genelkurmay Başkanlığı'nın 1972'de yayınladığı resmi belgelerde 1937 -1938 askeri harekâtları sırasında tutulan askeri raporlar vardır. Bu raporlardan -herkesin çok merak ettiği- "1938 gerçeği" üzerine kısmi bilgiler edinmek mümkündür. (Yazının devalmı için tıklayın.)
* * *
Dersim 1938'e Dair "Yeni" Belgeler, Bilgiler (1 ve 2)
29 Ocak 2011, Cumartesi
Hüseyin Aygün, Tunceli - BİA Haber Merkezi
"Doğu Anadolu'da Toplumsal Mühendislik, Dersim-Sason (1934-1946)" kitabı, "Necmettin Sahir Sılan Arşivi"nden çıkan ilk kitabın devamı niteliğinde. Zafer Toprak'ın kişisel arşivinden alınan çok değerli bazı resmi belgeler ilk kez gün ışığına çıkıyor.
Dersim 1938 tartışması yayınlanan yeni kitaplarla genişliyor. Resmi tarih tezine paralel bazı yayınların yanı sıra iki önemli eser daha geçtiğimiz haftalarda raflardaki yerini aldı.
İlki Tarih Vakfı Yurt Yayınlarının "Necmettin Sahir Sılan Arşivi"nden çıkan ilk kitabın devamı niteliğinde: "Doğu Anadolu'da Toplumsal Mühendislik, Dersim-Sason (1934-1946)." Zafer Toprak'ın kişisel arşivinden alınan çok değerli bazı yeni resmi belgeler böylece ilk kez gün ışığına çıkıyor.
Kitabın eki olarak da renkli kâğıda basılı "Askeri harekât krokileri" veriliyor. İkinci kitap olan "Tek Parti Dönemi'nde Muhalif Sesler" tarihçi Cemil Koçak imzasını taşıyor ve İletişim Yayınlarınca basıldı. (Yazının ilk bölümü ve ikinci bölümü için tıklayın.)
Srebrenitsa ve Dersim
13 Temmuz 2010, Salı
Hüseyin Aygün Tunceli - BİA Haber Merkezi
15 yıl önce Sırp askerleri, Boşnakların "kökünü kazımaya" henüz başlamamışken Birleşmiş Milletler (BM) Barış Gücü tarafından korunmak gerekçesiyle binlerce Müslüman Boşnak'ın elindeki silahlar toplanır. Kısa bir zaman içinde, Sırp askerleri, her yerde, yolda, evlerinde, caddelerde, Müslüman Boşnakları katleder.
74 yıl önce, 1936 yılının yaz aylarında bir general -yanındaki askerlerle- Dersim köylerini dolaşır. Abdullah Alpdoğan adlı bu yetkilinin Dersimlilerden isteği pek basittir: "Silahlarınızı teslim edin!" Dersimliler çağrıya uyar. Çoğu Rus Harbi zamanında, Osmanlı devleti tarafından yöredeki insanlara verilmiş olan silahlar hızla toplanır. Dersim aşiretleri, silahlarını gönüllü olarak teslim eder ve hatta silahı olmayanlar bile Hükümet kararına uyumlu davranma adına silah bulup teslim eder. Silah toplama işinde tam başarı sağlanır. Sadece ateşli silahlar da değil; tek tek bireylerde mevcut bıçak ve kamalar da toplanır. Birkaç ay içinde tam 7880 silah toplanır. (Tunceli Dersim Coğrafyası, Ömer Kemal Ağar, Türkiye Basımevi, İstanbul.) Silahlar toplandıktan sonra, bir plan kapsamında, 1938 yazında, insanlar kitleler halinde, dağ başlarında, Munzur ve Harçik ırmakları kıyılarında, dere boylarında, vadilerde, mağaralarda, köy meydanlarında kurşuna dizilir, yakılır. (Yazının devamı için tıklayın.)
* * *
"Size Bir Dersim Hikayesi Anlatayım"
23 Kasım 2009, Pazartesi
Yavuz Semerci İstanbul - Gazeteport.com.tr
Yıl malum yıl.
Herkesin unutmaya çalıştığı yıl.
Ağlayacak anaların da öldürüldüğü yıl. Yani ağlayacak ana kalmadığından ağlama derdinin olmadığı ve kimsenin üzülmediği yıl...
Hikayemiz, o günlerde Dersim diye bilinen Tunceli'nin Hozat kazasının bir köyünün 1 kilometre ötesinde 1'i ağanın konağı diğeri evi vebir de taş ahırın olduğu mezrada geçer...
Hava kurşun gibi ağırdır. . Haberler iyi değildir. Ama bir umut var bu bölgede yaşayanlar için.
Çünkü dağa çıkılmamış, askere karşı silah kuşanılmamış. Yani devlet en fazla buralardan sürer bizi demektedirler.
Allahın bir günü. Çamur yoldan sabahın köründe, o lanet ayazında dağ taş asker dolar.
Erkekler ile kadın ve çocuklar ayrılır. Çavuş kadınlara karşı gayet kibardır. Hatta kendilerine çay yapılmasına izin verirler.
Bir süre bu emirden emin misiniz sorusunun yanıtı beklenir. Emir doğrudur ve kesindir ve tekrarlanır ve bir daha tekrarlatılmaması için uyarılır komutan. Askerler çaylarını bırakır, çatılmış tüfekler alınır ve tüm kadın ve çocukların konağa girmesi istenir. (Yazının devamı için tıklanır.)
Seyit Rıza: Bir İnsanın Portresi
14 Kasım 2009, Cumartesi
Hüseyin Aygün Tunceli - BİA Haber Merkezi
1862 yılında Dersim'de dünyaya gelen Seyit Rıza hiç kuşkusuz ki yaşamının 15 Kasım 1937 tarihinde Elazığ'da bir darağacında sona ereceğini düşünemezdi.
Modern Cumhuriyet tarihinin en tartışmalı isimlerinden biri olacağını; resmi devlet ideolojisi Türk milliyetçiliğinin "Dersim ayaklanmasının lideri" olarak adını lanetleyeceğini, son dönem Kürt milliyetçiliğinin ise "büyük Kürt lideri" olarak coşkuyla sahipleneceğini herhalde hayal dahi edemeyecekti.
Seyit Rıza, Abasanlıların "Qeri Sıleman Ocağı"na bağlı bir ailedendir. Bu ocak Abasanlıların ana ocağı olup, Tujik Dağı'na bakar. İlk eğitimini Qeri Sıleman Ocağında gören Seyit Rıza, akıllılığı sayesinde önce ailesinin, daha sonra aşiretinin lideri olacaktır.
Sözü geçen bir aşiret önde geleni olduğunda "Ermeni Katliamı" başlar. Genelde Dersimliler özelde ise Seyit Rıza Ermenilere kol-kanat gerer. Hiç kimsenin gönlü bu kardeş halkın kırılmasından yana değildir. Seyit Rıza ve Dersimliler katliama suç ortağı olmaz. Nuri Dersimi'nin anılarında yazdığına göre Seyit Rıza "binlerce mazlum Ermeni ailesini" kurtarır.
Rusların işgali dönemi gelip çattığında Seyit Rıza'yı "Batı Dersim Milis Kuvvetleri Komutanı" olarak görürüz. Dersimliler, Rus işgaline karşı Osmanlı hükümeti ile anlaşırlar. En az beş yüz yıldır topraklarını ve özerkliklerini kıskançlıkla koruyan Dersimliler "savunma savaşı"na girerler. (Yazının devamı için tıklayın.)
* * *
Dersim Katliamı'nda "İmha"nın Belgesi
27 Nisan 2010, Salı
Tunceli - BİA Haber Merkezi
Tunceli Valiliği, 1938 Dersim katliamında ailesini yitiren Ali Akgün'e sürgün sonrası "Aile üyeleriniz imha edildi" yanıtı verdi. Yargıya başvuran avukatı Aygün, dosyanın "insanlığa karşı işlenen suçlar" ile ilgili olduğu ve zamanaşımına da uğrayamayacağına inanıyor.
1938 Dersim harekatında ailesini yitiren Ali Akgün'e sürgün sonrası Tunceli Valiliği'nce verilen "Aile üyelerinin imha edildiği..." yazılı zabıt, bugün ilk Dersim davasının resmi dayanağı oldu.
"...Hüseyin Altıntaş'ın nüfus hane kayıtlarında adı yazan Hüseyin karısı Humar ve Hüseyin evlatları Humar'dan doğma Elif, Mehmet, Hadice, Ahmedi, Suzan, Alicemal, Hetip, Emine'nin 1938 harekâtında imha edildiği ve aile reisi Hüseyin Altıntaş'ın da 952 yılında öldüğü, haneden yalnız Ali Akgün'ün sağ kaldığı anlaşılmak gereği düşünüldü."
Tunceli Valiliği, 27 Ağustos 1955'te toplandığında, 'haneden sağ kalan' Ali Akgün'ün, sürgün olduğu Kütahya'dan Tunceli'ye dönüşünü bu zabıtla karara bağlamıştı. Ancak o gün geri dönüş için yazılan bu ifadeler, bugün 'Dersim Katliamı'nın ilk resmi itiraflarından biri oldu. (Yazının devamı için tıklayın.)
Dersim'in Kayıp Kızları: İki Tutam Saçın Peşinde...
03 Mart 2010, Çarşamba
Bawer Çakır İstanbul - BİA Haber Merkezi
Nezahat Gündoğan ve Kazım Gündoğan'ın üç yıllık çalışmasının sonucunda oluşan "İki Tutam Saç - Dersim'in Kayıp Kızları" filmi 1938'de Dersim'de yaşanan katliamın ardından ailelerinden alınarak askerlere verilen "kayıp kızların öyküsünü bizlerle buluşturuyor.
Bugün 80'li yaşlarını süren iki kadın; Huriye Arslan ve Fatma İçin... 1938'de Dersim'e "medeniyet götürmek" için yapılan askeri harekâtta ailelerinden kopartılan iki kadın. Doğdukları topraklardan alınıp askerlere verilen, saçları kesilen, kıyafetleri değiştirilerek "Türkleştirilen" iki kız çocuğu...
Nezahat Gündoğan ve Kazım Gündoğan'ın üç yıl boyunca yürüttükleri çalışmalar sonucu hazırlanan "İki Tutam Saç - Dersim'in Kayıp Kızları" isimli belgeselin iki karakteri... Ama hikâye Huriye Arslan ve Fatma İçin'in yanı sıra kaderleri onlara benzeyen sayısız kız çocuğunun da hikayesi... (Yazının devamı için tıklayın.)
* * *
Hüseyin Aygün: 1938'de Nasıl Sürgün Edildiğini Bilmek Dersimlinin Hakkı!
26 Şubat 2010, Cuma
Tunceli - BİA Haber Merkezi
Hukukçu-yazar Hüseyin Aygün, Başbakan Erdoğan'nın Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) lideri Deniz Baykal'ı kastederek sarf ettiği "Malta sürgünlerini hatırlatanlar, 1938'e dönsünler, Tunceli sürgünlerine baksınlar" sözleriyle ilgili, "Dersim katliamı kabul edilmeli ve Dersimlilerin zararları giderilmeli" dedi.
"Başbakan Erdoğan'ın AKP grup toplantısında bugün belirttiği düşünceler çok olumlu ve önemlidir. Dersim 1938 katliamı ve ardından yaşanan sürgünler 72 yıl sonra artık tartışılmak zorundadır.
Erdoğan'ın bugünkü Genişletilmiş Grup toplantısında eleştirdiklerinden biri de Deniz Baykal'dı:
"Sorumsuzca bir dille, ortalığı velveleye verenler bu ülkenin hayrına bir iş yapmıyorlar. Kanaat belirtenler, Malta sürgünlerini hatırlatanlar, bizimle ne alakası var bu işin? Bunu hatırlatanlar 1938'e dönsünler. Sayın İnönü'nün cumhurbaşkanlığı zamanındaki Tunceli sürgünlerine baksınlar. İlçe ilçe köy köy bu ülkenin insanları nerelere nasıl sürgün edilmiş.
"Daha ileri giderlerse, bunların vesikasını da açıklarım. Çünkü bunlar arkadaşlar sallandıkça eteklerinden bir şeyler dökülmeye başlıyor. Daha dökülecek çok şey var..." (Yazının devamı için tıklayın.)
* * *
Dersim'den Tunç Eli'ne
24 Kasım 2009, Salı
Ümit Kardaş, İstanbul - Radikal 2
19. yüzyılın ikinci yarısından sonraki dönemde Dersim aşiretlerinin bölgede yaptıkları talan ve çapul hareketleri arttı, yoksulluk içindeki halk devlet tarafından ikiye bölünerek bölgede asayiş sağlanmaya çalışıldı.
Bu dönemde devlete göre Dersim tedip (yola getirme, uslandırma) edilmesi gereken bir bölgedir. Dersim verimsiz bir doğaya sahiptir ve yaşamak çevrenin çapullanmasına bağlıdır.
Abdülhamit döneminde Dersim'in ıslahı için bir rapor hazırlandı, tespitler yapılmasına rağmen hiçbir somut öneri öngörülmediğinden çözüm Dersim aşiretlerinin çevreyi çapullamasına engel olmak şeklinde ortaya çıktı. Yani Dersim'in sosyo-ekonomik ve kültürel sorunlarına çözüm getirileceğine meseleye güvenlik boyutlu yaklaşıldı. (Yazının devamı için tıklayın.)
* * *
Devlet Dersim'le Yüzleşsin, Arşivler Açılsın
23 Kasım 2009, Pazartesi, Brüksel - BİA Haber Merkezi
Avrupa Parlamentosu'nda yapılan konferansın sonuç bildirgesinde CHP'nin sosyalist enternasyonelden çıkartılması, Madımak'ın müze olması, Alevilere ayrımcılığın sonlanması ve anayasanın yenilenmesi de yer aldı.
Avrupa Parlamentosu'nda yapılan Dersim konferansına katılanlar 1937-38'de yaşanan katliamın tüm yönlerinin açığa çıkarılmasını, Türkiye'de halen süren ayrımcı uygulamalara da son verilmesini istedi.
19 Kasım'da yapılan konferansın sonuç bildirgesinde, Onur Öymen'in sözleri nedeniyle Cumhuriyet Halk Partisi'nin (CHP) sosyalist enternasyonelden çıkartılması da istendi. Öymen, mecliste "demokratik açılım" konuşulurken Kürt isyanının şiddetle bastırılmasını önerirken Dersim'i örnek vermişti. (Yazının devamı için tıklayın.)
* * *
Dersim'de 1937-1938'de Ne Oldu?
14 Kasım 2009, Cumartesi İstanbul - BİA Haber Merkezi
İngiliz arşivlerinde karanlıkta kalmış belgeler... İsyanın lideri Seyit Rıza'nın İngilizlere mektubu... Trabzon Konsolosu'nun raporları... İngiliz Dışişleri Bakanlığı'ndan bir talimat... Genelkurmay Harp Tarihi Başkanlığı'nın belgeleri... Tanıklar... 22 yıl önce Nokta dergisinden...
"Dersim, Cumhuriyet hükümeti için bir çıbandır. Bu çıban üzerinde kesin bir ameliye yapmak ve elim ihtimalleri önlemek, memleket selameti bakımından mutlaka lazımdır...
Okul açmak, yol yapmak, refah sebeplerini sağlayacak fabrikalar kurmak, kendilerini meşgul etmeye yarayan çeşitli sanayi işleri sağlamak, özet olarak yurt sahibi yapmak veya uygarlaştırmak suretiyle ıslaha çalışmak hayalden başka bir şey değildir."
Mülkiye Müfettişi Hamdi Bey, İçişleri Bakanlığı'na raporunu sunduğunda Dersim olaylarına doğru bir adım daha atılmış oluyordu. Bir süre sonra Dersim'in adı Tunceli'ye dönecek, adına özel yasalar çıkarılacak, ardından da kanlar dökülecekti. Tam yarım yüzyıl önceydi bütün bunlar. Ve yarım yüzyıl boyunca konuşulmayacaktı. O kadar ki...
Muhsin Batur, 1985 yılında yayınlanan "Anılar ve Görüşler" adlı kitabında şunları yazıyordu. "Günlerden bir gün alayımıza emir geldi... Tren yoluyla Elazığ'a intikal edilecek, bir süre orada eğitim gördükten sonra o zamanlar Dersim denilen bölgeye gideceğiz. Tren yolculuğumuz 40 kişinin paylaştığı kapalı yük vagonlarında pek ilkel ve zor koşullar altında gerçekleşti. Elazığ'ın biraz uzağında Harput'un eteklerinde çadırlı ordugâh kurduk ve bir müddet sonra ilk durak Pertek olmak üzere harekete geçtik ve iki ayı aşkın bir süre özel görev yaptık. Okuyucularımızdan özür diliyor ve yaşantımın bu bölümünü anlatmaktan kaçınıyorum..."
Muhsin Batur, yaşadıklarını kendisine saklamıştı. Pek çok başkaları gibi... "Bir şeyler", önemli bir şeyler olmuştu 50 yıl önce. Oysa bugün genç kuşaklar, neredeyse Dersim adını bile bilmiyordu. Bugünü anlamanın anahtarı olan "dün" unutulmuştu. (Yazının devamı için tıklayın.)
* * *
71 Yıl Sonra Dersim Sürgünleri
11 Nisan 2009, Cumartesi
Hüseyin Aygün Tunceli - BİA Haber Merkezi
Dersim halkına yapılanları insanlık vicdanında tartmışlar; açıkça reddetmişler... Sürgün etnik temizliğin öteki adıdır. "Dersim 1938 ve Zorunlu İskân" Kitabını okuduğunuz zaman göreceksiniz!
Tarih, sürgünlerin hikâyeleriyle doludur. Günümüzde herhangi bir sürgün olayı rahatça medya gündemine gelebilirken, eskilerde ("karanlık çağlar") insanlar sesiz-sedasız kafileler halinde sürgün edilirdi. 1938 yılında Tunceli'de (Dersim) olan budur.
Sirkeci İskân Misafirhanesindeki İsmail Oğlu Şükrü
Ekte sunduğum mektup bir Dersim sürgününe aittir. 4 Ekim 1938 günü yazılmıştır. "İstanbul Vilayet Yüksek Makamı"na Sirkeci İskân Misafirhanesinde kalmakta iken dilekçe veren İsmail oğlu Şükrü, 4 ay evvel askerlikten terhis edilerek geldiğini, Pülümer Göneli köyüne gittiği zaman ailesinin sürgüne gönderildiğini öğrendiğini, Divriği İskân dairesine müracaat ettiğini, Erzincan'a sorduklarını, sonunda Tekirdağ kafilesiyle kaldığı yere geldiğini, Tekirdağ'da imkânı hayat bulamayarak ve fakir haliyle aile yuvasına hasret kalarak mahvolacağından kardeşinin bulunduğu yere gönderilmesini "derin saygı ile yalvararak dilediğini" bildirmiştir. (Yazının devamı için tıklayın.)
* * *
Başbakan'a Dersim Mektubu
19 Kasım 2009, Perşembe
Hüseyin Aygün Tunceli - BİA Haber Merkezi
Son günlerde Türkiye'de Dersim 1938 tarihi yoğun olarak tartışılıyor. CHP Grup Başkan Vekili Onur Öymen'in ağır sözleri sebebiyle herkes bir şeyler söylüyor. 71 yıldır gizlenen, inkâr edilen ve yasaklanan Dersim 1938 trajedisi açıkça tartışılıyor.
Tartışma bir tarafa, Dersim 1938 kurbanlarının ikinci ve hatta üçüncü kuşak çocukları ve Alevi yurttaşlar meydanlarda gösteriler yapıyorlar; 1938 felaketinin tanınmasını ve diğer insani isteklerini dile getiriyorlar. Deyim uygunsa "Pandoranın kutusu açıldı" ve Türkiye "tarihiyle yüzleşme" fırsatı yakaladı.
Sayın Başbakan
"Dersim katliamı" sözünüz biz Dersimlilere, Alevilere ve vicdan sahibi tüm insanlara büyük cesaret ve moral vermiştir. Dersim'de 1938'de yapılanları "insanlık dışı" diye nitelemeniz son derece isabetlidir. TC Başbakanı olarak bu açıklamalarınızdan sonra, gerçekleri saklama üzerinde inşa edilmiş resmi ideoloji ve resmi tarih artık sorgulanmak zorundadır.
Ancak bu mesele burada bitmiyor. Hâlâ canlı olarak içimizde dolaşan ve her fırsatta 1938'de yaşadıklarını anlatan mağdurların acısını dindirmek için yapılacak çok şey var.
Ailelerinden koparılmış ve başka şekilde büyütülmüş kişiler için atılacak adımlar var. Dilimiz, kültürümüz ve inancımız tanınmak zorundadır. Mezarları dahi bilinmeyen Seyit Rıza ve arkadaşları için de önümüzde sorumluluklar var. (Yazının devamı için tıklayınız.)
* * *
4 Mayıs 1937'yi, "Dersim Katliamı"nı Hatırlamak
10 Mayıs 2008, Cumartesi
Hüseyin Aygün Tunceli - BİA Haber Merkezi
Dünya "tarihsiz halklar"ın tarihiyle yüzleşiyor, Türkiye ise hâlâ dünyaya direniyor. 1938 Dersim Katliamının üzerinden 70 yıl geçti. Dersimlilerin aklından bu trajedi tam 70 yıldır çıkmıyor. Bu tarih yazımında Dersimliler de yerlerini almak istiyor.
Son 20-30 yıldır resmi tarih dünyada pek çok ülkede ateş altında. 1980'lerden beri her yerde "hafıza konuşmaları" yapılıyor. Latin Amerika diktatörlükleri yıkıldı; Sovyetler çözüldü; Doğu Bloku tarih oldu. Tarihin paramparça olduğu ve her şeyin sorgulandığı bu dönemde "tarih tartışmaları" da yoğun halde.
Ülkelerin yazdığı ders kitaplarındaki ve parlamento tutanaklarındaki kupkuru ve sıkıcı tarih yerle bir durumda. Herkes dününü hatırlamaya çabalıyor; artık tarihleri egemen milletler değil; "küçük halkar" da yazıyor. (Marks bu sonuncular için haklı olarak çok doğru şekilde "tarihsiz halklar" diyordu) Buna tüm dünyada "kozmopolit hafıza" deniyor.
1955'te ilk defa Almanya'da Berlin'de Evanjelist Akademia "halledilmemiş dünün gölgeleriyle yüzleşme" sözünü kullandı. O günden beri küçük halklar veya azınlıklar veya inkar edilen gruplar, başta egemen devletin resmi tarihi ile sonra ise elbette kendi tarihleriyle yüzleşmeye çalışıyor. (Yazının devamı için tıklayın.)
* * *
Dersim'in Kayıp Kızları: Bir Hiçleştirme Öyküsü
20 Kasım 2010, Cumartesi
Güniz Öz - Feride Gün İstanbul - Hevjin
26 Kasım'da vizyona girecek olan "İki Tutam Saç: Dersim'in Kayıp Kızları" belgesel filminin yönetmenleri Nezahat ve Kazım Gündoğan ile Hevjin dergisi söyleşi yaptı; yönetmenler filmi ve Dersim'in kayıp kızlarının öyküsünü anlattı.
"İki Tutam Saç: Dersim'in kayıp Kızları" 26 Kasım'da vizyona giriyor. Film vizyona girmeden önce Kürt transeksüel ve eşcinsel bireylerin örgütü Hevjin'in aynı isimle çıkardığı dergi "Göç" temalı güz sayısında filmin yönetmenleri Nezahat Gündoğan ve Kazım Gündoğan ile bir söyleşi yaptı. "Dersimin Kayıp Kızları: Bizim de Zarganalarımız Vardı!" başlıklı söyleşiyi kısaltarak yayınlıyoruz....
Böyle bir belgesel çekme fikri nasıl ve ne zaman oluştu?
Aslında konunun kendisi bizim peşimize düştü. O bölgeye dair yaptığımız her çalışmada hep bunu gördük; tarihimizi, o süreçte yaşananları bildiğimizi düşünüyorduk ama içine girdiğimizde bilmediğimizi fark ettik.
Başta bu bölge insanının yaşam hikâyelerini anlatalım diye çıktık yola ama sonra Dersim'in Kayıp Kızları süreci başlı başına bir konu oldu. O süreçte kadınlar ve çocuklar üzerinde ağırlıklı durduk. Konu araştırma süreci içinde Dersim'in Kayıp Kızları'nın çalışılması gerekliliğine kadar geldi. Biz sadece belgesel yapmadık. Bir araştırma da yaptık aynı zamanda. Hem kendimiz bilgi sahibi olduk hem de olay gün yüzüne çıkmış oldu. (Söyleşinin devamı için tıklayın.)
* * *
Dersim Nasıl Tunceli Oldu...
17 Kasım 2007, Cumartesi
Hüseyin Aygün Tunceli - BİA Haber Merkezi
Dersim tarihte çok eski bir bölgenin adıdır. Kürtçe'de "gümüş kapı", Zazaca da ise "duvarlı" anlamına geldiği rivayet olunur.
Burada yüzyıllar boyunca Alevi-Kızılbaşlar, Zazalar, Kürtler, Ermeniler ve Türkler bir arada yaşadılar. Bu nedenle buranın en eski yer ve diğer adları yaşamış halkların mührünü taşır.
Bölgenin resmi adı Osmanlı döneminde Dersim idi. 19. yüzyılın ortalarından beri bir sancak idi ve Hozat'tan idare ediliyordu. Cumhuriyet idaresi, diğer icraatların yanı sıra Dersim'de adları değiştirmekle işe başladı.
Dersim adı 1935 yılında "Tunceli" ilan edildi. "Tunç gibi sağlam insanların yeri" anlamında üretilen bu yapay isim Dersim'i silmeyi başaramadı. 1935 yılında kabul edilen "Tunceli Kanunu", sadece Dersim'i değil; hatta bölgenin yerel adları olan "Mamekiye" ve "Kalan"ı da tarihten silmek istedi. Ama olmadı.
Bugün Dersim'de nereye gitseniz "Dersim A.Ş", "Dersim Temel Haklar Derneği", "Mameki Gümüşçülük", "Kalan İlköğretim Okulu", "Kalan Müzik", "Dersim Kafe", "Kalan Restaurant" vb. adlara rastlarsınız. (Yazının devamı için tıklayın,)
* * *
Dersim 1937-38 Resim Galerisi için tıklayın.