Fotoğraf: Murat Bayram / bianet
“Aaa Mustafa Orman’ın öykülerini okumadın mı? Çok iyidir!” diyen editör arkadaşım olmasaydı, muhtemelen kitap raflarından kitabı alıp bir göz gezdirip rafa geri koyardım...
Belki de bu benim kitap ve öykü ile olan ilişkimden kaynaklanıyor. Ben güzel bir roman veya öykü kitabını okurken yazarını kulağıma fısıldayan ses olarak algılıyorum. O ses ile sanki başka bir yere ve zamana ışınlanıyorum ve olan bitanleri bizzat görüyorum ama müdahale edemiyorum...
Mustafa Orman’ın Derdin İncinmesin kitabında tam o dünyaya dalmışken, Ezel dizisindeki Ramiz dayı gibi bir karakter her köşe başından çıkıp “bak yeğennn...” diyor sanki.
Bak yeğen!
Kitapta 16 öykü var, Cızz öyküsünden birkaç alıntı yapalım.
“Dünyanın en yakın yerine gitsen kalbin yine uzağındı.( sf. 17)
“Ağzında utangaç şekiller cizdirdim.” “Çoğalmalarınla tükeniyordun. Gözün kara başın dönüktü. Sesin kısa duymuşluğun uzundu. Yorgunluğun gitgide kıyıcıydı.” (sf.19)
“Zararın bütün dokunaklığındaydı. Nereden vurulduğun nedereden iyileşeceğin belli değil. Zamanın hiçbir anındaydın. Aslında yoktu hiçbir şeyin.”(sf.20)
Palto öyküsünde Orman’ın “acı hariç herşeyin açlığı çoğunluktadır.”(sf. 23) cümlesini hatırlayıp bu yazıyı alıntıya boğma açlığımı dizginliyorum.
Ölümün ve doğumun fotoğrafı
Mustafa Orman’ın kitabını elime aldığımda “ya ne afilli, şairane sözler öykünün dünyasına giremiyeceğim ki!” dedirten sözler, aslında onu devleştiren cümlenin de ta kendisi. Ramiz rolü ile Tuncel Kurtiz sarfettiği cümleleri oyunculuğunda taşıdığı için devleşti, Orman öykücülüğünde aynı şeyi yaşattı.
(Kitaptan alıntı yapmaktan kendimi alamıyorum!)
Kıvrım öyküsünde saat tamircisi Latif, dükkanına gelene bir soru sorar:
“Fotoğraf Düşün. Hem içinde varsın hem yoksun. Bu mümkün mü?”
Müşteri düşünür öykü akar sonra şu cevabı verir:
“Annemin bana hamileyken... Fotoğrafta onun şişik karnında hem görünür, hem de görünmez olabilirim.”
Tamircinin beklediği cevap o değil...
“Öldüğünde tabutun içindeyken çekilmiş fotoğrafında hem görünür hem görünmez olursun.”
Hem olunan hem de olunmayan fotoğraf hem ölümün hem de doğumun fotoğrafı olabiliyor. Şairane anlatımın fotoğrafında Mustafa Orman’ın doğumu var.
“Valla seveni çok seviyo”
“Babam kemikleri ile dönebilseydi, paltosu ile gömecektik” denilen Palto öyküsünde, Gogol öyküyü okusaydı diyeceği şeyler söyle ifade edilmiş:
“Okudum öyküyü. Önce kelime kelime sonra cümle cümle.”
Gogol kesinlikle haklı olacaktı. Öyküler kendini önce kelime kelime okutuyor. Üzerinde çok durulan nesneler şair ve öykücülerin çok kullandıkları, şeyler: Tespih, saat, fotoğraf, palto, tabut, teyp, dikenli tel... Ama nesnenin taşıdığı his ağır-ağır tane tane anlatılmış. Bazı kelimeler cümlenin bir parçası iken, kendi özerkliğini de korumakta.
(Michael) Haneke filmlerini hatırladım, kitabı okurken.
Telefonun öbür ucundaki ses, bir gün:
“Haneke’nin ‘Amour’ filmini izlesene!” deyince.
“Tamam da, ben o filmlerin sonunu getiremiyorum ki. (Andrey) Tarkovski filmlerinde de aynı şeyi yaşamıştım!” demiştim. Sonrasında çok haklı bir cevap almıştım.
“Murat! Valla seven, çok seviyor. Bir iki filmi hakkı ile izleyince artık izlemek istediğin filmler oluyorlar.”
Galiba Mustafa Orman’ın öykülerini de “hakkı ile- önce kelime kelime sonra cümle cümle” okuyan çok seviyor, okumak istediği öyküler oluyorlar.
(MB/HK)
Derdin İncinmesin, Everest Yayınları
Yazar: Mustafa Orman
Editör: Mehmet Said Aydın
Son Okuma: Eyüp Tosun
Kapak Tasarımı: Emir Tali
Sayfa Tasarımı: Zülal Bakacak