Yunanistan'ın Midilli Adası, AegeanDocs festivali sayesinde belgesel resmigeçidine 1-6 Ekim tarihleri arasında 5. kez ev sahipliği yaptı. Geçen senelerde adanın gündeminde mültecilerin Türkiye'den göçü varken, dramatik vaziyet geçtiğimiz günlerde daha çok beyazperdeye yansımış haliyle irdelendi. Son zamanlarda Midilli sahillerindeki göçmen izdihamından eser yokken ada hayatı adeta eski ritmine dönmüş gibiydi.
Belgesel sinema etkinliği organizatörlerinin insan haklarına verdiği önem daha önceki festivallerin programlarıyla tescillenmişti; bu yıl bilhassa Suriye'den göç etmek zorunda kalmış insanlar hakkındaki filmler çoğunluktaydı.
Türkiye ile Yunanistan'ı birbirine bağlayan yoğun deniz taşımacılığının askıya alınacağına dair haber gündem oluştururken, Anadolu kıyıları ile ada arasında Sahil Güvenlik ve AB'nin Frontex birliklerinin aldığı yoğun güvenlik önlemleri dikkat çekiyordu.
Avrupa, mülteci dalgasını metazori çözümlerle püskürtmeye çalışırken uç karakolu görevini üstlenmişe benzeyen Yunanistan'da şaibeli dinamikler artmış gibi görünüyor. Midilli ve Yunanistan'ın diğer bölgelerinde mülteci kampları hakkında "cezaevi" benzetmeleri ayyuka çıkarken mevzubahis kamplar konusunda bilgi edinmek iyice zorlaşmış vaziyette ne yazık ki.
Uluslararası çapta başarı kazanmış eserler bir yana, bu seneki AegeanDocs'ta Türkiye'den filmler her zamanki gibi önemli yer tutuyordu; yönetmenliğini Onur Bakır'la Panagiotis Charamis'in yaptığı Hazır Ol! birçok festivale katılarak sürdürdüğü başarılı yolculuğunu Midilli'ye de uğrayarak sürdürdü.
Türkiye'den filmler
Yaşar Üniversitesi'nin prodüksiyonu olan üç kısa belgesel de Suriyeli mültecilere eğilen filmlerdi. Field of Hope (Umut Sahası) futbolun Omar ve Muhammed'in hayatında ne kadar önemli yer tuttuğuna dikkat çekerken, kahramanlarımızın Suriye İzmir Spor'u kurup profesyonel futbolcu olma ülkülerine yönelik çabalarına yoğunlaşıyordu.
Come With Me (Benimle Gel) adlı belgesel altı çocuğuyla Suriye'den kaçmak zorunda kalmış Maha'ya odaklanıyordu. Evini, eşini ve ümidini yitirmiş kahramanımız İsveç'e kaçmayı düşünürken Şüra ile karşılaşması dönüm noktası olur; Maha'nın önünde yepyeni ufukların açılmasına tanık oluruz.
Yaşar Üniversitesi imzasını taşıyan üçüncü belgeselin adı Two Faces of Camera (Kameranın İki Yüzü). 20'li yaşlarındaki Suriyeli Ahmet'in, yapılmakta olan röportaj sırasında medyanın gösterdiği ilgiden rahatsız olduğu anlaşılır; bunun üzerine Ahmet'e belgesel ekibince verilen kamerayla kendi mahallesinde kendi röportajlarını yapma imkanı tanınır.
Yönetmen hanesinde Giulia Frati'yi gördüğümüz Istanbul Echoes (İstanbul Yankıları) Kanada, Fransa Türkiye ortak yapımı bir belgesel. İstanbul'un sokak satıcılarının kentsel dönüşümlere hızla ayak uydurmalarına tanık oluyoruz. Eski binalar, mahalleler ve gelenekler yok olmaya yüz tutmuştur; özellikle yeni neslin farkındalık düzeyi hızla yükselirken siyasi duruşları hiphop aracılığıyla dışa vuruluyor.
Deniz Şengül'ün yönettiği 228 Türkiye'deki kadın cinayetlerine dikkat çekiyor. 2013 yılında memlekette öldürülmüş 228 kadından biri olan Serpil Erfındık şiddete maruz kalmış, boşanmış, alınan yasal koruma önlemlerine rağmen eski kocası tarafından öldürülmüş. Filmde Serpil'in ailesini cinayeti işleyen katile yönelik davada adaletin tecelli etmesini sabırla beklerken izliyoruz, aynı zamanda kadınlara yönelik şiddete engel olma konusundaki yasaların önemi hakkında da düşünmeye sevk ediliyoruz.
Panagiotis Charamis ve Onur Bakır'ın Hazır Ol! adlı belgeseli Türkiye'nin tabu konularından askerliği masaya yatırıyor ve ironiyi zarafetle kullanarak mesele hakkında beyin jimnastiği yaptırıyor. Darısı, Türkiye'de tartışılmasına bile tahammül edilmeyen birçok konunun başına.
Her şeye rağmen kültür
AegeanDocs'ta tanıdık simalardan Manaki kardeşlere tekrar rastlamak da kısmet oldu. Yönetmenliğini Romanya'dan Eliza Zdru'nun üstlendiği The Manakia Brothers, Diary of a Long Back adlı belgesel sayesinde, Osmanlı İmparatorluğu yasalarınca kamera kullanımının yasak olduğu dönemlerden itibaren Balkanlarda ilk filmleri çekebilmiş öncü kardeşler bir kez daha saygıyla anıldı.
Festivaldeki gösterimlerin birçoğu Midilli limanına hakim Belediye Tiyatrosu salonunda yapıldı. Arion Sineması, Yeni Arkeoloji Müzesi gibi mekanlar dışında bir kısım belgesel Plomari köyünde de seyirciyle buluştu.
Ada halkı ve sinemaseverler birkaç gün boyunca belgeselle yatıp kalktı, Yunanistan'da son bir yıl içerisinde üretilmiş yapımlar dışında dünyanın çeşitli ülkelerinden birçok değerli eser de seyirciyle buluştu.
Ülkenin içinde bulunduğu siyasi, iktisadi ve sosyal krize rağmen kültüre verilen önem bir kez daha dikkat çekti. İki kıyı arasındaki ulaşım sekteye uğramadığı taktirde AegeanDocs 2018'de tekrar buluşmak, dalgalı da olsa kısa bir deniz yolculuğunun ucunda olacak... (MT/EKN)