Fotoğraf: Kristersson Türkiye ziyaretinde/AA
Haberin İngilizcesi için tıklayın
İsveç Başbakanı Ulf Kristersson, kamu TV yayıncısı SVT'ye verdiği demeçte, muhtemel görüşmeler için bir tarih vermemekle birlikte Türkiye'yle müzakere masasına dönüleceğini "bugün doğruladık[larını]" söyledi.
TIKLAYIN-İsveç'te ırkçı lider Kuran yaktı
TIKLAYIN-Ankara, Stockholm ve Helsinki ile "üçlü mekanizma"yı askıya aldı
21 Ocak'ta Stockholm'de İsveç-Danimarka yurttaşı ırkçı Rasmus Paludan'ın İslamı ve İslamcılığı kınama gerekçesiyle Türkiye Büyükelçiliği önünde Kuran yakmasının, Türkiye'nin çağrılarına rağmen İsveç hükümetince engellenmemesi üzerine Ankara, Stockolm ve Helsinki ile müzakere zemini olan "üçlü mekanizma"yı askıya aldığını açıklamıştı.
Blinken ziyareti ve
Ankara'nın değişen tutumu
ABD Dışişleri Bakanı Anthony Blinken'ın Pazartesi günü İncirlik ve Ankara'daki temasları sonrasında yapılan ortak basın açıklamasında Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Ankara'nı tutumunun Stockholm'un adımlarına bağlı olarak değişebileceğine ilişkin açıklamalarda bulunmuştu.
Çavuşoğlu basın toplantısında "Her iki ülkenin Finlandiya ve İsveç'in NATO üyeliği konusunda son zamanlarda[ki] açıklamalarımızı [...] ABD'nin de yakından takip ettiğini biliyoruz. [...] Finlandiya'yla ilgili sorunumuzun göreceli olarak daha az olduğunu da her seferinde vurguluyoruz. Sizin verdiğiniz takvim yani Litvanya'daki NATO Zirvesi'yle ilgili verdiğimiz takvimdeki atılacak adımlar aslında özellikle İsveç'in atacağı adımlara bağlı" dedi.
Çavuşoğlu İsveç için "Evet, bazı olumlu mesajlar verdi, kanun değişikliği yaptı, Anayasa değişikliği yaptı, ama maalesef İsveç'te PKK terör örgütü yandaşlarının terörün finansmanı, ondan sonra insan devşirme ve de terör propagandası dahil her türlü faaliyetlerini devam ettirdiğini açıkça görüyoruz, hem de şehrin merkezinde belediye binasının önünde" değerlendirmesinde bulundu.
"NATO üyeliğini engellemek ist[eyen]" PKK faaliyetlerini "engelleme[nin] [...] İsveç'in elinde [olduğunu] söyleyen Çavuşoğlu, "[İsveç] Başbakanı['nın] iyi niyetini Cumhurbaşkanımız gördü" dedi. [...] O nedenle İsveç ne kadar iyi, hızlı adım atarsa biz de Meclisimizi ikna edebilirsek yani Meclisimizi ve halkımızı ikna edecek adımlar atarsa öyle adımlar atılır."
Çavuşoğlu "Finlandiya konusunda ise ayrı bir yöntem izleyebilece[lklerini] ileri sürdü [...] Sonuçta, burada İsveç'in özellikle somut adım atması konusunda herkesin İsveç'i teşvik etmesi gerekiyor" dedi.
Kristersson'un "görüşmelerin yeniden başlayacağı" açıklaması Blinken-Çavuşoğlu görüşmesinin heme ardından geldi. Bu görüşmede Çavuşoğlu'nun açıklamasına göre Türkiye'nin ABD'den F-16 savaş uçakları talebi de görüşülmüş ve Çavuşoğlu "ABD Yönetimi talebimize güçlü destek veriyor, kendilerine teşekkür ediyoruz" açıklamasında bulunmuştu.
Arka plan
Türkiye, Rusya'nın Ukrayna saldırısı sonrasında NATO güvenlik şemsiyesi altına girmeye karar veren İsveç ve Finlandiya'nın üyelik taleplerini veto etmişti. Türkiye'nin NATO üyeliklerine yönelik çekincelerinin dayanağı, bu iki ülkenin Türkiye'ye yönelik silah ambargosu ve "teröristler"i barındırdıkları ve Suriye'de DAİŞ'le mücadelesinde PYD ve YPG ile dayanışma gösterdikleri iddiasıydı. Üç ülke arasında ABD ve NATO Genel Sekreteri Stoltenberg'in de müdahil olduğu temaslar sonunda 28 Haziran'da İspanya'nın başkenti Madrid'deki NATO zirvesi öncesinde Türkiye'nin çekincelerini kaldırma koşullarını onaylayan bir "Memorandum" imzalandı.
Ortak bildirinin imzalanması sonrası Finlandiya Cumhurbaşkanlığınca yapılan yazılı açıklamada, "Dışişleri Bakanlarımız, Türkiye'nin bu hafta Madrid Zirvesi'nde Finlandiya ve İsveç'in NATO'ya üye olmasını destekleyeceğini teyit eden üçlü bir momerandum imzaladılar" ifadeleri kullanılarak, "Türkiye, geçtiğimiz haftalarda terör tehdidi konusundaki endişelerini dile getirdi. Finlandiya bu endişeleri ciddiye almıştır. Finlandiya, terörizmin tüm biçimlerini ve tezahürlerini kınıyor" denildi.
Stoltenberg, İsveç ve Finlandiya'nın NATO'ya katılım için Türkiye ile mutabakata vardığını, Türkiye'nin endişelerinin giderileceğini söyledi.
Momerandumda, Erdoğan yönetiminin bu ülkelere dayattığı ve başlangıçta "Anayasalarına aykırı olduğu" gerekçesiyle yerine getiremeyeceklerini söyledikleri bütün düzenlemeleri iç hukuklarında içermeyi tahhüt ettikleri, Edoğan'ın ise memorandumla İsveç ve Finlandiya'ya hiçbir yeni vaatte bulunmadığı görüldü.
Memorandum, İsveç ve Finlandiya'nın Avrupa Parlamentosu ve Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi'nin "muğlak ve antidemokratik" olduğu gerekçesiyle Türkiye'yi "gözlem altına alma" nedeni saydığı "Terörle Mücadele Yasası" mevzuatına yönelik bütün çekincelerini kaldırdıklarını, bunun da ötesinde "terörist örgütlerin uzantıları", "iltisaklı kuruluşlar", "paravan örgütler" gibi OHAL icadı kavramları kendi mevzuatlarında içermeye rıza gösterdiklerini belgeliyordu.
Buna karşın, Ankara'nın İsveç hükümetinden yürürlükteki güçler ayrılığının yürütmeye vermediği yetkileri kullanmasını isteyerek yargı kararı olmamasına karşın, Türk ve Kürt siyasi göçmenlerin iadesini talep etmesi, potesto gösterilerini "terörist etkinlik" olarak değerlendirerek Türkiye'yi eleştirenlerin geri gönderilmesini istemesi, sonunda müzakerelerin askıya alınmasına vardı.
(AEK)