Haberin İngilizcesi için tıklayın
Ermeni soykırımının 105. yılında Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne tekrar bir araştırma önergesi sunan Halkların Demokratik Partisi (HDP) milletvekili Garo Paylan, bu yıl salgın sebebiyle online yapılan anmalar ve Türkiye'nin soykırımla yüzleşme potansiyeliyle ilgili bianete konuştu.
Öncelikle bu yılki 24 Nisan sıradışı koşullarla geldi. Ermenistan'da soykırım anatına gidilmedi, koronavirüs salgını sebebiyle online anmalar gerçekleşecek bu önlemleri nasıl değerlendiriyorsunuz?
Ermeni Soykırımı'nın 105. yılını yaşıyoruz. İlk kez anmalar sokaklarda, meydanlarda değil bütün dünya Ermenilerinin evlerinde gerçekleşiyor.
Hatta online olarak gerçekleşiyor. Bu anmaların da internet üzerinden yapılacağı çok sayıda organizasyon var. Bu anmaları Türkiye'de de yıllardır meydanlarda yapıyorduk. Bu yıl evlerimizde yapıyoruz.
Ermeni Patrikhanesi'nin yapacağı bir ayinle Ermeni soykırımı kurbanlarını anacağız.
"Soykırım' kelimesini mecliste kullanıyordum"
Geçtiğimiz bir yıl içinde Suriye ve Portekiz gibi soykırımı tanıyan yeni ülkeler oldu. Türkiye açısından baktığımızda soykırımla yüzleşme potansiyelini nasıl görüyorsunuz?
Birkaç yıl öncesine kadar Türkiye toplumu 105 yıl önce yaşanan büyük felaketle yüzleşmek için çok önemli adımlar atmıştı.
Bu meseleyi bilmeyen, tanımayan büyük çoğunluk 1915'te kötü bir olayın yaşandığını en azından idrak etmiş oldu. Belki adını soykırım koymadı ama en azından yaşananları kınama ve yaşananların korkunç olduğunu idrak noktasına gelmişti.
Ancak 2015 sonrası hem barış sürecinin bitmesi, hem demokratikleşme sürecinin sonlanmasıyla birlikte Ermeni Soykırımı ile ilgili açılan kapılar da kapanmaya başladı.
Yani, bu meseleyle yüzleşmek, konuşmak, idrak etmek, adil bir hafızayla adaletini sağlamak yönündeki adımlar da durdurulmaya çalışıldı.
Hatta bu meseleyi konuşanlar soruşturmalarla karşı karşıya kaldılar. Ben bu meseleyi konuştuğum için şu anda beş ayrı fezlekeyle karşı karşıyayım.
Konuşmaya çalışan başkaları da yargı sopasıyla karşı karşıya kalıyorlar. Bu yüzden beş yıl öncesine kadar çok daha geri bir noktadayız diyebilirim.
"Ermeni halkının yarası..."
Sizin yıllar içinde çeşitli soru önergeleriniz oldu, hepsi reddedilen, bu sene bu yönde bir adımınız olacak mı?
Bugün meclis başkanlığına bir araştırma önergesi sundum.
Ermeni soykırımı onlarca dünya parlamentosunda konuşuldu ve soykırım olarak kabul edildi. Ama bunların hiçbirisi Ermeni halkının yarasına derman olmadı.
Ben Türkiye Büyük Millet Meclisi üyesi olarak Ermeni halkının yarasını iyileştirebilecek tek parlamentonun Türkiye Büyük Millet Meclisi olduğunu biliyorum.
Bu meseleyi ne zaman meclisimiz yüzleşir, adaletini sağlarsa Ermeni halkının yarası iyileşecektir. Dünyanın her yerindeki Türkiyeli Ermeniler, bu yüzleşmeyi 105 yıldır anavatanlarının parlamentosundan beklemekteler. Bu yüzden benim bir araştırma önergem daha var.
"Babaannem 'Meds Yeghern' derdi"
Son iki yıldır anma metninde "soykırım" kelimesi geçen etkinliklere izin verilmedi. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Ben bir milletvekili olduğum mecliste 2015 ve 2016 yıllarında soykırım kelimesini rahatlıkla kullanabiliyordum.
Buna karşı verilen tepkileri saygıyla karşılıyordum ama bu, hiçbir şekilde yadırganmıyordu. Ancak 2016 sonrası soykırım kelimesi de mecliste yasaklandı ve verdiğim araştırma ile soru önergeleri iade edildi soykırım kelimesi kullandığım için.
Ben, halkımın yaşadığı büyük felaketin bir soykırım olduğunu biliyorum. Ancak eğer Türkiye Büyük Millet Meclisi bu meseleyi gündemine alıp, adil bir hafızayla bu meseleyi kapsayan bir ad koyarsa o isim de benim kabulümdür.
Benim babaannem yaşananlara 'Meds Yeghern' derdi yani büyük felaket. Yani meseleyi bu topraklarda konuşup, bu topraklarda adını koyarsak, adaleti sağlarsak, koyacağımız adın da ikinci derecede bir önemi olur.
Yeter ki yüzleşelim bu meseleyle ve adaleti sağlayalım. Adalet sağlanacaksa ben bütün dünyadaki Ermenilerin de bu ismi kabul edeceğini düşünüyorum.
Paylan'ın araştırma önergesi
- Paylan'ın araştırma önergesi ise şöyle:
"Türkiye Büyük Millet Meclisi başkanlığına:
24 Nisan 1915 tarihinde, 250 Ermeni siyasetçi, aydın, gazeteci tutuklanarak Çankırı ve Ayaş'a sürülüp öldürüldü.
Bu tarih, bütün dünyada Osmanlı topraklarında yaşayan Ermenilerin büyük oranda yok edilmesine neden olan Ermeni Soykırımı'nın başlangıç günü olarak kabul edilir.
Ermeni halkının bu topraklarda yaşadığı büyük felaket, diğer pek çok devletin parlamentosunda görüşülmüş ve soykırım olarak kabul edilmiştir. Oysa Anadolu'nun kadim halklarından Ermenilerin maruz kaldığı soykırım, Türkiye'nin meclisinde bugüne kadar görüşülmemiştir.
Büyük felaketin adaletinin bulunulabileceği tek Meclis, Türkiye'nin meclisidir. Dönemin iktidarının aldığı bir kararla yaşanan Ermeni Soykırımı'nın sorumlularının tespit edilmesi, geç de olsa adaletin sağlanması amacıyla Anayasa'nın 98'inci, İç Tüzüğün 104'üncü
ve 105'inci maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılması için gereğini arz ve teklif ederim.
GEREKÇE
24 Nisan 1915 tarihinde, İttihat ve Terakki hükümeti kararıyla, Ermeni siyasetçi, aydın ve yazarların tutuklanıp sürgün edilmesiyle başlatılan süreç, Ermeni halkının tarihi topraklarından sürülmesi ve tehcir yollarında katledilmesiyle sonuçlanmıştır.
Dönemin Dâhiliye Nazırı Talât Paşa'nın şahsi evrakına göre, 1914-1917 arasında Osmanlı sınırları dâhilinde yaşayan Ermeni nüfusun %77'sinin yok olduğu bilinmektedir. 1915'te başlayan tehcir ve devamında uygulanan politikalar, askeri ve sair amaçlardan ziyade, Ermeni halkının Osmanlı topraklarından silinmesinin amaçladığını açıkça göstermektedir.
Tehcir Kanunu, her ne kadar Ermeni halkının ortadan kaldırılmasına yönelik olsa da, ülke sınırları içinde yaşayan Süryani, Keldani, Ezidi, Rum ve diğer Hristiyan halkların da büyük yıkım yaşamasına neden olmuştur. Süregelen politikalar neticesinde manastır, kilise, okul gibi çok sayıda kültürel varlık ve şahıslara ait olan mülkler gasp edilmiş veya kamu iradesiyle el konulmuştur.
1915 ve sonrasında gerçekleştirilen sistematik imha politikası, dünya parlamentolarında görüşülerek Birleşmiş Milletler'in 'Soykırım Suçu' tanımına uygun görülmüştür. Ermeni halkına yaşatılan büyük felaket, üzerinden 105 yıl geçmesine rağmen TBMM
tarafından araştırılmamış, adaleti sağlanmamış ve adı konmamıştır.
Dünyaya yayılmış olan Türkiyeli Ermenilerin, bir asırdır beklediği adalet, ancak Türkiye halklarının ortak vicdanında ve Türkiye'nin meclisinde sağlanabilir. Tam da bu nedenle, Ermeni halkının büyük felaketinin görüşülmesi gereken meclis, öncelikle Türkiye'nin meclisi olmalıdır.
105 yıldır yüzleşilmeyen ve her gündeme geldiğinde farklı inkâr politikaları ile yok sayılan Ermeni Soykırımı'nın, TBMM'de görüşülmesi, bu topraklarda toplumsal barışın sağlanması ve hakikatin ortaya çıkarılması adına son derece önemlidir.
Dönemin iktidarı siyasi bir kararla Ermeni halkını imha etti. Bu büyük suçun adaleti de ancak, Meclis'in siyasi bir kararıyla sağlanabilir.
Bu kapsamda; 1915 yılında Ermeni halkına yaşatılan büyük felaketin araştırılması, sorumluların ve faillerin tespit edilmesi, geçmişle yüzleşmenin ve geç de olsa adaletin sağlanması amacıyla Meclis Araştırması açılması için gereğini arz ve teklif ederiz."
(PT)