*Fotoğraf: AA
Yazının Kürtçesi / İngilizcesi için tıklayın
"[Kuzey kutup bölgesi] Arktik’te milyonlarca hektarlık alan yanıyor, [Orta ve Güney Amerika’da] Amazon yağmur ormanlarında binlerce yer tutuşmuş durumda ve bu iki bölge arasında da – California’dan Gran Canaria adalarına kadar – sonu gelmez harlamalarla her yerde ateş yanıyor ve bu ateş her yerde tehlikeler saçıp tüm dengeleri bozuyor. Giderek kötüleşen iklimle birlikte, yeryüzünü tropik bölgelerden tundralara kadar benek benek lekeleyen bu yangınlar, yaklaşan kıyametin haberci alevleri gibi görünüyor. Meteorolojik tahminlerdeki değişim kimi yorumcular için öylesine uğursuz, öylesine eşi benzeri olmayan şeyler ki onlar bu durumu anlatmak için kelimelerin kifayetsiz, dillerin yetersiz olduğunu dile getiriyorlar."
Arizona Üniversitesi emeritus profesörü ünlü doğa tarihçisi Stephen Pyne, HNN (History News Network) internet sitesinde yayınlanan “Kış Gelmiyor, Yangın Çağı’na (Pyrocene) Hazırlanalım” başlıklı "kâhince" yazısında, insanlığın yüzbinlerce yıllık tarihindeki büyük dönüşümü, yani yaşayan arazileri kontrollü bir şekilde tutuşturmaktan taşçıl arazileri fosil yakıt biçimde yakmaya geçişteki büyük "bükülme/sapma"yı hikâye ediyor.
Columbia Üniversitesi Sanat ve Bilimler Koleji dergisinde yayınlanan yazı, 25 Ağustos 2019 tarihini taşıyor. Yani, bu yazının bianet’te yayınlanışından tam tamına 2 yıl önceki günün tarihini!
Aradan geçen iki yılda, Profesör Tyne’ın olanca netlikle öngördüğü gibi, kontrolsüz yangınlar her yerde katmerlendi: Avustralya’da 3 milyar canlının kavrulup yandığı kırsal yangınlardan, California ve kuzeybatı ABD’de ve Kanada’nın batısında göklerin kapkara olduğu, dumanlarla sislerin koca kıtanın öteki yanına ulaşıp New York şehrinin havasını kapladığı, Kanada’nın British Columbia eyaleti sahillerinde 1 milyar kabuklu deniz canlısının oracıkta "haşlanıp pişerek" yok olduğu yangınlara kadar…
Yeryüzünde insanların ikamet ettiği en soğuk yer olarak bilinen Sibirya’da milyonlarca hektarlık alanın yüzlerce yangında yanıp tutuştuğu ve üstündeki canlıları yok etmenin yanı sıra, binlerce yıldır sürekli donmuş haldeki toprak tabakasının (permafrost) çözülüp, karbon dioksitten kat be kat tehlikeli o ölümcül seragazı metanın açığa çıkmasına yol açtığı saptandı.
Avrupa’nın güneyinde İtalya’da, Fransa’da, Balkanlar’da, Kuzey Akdeniz’de Cezayir’de, Tunus’ta ve tabii Türkiye’de özellikle güney bölgelerinde birçok can alan, komplo teorilerine yol açan, eşi görülmemiş şiddetteki yangınlar göğsümüzü bağrımızı dağladı. Hatta bazıları- Cezayir’de yangın kurbanlarının yardımına koşan genç müzisyenin “terörist kundakçı” olmakla suçlanıp diri diri yakılıp linç edilmesi gibi- kadim trajedilerin günümüze aktarılmasına neden oldu. Dahası bu yangınlar hesabı kolay tutulamayacak kadar maddi zararlara yol açtı, hepimizi derin bir hüzne boğdu ve adeta bir “solastalgia”ya kapılmamıza yol açtı. Ne yazık ki böyle de devam edeceği kesin gibi görünüyor.
Kitab-ı Mukaddes’teki cehennem tasvirlerini andıran manzaralar bunlar. (NOT: Aynanın öbür yanında, kutsal kitap tasvirlerinin tam öte yakasında yer alan sular, seller ve tufanlar bahsine ise işbu yazıda pek girmeyelim isterseniz.)
*California’daki Dixie Yangını sonrası ev ve araçlar
Ateş: İnsanlığın en eski anlatısı
"Bir anlatı var" diyor Pyne, yazısında: İnsanlığın bilinen en eski anlatısı. Aynı zamanda da insanoğlunun (ya da insankızının) belirgin ekolojik "faillik" halini belirleyen. Ateşin hikâyesi yani:
"Yeryüzü, benzersiz biçimde bir ateş gezegeni… Aynı şekilde, insanlar da benzeri olmayan ateş yaratıkları – sadece ateş için kilit taşı rolü oynamakla kalmayıp, ateşin manipüle edilmesi (kullanımı) konusunda da tekel sahibi olan tek tür[…] Amazon’lardaki yangınlar homininlerin (yani modern insanın ve onun soyu tükenmiş atalarının) ekolojik engeller ve tarihsel tampon bölgeler dışında kalacak şekilde ateşle yaptıkları Faustvari anlaşmanın (sonsuz bilgi karşılığında ruhunu şeytana satma anlaşmasının) tanığı.
Öylesine eski, yani Adem’le Havva’nın henüz cennetten kovulup dünyaya indirilmediği dönemden kalma öyle kadim bir anlaşma ki bu, genlerimize işlenmiş. Ateşle ittifakımız gerçek bir ortakyaşam (simbiyosis) halini almış. Bizler kısa-küçük bağırsaklara ve büyük kafalara sahibiz, çünkü yiyeceği pişirmesini öğrenmişiz. Beslenme zincirinin en tepesine tırmanmışız, çünkü araziyi-toprakları-kırsalı pişirmeye başlamışız. Şimdi de gezegeni pişirmeye başladığımız için bir jeolojik güç haline gelmekteyiz. Ateşi, kendi başına asla gidemeyeceği yerlere ve zamanlara taşımışız; ateş de bizi her yere, hatta dünya dışına bile taşımış. Ateşi manivela olarak kullanıyoruz, ama ateş de bizi manivela olarak kullanıyor."
"Uzun sıcak yazlar"
Kışın değil artık hep yaz sıcaklarının olacağı konusunda keskin bir uyarı da dünyanın en yetkin bilimsel heyeti sayılan Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’nin son raporunda çok etraflı bir şekilde ele alındı.
T24 yazarı Cemal Tunçdemir, "Summer is Coming" adlı yazısında, BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’in, 9 Ağustos 2021 günü yayınlanan altıncı raporun açıklandığı basın toplantısında, "alarm zillerinin artık kulakları sağır edercesine çaldığını" söyleyerek bu yeni raporu "insanlık için kırmızı alarm" olarak nitelediğini altıncı ve son BM raporunun, “yaz geldi” dediğini belirtiyordu. Yazar, insanlığın fosil yakıt bağımlılığını da mitolojik benzetmelerle ele alıyordu:
"11 binlik yıllık tarihimizin çok büyük bölümünde, cehennemi yer altında Hades'in diyarında ve cenneti de göklerde tahayyül ettik. Hades'in kara meyvesi ve onun suyu, yani kömür ve petrolün bize getirdiği ısının, göklerimizi cehenneme çevireceğini fark ettiğimizde, imkânların tadına alıştığımız için artık kolay vazgeçemez durumdaydık. Milyonlarca yıl önce iklim felaketlerinde yok olan bitkisel tabakaların ve canlıların fosillerinin karbonizasyonuyla oluşan kömür ve petrol, atmosferde sera etkisi yapan karbondioksit salımının doğal düzeyin çok üzerine, 100 yıl gibi çok kısa sürede çıkmasının en önemli kaynakları. Bu sera etkisiyle, endüstriyel çağ başladığından beri küresel sıcaklık 1.2 santigrat derece artmış durumda…"
Şeytanla pazarlık ve vadesi dolan borç
Şeytanla yapılan Faustvari pazarlık ve anlaşma konusunda hayli çarpıcı bir gönderme de daha iki hafta önce yayınlanan bir bilimsel makalede yüzümüze çarpıldı. Küresel ısınmanın insan yapısı bir olgu olduğunu, ABD senatosunda 1980’lerin sonunda yaptığı tanıklıkta dünya aleme ilan eden ve bunu bilimsel olarak hepimizin anlayacağı bir dille o her zamanki sakin üslubu ile adeta tatlı tatlı anlatan ünlü iklim bilimci (NASA Goddard Enstitüsü Direktörü) James Hansen, meslekdaşı Makiko Sato ile kaleme aldığı son bilimsel raporda 2021 Temmuz ayı küresel sıcaklığının, aletli ölçüm tarihinin başından beri en yüksek sıcaklık olma rekoruna kıl payı (0.02°C) yaklaştığını yazıyor.
Hansen ile Sato, “Temmuz Sıcaklıkları Güncellemesi: Faust’un Yaptığı Anlaşmanın Borç Vadesi Doldu” başlığını taşıyan makalelerinde Yeryüzü’nün cehennemî yangınlara giderek artan ölçüde hedef olmasının en önemli sebeplerinden birinin de Dünyanın enerji dengesizliğinin artması olduğunu grafiklerle net şekilde ortaya koyuyorlar: 1971-2015 arasındaki 45 küsur yıllık dönemde metrekare başına yarım watt kadar olan bu denge farkının 2015’ten bu yana – yani sadece 5 küsur yıl içinde – yaklaşık iki katına çıkarak 1W/m2olduğunu gösteriyorlar!
Yeryüzü’nün bu baş döndürücü hızla artmış olan enerji dengesizliği, küresel ısınmanın hızlanmasının da baş sebebi oluyor işte. Üstelik, gerekli tedbirler alınmadığı takdirde, 2015-2040 yılları arasındaki çeyrek yüzyılda enerji dengesizliğinin 1970-2015 arasındaki 0.18°C/onyıl oranının yaklaşık 2 katına fırlayacağını da saptıyorlar! Hansen ve Sato’nun makalesi borç-harç meselelerimiz hakkında şu çarpıcı cümle ile sona eriyor:
"1990’da tespit ettiğimiz ve başka makalelerde ayrıntılı olarak tartışmasını yaptığımız Faust sözleşmesinin ödeme vadesi şimdi geldi. Borcu bizzat Dr. Faust ödemek zorunda kaldı. Biz de şimdi bu borcu çocuklarımızla torunlarımıza miras bırakıyoruz."
Çocuklarımız ve mücadeleleri
Çocuklar mı? Onlara bırakılan miras mı? 15 yaşındaki kız çocuğu Greta Thunberg’in, bir yıl sonra dünyanın en büyük protesto hareketine dönüşecek olan tek kişilik eyleminin yani ülkesinin parlamentosu önünde tek başına pankart açarak okul kırma eylemine girişmesinin üçüncü yıldönümünde UNICEF (Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu) müthiş yankı getirmesi beklenebilecek bir açıklama yaptı: Dünyada iklimin krizi ve hava/çevre kirlenmesi olaylarından (aşırı sıcak dalgaları, yangınlar, seller, hortumlar, hastalıklar, kuraklık, hava kirlenmesi vb.) dolayı “aşırı risk” altında olan çocukların sayısı 1 milyara yakındı! Ve bu rakam, dünyadaki 2,2 milyar çocuğun neredeyse yarısına tekabül ediyordu! UNICEF direktörü Henrietta Fore, dünyanın en özlü ve trajik sözlerinden birini söyledi:
"[Bu rapor], dünyada ilk kez, çocukların iklim değişikliği karşısındaki kırılganlığının nerelerde ve nasıl olacağını ortaya koyuyor; ortaya çıkan tablo hayal bile edilemeyecek kadar korkunç. Hayatı bundan etkilenmeyecek olan neredeyse tek çocuk yok."
Greta ve genç iklim aktivistleriyle beraberce açıklanan, tüm iklim görüşmelerinde ve kararlarında gençlerin de yer almasının zorunlu olduğunu savunan UNICEF raporu hakkında Thunberg, bütün bunlara ilaveten şu tayin edici noktayı da biz dünya insanlarının zihinlerine çakmakta bir an olsun gecikmeyecekti:
"Bizler [iklim krizinin] kurbanları değiliz sadece; biz aynı zamanda kavganın başını da çekiyoruz. Ama [dünya] iklim krizini hâlâ bir âcil durum olarak ele almıyor. Gerçekten eyleme geçmek yerine hâlâ lak lak konuşuyor, yeşil badana çekip duruyoruz. Ama, öte yandan, milyonlarca insan, özellikle de gençler seferber olmuş durumda ve bu da doğru yönde atılmış son derece önemli bir adım."
Halkın ve gezegenin öncelikli olduğu gelecek için
UNICEF direktörü harekete geçmek için hâlâ vakit olduğunu belirtirken, çocuk ve genç aktivistler hareket halinde. Yakın vadedeki hedef: Pandemi arasından sonra dünya çapındaki ilk fiili sokak grev eylemi. Dev bir eylem olması bekleniyor. 24 Eylül’de!
Sadece iklim krizi değil, bizatihi sistemin yarattığı eşitsizlik ve adaletsizliklerin tamamına karşı çıkılma çağrısına yer verilen Platformun metninde özetle şöyle deniyor:
"Kitlelere katılmanın ve çevre savunucularıyla işçilerin öncülüğünde ilerlemenin zamanı çoktan geldi. Krizlerden en fazla etkilenen halklara ve bölgelere (MAPA) en zengin elitlerin verdiği tarihî zararların tazmin edilmesi, Küresel Kuzey ülkelerinde köklü salım kısıtlamalarına gidilmesi, aşı eşitliği, borçların iptali, iklim finansmanı, yapılması gerekenlerin sadece başta gelenleri. Kimsenin geride bırakılmayacağı adil bir gelecek için mücadeleyi birlikte yürüteceğiz. Kolektif eylemin tarihsel zaferleri, gençliğin herkes için daha iyi bir gelecek, çok sektörlü, kuşaklararası mücadeleyle birlikte hareket etmesi ihtiyacının zorunlu olduğunu ispat etti. Halkın ve gezegenin öncelikli olduğu gelecek için mücadele."
Ondan sonra da COP 26 Glasgow BM iklim zirvesinde gençlerin ve çocukların söz sahibi olması konusu geliyor, ama ona biraz daha vakit var; başka bir yazıda ele almak umuduyla bitirelim.
(ÖM/SO)
İklim ve Dünya Değişirken Yazı Dizisi*
Başlarken: Hayatımız, biz yaşarken tarih oluyor! - Ömer Madra
1 / Küresel iklim politikasının dışında bir ülke: Türkiye - Ebru Voyvoda
2 / İklim değişimi, güvenlikçi politikalar ve hayaletler - Özdeş Özbay
3 / Türkiye'nin enerji politikası: Yurtta yerli, cihanda Mavi Vatan - Emre İşeri
4 / İklim krizi ve fosil yakıtların çocuk sağlığı üzerine etkisi - Çiğdem Çağlayan & Funda Gacal
5 / Güzel günler göreceğiz, termiksiz ve güneşli günler - Elif Ünal
6 / Ya kapitalizm ya gelecek - Tuna Emren
7 / İklim haberciliğinin üç ayağı: Bilim, politika ve toplumsal adalet - Ece Baykal Fide
8 / Bilimi, mücadeleyi ve sanatı bir araya getirmek - Yasemin Ülgen
9 / Temiz enerji mi yoksa ihanet mi? - Serkan Ocak
10 / Ekonomik büyümeye dur demenin zamanı - Fikret Adaman & Gökçe Yeniev
11 / İklim mültecileri kapımızı çaldığında - Mehmet Mücteba Göktaş
13 / İklim krizi kadınları, kadınlar iklim mücadelesini etkiliyor - Merve Özçelik
14 / Edebiyatta iklim-kurgu – Buket Uzuner
15 / Yangınlar çağında Dr. Faustus ve çocuklar- Ömer Madra
* Bu yazı dizisi Oslo Metropolitan Üniversitesi Gazetecililk ve Uluslararası Medya Merkezi OsloMet (Oslo Metropolitan University Journalism & Media International Center) mali desteği ile yayınlanmaktadır.