Yazının Kürtçesi / İngilizcesi için tıklayın
Dünyanın dört bir yanında sağlığa, ekonomiye ve iklime zararları tescilli kömürlü termik santraller kapatılırken Türkiye yenilerini inşa etme hayali peşinde.
Fransa 2022, İtalya 2023, Almanya 2038, Birleşik Krallık 2024, Yunanistan 2028, Macaristan 2030, Slovakya 2030, Hollanda 2030, İtalya 2025, Danimarka 2030'da kömürlü termik santralleri tamamen kapatacaklarını duyurdu.
Buna karşın Türkiye’de gerekli çevre yatırımlarını yapmayan santraller dahi kapatılmıyor. Dahası 30’dan fazla planlanan yeni proje bulunuyor.
Mücadelenin önemli bir ayağı
Bu karamsar tablo içerisindeki güzel haber şu ki Türkiye’de planlanan kömürlü termik santral projelerinin sadece yüzde 13’ü lisans alabildi. 2020 yılında 21, 2021’de ise beş proje ya iptal edildi ya da rafa kalktı. Bu durumun arkasında yatan en büyük sebep de santrallere karşı yürütülen başarılı mücadeleler.
Türkiye’nin 2019 yılındaki emisyonlarının çoğunluğundan enerji sektörü sorumlu ve kömür santrallerinin bundaki payı yüzde 75. Yani santral karşıtı mücadeleler iklim kriziyle mücadelenin de önemli bir ayağını oluşturuyor.
Peki başarılı mücadelelerin arkasında ne yatıyor? Her ne kadar bölgelerin kendine has dinamikleri olsa da Kırklareli, Eskişehir ve Amasra’da yürütülen uzun soluklu termik santral karşıtı mücadeleler bu soruya çeşitli yanıtlar sunuyor.
Bartın: 16 yıllık bir direniş
Bartın’daki termik santral mücadelesinin başlangıcı olarak Hattat Holding’in taş kömürü çıkarmak için Amasra’da saha kiraladığı 2005 yılını göstermek mümkün.
Her ne kadar şirket o dönemde yalnızca kömür madeni açmak istediğini söylese de kısa sürede termik santral açma arzusu da gün yüzüne çıktı. 16 yıl içerisinde santral projesine karşı yaklaşık 18 dava açıldı.
Şirket sürekli yeni Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) başvuruları yaptı ve projeyi yapmak için denemelerde bulundu. Son olarak termik santrale zemin hazırlamak için yapılan imar planı değişiklikleri Danıştay tarafından iptal edildi. Böylece şirketin yapacağı yeni bir başvurunun da önü kapatılmış oldu.
Bartın Platformu Yürütme Kurulu üyesi Erdoğan Atmış’ın bianet’e yaptığı açıklamaya göre mücadelenin başarısının arkasında hukuki mücadele ve bölge halkının kararlılığı yatıyor.
"Halkın yüzde 99’u santrale karşıydı"
“Bartın halkının yüzde 99’u termik santrale karşıydı” ifadelerini kullanan Atmış, 2010 yılında Bartın Platformu çatısı altında bir araya geldiklerini söyledi.
O dönemde aktif çevre derneği bulunmadığını belirten Atmış, “İçerisinde kadın örgütlerinin, belediye temsilcilerinin, meslek odalarının ve sendikaların bulunduğu bir platform oluşturduk. Bu platformun Bartın’ı temsil etmesi oldukça önemliydi” dedi.
Bartın Platformu olarak santralden etkilenecek köyleri tek tek ziyaret ettiklerini anlatan Atmış, “Kahvehanelerde toplantılar düzenledik ve bölge halkını termik santralin zararlarına karşı bilgilendirdik” ifadelerini kullandı.
"Hükümet karşıtı söylem yoktu"
Bartın’da Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) seçmeninin oldukça fazla olduğunu dile getiren Atmış, “Bu sebeple toplantılarımızda hükümet karşıtı bir söylem oluşturmadık” ifadelerini kullandı.
Hatta ilk günlerde Hattat Holding’i de doğrudan karşılarına alacak bir dil kullanmadıklarını belirten Atmış, argümanlarını yalnızca termik santralin zararları üzerine kurduklarını söyledi. Sebebini ise şu şekilde anlattı:
"Kömür madenleri burada birçok kişinin ekmek kapısıydı. Şirket de köylüleri yanına alabilmek için orada kömür madeni açacağını söyledi. 700 kişiye de iş verdi. Öyle olunca biz şirketi değil termik santrali eleştirdik. ‘Kömürü çıkarsınlar ama termik santral olmaz. Kömürü başka şekilde kullansınlar’ dedik."
"İşçilerin yanında olduk"
Daha sonra şirket buradan bir ton bile kömür çıkarmadığını belirten Erdoğan Atmış, "Çoğu işçi ise işsiz kaldı. Biz burada haklarını alamayan işçilerin yanında olduk. Genel Maden İş sendikası ile birlikte eylemler yaptık" dedi.
Kömür madeni argümanının halkı oyalamak için kullanıldığının ortaya çıkmasıyla söylemlerini değiştirdiklerini belirten Atmış, “O zaman ‘Hattat Holding tası tarağı topla ve Bartın’dan git’ demeye başladık" açıklamasını yaptı.
"Şirketin karalama kampanyaları"
Termik santral karşıtı mücadele büyüdükçe şirketin de mücadele edenleri kötülemek için kampanyalara başladığını aktaran Atmış, “Bunların hiçbiri Bartınlı değil. Dışarıdan geliyorlar” suçlamalarının yapıldığını söyledi.
Atmış, “Halbuki bu hareketin olayı yerel olmasıydı. Burada yaşayanlar itiraz ediyordu. Diğer çevre hareketleriyle bilgi alışverişi yaptık ancak davaları dahi kendi imkanlarımızla açtık” dedi.
Kazanılan davanın parasıyla yeni dava
2016 yılında termik santral ÇED olumlu kararına karşı rekor bir başvuruyla 2019 kişi tarafından iptal davası açılmıştı.
Büyük davalar açmak için gerekli parayı da İMECE usulü kendi aralarında topladıklarını söyleyen Atmış, “Bir süre sonra kazandığımız davalarda ödediğimiz parayı geri aldık. Böylece bu parayı yeni davalar açmak için kullanabildik” ifadelerini kullandı.
Avukatların da gene Bartın Platformu içerisinde çıktığını belirten Atmış, “Platformdan Engin Uzun ve Berkay Dal davaların avukatlığını üstlendi. Yakup Okumuşoğlu, Uygar Cömert Erdem ve Hülya Yıldırım da bize görüş ve deneyimlerini aktardı” dedi.
Kitlesel eylemlerin mücadelenin ilk beş altı yılında güçlü olduğunu belirten Erdoğan Atmış, sonrasında mücadelenin hukuki olarak devam ettiğini söyledi.
Çevre mücadeleleriyle dayanışma
Diğer çevre örgütleriyle ve hareketleriyle de iletişimi tüm süreç boyunca sürdürdüklerini anlatan Atmış, “Örneğin Çatalağzı’na gittik. Oradakiler bizi gezdirdi. Orada mücadele eden kişiler de buraya gelerek termik santralin hayatlarını nasıl cehenneme çevirdiğini anlattı" bilgisini paylaştı.
Kendileri de şu anda başka yerlerde konuşmalar yaparak diğer mücadelelere destek olmak için yaşadıklarını onlara anlatıyor.
Kırklareli termik santrali tarih oldu
Deba Madencilik Ticaret ve Sanayi Kırklareli’de yapılması planlanan Eren-1 Termik Santrali için 2018 yılının nisan ayında ÇED başvurusu yapmıştı.
Kırklareli kent merkezinin yakınında, Büyükova Koruma Planı kapsamında koruma altında olan Kırklareli Ovası'nın hemen dibinde yapılmak istenen kömürlü termik santral projesi Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından 21 Eylül 2020’de iptal edildi. Böylece Dokuzhöyük ve Ulukonak köylerinin arasında bulunan, tamamı ekilip biçilen verimli tarım topraklarından oluşan bir alan üzerine planlanan proje tarihe karıştı.
Bölge halkı hızlıca örgütlendi
Greenpeace Akdeniz İklim ve Enerji Proje Sorumlusu Onur Akgül mücadelenin başarısının arkasında “hızlıca örgütlenen ve kenetlenen bölge halkı ile doğal varlıkların değerine dair farkındalık” olduğunu söyledi.
Projenin ilanıyla birlikte köy ve beldelerdeki halkın örgütlenmeye başladığını belirten Akgül, sivil toplum kuruluşlarıyla birlikte projenin etkilerini anlatan toplantılar düzenlendiğini aktardı.
Akgül, "Bu toplantılardan bazıları, kapalı spor salonlarını dolduracak kadar büyüktü. Bölgede adeta bir seferberlik başlatıldı" dedi. Bu toplantılarda projeye karşı izlenecek yol haritasının ortaklaşa kararlarla belirlendi.
Yurttaş itirazı
Projeyi iptal ettiren temel argümanların yurttaş itirazı ve santralin tarım topraklarının üzerindeki etkisi olduğunu belirten Akgül, büyük bir itiraz dilekçesi örgütlenmesi başlatıldığını söyledi. ÇED süreci kapsamında gerçekleştirilen Halkın Katılımı Toplantısı’na da iyi örgütlenmiş halkın izin vermediğini aktaran Akgül, “Böylece hem tüm ülke kamuoyuna projenin istenmediği mesajı net olarak verildi hem de ÇED süreci sekteye uğratılmış oldu. Ve de mücadele, yüksek moralle ilk raunttan galibiyetle ayrıldı" dedi.
Birinci sınıf tarım toprağı
Meslek odaları da projenin getireceği zararları bilimsel verilerle ortaya koyarak hareketi destekledi. Greenpeace Akdeniz de projenin yaratacağı hava kirliliği etkisini ve neden olacağı ölümleri, ortaya koyan bir rapor hazırladı. Buna ek olarak, Namık Kemal Üniversitesi ile iş birliği yaparak, proje bölgesinden toprak numunelerinin analiz ettirdiler ve sahanın birinci sınıf tarım toprağı olduğunu ortaya koydular.
Akgül, "Projenin etki sahasındaki bütün köylerde de benzer bir üretim yapılıyor. Trakya, Türkiye’nin yüzde 2,45’lik bir bölümünü oluşturmasına karşın; Türkiye ayçiçeği üretiminin yüzde 45’ini, çeltik üretiminin yüzde 48’ini, buğday üretiminin yüzde 11’ini ve arpa üretimin yaklaşık yüzde 2’sini karşılamakta. Proje bu tarımsal varlığı çok ciddi bir şekilde etkileyecekti" ifadelerini kullandı.
Siyasilerin ikna turları
Trakya Bölgesi’nde tarımın sürdürülebilirliğini sağlamanın büyük önem taşıdığını belirten Akgül, “Bu toplumsal varlığın, toplumsal muhalefetle savunulması, zaferi getiren en önemli faktör oldu” yorumunu yaptı.
Projeyi destekleyen siyasi kuruluşlar ise halkı projeye ikna etmek için toplantılar düzenledi. Ayrıca halkın mücadelesini destekleyen sivil toplum kuruluşlarını itibarsızlaştırıcı söylemlerin üretildiğini belirten Akgül, “Trakya halkı mücadeleyi yüksek bir el ile açmıştı, etkilenmediler” diyerek bu çabaların sonuçsuz kaldığını söyledi.
Kadınlar kilit rolde
Akgül, “Kırklareli termik santral mücadelesini zafere götüren en önemli konu, bölge halkının tüm süreci çok yakından takip etmesi, sorunu ve tehlikeyi net olarak görmesi, hızlı refleks göstererek örgütlenmesi ve yakın bölgelerdeki doğa savunuculuğunda oldukça deneyimli yurttaş örgütlenmelerinin ve sivil toplum kuruluşlarının desteğini alabilmesiydi” yorumunu yaptı. Köy muhtarlarının ve köylü kadınların da kilit bir rol oynadığını aktaran Akgül, şu ifadeleri kullandı:
"Türkiye'de herhangi bir yerelde kazanılmış hemen hemen tüm mücadelelerde kadınlar hikayenin ve direniş iradesinin merkezindedir. Bu Kırklareli'de de böyleydi. ÇED toplantısının yapılacağı düğün salonunun önünde tencere-tavalarıyla heyeti bekleyen kadınların görüntüsü ve ilham vericiliği halen gözümün önündedir.”
Alpu Ovası’nda örnek mücadele
Eskişehir’in verimli tarım arazisi Alpu Ovası’nda yapılmak istenen termik santrale karşı verilen uzun soluklu mücadele de kazanımla sonuçlananlardan.
Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu, bölgede termik santral yapılması için kömür rezerv alanlarının özelleştirilmesine ilişkin kararı iptal etti.
Eskişehir Kent Konseyi Başkanı Nuray Akçasoy, “Mücadelenin en güçlü yanları yerel yönetimlerin desteğiydi. Sivil toplumun güçlü bir şekilde yan yana durabilmesi ve Eskişehirlilerin desteği ile başarıya ulaştı” değerlendirmesinde bulundu.
"Birliktelik başarıya taşıyor"
Eskişehir merkez, Tepebaşı ve Odunpazarı belediyelerinin büyük çaba gösterdiğini ifade eden Akçasoy, “Belediyelerin ve odaların hukuk birimleri bir araya gelerek güçlü bir dava hazırlığı yaptı. Daha önceki davalarda ne eksikti bunlara baktılar. Tecrübe çok önemliydi” dedi.
Akçasoy, “Yazılan çizilen her şeyin çok iyi okunması lazım. Bu önemli bir ayrıntı. ÇED raporu ve eksiklikleri çok iyi değerlendirilmeli. Raporun sunulacağı günden itibaren mücadele başlıyor demektir” yorumunu yaptı.
Sivil toplumun, meslek odalarının, baroların ve çevre derneklerinin birlikteliğinin de hayati olduğunu dile getiren Akçasoy, “Herkes kendi derneği üzerinden konuştuğunda bir şey ifade etmiyor ama birliktelik mücadeleyi başarıya taşıyor” dedi.
Köy köy toplantılar
Bölge halkını santralin zararları konusunda bilgilendirmek için çok sayıda toplantı gerçekleştirildiğini aktaran Akçasoy, en başta vatandaşları ikna etmekte zorlandıklarını anlattı:
"Halka istihdam güvencesi vermişlerdi. Ayrıca kamulaştırma yapılırsa arazilerinin çok iyi fiyattan satılacağı söylenmişti. ‘Yatırım gelecek siz niye engel oluyorsunuz?’ diye soruluyordu. Biz de projenin tarımı nasıl etkileyeceğini, istihdamın ne kadar süre olacağını, sağlık üzerindeki etkilerini anlattık."
Termik santral gezileri
Bu süreç boyunca şirket de halkı ikna etmek için muhtarlarla birlikte ikna kampanyası yürütüyordu. Halkın Çanakkale’deki bir termik santrale gezmeye götürüldüğünü aktaran Akçasoy, “Santralde iki koridoru gezdirip bahçedeki gül ve ağaçları gösterdiler. İnsanlar çevreye zararlı olmadığını düşünsün diye” ifadelerini kullandı.
Bunun üzerine kendilerinin de tam tersini yapmak zorunda kaldıklarını anlatan Akçasoy, “Biz de onları Çanakkale’de santralden etkilenen köylere ve esnafa ziyarete götürdük. Çatalağazı’ndaki insanların ‘Buradan kaçın burası kanser yuvası’ demelerini dinlettik. Ne kaybedilecek, onu gösterdik” dedi.
Bütün bu toplantı ve gezilerin sonunda halkın termik santrale karşı mücadele yürütmeye başladığını belirten Akçasoy, “Yerel basın da bizim lehimize çok çalıştı. Basının büyük bir bölümü haftalarca santralin zararlarını anlattı” bilgisini paylaştı.
Diğer mücadeleler için de ilham
Halkın iradesiyle santral projesinin rafa kalktığına değinen Akçasoy, “Bu örnek mücadele daha sonra bizim Eskişehir’de diğer maden projelerine ve ekolojik yıkıma karşı birlikte olmamızı sağladı” dedi.
Şu anda ise Alpu Ovası’nı tehdit eden başka bir proje bulunuyor: Ovaya Anadolu Üniversitesi bünyesinde URAYSİM test alanı için tren rayları döşenmek isteniyor. Ancak Akçasoy, önceki mücadelenin kazanımın verdiği güven ve tecrübeyle bu projeye karşı da direneceklerini söyledi.
(EÜ/SO/PT)
İklim ve Dünya Değişirken Yazı Dizisi*
Başlarken: Hayatımız, biz yaşarken tarih oluyor! - Ömer Madra
1 / Küresel iklim politikasının dışında bir ülke: Türkiye - Ebru Voyvoda
2 / İklim değişimi, güvenlikçi politikalar ve hayaletler - Özdeş Özbay
3 / Türkiye'nin enerji politikası: Yurtta yerli, cihanda Mavi Vatan - Emre İşeri
4 / İklim krizi ve fosil yakıtların çocuk sağlığı üzerine etkisi - Çiğdem Çağlayan & Funda Gacal
5 / Güzel günler göreceğiz, termiksiz ve güneşli günler - Elif Ünal
6 / Ya kapitalizm ya gelecek - Tuna Emren
7 / İklim haberciliğinin üç ayağı: Bilim, politika ve toplumsal adalet - Ece Baykal Fide
8 / Bilimi, mücadeleyi ve sanatı bir araya getirmek - Yasemin Ülgen
9 / Temiz enerji mi yoksa ihanet mi? - Serkan Ocak
10 / Ekonomik büyümeye dur demenin zamanı - Fikret Adaman & Gökçe Yeniev
11 / İklim mültecileri kapımızı çaldığında - Mehmet Mücteba Göktaş
13 / İklim krizi kadınları, kadınlar iklim mücadelesini etkiliyor - Merve Özçelik
14 / Edebiyatta iklim-kurgu – Buket Uzuner
15 / Yangınlar çağında Dr. Faustus ve çocuklar- Ömer Madra
* Bu yazı dizisi Oslo Metropolitan Üniversitesi Gazetecililk ve Uluslararası Medya Merkezi OsloMet (Oslo Metropolitan University Journalism & Media International Center) mali desteği ile yayınlanmaktadır.