"Dünyayı verelim çocuklara hiç değilse bir günlüğüne allı pullu bir balon gibi verelim oynasınlar oynasınlar türküler söyleyerek yıldızların arasında dünyayı çocuklara verelim kocaman bir elma gibi verelim sıcacık bir ekmek somunu gibi hiç değilse bir günlüğüne doysunlar dünyayı çocuklara verelim bir günlük de olsa öğrensin dünya arkadaşlığı çocuklar dünyayı alacak elimizden ölümsüz ağaçlar dikecekler…."
Nazım Hikmet Ran…
7 Haziran 2016’da Şırnak’ın Cizre ilçesinde 6 yaşındaki Bünyamin Bayram, zırhlı aracın çarpması sonucu öldü.
24 Temmuz 2016’da Van merkezde İpekyolu İlçe Emniyet Müdürlüğü önünde kirpi tipi zırhlı aracın ezdiği 4 yaşındaki Taha Kılıç hayatını kaybetti.
Şırnak, Cizre’de 24 Ekim 2016’da zırhlı polis aracı 5 yaşındaki Hakan Sarak’a çarptı. Polis kaçtı, Sarak kan kaybından öldü.
9 Şubat 2017’de Mardin Dargeçit’te 7 yaşındaki Berfin Dilek, zırhlı polis aracın çarpması sonucu öldü.
2 Ağustos 2017’de İstanbul Okmeydanı’nda Raşid Oso (7) adlı Suriyeli çocuk zırhlı aracın çarpması sonucu öldü.
13 Eylül 2019’da Diyarbakır merkez Bağlar ilçesi 5 Nisan Mahallesi Emek Caddesi üzerinde seyir halinde olan polise ait zırhlı aracın ezdiği 6 yaşındaki Efe Tektekin, yaşamını yitirdi.
19 Ekim 2017'de Felek Batur (6) Siirt Çal Mahallesinde ejder tipi zırhlı aracın çarpması sonucu öldü.
İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi'nin Haziran 2019 Raporuna göre; sadece 2009-20019 yılları arasında en az 63 zırhlı araç çarpması olayı gerçekleşti.
Bu yazıya rapordan sadece öldürülen çocukların isimlerini aldım. Bu isimlere dün de (3 Eylül 2021, Cuma) Mihraç Miroğlueklendi.
Şırnak’ta yaşıyordu Mihraç, evinin bulunduğu sokakta bisiklete binerken zırhlı aracın çarpması sonucu yaşamını kaybetti.
Bu ölümlere neden olanlar hakkında yargı süreci nasıl işliyor derseniz tek kelimede özetleyeyim: cezasızlık..
Somut bir örnek…
2017’de yine ne hikmetse Şırnak'ın Silopi ilçesinde zırhlı araç eve çarptı, 7 yaşındaki Muhammed Yıldırım ile 6 yaşındaki Furkan Yıldırım'ın ölümüne neden oldu.
Zırhlı araç sürücüsü Polis Ö.Y. ve onu görevlendiren amiri M.M. hakkında açılan davanın 8'inci duruşması Cizre 2'inci Ağır Ceza Mahkemesinde 2 Mayıs 2019’da görüldü.
Duruşmada, Yıldırım Ailesi’nin avukatları tepkiliydi. Mahkemeden gelmeyen adalete, sanık polisleri “alt düzeyde tali kusurlu” gösteren rapora…
Duruşmada dikkat çeken bir konuşmayı da sanık polis Ö.Y yaptı. Ö.Y. yeniden göreve başladığını belirtti ve denetimli serbestliğin kaldırılmasını talep etti. Mahkeme, sanık Ö.Y.'nin talebini kabul etti, imza atma yükümlülüğünü kaldırdı.
Evet, Muhammed ve Furkan’ın ölümüne neden olmaktan yargılanan görevliler, dün olduğu gibi bugün de serbest.
Mihraç’ın ölümüne neden olan zırhlı aracı kullanan görevliler hakkında henüz net bir bilgi yok.
Bekleyip göreceğiz, takipçisi olacağız…
Yoksa Nazım Usta’nın şiirinin gerçek olmasını dilemekten öteye geçemeyeceğiz…
“dünyayı çocuklara verelim bir günlük de olsa öğrensin dünya arkadaşlığı çocuklar dünyayı alacak elimizden ölümsüz ağaçlar dikecekler….”
bianet kadın ve LGBTİ+ haberleri editörü (Ekim 2018- Şubat 2025). bianet stajyerlerinden (2000-2001). Cumhuriyet, BirGün, DİHA, Jinha, Jin News, İMC TV için muhabirlik yaptı. Rize'de...
bianet kadın ve LGBTİ+ haberleri editörü (Ekim 2018- Şubat 2025). bianet stajyerlerinden (2000-2001). Cumhuriyet, BirGün, DİHA, Jinha, Jin News, İMC TV için muhabirlik yaptı. Rize'de yerel gazetelerde çalıştı. Sivil Sayfalar, Yeşil Gazete, Journo ve sektör dergileri için yazılar yazdı, haberleri yayınlandı. Hemşin kültür dergisi GOR’un kurucu yazarlarından. Yeşilden Maviye Karadenizden Kadın Portreleri, Sırtında Sepeti, Medya ve Yalanlar isimli kitaplara katkı sundu. Musa Anter Gazetecilik (2011) ve Türkiye Psikiyatri Derneği (2024) en iyi haber ödülü sahibi. Türkiye Gazeteciler Sendikası Kadın ve LGBTİ+ Komisyonu kurucularından. Sendikanın İstanbul Şubesi yöneticilerinden (2023-2027). İstanbul Üniversitesi Avrupa Birliği ve Bilgi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler bölümlerinden mezun. Toplumsal cinsiyet odaklı habercilik ve cinsiyet temelli şiddet haberciliği alanında atölyeler düzenliyor. Şubat 2025'den bu yana kadın haberleri editörü olarak çalışıyor.
Evrim Kepenek editörlüğündeki bu haftaki biamag’ın teması: 24 Nisan Ermeni Soykırımı. Okuyacaklarınız arasında, tiyatro yazıları, kitap önerileri, yemek tarifleri var.
Hilal Sarı, Bağımsız tiyatro topluluğu Tiyatro Babutsa’nın son oyunu Othello Sendromu’nu yazdı: Patriarkaya karşı kadın direnişi
Metin V. Bayrak, 24 Nisan’da “fidan dikiyorum” diyor: barış, bir matem töreni değil, her sabah yeniden yeşeren bir komşuluk yani birlikte yaşam eylemidir.
Arslan Özdemir, Ermeni Kürt mutfağına “sosyolojik” güzergahtan baktı.
Akın Güre, güncel siyasete dair yazdı: Hatırlayın, artık CHP sokakta, eylem alanında, tarlada, traktör üstündedir.
Mustafa Eren, yapay zekaya dair etik değerlere dikkat çekti, çağrı yaptı: Anlayış ve ilkelerin, her tür içerikte etik tutumun temel bir gereği olduğuna inanıyorum.
Onur Gülbudak, futbola sahalarına psikolojik açıdan baktı.
Şeyhmus Diken, Selahattin Demirtaş’ın son kitabı “Jamal”ı yazdı.
Evrim Kepenek, Türkiye’den İsviçre’ye iltica eden ve başvurusu reddedilen Emine’yi yazdı.
Geçtiğimiz yıl Van’da halkın iradesinin gasp edilmesine karşı yapılan protestoların kazanımla sonuçlanmasının ardından, İstanbul Kadıköy’de halayla kutlama yapmak isteyen 54 kadın ve LGBTİ+'ya açılan davanın ilk duruşması bugün İstanbul 47. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görüldü.
Kadınlar Birlikte Güçlü’nün çağrısıyla Süreyya Operası önünde gerçekleşmesi planlanan buluşma, polis müdahalesiyle başlamadan sona ermişti.
Eyleme katılan kadınlar ve LGBTİ+ aktivistler “2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na muhalefet” suçlamasıyla hakim karşısına çıktı.
“Biz halaya gittik, işkence ile gözaltına alındık"
Kadınlar, duruşmada yaşanan hak ihlallerini ayrıntılarıyla anlattı. Henüz eylem başlamadan ablukaya alınan grup, hiçbir uyarı yapılmadan sert müdahaleyle gözaltına alınmıştı.
Yargılanan kişiler bianet'e şu bilgiyi verdi:
"Türkiye'nin her tarafında kayyıma karşı protesto etti. Sonra Van'dki kayyım tehlikesine karçı zafer olunca biz de bir halay çekme eylemi yaplım dedik. Biz oraya halay çekmeye gittik bu bir halay eylemi idi, fakat halay çekmeden bizi işkene ile gözaltına aldılar. Polis bize işkence etti fakat onlar yargılanmadı, biz yargılandık. Bir arkadaşımızın kolu çıktı. Eylem bile değildi halay buluşmasına katılan kadınlar yargılandı. Biz duruşmada savunmalarımızı yaptık. Hem kayyıma karşı olduğumuzu hem de polis işkencesini vurgulladık. Başka bir davadan tutuklu olan iki arkadaşımız SEGBİS'le bağlanmışlardı. Onlara el salladık. Zafer işareti yaptık. Savcı da buna dair suç duyurusu yaptığını söyledi. İki arkdaşımız hakkında keyfi şekilde soruşturma açılmasını istedi. Hakim de talebi kabul etti."
Kadınlar, "Biz sadece halay çekmek istedik. Bu bir kutlamaydı, bir protesto değil. Ama halay bile çekemeden işkenceyle gözaltına alındık. Polis şiddet gördüğümüz halde biz yargılanıyoruz, polisler değil" dedi.
Zafer işaretine suç duyurusu
Duruşmaya başka bir dosyadan tutuklu olan iki kişi SEGBİS üzerinden katıldı. Onlara el sallayan kadınlardan biri zafer işareti yaptı.
Bu işareti savcı, suç unsuru saydı. Savcı, zafer işareti nedeniyle suç duyurusunda bulunulmasını talep etti mahkeme de bu talebi kabul etti.
Beraat talebi reddedildi
Kadınlar, hazırlanan iddianameyi "dayanaksız ve gerçek dışı" olarak tanımlarken, anayasal haklarını kullanmalarının suç sayılmasını kabul etmediklerini belirtti.
Mahkeme heyeti, savunmalara rağmen davayı düşürmeyerek beraat talebini reddetti. Bir sonraki duruşma 23 Haziran’da görülecek.
“Yargılanması gereken biz değil, işkenceciler”
Duruşma sonrasında açıklama yapan Kadınlar Birlikte Güçlü aktivistleri, şöyle seslendi:
“Bugün burada yargılanan bizler değil, anayasal hakkımızı engelleyen, işkence uygulayan polisler ve bu kararı veren yetkililer olmalıydı. Kayyumlara, irade gaspına, polis şiddetine karşı mücadelemiz sürecek. Bu davalar bizi yıldırmaz. Sokaktayız, mücadeledeyiz, buradayız. Kayyumlar gidecek, biz kalacağız!”