“Yöneticilikte kadının etkisi vardır ama hep ikinci kişi konumunda yer alır. Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü’nde bugüne kadar ben bir tane kadın genel müdür olduğunu hatırlıyorum, kendimi bildim bileli o görevdeki kişiler hep erkektir. Ama ikinci kişiler kadınlardan seçilir çünkü kadın erkeğin arkasını toplar, angarya işleri yapar.
“Erkek için mücadele alanlarını net ortaya koymak ve görmesine yardım etmek şart. Bunun için de, ironik bir şekilde, kadının yardımına ihtiyaç duyuyor belki de…”
İstanbul Şehir Tiyatroları’nda 13 yıl görev yapan Murat Daltaban, DOT tiyatronun kurucularından biri. 2005’ten bu yana DOT tiyatroda 10’dan fazla oyun yönetti. Oynadığı dizi ve filmler ise 40’ın üzerinde.
DOT’un oyunlarına baktığımızda, her alanda kadın ve erkeğin çalışabildiğini görebiliyoruz. Hatta, Murat Daltaban bağımsız tiyatrolarda, kadınların daha dominant olduklarını söylüyor. Biz de tiyatrodaki cinsiyet eşitsizliğinin nedenleri ve çözüm yollarını, yılların birikimine sahip Daltaban’a soruyoruz.
Daltaban’a göre çözüm önerileri şöyle; cinsiyet eğitimi çocuklukta evden ölene kadar sürmeli, cinsiyet ayrımı yapmamayı öğretmek ve her işi herkesin yapabiliyor olmasını özendirmek ödenekli tiyatroların ya da devlet kurumlarının görevi olmalı, konforlu alan olan oyunculuğa kaçışın durması gerekiyor, bugünün tersine, ışığı kadın, kostümü de erkek yapmak için inisiyatif almalı.
Tiyatrodaki iş alanlarında kadın-erkek dağılımının eşit olmamasının sizce nedenleri nedir?
Kadın-erkek ayırmadan bakarsak, öncelikle insanların konforlu alanlarına kaçtığını görüyoruz. Mesela kadının, oyunculuk alanında daha aktif olmasının sebeplerinden biri oyuculuğun konforlu bir alan olması; oyunculuk alanı kadın için de erkek için de bir arzu alanı. Ama bu, tiyatro eğitiminden başlayan bir eksik. Aslında tiyatro eğitiminden geçmek isteyen tiyatrocu adayında, tiyatronun her alanında çalışma arzusu yaratılmalı ve bu arzular desteklenmeli. Bu yüzdende kadının inisiyatif alması üzerine düşünmek gerekiyor. Ama kadın bazı alanlarda inisiyatif almak istese de maalesef önünde model yok.
Erkek kostüm, kadın ışık yapabilmeli
Eğitim değişince her şey değişebilecek mi?
Temeldeki çarpıklıklardan biri eğitimdeki yönlendirmeden kaynaklanıyor. Mesela, kostüm tasarımı alanında kadınlar daha hakim ve sayı olarak fazla; bunun sebebi dikişe ve malzemeye yatkın olduklarının düşünülmesi. Halbuki öğrenilebilir, öğretilebilir bir uzmanlıktan söz ediyoruz. Asıl yaratım alanı tasarım. Yine bir erkeğin inisiyatif alıp o alanda yaratıcı olmayı arzu etmesi gerekli. Erkek kostüm tasarımcısı var elbette ama ışık tasarımcılarının aksine sayıları az.
Bu toplumsal modeller bizi konforlu alanlara kaçmaya zorluyor. O modelleri bir şekilde yıkmak, o modellerin yerine yeni modelleri geliştirmek gerekiyor. Yani birilerinin vitrin önüne çıkmak için çabalaması gerekiyor. Ama bunun için de arzu etmesi, istemesi, savaşması gerekli. Kadının arzu ettiği şeye ulaşması erkeğe göre daha zor. Bence bu anlamda arzu ve tutku önemli bir motivasyon.
Kadınlar hangi alanlarda ve nasıl inisiyatif almalı?
İstatistiklere baktığımızda, mesela tiyatroda ışık alanında çalışanların çok büyük bir oranı erkek herhalde. Işık alanında çalışmak isteyen bir kadın olsa, kendine model tanımlaması ve kendini ikna etmesi zor. İnisiyatif aldığında kolay ulaşılabilir bir alandan söz etmiyoruz. Orada da önlerine engeller çıkıyor. Işık işi ağır bir iştir, fiziksel bir iştir; çalışırken yükseklere tırmanacaksınız, ağır alet kaldıracaksınız ama bu duruma yönelik bir model de olmadığı için kadının tiyatroda kendini var ettiği alan, önceden tanımlanmış alanlar oluyor; oyunculuk, kostüm tasarımı, yazarlık gibi. Ama bir kadının öncelikle arzu etmesi ve kendini seçtiği alanda yaratıcı hissetmesi önemli. Sonra tutkuyla kendi model tanımlamasını getirmeli. Elbette bunu yaparken cinsiyetçilikle mücadele etmesi gerekiyor.
Erkek, yönetmenlik ve iktidar fetişistliği
Kadınlar yönetmenlik alanında da mı inisiyatif almıyorlar?
Yönetmenlik meşakkatli bir iştir. Ama “erkek işidir” tanımlamasından emin değilim. Yönetmenlikte kadın sayısının az olmasının sebepleri nelerdir bilemiyorum. Halbuki koordinasyon, organizasyon konularında kadınların çok daha yetenekli olduğunu düşünüyorum.
Şehir Tiyatroları’nda da kadın yönetmen sayısı azdır, nedeni yönetmenliğe arzu duyan kadın sayısının az olmasındandır, diye düşünüyorum. Ama tabii yine modellerle ilgili bir durum. Erkekler yönetmenliğe daha fazla meyilli. Sebebi belki de iktidar fetişistliğiyle ilgili; erkeklerin yönetmenlik alanında keşfettikleri; iktidar alanını ele geçirme arzularıyla ilgili bir motivasyon olabilir. Sanatsal yeterlilik konusunda asla cinsiyetçi bir yaklaşım kabul edilemez çünkü.
“Yapacak tek şey mücadele etmek ve yorulmayı göze almak”
Çok sayıda kadının yönetmenlik yapmak istediğini de duyuyoruz. Kadınlar yönetmenlik yapmak istediklerinde eril davranışlara fazlaca maruz kalıyor, alaşağı ediliyor olabilirler mi?
Alaşağı eden güç, erkekler için de geçerli; erkeklerin arasında da şiddetli bir rekabet var. Yırtıcılık hayatın her alanında var. Tabii erkekler için tanımlanmış şiddet, kadınlar için yeniden tanımlanıyor. Kaçınılmaz olarak ikincisiniz, tercih olarak ikincisiniz, yapacak tek şey mücadele etmek ve yorulmayı göze almak. Mücadele etme refleksine sahip olmak zorundasınız. “Sen şu anda cinsiyetçilik yapıyorsun” demek, gündelik dile yerleşmiş durumda ve mücadele etmek için bu dilin bilinç haline gelmesi gerekiyordu ki geldi. Devamının gelmesi ve pratiğe dönüşmesi lazım.
Bağımsız tiyatrolarda eşitlik nasıl sağlanıyor?
Bağımsız tiyatrolarda kadınların daha baskın ve istatistik olarak daha yüksek çünkü biraz da iş başa düşüyor. Eğer bir bağımsız tiyatronun sahibiyseniz ya da oyunun sahibiyseniz her şeyi yapmak, her şeyle ilgilenmek zorundasınız. O konuda kendinizi eğitmek zorundasınız; ışıktı, yazmaktı, yönetmekti; ihtiyaç olan her alanda düşünmek, yaratmak ve problem çözmek zorundasınız.
Bağımsız tiyatrolarda prodüksiyon, kostüm, dekor, ışık alanlarında herkes her şeyi yapar, cinsiyet ayrımı yoktur. Tabii ağır işleri erkekler üstleniyor ama erkek olduğu için üstlenmiyor, o alan belki kadınlar tarafından boşaltıldığı için erkekler o alanı gayri ihtiyari ele alıyor. Ama bunlar sadece ağır işlerde, diğer yaratıcı alanlarda ise kadınlar dominant, hatta kadın sanatçı sayısı erkekten daha fazla olabilir. Yönetmen ve yazar kadın oranı daha yüksek olabilir. Bağımsız tiyatrolarda cinsiyetcilik işlemiyor pek. Çünkü ne olursa olsun, güç aldığın enerji yerleşik modellere karşı bir model geliştirmek olduğundan refleksleriniz, bir çok konuda olduğu gibi cinsiyetçilikde de kendini gösteriyor. Hayatta kalmak için hayatı paylaşmak iyi geliyor.
DT’de bu durumun çözülmesi için ne yapılması gerekiyor?
Okulda, üniversitede cinsiyet ayrımcılığından sıyrılmakla başlıyor iş. Aslında daha da geri gidiyor, cinsiyet ayrımcılığına karşı eğitim, evden başlayıp ölene kadar sürmeli. Cinsiyet ayrımcılığından sıyrılmak ve her işi herkesin yapabiliyor olmasını özendirmek, ödenekli tiyatroların ya da devlet kurumlarının görevi olmalı. Cinsiyetçi bakış açısının ilkelliğinden utanır hale gelmek zorundayız. Çünkü utanılacak, yaşama yakışmayan bir ideoloji. Bu fikrin yeşertileceği en sağlıklı kurumlar da sanatın üretildiği kurumlar olmalı.
DT ve Şehir Tiyatroları’nda kota koymak çözüm yollarından biri olabilir mi?
Kota koymak da çözüm olmaz ki. Yüzde 50 -50 dediğinizde de kişi daha konforlu tarafı seçiyorsa ne yapılabilir? Konfordan kastım, toplumsal kabul anlamında söylüyorum hep… Teşvik etmelisiniz. Bu fikre yönelik teşvik programları geliştirmelisiniz.
Yöneten erkek, işi yapan kadın
Yönetici kadın sayısı yok denecek kadar az değil mi?
Yöneticilikte kadın etkisi vardır ama hep ikinci kişi konumunda yer alır. Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü’nde bugüne kadar ben bir tane kadın genel müdür olduğunu hatırlıyorum, kendimi bildim bileli o görevdeki kişiler hep erkektir. Ama ikinci kişiler kadınlardan seçilir çünkü kadın erkeğin arkasını toplar, angarya işleri yapar.
‘Her başarılı erkeğin arkasında bir kadın vardır’ sözü tiyatroda da geçerli yani?
Aynen öyle, o söz tiyatroda da geçerli. Kadınlarda mücadele refleksinin geliştirilmesi yetmez. Erkeklerin de eşitlik için mücadele etmeye hevesli hale gelmesi, bilinçlenmesi lazım. Sadece kadın bilinçlenmesiyle bu devrim tamamlanamaz. İnsanlık tarihinin çok önemli bir evresinden geçiyoruz ve bu kadınlar için de önemli bir dönem. İnsanlık tarihinde daha önce konuşulmadığı kadar kadın konuşuluyor sanırım. Bu tartışmalar bir yere evrilecek ama bu gidiş ne kadar çabuk olursa o kadar iyi olur.
“Erkeklerin de eşitlik için mücadele etmeye hevesli hale gelmesi, bilinçlenmesi lazım” dediniz. Eşitlik uzun vadede erkekler için de nefes alacak alanlar yaratacak olmasına rağmen, erkekler iktidarı ellerinden bırakmak istemiyor. Böyle bir durumda erkekleri hevesli hale kim, nasıl getirebilir? Tiyatro dünyasındaki erkeklere mesajınız nedir?
Kadının bilinçlenmesiyle tamamlanacak bir süreç değil bu bence. Erkeğin de bilinçlenmesi şart. Bu bir savaş değil. Erkek duymazdan gelerek, kadın çırpınarak vakit harcarız. İnsan denen yaratığın kollektiflerden kimliğine kavuştuğunu kabul etmek zorundayız. Bu kollektifler nelerdir, bunların ismi konmalı. Cinsiyetçilik, milliyetçilik, ırkçılık gibi ayrımcı, ben merkezci ve şiddetle beslenen motivasyonlar üzerine kurulu bir dünyanın evrilmesi mümkün görünmüyor. Ama kaçınılmaz olarak da evriliyoruz. Gidilen yol insanlığı iyiye götürüyor bence. Tarihin kısa geçişleri asıl gidişin belirleyicisi değil. Bu yolda yan yollara sapmak ancak alacağımız yolu uzatıyor. Erkek bu noktada işlevli olup yolun kısalması için bilinçlenebilir.
Erkek için tuzaklarla dolu bir dünyadan bahsediyoruz. Modellerini çok çabuk giyinebilsin diye konforlu bir dünya sunulduğunu fark etmesi, buna "Dur" demek için bilinçlenmesi gerekiyor. Kadın mücadele refleksleriyle daha çabuk bilinçleniyor. Erkek için mücadele alanlarını net ortaya koymak ve görmesine yardım etmek şart. Bunun için de, ironik olarak, kadının yardımına ihtiyaç duyuyor belki de…
Erkeklerin kadının yanında, omuz omuza yürümesi şart. Neye karşı olduğumuzu bilirsek, beraber yürümemiz de kolaylaşır. “Neye karşıyız?” Sorusunun cevabının netleşmesi ve herkes tarafından sindirilmesi iyiye yaklaştırır bizi… Bunun için de erkek, kadın hareketinin içinde yer almalı ve hareketin toplumun her alanına yayılmasında aktif rol oynamalı. Çünkü kadın hareketi temelde insanın kendi doğasıyla ve evrenle barışma, bir ahenke ulaşma hareketidir.
Meslek hayatınızda hiç cinsiyetçi davrandığınız oldu mu?
Olmadı, o konuda çok temizim. Ben çocukluktan beri bu konuda çok iyi eğitildim. Toplumsal saçmalıklarla aramda hep mesafe olmuştur. Bunu sağlayan annemdi, annemle kurduğum arkadaşlık ilişkisinden kaynaklı. Güçlü bir annem vardı, babam da güçlüydü. En önemli etken, çocukken evde cinsiyetçi bir problemin olmaması. Annem de her zaman toplumsal kadın modele aykırı bir modeldi. Mesela, kendi çevresinde ilk sürücü ehliyetli alan kadındı. Bana cinsiyet ayrımcılığının ne olduğunu, olmaması gerekeni o öğretti. Babamın anneme karşı çok özel bir saygısı vardı. Eşitlik, adalet, özgürlük evde öğrenilir, toplumda hayat bulur. Kişisel ilişkilerim de dahil kirli bir durumum olmadı.
Cinsiyet ayrımcılığına şahit oldunuz mu?
Çok oldum. Olmaz olur mu! (LA/ÇT)
LEYLİ ALTIN'IN YAZI DİZİSİ - PERDE KADINLAR İÇİN AÇILIYORCinsiyet Eşitliği Kuliste Sahnesini Bekliyor 1- Tilbe Saran: Kız Kardeşlerime Çok Güveniyorum 2- Selen Korad Birkiye: Konservatuvar Okuyan Kadın Çok Ama İş Yok 3- Nurhan Tekerek: Gücünü Hissettiren Kadın Yalnızlaştırılıyor |