Haberin Kürtçesi / İngilizcesi için tıklayın
IPS İletişim Vakfı Başkanı ve bianet Proje Danışmanı Nadire Mater, sürekli basın kartının iki senedir yenilenmesini bekleyen yüzlerce gazeteciden biri. 2018'deki yönetmelik değişikliği öncesinde sürekli basın kartı taşıma hakkına sahip olan Mater'in avukatı Meriç Eyüboğlu'yla birlikte İletişim Başkanlığı'na açtığı dava hala devam ediyor.
Habere erişimde, haberi yapmada, haber ortamlarına girmede gazeteciler için olmazsa olmazı olan basın kartı, son yıllarda iktidar için pratik bir baskı aracı haline geldi. 2018 sonrası bu mesleki kartı verme yetkisiyle görevlendirilen Cumhurbaşkanlığına bağlı İletişim Başkanlığı 1371 gazetecinin basın kartını yenilemedi, 1238 gazetecinin basın kartını iptal etti, 220 gazetecinin başvurusunu da muğlak bıraktı.
BİA Manifest: Basın kartını gazeteci örgütleri verir, devlet değil
Mater, “Basın kartını Ankara ve İstanbul’daki ilgili yerlere defalarca sordum, avukatım Meriç Eyüboğlu’nun yazılı başvurusu yanıtsız kaldı. 2007’den beri taşıdığım sürekli basın kartının başına ne geldi de turkuaz olamadı, bilmiyorum. Cevap da yok, kart da yok” diyor.
Sonrasında ile İletişim Başkanlığına dava açtığını belirterek, “Şimdi konu yargıda” diyor. Mater, İletişim Başkanlığına dava açan tek isim değil. Geçtiğimiz aylarda basın kartı yenilenmeyen gazeteci Aydın Engin de İletişim Başkanlığına dava açarak hakkını arayan bir başka isimdi.
"Kitlesel ret denemesi"
Mater yargı süreci başlatmasıyla ilgili olarak, “Bu aynı zamanda basın kartlarının gazetecilik örgütlerinde verilmesi mücadelesinin bir parçasıdır diye düşünüyorum” diyor ve ekliyor:
“Çünkü, basın kartı iptal etmek, vermemek devletin bu işe karışmasının yanlışlığını net gösteriyor. Gazetecilik bütün güç odaklarından bağımsız yapılması beklenen bir faaliyettir, devlet onayı gerektiren değil. Geçmiş iktidarlar da kartın verilmesini geciktirmek, kartı yenilememek gibi yollara başvururlardı ama kitlesel ret denemesi bu iktidara nasip oldu.
"Bu sansürdür, kimi durumlarda da otosansür işletir. Gazetecilik pratiğinde şarttır; haber yaptığımız her düzeyde kaynak için güven veren ilk adımdır. Gazeteci meslektaşımız Metin Göktepe’nin öldürülmesinde basın kartının payını hatırlayalım. Polis orada 'Kartını göster' diye başlatmıştı saldırısını. Şimdi de kartı olmayanları toplantılara almıyorlar, hatta bazen kartlıları da akredite etmiyorlar.
"Gazeteci işe başladığı gün kartını almalıdır; bu hem kendisinin hem de haberin güvencesidir. Gazeteciler olarak, gazeteci örgütleri olarak yargı dahil sesimizi her yerde duyuralım, devletin basın kartlarının haberciliğin kontrol politikasının aracı olarak kullanmasından kurtaralım.
"Bakanlıklarda çalışıp 'gazeteci' yapılanlar"
"Geçtiğimiz günlerde, Danıştay, Çağdaş Gazeteciler Derneği’nin başvurusuyla Basın Kartları Yönetmeliği’ndeki ‘Basın meslek onurunu zedeleyecek işler yapması, davranışlarda bulunduğu veya alışkanlıklar edindiği’, ‘Milli güvenlik ya da kamu düzenine aykırı davranışlarda bulunması veya bu tür davranışları alışkanlık edinmesi’ gibi ifadeleri muğlak buldu.
"Danıştay kararında ‘… düzenlemelerin basın kartı sahibi ilgilileri, mesleğini baskı altında, endişe içinde yerine getirmek zorunda bırakabileceği; bu nedenle de, anılan ibarelerin basının görevini tam olarak yerine getirmesine engel olabileceği sonucuna varılmıştır’ dedi.
"Danıştay bu kararında, bakanlıklarda her konumda personele basın kartı dağıtımını da durdurmuş. Bakar mısın, sayıları yüzlerle ifade edilen basın kartları verilmeyen gazeteciler bir yanda, bakanlıklarda çalışıp ‘gazeteci’ yapılanlar bir yanda."
Eyüboğlu: Muhatabımız yok
Nadire Mater’in avukatlığını üstelenen Meriç Eyüboğlu ise Mater'in 1981’den bu yana yani neredeyse 40 yıldır gazetecilik yaptığını, yaklaşık 20 yıldır da ‘sürekli basın kartı’ taşıdığını hatırlatıyor. Benzer durumda ‘basın kartı yenilenmeyen’ pek çok gazeteci olduğunu söylüyor.
İletişim Başkanlığına verdiği dilekçelerden bahseden Eyüboğlu, “Başvurularımıza da herhangi bir cevap alamadık. Zira muhatabımız yok” diye de ekliyor.
Süreci İletişim Başkanı Fahrettin Altun’un mailerinden takip ettiklerini söyleyen Eyüboğlu, “Hatırlanacağı gibi kendisi değerlendirme sürecinin, ‘basın kartının itibarını ve saygınlığını koruyacak şekilde titizlikle yürütüldüğünü ve derinlemesine araştırmalar yapıldığını’ açıklamıştı" diyor ve adı sürekli basın kartı olan bu şeyin devlet tarafından yenilenme isteğine vurgu yapıyor. Eyüboğlu şöyle konuşuyor:
“Bu hesapla 40 yıllık gazeteci olan, 20 yıldır basın kartı sahibi olan Nadire Mater’le ilgili bu fevkalade ‘derin’ araştırmanın, 2 yıl 8 ay 18 gündür tamamlanamadığına inanmamız gerekiyor.
"Aslında Nadire Mater gibi, meslekte uzun yıllarını geride bırakmış kişilere süresiz olarak / ömür boyu için verilen basın kartının belli periyotlarla yenilenme gereği duyulması bir başka tuhaflık. Çünkü sürekli basın kartında, mesleğin aktif yürütümüne bağlı olan bir iade söz konusu değil, Yönetmelik bunu bir kazanılmış hak olarak tarifliyor. Bu halde sanki ilk kez başvuru yapmış gibi ‘derin’ araştırmalar yapılması da, sürekli basın kartının 3 yılda bir yenilenmesi de son derece anlamsız!
"Yönetmeliğin bütün olarak değişmesi gerekiyor"
"Geçtiğimiz günlerde Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu tarafından verilen yürütmenin durdurulma kararının gerekçesi, hem Yönetmelik’in genel yaklaşımı hem Yönetmelik’teki sınırlamaları gazeteciler aleyhine daha da genişleten Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığının yaklaşımını, fazla söze hacet bırakmadan ortaya koydu aslında.
"Danıştay kararında ‘sürekli nitelikte basın kartının iptali’ni düzenleyen 25. maddede yer alan ‘basın meslek onurunu zedeleyecek işler yaptığı ve davranışlarda bulunduğu veya alışkanlıklar edindiği’ ibaresini hem muğlak olması, bu tespitin hangi usulle ve ne şekilde yapılacağı hususlarını cevaplamaması hem de bu tür düzenlemelerin ilgilileri mesleğini baskı altında, endişe içinde yerine getirmek zorunda bırakabileceği; bu nedenle de basının görevini tam olarak yerine getirmesine engel olabileceği gerekçesiyle hukuka aykırı buldu.
"Yönetmelikteki bu muğlaklık, uygulamada özgürlükler aleyhine daha da genişletiliyor. Zira Basın Kartı Yönetmeliği'nin ‘basın kartı verilecek kişilerde aranan şartlar’ başlıklı 6. maddesinde kimlerin bu karta sahip olabileceği sıralanıyor. Basın kartı verilecek kişilerde aranan şartlar arasında, Fahrettin Altun’un sosyal medya hesaplarından yaptığı paylaşımlarda sıraladığı ‘gerçekten gazetecilik yapıp yapmadığı’, ‘herhangi bir terör örgütüyle bağlantılı olup olmadığı’, ‘meslek onurunu zedeleyici tutumlarının bulunup bulunmadığı’ yok. Üstelik açıklamadan ‘derinlemesine araştırmanın’ bu sayılanlarla sınırlı olmadığını, bunlar gibi çeşitli kriterlerin de incelendiği anlaşılıyor!
"İletişim Başkanlığı'nın Yönetmelik’in kendisine vermediği bir yetkiyi kullanma, basın kartı vermek için sıralanan koşullara yenilerini ekleme, değiştirme, genişletme hak ve yetkisi yok elbette. Ama devir ‘ben yaptım oldu’ devri olunca, bu kurduğum cümleler fazlasıyla naif kalıyor.
"Sonuç olarak ‘bazı’ gazeteciler yönünden 2 yılı aşkın süredir devam eden ‘değerlendirme sürüyor’ gerekçesi, basın kartı almak için başvuruda bulunan herkese eşit uygulanan, nesnel, ölçülebilir bir çerçeve/kriter olmadığını, bu sürecin de keyfi olarak şekillendiğini ortaya koyuyor. Bu nedenle açtığımız davalarda olumlu sonuç almamız yeterli değil, bu Yönetmelik’in bir bütün olarak değişmesi gerekiyor.”
Türkiye'de ve dünyada basın kartıTürkiye'de basın kartını Başbakanlığa bağlı Basın Yayın Enformasyon Genel Müdürlüğü yani devlet veriyordu. 2018 sonrası (turkuaz) basın kartlarını Cumhurbaşkanlığına bağlı İletişim Başkanlığı yani yine devlet veriyor. 14 Aralık 2018’de yürürlüğe giren son basın Kartı Yönetmeliği 1947’den bugüne düzenlenen 14. basın kartı yönetmeliği oldu. Dünyada genelde ise basın kartını sendikalar veriyor. Gazeteciler dünyanın hemen her yerinde 'devletin gazetecisi' olmaya karşı çıkıyor. Çünkü devletler basın kartını 'verme hakkı'nı ellerine geçirince öncelikle 'kartı vermeme hakkı'nı kullanmaktan yanalar. Zaten amaç da bu; kestirmeden araçsallaştırılan basın kartıyla habere müdahale edebilmek, sansür ve oto-sansürü kullanımda tutmak. İngiltere, Finlandiya, İtalya, Hırvatistan, Hollanda, Norveç, İsveç, Avusturya basın kartının sendikalarca verildiği ülkeler arasında yer alıyor. Almanya'da basın kartı dağıtan tek bir merkez yok. Çin'de ise basın kartını devlet veriyor. Gazetecilere kartın verilmesinde gecikme ve iptalleri yaşıyor, kara listeye alınabiliyor, yargılanıyor, hapse atılıyor. |
Basın Kartı Komisyonu (Aralık 2018 sonrası)İletişim Başkanlığı'nı temsilen iki üye, Basın-yayın meslek kuruluşlarının birleşerek oluşturdukları üst kuruluşlar hariç olmak üzere, süreli yayın organları sahip ve/veya çalışanlarınca oluşturulan meslek kuruluşlarının üyeleri arasından Başkanlıkça belirlenecek bir üye, bölgesel veya yerel nitelikte faaliyet gösteren basın-yayın kuruluşlarının sahibi veya tüzel kişi temsilcisi arasından Başkanlıkça belirlenecek bir üye, sürekli nitelikte basın kartı sahipleri arasından Başkanlıkça seçilecek bir üye, basın-yayın meslek kuruluşlarının birleşerek oluşturdukları üst kuruluşlar hariç olmak üzere, ulusal düzeyde yayın yapan radyo ve/veya televizyonları temsil eden meslek kuruluşlarının üyeleri arasından Başkanlıkça belirlenecek bir üye, Basın kartı sahibi gazeteciler arasından Başkanlıkça seçilecek bir üye, Basın kartı sahibi gazetecileri temsil eden sendikaların üyeleri arasından Başkanlıkça belirlenecek bir üye, iletişim fakültesi dekanları veya basın kartı sahibi gazeteciler arasından Başkanlıkça belirlenecek bir üye, olmak üzere, toplam dokuz üyeden oluşur. (Yönetmelik, Madde 9) Basın Kartı Komisyonu (Aralık 2018 öncesi)Basın- Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü'nü temsilen iki üye, Basın şeref kartı ve sürekli nitelikte basın kartı sahipleri arasından Genel Müdürlükçe seçilen iki üye, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'ni temsilen iki, Ankara Gazeteciler Cemiyetini temsilen bir, İzmir Gazeteciler Cemiyetini temsilen bir, Türkiye Gazeteciler Sendikasını temsilen üç, Gazeteciler Federasyonunu temsilen yerel basın mensubu bir, Türkiye Gazete Sahipleri Birliğini temsilen bir üye, olmak üzere, toplam 13 üyeden oluşur. |
(HA)