Haberin İngilizcesi için tıklayın
Sendika.org'un ilk erişime engellenmesinin üzerinden tam 5 yıl, Anayasa Mahkemesi'nin (AYM) ilk "ifade ve basın özgürlüğü ihlal edildi" kararının üzerinden 131 gün, ikinci “açılmalı” kararının ardındansa 3 gün geçti.
Türkiye’nin en yüksek mahkemesi olan Anayasa Mahkemesi’nin bu kararlarına rağmen sendika.org henüz açılmış değil.
Erişim engelleme kararlarını 24 saatten daha az bir sürede çıkartan sulh ceza mahkemeleri, yüksek mahkemenin ihlal kararlarını görmezden gelerek sitenin açılmasını engelliyor.
İvedilikle uygulanması gereken bu kararların uygulanmaması ise sansürün boyutunu daha üst bir noktaya taşıyor.
Akdeniz: Gölbaşı Sulh Ceza Hakimliği kararı uygulamadı
Sendika.org üzerindeki erişim engellemeleri kararlarını AYM’ye taşıyan İfade Özgürlüğü Derneği’nden Prof. Dr. Yaman Akdeniz, bunun sendika.org’la sınırlı olmadığını söyledi ve siyasihaber.org’un da AYM’nin “ihlal” kararına rağmen 10 ayı aşkın süredir açıklamadığı hatırlattı.
AYM’nin kararlarına sulh ceza hakimliklerinin uymamasını “Süre gelen ihlali günden güne daha da ağırlaştırıyor” diyerek yorumlayan Akdeniz sendika.org davasıyla ilgili şöyle konuştu:
“Sendika.Org ilk olarak 25 Temmuz 2015’te, AKP’nin tek parti iktidarı için gerekli milletvekili çoğunluğunu yitirdiği 7 Haziran 2015 seçimlerinin ardından o dönemki Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı’nca (TİB) 25 Temmuz 2015’te engellendi. Buna rağmen farklı alan adları kullanarak yayınını sürdürdü.
“İlk getirilen erişim engeli kararını AYM dört buçuk yıl sonra görüştü. Şubat’ta çıkan karar göre ‘sendika.org’un ifade ve basıl özgürlüğü engellenmişti. Ama AYM’nin bu kararını, erişim engelleme kararı veren Gölbaşı Sulh Ceza Hakimliği bir türlü uygulamadı.
“Aslında AYM’den karar çıktıktan sonra mahkeme AYM kararını yerine getirmek ve erişim engelini kaldırarak siteyi açmak zorunda. Ama bunu 6 ayı aşkın bir süredir yapmıyorlar.”
"AİHM'e gidildiğinde AYM hızlı hareket etmeye başlıyor"
AYM’nin ‘ihlal’ kararını almasında AİHM’ne yapılan başvurunun etkili olduğunu dile getiren Akdeniz, Wikipedia davasını örnek gösterdi. 3 seneye yakın engelli kalan Wikipedia’nın AİHM’ne yapılan başvurunun ardından açıldığını söyleyen Akdeniz “AİHM araya girdiğinde AYM hızlı hareket etmeye başlıyor. Bu nedenle AYM’den çıkan iki karar da sürpriz değil” dedi ve ikinci AYM kararının sürecini şöyle anlattı:
"50 farklı karar için başvuru yaptık"
“Sendika.org’dan vekalet aldık ve eş zamanlı olarak 8 farklı mahkemenin 50 farklı engelleme kararına aynı gün içinde itiraz ettik.
“Ama tahmin edileceği üzere tüm itirazlarımız reddedildi. Bunun üzerine 50 farklı engelleme kararını AYM’ye taşımak yerine hakimlik bazında Ekim 2017’de AYM’ye 8 başvuru yaptık ve bu başvuruların birleştirilerek tek bir başvuru altında değerlendirilmesini talep ettik.
“İlk ‘ihlal’ kararının ardından bu sefer AYM enteresan bir şekilde Adalet Bakanlığı’ndan görüş istemeden ikinci bir ‘ihlal’ kararı verdi.
“Henüz gerekçeli karar çıkmasa da bu kararın boyutu itibariyle erişim engellemelerinin sistemik bir sorunun göstergesi olduğunu ifade edeceğini düşünüyorum.”
"Yerel mahkemenin inceleme ve değerlendirme hakkın yok"
Akdeniz “Son sosyal medya yasasıyla birlikte internet sitelerine yönelik erişim engellemelerinin siyasi bir örselemeye dönüştüğü düşünüyorum” diye konuştu.
AYM’nin bu ikinci kararının Resmi Gazete’de yayınlanmasını beklemeden ilk kararın derhal ve daha fazla gecikme yaşanmadan açılması gerektiğini belirten Akdeniz konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Maalesef görüyoruz ki sulh ceza hakimlikleri AYM kararlarını dikkate almıyor ve göz ardı ediyor. Türkiye’nin en yüksek mahkemesi olan AYM’nin kararına uyulmaması süre gelen ihlali günden güne daha da ağırlaştırıyor.
“Siyasihaber.org için AYM’nin verdiği ‘ihlal’ kararı 10’uncu ayı geride bıraktı. O da açılmadı benzer şekilde. Engelleme yapılırken süreç 24 saatten daha kısa bir sürede işletilirken aynı şekilde AYM kararları işletilmiyor. Sulh ceza mahkemesi olarak AYM’nin kararını beğenirsin, beğenmezsin. Hakimin görevi yüksek mahkemenin kararına uymak ve derhal BTK’ye yazı yazarak erişim engelini kaldırtmaktır. İnceleme ve değerlendirme hakkın yoktur.”
Demirhan: Engelleme kararları hukuki değil siyasiydi
Bianet’e konuşan sendika.org Yayın Kurulu Üyesi Ali Ergin Demirhan ise engelleme kararlarının hukuki değil siyasi olduğunu, AYM’nin verdiği ‘ihlal’ kararlarının ise toplumsal baskının bir sonucu olduğunu söyledi ve şöyle devam etti:
“2015’te ilk engelleme kararı geldiğinde bunun hukuki bir karar olmadığını üzerimizde toplu bir siyasi baskı olduğunu söylemiştik. Seçim kaybetmiş bir iktidar yani tek parti iktidarını kaybetmiş bir AKP rejimi, diğer partilerin hükümet kurmasını engelleyerek tekrar iktidar olabilmek adına hemen yanı başımızda bir savaş çıkarttı. Muhalif gazeteler bu süreçte tehdit edildi ve otosansüre gitmeyen siteler topluca engellendi.
"Engellemelerin hepsine 5651 sayılı kanun gerekçe gösterilse de bu kararların siyasi olduğunu zaten biliyoruz ve daha sonraki 62 engelleme sürecinin tamamında bunu gördük. Hatta bazen bir olay olduktan sonra değil olay olmadan önce de engellendik.
"Mesele Selahattin Demirtaş tutuklanmadan önce ya da HDP’li belediyelere operasyon çekilmeden önce çıkan engelleme kararı var. Hatta biz ‘Bugün bizi engellediler acaba yarın en olacak’ diye düşünüyorduk.
"İktidarının en büyük silahlarından biri sansür"
"Bugüne kadarki AİHM ve AYM başvurularımız, Guinness Rekorlar Kitabı başvurumuz, uluslararası alandaki ilgi alaka ve uluslararası basının sendika.org’u simgesel bir vaka olarak anmaya başlaması engelleme hızlarını yavaşlatsa da ben bu siyasi tutum değişmedikçe sendika.org’un açılacağına inanmıyorum. O kuvvetli siyasi tutumu değiştirecek bir basınç lazım.
"Çünkü biz 5 yıldır dönem dönem karşımıza çıkan darbe koşullarında yaşıyoruz. O darbenin iktidarının en büyük silahlarından biri de sansür. Biz sendika.org yayınını her zaman sürdürdük, sürdüreceğiz de ama mücadelemizin karşılığını görememek bizi engellenmekten daha çok yıpratıyor.
"Biz pes etmemeyi toptan bir sorumluluk olarak düşündük. Kimi yazarlarımız artık yazmaktan çekinse de kimi insanlar haberlerini kaldırsa da, okur paylaşmaktan çekinse de bunlar hep devletin sopasıyla oldu. Ama direncimiz Türkiye’deki hem demokrasi mücadelesi hem de gazeteciliğin hakikat arayışının ne kadar kuvvetli olduğunun işareti oldu." (HA)