Fotoğraflar: www.ohchr.org/
Haberin İngilizcesi için tıklayın
Birleşmiş Milletler’e üye 193 ülkede insan hakları durumunun beş yılda bir gözden geçildiği Evrensel Periyodik İnceleme’ye (UPR) dair 35. Oturum, BM İnsan Hakları Konseyi’nde İsviçre’nin Cenevre kentinde gerçekleşti.
Adalet Bakanlığı İnsan Hakları Departmanı Başkanı Hacı Ali Açıkgül’ün de yer aldığı Türkiye Delegasyonu adına sunum yapan Dışişleri Bakan Yardımcısı ve AB İşleri Başkanı Büyükelçi Faruk Kaymakçı, “15 Temmuz 2016 darbe girişimi ve birçok örgütle mücadeleye dair zorlu süreci” özetledikten sonra, basın ve ifade özgürlüğü konusunda, Avrupa Konseyi değerlerine bağlı olduklarını, 1. Yargı Paketi’nin ifade ve basın özgürlüğünü geliştirmek için yürürlüğe sokulduğunu, temel özgürlüklere ilişkin çabalarının 2023’e kadar sürmesi beklenen İnsan Hakları Eylem Planı ile devam edeceğini ifade etti.
Madalyonun hükümet yüzü
Ekim 2019 sonunda yürürlüğe giren Birinci Yargı Paketi’nin düşünce özgürlüğüyle ilgili birçok durumun Yargıtay’a taşınması olanağı getirildiğini, tutuklamaya dair şikayetlerle ilgili olarak da hem soruşturma hem de kovuşturma aşamasında azami tutukluluk sınırı getirildiğini açıklayan Kaynakçı, gazetecilere yönelik yasal baskılara ilişkin eleştirilere, “yasaların hiç kimseye suç işleme ayrıcalığı tanımadığını, buna gazetecilerin de dahil olduğunu” söyledi.
Nitekim Türkiye’nin BM’ye sunduğu Ulusal Rapor’da, “İfade ve basın özgürlüğü Anayasa ve yasalarca belirgin bir şekilde teminat altına alınmıştır. Türkiye’de medya çoğulculuğu, gazeteci topluluğuna uluslararası normlarda medya ve ifade özgürlüğünün bir gereği olarak faaliyet gösterme olanağı sağlamaktadır” deniyordu.
50’sinin endişesi “hukuk”, 20’sinin “medya özgürlüğü”
Ancak medya temsilcilerine ve hak savunucularına yönelik baskılar 50’yi aşkın ülkenin (Almanya, Kanada, Fransa, İsveç, Norveç, İzlanda, Bulgaristan, Danimarka, Estonya, Finlandiya, Fas vs), güçler ayrılığı, yargı bağımsızlığı (HSK), gazeteci haklarının Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi gibi uluslararası standartlarına uygun olarak işlerlik kazanması gibi birçok tavsiye ve eleştirisine konu oldu.
Oturumda en az 20 ülke, keyfi gazeteci tutukluluğu, medya temsilcilerine yönelik saldırılar ve cezasızlığı, online ve offline sansür gibi doğrudan medya özgürlüğüne yönelik mesajlar verdi.
ABD ve İsviçre gibi birçok ülke, Terörle Mücadele Kanunu’nun 7. Maddesinin bir baskı aracı olmaktan çıkarılmasını talep ederken, Uruguay ve Ermenistan, AİHM’in Taner Akçam kararına rağmen Türkiye’nin yürürlükte tuttuğu “Devlet kurumlarını ve Türk milletini aşağılama” suçlamasına dair Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 301. Maddesinin yürürlükten kaldırılmasını istedi. Slovenya ise “Cumhurbaşkanı’na hakaret” suçlamasıyla ilgili TCK’nın 299. Maddesini, İsviçre de “hakaret” iddiasına hapsi öngören TCK’nın 125. Maddesini gündeme getirdi.
bianet Medya Gözlem Raporu’na göre, Recep Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı seçildiği Ağustos 2014’ten beri en az 61 gazeteci, köşe yazarı, muhabir veya karikatürist 299. Madde temelinde ya hapis (erteleme ve HAGB dahil) veya en az 7 bin TL adli para cezasına mahkum edildi. Anayasa Mahkemesi, 2019 yılında, 299. Maddesinin mevzuatta yer almasının “Anayasanın bir ihlalini oluşturmadığı”na hükmetmişti.
Bir eleştiri de Meksika’dan!
Etkinliğin en ilginç anlarından biri ise, dünyada uyuşturucu tacirlerinin ve mafyanın gazetecileri hedef aldığı için dünyada en çok gazeteci öldürülen ülkesi olan Meksika’nın Türkiye Delegasyonu’na medya özgürlüğüne yönelik ihlallere dikkat çekmesiydi.
2019 Baharı’nda sekiz ifade ve gazetecilik örgütü (RSF, Article 19, Uluslararası PEN Yazarlar Birliği, Norveç PEN, Uluslararası Basın Enstitüsü- IPI, P24, Britanya PEN, IPI, Freemuse, European Centre for Press and Media Freedom –ECPMF ve IFEX), 28 Ocak günkü İnceleme öncesi, Türkiye’de yargı bağımsızlığı ve medya özgürlüğü gibi birçok ihlale ilişkin kaleme alınan raporunu BM İnsan Hakları Konseyi’ne ulaştırmıştı. (EÖ/AS)