Haberin İngilizcesi için tıklayın
Jandarma Genel Komutanlığı'nın talebiyle Ankara 3. Sulh Ceza Hâkimliği tarafından bianet.org'un tüm içeriğine erişiminin engellenmesinin ardından bu kararın "sehven" denilerek kaldırılmasını hukukçular bianet’e değerlendirdi.
Bu olayın Türkiye’de hukuk sisteminin içinde bulunduğu duruma dair en iyi örnek olduğunu dile getiren Turgut Kazan ve Mehmet Durakoğlu özetle şunları söyledi.
TIKLAYIN - bianet'in Engellenmesi Kararı Sehven, 135 Adres Hâlâ Yasaklı
Durakoğlu: Ortada gerekçeli karar yok
“Böyle bir şeyin sehven yapılması işin bir de komik yanı olduğunu gösteriyor” ifadeleriyle söze başlayan İstanbul Barosu Başkanı Mehmet Durakoğlu Türkiye'nin ifade özgürlüğü noktasında her geçen gün geriye gittiğini belitti. Durakoğlu şöyle devam etti:
“Ortada gerekçeli bir karar olmadığı için, her bir erişimin neden engellendiği açık açık belirtilmediği için Jandarma'dan gelen yazının doğrudan doğruya karar haline getirilmiş olduğunu düşünüyorum. Gerekçesizlikten malul olan karar böyle bir tablo ifade ediyor.
"Türkiye ifade özgürlüğünde geriye doğru gidiyor"
Daha evvel karar için hukuksuz demiştim. Sehven kararıysa bir o kadar Türkiye’de hukukun ne kadar komik işlediğini gösteriyor. bianet’in bu işin içinden sehven yapıldığı şeklinde çıkarılması olayın hukuksuzluğunu ortadan kaldırmıyor. Özellikle halkın hak arama özgürlüğüne yönelik olarak yapılmış bir müdahaleden söz ediyoruz. Türkiye zaten ifade özgürlüğü noktasında geriye doğru gidiyor. Bu geriye gidişin bir başka versiyonu da bu alınmış karardır.
Türkiye’de merkez medya ele geçirilmiş vaziyette. Muhalif kesimlerin kendilerini dile getirecekleri tek yer olarak internet portalları kaldı. Bu nedenle de yönetmeliğin acilen gözden, bu uygulamanın özgürlükler yönünden değerlendirilmesine çalışılmasını istiyoruz."
Kazan: Böyle bir uygulamayla karşı karşıya olmak insanı utandırıyor
İstanbul Barosu eski başkanlarından Turgut Kazan ise şunları söyledi:
“İçişleri Süleyman Soylu’ya bağlı Jandarma öyle anlaşılıyor ki Türkiye’yi idare ediyor. Türkiye’de insanların güvencesinin iyi bir yasama organı, iyi bir yargı olması gerekirken ikisinin de olmadığını görüyoruz.
Bir yargıç düşünün insanların ve adaletin güvencesi olması gerekirken, hiçbir şeyi okumadan önüne konulan dosyayı onaylıyor.
Sonra da sehven yazıldığı anlaşıldığından kaldırma kararı veriyor. Bu neyi gösteriyor? Türkiye’de kimsenin güvencesi olmadığını, Türkiye’de yargının olmadığını, yargıcın olmadığını gösteriyor. Yani Jandarma, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’ya bağlı Jandarma bunu yasakla deyince yasaklıyorlar. Kaldır deyince kaldırıyorlar.
"Sulh ceza yargıçları özel seçiliyor"
Türkiye’de yargı diye bir şey olmadığını, hukuk devleti olmadığını gösteren yepyeni bir örnektir bu olay ve büyük bir ayıptır. Başka ne söylenebilir ki? Düşünün daha karardan mağdur olan kurumun haberi bile olmadan bir yerlerden ‘Aa biz bir şeyleri yanlış yaptık. Başımıza bir iş gelir. Zor durumda kalırız. Bunu kaldırtalım’ diyerek uyanıyorlar ve yargıç da kaldırıyor.
Böyle bir uygulamayla karşı karşıya olmak insanı utandırıyor. Böyle bir ülkede yaşamak ne kadar zor bir yaşam onu düşündürüyor.
Sulh ceza yargıçlıklarını ben kuruldukları günden beri hiç yargıçlık saymadım. Çünkü özel seçiliyorlardı ve ne istenirse onu yapıyorlardı. Bunun sayısız örneklerini yaşadık. Bu da yepyeni bir örnek ve nasıl bir ayıpla karşı karşıya kaldığımızı gösteren bir örnek. Nasıl bir güvencesiz toplum içeresinde yaşadığımızın çok çarpıcı bir örneği." (HA)