Boğaziçi Üniversitesi Çeviribilim Bölümünden Öğr. Gör. Aslı Takanay'ın Barış İçin Akademisyenlerin "Bu suça ortak olmayacağız" bildirisini imzalaması sebebiyle "Terör örgütü propagandası" iddiasıyla Çağlayan'daki İstanbul Adliyesi'nde 36. Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılandığı davada esas hakkındaki mütalaaya ilişkin beyanını yayınlıyoruz.
Sayın Mahkeme Heyeti,
Bir şeyin adına 'dava', 'duruşma' denilince, ister istemez hukuki bir çağrışımı oluyor bunun, sürecin adil ve hukuki bir şekilde ilerleyeceğine dair bir beklenti belirebiliyor insanın içinde. Ama sonra geçiyor maalesef, çünkü bugün başka birçok 'davada' olduğu gibi Barış İçin Akademisyenler 'davalarında' da olaylar bu beklentiye uygun şekilde gelişmiyor.
Şöyle oluyor: Önce, isnat ettiği akıl almaz suçlamalara dair hiçbir somut kanıt ortaya koyamayan "iddianame" başlıklı bir metin yazılıyor İddianame Savcısı tarafından. Sonra maalesef, bu temelsiz metne dayanarak Mahkemenizde bir 'dava' açılıyor. Ardından ben bu salona gelip "iddianame" başlıklı metne cevaben bir beyanda bulunuyorum.
Duruşma Savcısı, hemen burada, önünde dile getirdiğim hiçbir sözü dikkate almıyor, önceden hazırladığı, benimle ve söylediklerimle hiçbir ilişkisi olmayan "Esasa Dair Mütalaa" başlıklı bir metni, ben ifademi verir vermez duruşma tutanağına iliştiriveriyor.
Siz de şimdi, benimle somut hiçbir bağlantısı olmayan, benim beyanıma dair tek kelime içermeyen bu metne yanıt vermemi istiyorsunuz. Oysa yanıt sırası hâlâ Duruşma Savcısında. Kendisi benim metnime bir yanıt üretmedi ki, ben mütalaaya cevaben bir şey söyleyeyim.
Bu noktada bana sadece önceki beyanımı yinelemek düşüyor sanırım. Çünkü ona henüz yanıt alamadım.
Tam da bu gidişat yüzünden bu dava sürecine dair bir umudum olduğunu artık söyleyemeyeceğim. Ama umudum var, buraya dair olmasa da kocaman bir umudum var hâlâ. Özellikle de çıkıp çıkıp sokakları, meydanları, geceleri dolduran, her türlü şiddete karşı cıvıl cıvıl bir arada durma kararlılığı gösteren kadınlardan ve o kadınların bambaşka bir yaşamı doğuracağından yana sarsılmaz bir umudum var.
En çok onlara, bize güvenerek önceki ifademdeki talebimi yineliyorum: Toplumsal barış talebim var, sadece bu ülkedeki değil, dünyadaki tüm insanların, tüm canlıların eşit, adil, savaşsız, sömürüsüz, şiddetten uzak, şen şakrak bir hayat sürmesini istiyorum. (AT/TP)