Bilgi Üniversitesi İşletme Bölümünden Doç. Dr. Evren Hoşgör Çimen'in Barış İçin Akademisyenler'in "Bu suça ortak olmayacağız" bildirisini imzalaması sebebiyle "Terör örgütü propagandası" iddiasıyla Çağlayan'daki İstanbul Adliyesi'nde 23. Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılandığı davadaki beyanını yayınlıyoruz.
Sayın Başkan ve Değerli Üyeler;
11 Ocak 2016 tarihinde yayınlanan ve kamuoyunda “barış bildirisi” olarak anılan metne imza atmış olmam sebebi ile sanık olarak karşınızdayım. Bu metni, ülkenin ve dünyanın dört bir yanından 2000'den fazla akademisyen imzalamıştır.
İmzalayan akademisyenlerin metnin ton, vurgu ve içeriğine ilişkin düşünceleri farklılaşmakla birlikte, ortak bir talep etrafında birleştikleri görülebilmektedir. Meslektaşlarımın, ülkede barış ve huzur ortamının tesis edilmesi için söz konusu metne imza koydukları kanısındayım.
Nitekim ben de, vatandaşlık bağıyla bağlı olduğum Türkiye Cumhuriyeti devletine ve siyasetçilerine yapılan bu iyi niyetli ve ussal çağrıya, anne olmaya hazırlandığım bir dönemde çocuğumu büyüteceğim ülkedeki ortama dair duyduğum derin endişe sonucu tamamen insani kaygılarla imza vererek destek oldum.
Her ne kadar siyasi olarak karşılık bulamayacağını bilsem de bir akademisyen, bir toplum bilimci olarak da meslek ilkelerim ve ahlakım gereği böyle bir desteğin tarihsel olarak önemi olduğunu düşündüm.
Bu nedenle, İnternet ortamında karşılaştığım metne imzamı özgür irademle ve kimseden talimat almadan koyduğumu özellikle belirtmek isterim. Bunun dışında bir art niyet aramanın, farklı çıkarımlar yapmanın anlamlı olmadığı kanısındayım.
Söz konusu bildiri şiddetin kendisini veya şiddet içeren yöntemleri meşru göstermemektedir, övmemektedir yahut teşvik etmemektedir.
Birçok meslektaşım ve hocalarım beyanlarında iddianameyle ilgili olarak sorunlu yanları defalarca dile getirdikleri için bugün burada bu hususlara tekrar değinmeyeceğim. İddianamenin hukuki bağlamıyla ilgili tartışmayı da avukatım detaylıca yapacaktır.
Altını çizmek istediğim tek nokta, attığım imzanın hem Türkiye Cumhuriyeti Anayasası hem de Türkiye Cumhuriyeti devletinin kabul ettiği uluslararası sözleşmelerle güvence altına alınan düşünce ve ifade özgürlüğü kapsamında olduğudur.
İddianamede şahsıma isnat edilen suçlamaları kabul etmiyorum ve daha fazla mağduriyete yol açmadan bir an önce beraatımı talep ediyorum. (EH/TP)