Marmara Üniversitesi İktisat Bölümünden Prof. Dr. Fuat Ercan'ın Barış İçin Akademisyenlerin "Bu suça ortak olmayacağız" bildirisini imzalaması sebebiyle "Terör örgütü propagandası" iddiasıyla Çağlayan'daki İstanbul Adliyesi'nde 34. Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılandığı davadaki beyanını yayınlıyoruz.
Suçlanma konusu internet ortamında atılan bir imza, fakat imza dava konusu olmadan birçok arkadaşım ve ben bulunduğumuz kurumlarda/üniversitelerimizde cezalandırdık, yıllarımızı verdiğimiz ortamlardan, öğrencilerden, bilimsel faaliyetlerden uzaklaştırıldık.
İddianamede öne sürülen adını hiç duymadığım birinden direktif ve alarak bildiriyi imzaladığım yönündeki ifade, yaşamımın önemli bir kısmını oluşturan 28 yıl süresinde eleştirel bilgi ve bilimsel faaliyetten yana olan birisi için yapılan en ağır suçlama, ağır bir iftira olduğu için bu savunmayı yapmak istedim.
Ülkenin dört bir yanında üniversitelerde bu kadar donanımlı insanın aynı anda robot gibi birinden direktif aldığı yönündeki iddia gerçekten inanılır gibi değil.
Önce 1200’ü aşan bilimsel donanımı olan akademisyen, ama suçlamaya göre “sözde akademisyen” bir anda direktife uyuyor, sonra 1200 imza ile akademisyen de destek için aynı imzayı atıyor.
Direktife uyduğumuz yönündeki çıkarım ise, ismini ilk kez bu iddianameden duyduğum zattın yaptığı açıklama sonrası, bu metni imzalamış olmamız. İmza öncesi birilerinin yaptığı tüm açıklamaları nasıl olur da benim düşünsel/duygusal açıklamamın belirleyeni olur. Bu nasıl bir akıl yürütme?
Suçlama sadece bu yönüyle ele alındığında bile bir kurgu, bir hayal ürününe dönüşüyor. Dönüşmüyor mu?
Aslında 2400 akademisyeni sadece bir yerden direktif alacak kadar büyük bir yapı/organizasyon olduğu yönündeki iddianamenin dili, içeriği, bu imza/metinden daha çok örgütü /organizasyonu öven bir davranış olarak düşünülemez mi?
Ama bildirinin dolaşımda olduğu dönemi ve o dönem de yaşananları düşündüğümüz de hiç de kurgusal olmadığını söylememiz gerekiyor. Şiddet dolu/acı dolu bir süreç başlamış idi.
İmza dolaşıma girdiğinde akademik nedenlerle yurt dışında idim. Haberlerde insanı yoran/üzen ve haberlerle ilgili yurt dışındaki birçok insanın sorusu ile karşılaştım.
Ölen bir çocuğun bedeninin buzdolabında saklandığı, sokak ortalarında çıplak bedenlerin insanın en temel hakkı olan defnedilmesinin bile gerçekleştirilemediğine ilişkin haberleri okuyorduk.
Elinden hiçbir şey gelmeyen birisinin tek isteyeceği şey barış idi, bu barış isteğini de dolaşımda gördüğüm metine imza koyarak ifade ettim.
Ama barış isteğim/duygum öyle bir önyargılı okumaya dönüşmüş ki, ‘halkı kine teşvik etme’ olarak yorumlanmış.
Doğrusu hiç de etkili olacağını düşünmediğim barış duygusu talebi bile halkı kine teşvik etme olarak yorumlanıyor. Bu basit yorum bile ülkenin gerçekten de barışa ihtiyacı olduğunun göstergesi olarak düşünülmeli.
Düşünsenize bir imza ile ifade ettiğiniz düşünce bile denemeyecek duygu haliniz kabul edilmiyor. Kabul edilmemek bir yana barış isteği, barışa yönelik duygu açıklaması “kin” olarak algılanıyor, şu anda barış duygumu dile getirdiğim için sanık kürsüsündeyim.
Suçlanıyorum ve savunma yapıyorum. Burada olmaktan, bu suçlamalardan gerçekten de çok rahatsızım.
Diğer yandan dava/mahkeme benim ilk deneyimim. Şaşkınım 55 yaşına kadar dava mahkeme görmemiş biri olarak ilk deneyimimin barış duygusunun açıklanması yüzünden olması sadece benim değil, ülkenin içindeki acı durumu göstermiyor mu?
Başlangıçta söylediğim gibi savunma yapmama yol açan temel motivasyonum direktif alma yönünde hakaret kabul ettiğim ifade oldu.
Sonuç olarak birilerinden direktif almış olmakla suçlanmam yanında tarafıma yöneltilen suçlamaların hiçbirini kabul etmiyorum.
Söz konusu bildiri herhangi bir şiddet çağrısı yapmamakta, herhangi bir şiddet eylemini meşru gösterme çabası ya da eğilimi taşımamaktadır.
İddianame de sahsıma yöneltilen suç isnatlarının hepsi sübjektiftir, mesnetsizidir ve somut delilden yoksundur. Hakkımdaki terör örgütü propagandası suçlamasını reddediyorum ve derhal beraatımı istiyorum.
Bu tarz hükmü önceden verilmiş görüşler ve bu hükme dayalı suçlamalara yol açan ortamın hızla değişmesini istiyorum, beraatım/beraatımızın hiç olmazsa bu ortamın değişimine bir katkısı olacağını ümit ediyorum. (FE/TP)