* Fotoğraflar: Ercan Altuntaş & Serpil Kemalbay (Twitter hesabı)
Siyaset ve hukuk teorisi üzerine çalışmalarıyla bilinen kamu hukuku profesörü Levent Köker, Kobanî davasını 7 Haziran 2015'teki seçimlerden sonra başlatılan Halkların Demokratik Partisi'ne (HDP) yönelik yıldırma siyasetinin yeni bir boyutu olarak görüyor.
Son zamanlarda hukukun yerine "devletin bekası" söyleminin ikame edilmeye çalışıldığını belirten Köker, Kobanî ve HDP kapatma davalarını buna örnek olarak gösteriyor. Köker'e göre, hukuk devletine uygunluk ölçümlerinde Türkiye, dünyanın en kötü ülkeleri arasında.
Kobanî davasında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararının uygulanmamasını da eleştiren Köker, "Yargı, yürütme organının AİHM kararlarına ilişkin olumsuz yaklaşımını benimsemek durumunda değil" diyor.
Prof. Dr. Köker, HDP'nin kapatılmasının, başta iktidar partisi olmak üzere diğer partilerin lehine bir sonuç doğurmayacağının altını çizerek ekliyor: "Umarım üye kompozisyonundaki değişmeler, hukuk yerine siyasetin ikame edilmesiyle sonuçlanmaz."
Prof. Dr. Levent Köker'in Kobanî davasıyla ilgili sorularıma verdiği yanıtlar şöyle:
"Yıldırma siyasetinin yeni bir boyutu"
6 yıl sonra gelen Kobanî davasının amacı ne sizce?
Kobanî davası, Türkiye siyasetini analiz etmeye çalışan pek çok gözlemciye göre, 2015'teki 7 Haziran seçimlerinden sonra HDP'ye yönelik olarak tırmanan yıldırma siyasetinin yeni bir boyutu. Kanımca bu değerlendirmeyi çürütmek kolay değil. Kobanî olayları ile ilgili yargı sürecinin, hadiseden bu kadar uzun bir zaman sonra, bu şekilde sürdürülmesinin başka bir açıklamasını bulmak zor.
Takip ettiğiniz kadarıyla kovuşturma sürecini nasıl görüyorsunuz? Adil bir yargılama yapılıyor mu?
Türkiye'de adil yargılanma hakkının ne kadar yoğun bir biçimde ihlal edildiğini, Anayasa Mahkemesi'nin açıkladığı bireysel başvuru istatistiklerinden görmek mümkün. Siyasi niteliği bütün kamuoyu önünde açıkça ortaya dökülmüş olduğu için, Kobanî dava sürecinde de adil yargılanma hakkı ile ilgili ihlallerin sürdüğünü maalesef gözlemleyebiliyoruz.
"Yargı siyasetin değil, hukukun gereğini yapmalı"
Kobanî davasının temel dayanaklarından birisi HDP'nin 6 Ekim 2014'de attığı tweet. Ancak AİHM, o dönemdeki şiddet olaylarının, bu tweetin bir sonucu olmadığına karar verdi. Demirtaş için de "derhal serbest bırakılmalı" dedi. AİHM kararları 2 yıldır uygulanmıyor. AİHM kararlarının dahi uygulanmadığı bir yargı sistemi var. Siz bu süreci nasıl tanımlıyorsunuz?
Siyasi iktidar beğenmediği AİHM kararlarını uygulamamakta ısrar ediyor. Türkiye, bu nedenle halen işleyen bir yaptırım sürecine tabii durumda. Bu, öncelikle devletin yürütme organından kaynaklanan bir sorun. Buna karşılık yargı organlarının Anayasa'ya, Anayasa'nın 90. maddesinde açıkça belirtildiği üzere, uluslararası insan hakları hukuku alanındaki andlaşmalardan doğan yükümlülüklere uygun kararlar vermeleri gerekiyor. Yargı, yürütme organının AİHM kararlarına ilişkin olumsuz yaklaşımını benimsemek durumunda değil.
Bu genel tespitten sonra, Kobanî davası ile ilgili sorunuza gelirsek: AİHM, HDP'nin sözü edilen tweet'inin bir şiddet çağrısı olmadığını Demirtaş kararında açıkça belirtiyor. AİHM'in Demirtaş'ın derhal serbest bırakılmasını ve beraatına karar verilmesini gerektiren kararının en önemli dayanaklarından biri de zaten bu tespit. Bu nedenle, kanımca Kobanî davasının da AİHM kararındaki bu tespite göre sonuçlandırılması gerekiyor. Aksine bir davranışın yeni hak ihlallerine sebep olacağını söylemek için kâhin olmaya gerek yok. Yargı, siyasetin değil hukukun gereğini yapmalı.
Sebahat Tuncel, duruşmadaki bir konuşmasında, "Bir de Kürt sorunu var mı yok mu tartışması yapılıyor. Kürt sorunu bu salondadır. AKP, Kürt sorununu mahkeme salonlarına taşıdı" dedi. Katılır mısınız bu fikre?
Katılmamak mümkün mü? Doğru söze ne denir!
Kobanî davası, HDP kapatma davasının dayanaklarından birisi. AYM'den nasıl bir karar bekliyorsunuz?
AYM'den sadece hukuka uygun karar vermesini bekliyorum. HDP'nin selefi olan ve AYM tarafından kapatılmış olan bütün siyasi partiler AİHM'e müracaat ettiler ve AİHM, AYM'nin bu kapatma kararları hakkında kapatılan partileri haklı bularak, AYM kararlarının hak ihlali olduğuna hükmetti. AYM'nin bir kere daha hak ihlaline neden olmayacağını beklemek, her şeyden önce vatandaş olarak hakkımızdır diye düşünüyorum.
"Umarım hukuk yerine siyaset ikame edilmez"
Anayasa Mahkemesi üyeliğine geçtiğimiz günlerde eski İçişleri Bakan Yardımcısı Muhterem İnce seçildi. AYM üyelerinin çoğu zaten Cumhurbaşkanı tarafından atanıyor. Diğer yandan MHP lideri Devlet Bahçeli sürekli "AYM kapatılmalıdır" diyor. Tüm bunlar Anayasa Mahkemesi'nin kararını nasıl etkiler?
Demokratik niteliğine kolay kolay itiraz edemeyeceğimiz pek çok ülkede de anayasa mahkemesi veya yüksek mahkeme gibi üst yargı organlarına atamalar siyasi kadrolar tarafından yapılıyor. Bununla birlikte o ülkelerde bu mevkilere atanan yargıçlar, kendilerini atayan siyasilerin görüşlerine uygun karar verme kaygısıyla değil, öncelikle hukukçu kimlikleriyle, hukukun gereğini yerine getirme endişesiyle hareket ediyorlar.
Bizde de AYM üyeleri, hâkim kimliğinin gerektirdiği hukuka ve vicdani kanaate göre hüküm verme ilkesinden ayrılmamalıdırlar. Devlet Bahçeli'nin tepkisi, AYM'nin siyasi olarak hoşuna gitmeyen kararlar vermesi nedeniyle ortaya koymuş olduğu, bence yersiz bir tepkiydi. Bu tepki de gösteriyor ki, AYM üyeleri hukukun gereğini yaparak karar verebiliyorlar.
Her zaman böyle davranabiliyorlar mı diye sorarsanız, buna evet demem zor. Özellikle siyaseten kritik konularla ilgili davalarda benim de çok eleştirdiğim, hukukun yerine siyasi kaygıları öne çıkaran çok kararı var AYM'nin, geçmişte de vardı, bugün de var. Umarım üye kompozisyonundaki değişmeler, hukuk yerine siyasetin ikame edilmesiyle sonuçlanmaz.
"HDP'nin kapatılması iktidar lehine sonuç doğurmaz"
HDP kapatılırsa Türkiye siyasetine etkisi ne olur?
Bir defa şunu bilmek gerek, HDP'nin çok kararlı ve genişleyen bir seçmen tabanı var. Demek ki, HDP'nin siyasi kimliğinin Türkiye seçmen kitlesi nezdinde, HDP'yi üçüncü büyük parti durumuna getiren bir karşılığı var.
HDP kapatılırsa, bu seçmen kitlesi de mi kapatılacak? Böyle bir komik sonuç olmayacağına göre, HDP'nin halefi olan, HDP seçmeninin kendisini ait hissettiği bir siyasi hareket ortaya çıkacaktır. HDP'nin kapatılması, başta iktidar partisi olmak üzere diğer partilerin lehine bir sonuç doğurmayacaktır. Geçmişte doğurmadı, bugün de doğurmaz, gelecekte de doğurmayacaktır.
"Hukuk yerine 'devletin bekası' söylemi ikame ediliyor"
Bir yazınızda "Devlet mi, anayasa mı, önceliği hangisine vermeliyiz?" diye soruyorsunuz. Kobanî davası ve HDP kapatma davası bu yazınıza iyi birer örnek gibi....
Son zamanlarda maalesef hukukun yerine siyasi mülahazaların ambalajı olarak sunulan "devletin bekası" söylemi ikame edilmeye çalışılıyor ve bunun başarılı olduğu pek çok örnek var. Kobanî ve HDP davaları da bu örnekler arasında; doğrudur. Oysa devletin hukuktan başka bir kimliği ve dayanağı yoktur. Bu yüzden, her devlet "hukuk devleti" olmak zorundadır, devletin hukukun önünde, üstünde bir yer tutması, istisnai bile olsa, kabul edilmemesi gereken bir durumdur. Bir an bile hukuktan ayrılmak, devleti devlet olmaktan çıkarır. Buna çok ihtimam gösterilmesi lazım ve maalesef Türkiye son on yıldır bu konuda giderek kötü bir görünüm veriyor. Hukuk devletine uygunluk ölçümlerinde dünyanın en kötü ülkeleri arasında yer alıyoruz. Buradan acilen kurtulmamız gerekiyor.
Son olarak muhalefetin her iki davaya yaklaşımını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Emek ve Özgürlük İttifakı hariç, muhalefetin bu konuda siyasi iktidardan farklı konumlandıklarını düşünmüyorum, buna dair hiçbir işaret de görmüyorum.
TIKLAYIN - Duruşmalara giden yol | 6/8 Ekim 2014 - 25 Nisan 2021
TIKLAYIN - Kobanî davası kronoloji (1-5. Blok Duruşmalar)
TIKLAYIN - Gerçeği ters yüz eden hukuk
TIKLAYIN - Kobanî davası kronoloji (6-9. Blok Duruşmalar)
TIKLAYIN - Avukat Özdoğan: Kararlar adliyede yazılmıyor
TIKLAYIN - Kobanî davası kronoloji (10-11. Blok Duruşmalar)
TIKLAYIN - Prof. Dr. Köker: Hukuk yerine 'devletin bekası' söylemi ikame ediliyor
TIKLAYIN - Kobanî davası kronoloji (12-13. Blok Duruşmalar)
(DO/SD)