Fotoğraf: AA
Haberin İngilizcesi için tıklayın
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Ekoloji Komisyonu "2021 Kuraklık Durum Raporu"nu açıkladı.
HDP Ekoloji Komisyonu Eş Sözcüleri Menekşe Kızıldere ve Naci Sönmez ile İzmir Milletvekili Murat Çepni'nin düzenlediği basın toplantısında, kuraklık ve iklim krizinin sınıfsal bir ekonomik kriz haline de geldiği ve ciddi bir gıda krizinin kapıda olduğu vurgulandı.
"Kuraklık sınıfsal bir ekonomik kriz haline geldi"
Menekşe Kızıldere, Türkiye'nin gündemindeki en önemli çevre sorununun kuraklık olduğunu belirtti ve şöyle konuştu:
"Türkiye'de geri dönülmez şekilde zarar gören ekosistemler vardır. İklim krizi ile birlikte Türkiye'nin içinde bulunduğu coğrafyada hava olayları rejimi değişmiş, mevsimlerde değişme yaşanmış ve hava sıcaklıkları değişmiştir. Türkiye'de total hava sıcaklığı artmış ve bu artık kuraklık krizine dönüşmüştür. Türkiye'de 5 Haziran Dünya Çevre Günü'nde vurgulanması gereken en önemli sorun giderek artan kuraklık sorunudur. Ülkedeki tüm ekosistemler direkt ve dolaylı olarak iklim krizi ile birlikte gelen kuraklık krizinin tehdidi altındadır.
"Kuru ve sıcak rüzgârlar tarlalara ekilen tohumların mahsule dönüşmeden çürümesine sebep olmakta, bununla birlikte bu mahsulleri sulayacak su rezervleri de bulunamamaktadır. Hayvan besicileri artan yem fiyatları ve susuzluk yüzünden iflas noktasına gelmiştir. Gıda piyasasında üreticinin zararı büyük sermaye gruplarının kârına dönüşmüştür. Halkın alım gücü düşmüş, gıda fiyatları kontrolsüz şekilde yükselmiştir ve daha da yükselecektir. Yoksulluk hatta açlık artık bir Türkiye gerçeğidir. Yurttaşlarımız canlarından vazgeçme noktasına gelmiştir.
"Mevcut iktidar ile birlikte kuraklık ve iklim krizi sınıfsal bir ekonomik kriz haline de gelmiştir. Kapıda çok ciddi bir gıda krizi vardır. Tüm bunların ardında çöken ekosistemler vardır. Bunun müsebbibi sermaye ve sermayenin aracı haline gelen iktidardır."
"Sadece bir çevre - yeşil sorunu değil"
Naci Sönmez ise iklim ve ekoloji krizine çözüm üretecek olan şeyin sistem değişikliği olduğunu söyledi:
"Türkiye'de çoklu bir kriz yaşıyoruz, bu krizin önemli ayaklarından biri siyasi ve ekonomik krizin içinde bütünsel olarak var olan ekolojik krizdir. Biz bu konuları birbirinden ayrı bir şekilde ele almıyoruz. Mevzu sadece bir çevre - yeşil sorunu değildir, aynı zamanda bu işin sınıfsal ve kapitalizmle direkt bağlantısını kuracak bir yerden ele alıyoruz. Küresel sermayenin topyekün yaşam alanlarına yönelik gerçekleştirdiği saldırılara karşı toplumsal uyanışlar da Türkiye'de kendisini gösteriyor.
"Köylerinde ve kentlerinde yaşamları tehdit altına alınan köylüler ve çiftçiler direnmeye çalışıyor; İkizdere'de ve Gürpınar'da olduğu gibi. Yine ekolojik yıkım kapsamında Cudi'de ve Dersim gözelerinde ve yurdun farklı yerlerinde nerede bir yaşam alanı tehdit altında ise orada ciddi toplumsal uyanışlar da açığa çıkmaya başladı."
(AÖ)