Fotoğrafı düzenleyen: Gizem Bayıksel
Yazının İngilizcesi için tıklayın
Kahraman Alsancak 1948 doğumlu. Balıkesir, Manyas, Cumhuriyet Köyü’nden.
Uzel işçisi. 1 Mayıs 1977’de Taksim’de hayatını kaybettiğinde henüz 29 yaşındaydı. Evli ve iki çocuk babasıydı.
Otopsi raporu
Otopsi raporunda ölüm nedeni “Karın, göğüs tazyikine bağlı mekanik asfiksi ile künt kafa travmasına bağlı beyin ödemine müştereken” olarak geçiyor.
Yıkılmaya yüz tutsa da doğup büyüdüğü ev duruyor hâlâ köyde. Köyün sosyal medya hesaplarından, her 1 Mayıs’ta anılıyor Kahraman Alsancak.
Miras
Ne yazık ki çocuklarına ulaşamadım Kahraman Bey’in. Yeğenleri Berna Gülümser ve Mahir Babur’a ulaştığımda ise Kahraman Alsancak’ın Berna Hanım’ın babasının dayısı olduğunu öğrendim. Berna Hanım’ın çocukluğundan hatırladığı, babaannesinin evinin duvarında “1 Mayıs Şehidi” diye fotoğrafının asılı olduğu. Mahir Babur, Berna Hanım’ın eşi. Bu uzak akrabalığa rağmen Kahraman Alsancak’ın hikâyesinin peşinde Mahir Bey, DİSK’in 2010-2011 yıllarında 1 Mayıs 1977 Aileleri’ne ulaşma çabasında onunla da görüşülmüş.
Mahir Bey şunları kaydediyor: “Biz üçüncü kuşak olduğumuz için ona dair bir bilgi aktaramıyorum. Bir dönem bizi herkes aradı ama kısa bir süre sonra bu telefon trafiği kesildi. Biz tarihsel sorumluluğumuz gereği Kahraman’ın fotoğrafıyla çıkıyoruz 1 Mayıs’ta alanlara. Onun mirasıyla gurur duyuyoruz.”
Berna Gülümser ve Mahir Babur’un ardından Nadir Yıldız ve Tanzer Gülümser vasıtasıyla o dönem Kahraman Alsancak’ın köyden arkadaşı, 1 Mayıs 1977’de de kendisiyle alanda olan emekli öğretmen Mehmet Nuri Tozak’la görüşebildim.
Nuri Tozak, Kahraman Abi’sini, cenazeyi alış süreçlerini ve yaşadıklarını anlattı.
Arkadaşı Mehmet Nuri Tozak anlatıyor
Köyümüzün abilerindendi. Benden 4-5 yaş büyüktü. Ben İstanbul’da okuduğum için İstanbul’da da görüşüyorduk Kahraman Abi’yle.
1 Mayıs 77’de, İşçi Bayramı nedeniyle biz de mitingdeydik o gün. Man fabrikasının işçi grubundaydık. İşçiler yavaş yavaş giriyordu alana, o esnada gördüm Kahraman Abi’yi.
Görevliydi
Kolunda “görevli” yazan kırmızı bir bant vardı, görevliydi. Öpüştük onunla, sarıldık, konuştuk. Biraz iş yerindeki sorunlarından bahsetti bize. Mutsuzdu işle ilgili. O kısa sohbetten sonra vedalaştık, kendi grubunun yanına gitti.
Ardından Serencebey Yokuşu’na geldik. Man fabrikasının işçi grubu olarak bekletildik bir süre orada, sonra yukarı çıkabildik. Çıktığımızda, hemen sağımızda Adalet Partisi Beyoğlu İlçe Teşkilatı vardı. Balkonda çeşit çeşit insan vardı. Görevliler bizi aldı, sıraya soktular. Daha Kemal Türkler sahneye çıkmamıştı.
Aynı köydendik
Sağa-sola baktım. Sular İdaresi’nde de insanlar vardı. Kahraman Abi, köyden iki abimizle tekrar geldi yanımıza. O kadar bekleme sonucunda biz acıktık, bir şeyler yiyelim dedik. Güvenlik nedeniyle alandan çıkmamız imkânsızdı ama. Görevli bir başka abimiz sayesinde izin istedik ve çıkabildik. Köfte-ekmek aldık. Tam o esnada bir fırtına koptu. Ortalık toz bulutuna döndü. Birbirimizi kaybettik. Unkapanı’na kadar koştuk biz. Abim de toplum polisiydi benim, görevliydi o gün. Abim zaten gitme oğlum demişti bana. Olaylar çıkabilir, başına bir iş gelebilir demişti. Tabii ben dinlemedim, gittim. Olaydan sonra soluğu evde aldım. Güngören’e kadar koşmuşum.
Taksim İlkyardım
Abimle aynı evde yaşıyorduk. Sabah kalktık, doğrudan kahveye gittik. Gazeteye bir baktım, Kahraman Abi'nin ismi var ölenler arasında. Arkamızda duran bir köylümüz daha vardı, onu da alıp üçümüz cenazeyi aramaya gittik. Abim polis ya, onu dinlerler dedik.
Taksim İlkyardım'a gittik. Cenazenin nerede olduğunu soruşturduk, görevli "Onları Sultanahmet'e götürdüler" dedi. Hemen Sultanahmet'e gittik. Abim, ben ve amcamızın oğlu. Günaydın Gazetesi'nde üçümüzün fotoğrafı da çıktı hatta o gün, cenazeyi beklerken.
1 numara, 2 numara, 3 numara...
Uzun bir bekleyişin ardından morga gittik. Cenazelerin hepsinin fotoğrafını çekmişler ve insanlara numara vermişlerdi. 1 numara, 2 numara, 3 numara... Biz tabii teşhis koyamadık, şişmişti cenazeler. Sonra amcamızın oğlu "Abi buldum Kahraman Abi'yi" dedi. O teşhis etti fotoğraftan. Kapının önünde hanımı bekliyordu Kahraman Abi'nin, kucağında da oğlu vardı: Ümit. O zaman 4-5 aylık olması lazım. Köyden 3-4 kişi daha gelmişti cenaze için.
Abim polis diye önce o gitti, "Bu bizim cenazemiz, almak istiyoruz" dedi. Nereye götüreceksiniz dediler, Manyas'a, köyüne deyince izin vermediler bize. "Sıkıyönetim var, burada bir yer seçeceksiniz, askerler size eşlik edecek oraya gömeceksiniz" dediler. Bir manga asker verdiler yanımıza.
8 kurşun izi
Morgu açtılar. Üst üste dizilmişti cenazeler. Çırılçıplaktı zaten insanlar. Tuttu görevli, çekti Kahraman Abi'nin olduğu bölmeyi. "Bu mu?" dedi. Öyle aldık cenazemizi.
Bir tane pikap tuttuk, onun arkasına koyduk.
Yıkadık Kahraman Abi'yi. Ben de girdim yıkanırken. Vücudunda 8 kurşun izi saydık, bir de sopa izleri.
Asker nezaretinde Esenler'e götürdük cenazeyi. Tepede bir mezarlık vardı o zaman, şimdi büyük otogar olmuş sanırım. Gömdük oraya rahmetliyi. Vedalaştık, ayrıldık sonra.
Cenazesi
Oğlu bir müddet sonra köye geldi. Büyümüştü artık. Babasıyla ilgili konuştuk. Tıpkı babasına benziyor zaten o da.
Biz istiyorduk ki, köyümüze gömelim ama izin vermediler. Köylümüz Doğan Subaşı'yla görüştük hatta sonrasında, cenazesini köye getirelim, ona güzel bir anıt mezar yaptıralım dedik. Doğan, ailesinin izin vermesi gerekiyor abi, dedi. Ailesi o süreci yaşamak istemedi haklı olarak.
Uzel işçisi
Uzel işçisiydi Kahraman Abi. Anlatıyordu bize ama iş yerindeki sorunları, çok memnun değildi. Çok hakkımız yeniyor, diyordu.
İki çocuğu vardı. Biri erkek, biri kız.
Çok iyi, yardımsever bir insandı.
Biz köyde büyüklerin olduğu yerlere girmezdik, onlara saygı gösterirdik. O zaman öyleydi. Onlar kalkardı mesela kahveden, biz öyle girerdik. Düğünlere giderdik. Kahraman Abi bizi sokardı oralara. Sorun etmezdi böyle şeyleri.
Sapasağlamdı
Köyün kızları bir yere giderdi mesela, mısır koçanlarını temizlerlerdi. Kahraman Abi onlara da yardım ederdi. Dayanışmacı bir köydü Cumhuriyet Köyü. Kahraman Abi de bu işlerin çoğunu üstlenirdi, diğerlerinin üzerinden yüklerini alırdı.
Uzun boylu, yakışıklı bir abimizdi Kahraman Abi.
Sapasağlam bir insandı.
Ruhu şad olsun.
(NÖ)
Bu metin Etkiniz AB Programı kapsamında Avrupa Birliği finansal desteği ile üretilmiştir. Bu yayının içeriğinden yalnızca "İPS İletişim Vakfı" sorumludur ve hiçbir şekilde Avrupa Birliği'nin görüşlerini yansıtmamaktadır. |
TIKLAYIN - bianet'ten 1 Mayıs 77 Kayıplarının Yakınlarına Çağrı: Bizi Arayın
|
1 Mayıs 1977 Kayıplarını Yakınları Anlatıyor/Tuğçe Yılmaz
Sinema Emekçisi Rasim Elmas 41 Yaşında Taksim'de Öldü
İnşaat İşçisi Bayram Eyi 50 Yaşında Taksim'de
Öğretmen Bayram Çıtak 37 Yaşında Taksim'de Öldü
Liseli Jale Yeşilnil 17 Yaşında Taksim’de Öldü
Öğretmen Kenan Çatak 31 Yaşında Taksim'de Öldü
Öğretmen Ahmet Gözükara 33 yaşında Taksim’de öldü
Öğretmen Hikmet Özkürkçü 39 yaşında Taksim’de öldü
Öğrenci-işçi Niyazi Darı 24 yaşında Taksim’de öldü
Üniversiteli Nazan Ünaldı 19 yaşında Taksim’de öldü
Öğretmen Ömer Narman 31 yaşında Taksim’de öldü
İşçi Ali Sidal 18 yaşında Taksim’de öldü
Hemşire Kıymet Kocamış 25 yaşında Taksim’de öldü
Tezgâhtar Kadir Balcı 35 yaşında Taksim’de öldü
Üniversiteli Hacer İpek Saman 24 yaşında Taksim'de öldü
İşçi Kahraman Alsancak 29 yaşında Taksim’de öldü
İşçi Hüseyin Kırkın 23 yaşında Taksim’de öldü
Üniversiteli Ercüment Gürkut 26 yaşında Taksim’de öldü
Polis Nazmi Arı 26 yaşında Taksim’de öldü
İşçi Mahmut Atilla Özbelen 26 yaşında Taksim’de öldü
İşçi Hasan Yıldırım 31 Yaşında Taksim’de Öldü
Seyyar Satıcı Hamdi Toka 35 yaşında Taksim’de öldü
Bekçi Mehmet Ali Genç 60 Yaşında Taksim’de Öldü
İşçi Ziya Baki 30 yaşında Taksim’de öldü
İşçi Mürtezim Oltulu 42 yaşında Taksim’de öldü
Öğretmen Mustafa Elmas 33 yaşında Taksim’de öldü
Üniversiteli Sibel Açıkalın 18 yaşında Taksim’de öldü
İşçi Diran Nigiz 34 yaşında Taksim’de öldü
1 Mayıs 1977 & Cezasızlık
Fehmi Işıklar: 1 Mayıs'77 12 Eylül için bir hazırlıktı
Kani Beko: “Katilleri bulamazsanız, şaibeyi ortadan kaldıramazsınız”
Süleyman Çelebi: "1 Mayıs 1977 Katliamı yapanların yanına kâr kaldı”
Emel Ataktürk: Haysiyet meselesi olarak hatırlamak ve cezasızlıkla mücadele
Nejla Kurul: Gerçekler neden ve kimlerce gizleniyor?
Tuğçe Yılmaz: 43 yıl önceki katliamın izini sürmek
Arzu Çerkezoğlu: Unutmamak, unutturmamak yaşamsal bir mücadele alanı
Tuğçe Yılmaz: Yargılanamayan 1 Mayıs 1977’nin mahkeme yılları