Haberin İngilizcesi için tıklayın
Ege Denizi’nin iki yakasındaki Yunanistan ve Türkiye’de yurttaşlar son dönemde ortak bir amaçla iki farklı mücadele örneği sergiliyor.
Yunanistan’da Havlu Hareketi, Türkiye’de de Şezlongsuz Datça İnisiyatifi plajların ticari işletmelerce işgal edilmesine karşı örgütlendi. İki kıyının halklarının talebi ortak: Plajların kamusal alan olarak korunması.
Yunanistan halkı, işgalci olarak nitelendirdiği ticari işletmelerden “kıyılarını geri almak” için Ağustos başında Havlu Hareketi’ni oluşturdu.
Protestolar Paros Adası’nda başladı. Oradan Naksos, Korfu, Halkidiki'ye sıçradıktan sonra ülke geneline yayıldı. Protestolar sırasında yüzlerce kişi “Sahilleri geri alın” yazılı pankartlarla yürüdü.
İnsanların ücretsiz şekilde plajlardan yararlanmaları ve kıyıları sömüren denetimsiz işletmelerin kapatılması talebiyle binlerce imza toplandı.
Protestolarla birlikte Paros’ta başarı elde edildi. Santa Maria Plajı’nda faaliyet gösteren üç firma hakkında önce soruşturma açıldı sonra da firmalar kapatıldı.
Havlu Hareketi, Yunanistan’da hükümeti de harekete geçirdi. Ağustos’ta, tatil sezonu bitmeden daha çok kontrolün yapılması ve birçok işletmenin cezalandırılması beklenirken, Maliye Bakanı Kostis Hatzidakis, polise sahillerde devriye gezme ve yasa dışı işletmeleri engelleme emri verdi. “Plajları kimseye bırakmayacağız” dedi.
Yunanistan Anayasasına göre tüm plajlar halka açık. Ayrıca vatandaşların denize ücretsiz girişlerine izin verilmeli. Organize plajlarda yüzücüler için boş alan sağlanmalı, kıyı şeridinden itibaren en az 5 metre genişliğinde bir serbest bölge bulunmalı. Ayrıca şemsiye, şezlong ve deniz eğlence ekipmanları, işletmeye tahsis edilen alanın yüzde 60'ından fazlasını ve plajın toplam alanının yüzde 30'undan fazlasını kaplayamaz.
Türkiye’de protestoya ceza
Türkiye’de de yurttaşlar Yunanistan’daki gibi plajların ticari işletmelerce işgal edilmesine karşı harekete geçti. Şezlongsuz Datça İnisiyatifi buna karşı oluşturulan bir halk hareketi.
Muğla’da kent genelindeki 110 mavi bayraklı plajın yalnızca 9 tanesinin halk plajı olarak yurttaşların ücretsiz kullanımına açık olması neden fitilin Datça’dan yakıldığının bir örneği.
Mart 2023'te Datça'nın Özbel Mahallesi'nde bir işletmenin sahil ve iskele inşaatına başlamasıyla bir araya geldiler. Belde sakinleri "Kıyılar halkındır" diyerek inşaatı durdurup platformu söktürmeyi başardılar.
Topluluk olarak bir şeyleri değiştirme konusundaki güçlerini fark eden halk, Şezlongsuz Datça İnisiyatifi'ni kurdu.
İnisiyatif şimdi Datça’da kıyılarının işletmelere kiralanmasına karşı protesto gösterileri düzenliyor. Halkın serbestçe denize girmesinin engellenmesini protesto ediyor.
Ancak Türkiye’de hükümet Yunanistan’daki gibi konuyla yakından ilgilenmiyor. Dahası devlet kiralamaları protesto eden kişilere ceza veriyor.
Örnek yine Datça'dan. Datça Kaymakamlığı geçtiğimiz günlerde 264 metrekarelik sahilin Palaia Hotel’e kiralanmasını protesto ettiği için inisiyatiften Melda Omay, Sedat Yağcıoğlu ve Baki Sarıkaya’nın sahile masa ve sandalye atmasını yasakladı. Kaymakamlık, sahile girişleri Anayasa ve Kıyı Kanunu'na göre yasaklamayacağı için masa ve sandalye yasağıyla yetindi.
Öte yandan Muğla'da tüm plajlar artık MUÇEV'in sorumluluğunda. MUÇEV, Muğla Valiliği'ne bağlı Muğla'ya Hizmet Vakfı ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'na bağlı Türkiye Çevre Koruma Vakfı'nın (TÜÇEV) ortak bir şirketi. Belediyelerin plajlarla ilgili yetkileri alınarak MUÇEV’e devrediliyor. MUÇEV de ihaleyle paljları ticarileştiriyor.
Çeşme'de de eylem var
İzmir Çeşme'de de halk Gücücek Koyu'nun ticarileştirilmesi için açılan ihaleye karşı mücadele ediyor.
2017'de kurulan GÜDODER koyu korumak için ihaleye teklif vermişti. Ancak 56 milyon liralık teklifin ödenemeyecek bir tutar olduğuna karar verdi. Dernek şimdi sivil toplum kuruluşları ile birlikte ihalenin iptali için uğraşıyor.
Çeşmeliler bu kapsamda da 8 Ağustos'ta Çeşme merkezde toplanarak bir protesto yürüyüşü düzenlediler. Protestoda yurttaşlar 2017'de aynı koyda yaşananları anlattılar. O dönem plajı kiralayan şirket iş makineleri ile inşaat çalışması yapmış, sahil şeridini taş duvarla çevirmişti.
Oysa Yunanistan’dakilere benzer haklar Türkiye’de yaşayanlar için de geçerli. Çünkü Türkiye Anayasasına göre sahil şeritlerinden yararlanmada öncelikle kamu yararı gözetilmek zorunda. Kıyılar, herkesin eşit ve serbest olarak yararlanmasına açık olmalı.
(HA)