*Görsel: Arsh Raziuddin
Haberin Kürtçesi / İngilizcesi için tıklayın
|
Gündelik hayatta “arkadaş” sözcüğünün çok geniş bir kullanım alanı var. Facebook kullanımını düşündüğümüzde yakın ve uzak bağların ortadan kalktığı bir şemsiye terime dönüştüğünü söyleyebiliriz. Arkadaş sözcüğü kişilere işaret ederken, arkadaşlık bu kişilerle olan bağı adlandırır ve yüzyıllardır felsefenin ilgi alanına girer. Yunanca kökenli bir sözcük olan felsefe de zaten bilgi (sophia) ve dostluk (philia) sözcüklerinin bileşiminden oluşur.
Arkadaşlığın en çok karşılaştırıldığı ilişki biçimlerinin başında ailenin geldiğini söylemek yanlış olmaz. Arkadaşlığa atfedilen yakınlık ve özen, kuşkusuz aile üyelerinin birbirine bağlılığında da gözlenebilir. Buna karşılık ikisini birbirinden ayıran, kan bağı ya da evlilik yoluyla oluşan akrabalığın toplumsal / yasal normlar tarafından belirlenmiş, çoğu kez tanımlı roller içermesi, arkadaşlığın ise açık uçlu olmasıdır. Arkadaşlık aile ve akrabalık bağına göre daha az zorunluluk içerir. Arkadaşlarımızı -kuşkusuz bulunduğumuz sosyal çevre içinden- seçeriz, bu seçimi ilgi alanlarımızın uyuşması vb. nedenlerle ve o kişiye sempati duyduğumuz için yaparız.
Aile ve arkadaşlık
Arkadaşlığın seçilmiş, gönüllü bir bağ olması, kişilere belirli bir özgürlük alanı sunar. Diğer yandan aile ve arkadaşlık ilişkilerinin tam bir karşıtlık içinde olduğunu da söyleyemeyiz. İki ilişki biçimi arasındaki benzerliklerin ve geçişlerin ortaya konulduğu araştırmalar bulunur. Bu araştırmalarda bazı aile bireyleri ile arkadaşlık ilişkisi kurulabildiğine ya da LGBTİ+ bireylerin “seçilmiş aile” vurgusuna dikkat çekilir. Akrabalık ilişkisi, kimi zaman zorunlulukların dışında, seçim ve eğlenceyi de kapsar ve arkadaşlık ilişkilerine yaklaşır. Arkadaşlar ise güçlü bir bağlılık söz konusu olduğunda “aile” olarak tanımlanabilir.
Arkadaşlığın çeşitliliği
Arkadaşlık konusunda hemen belirtilmesi gereken bir diğer nokta onun çeşitliliğidir. Bu nedenle arkadaşlığı kalıplara sığdırmaya çalışmak yerine çeşitli arkadaşlık pratiklerinden söz etmek uygun olacaktır. İş arkadaşlığı, okul arkadaşlığı, politik arkadaşlık gibi pratikler belirli bir toplumsal bağlamda gerçekleşir ve anlam kazanır. Örneğin feministler arasındaki arkadaşlığın anlamını, 70’li yıllarda ortaya atılan ve oldukça geniş bir kabulün bulunduğu kişisel olanın politikasından ayrı düşünmek mümkün olmaz. Arkadaşlığa yüklenen anlamlar gibi, arkadaşların birlikte yaptıkları etkinlikler de zaman içinde değişir. Kentleşmenin gelişmesi, artan boş zaman ve eğlence faaliyetleri, arkadaşların birlikte yaptıkları etkinliklerde değişime yol açar. Bu bakımdan Georg Simmel, Anthony Giddens gibi toplumbilimciler modern yaşamın gündelik ilişkilerini anlamak için arkadaşlık pratiklerine oldukça geniş yer ayırırlar.
Jale, Sacide ve Ferhunde
Birlikte yapılan eylemlerin, etkinliklerin yanında arkadaşlık, duyguların ve duygulanımın alanıdır. İş arkadaşlığı ya da politik arkadaşlıkta duyguların ifadesi daha kamusal bir dil çerçevesinde gerçekleşirken, kişisel arkadaşlıkta duygu ifadesi samimiyetin bir parçası sayılır. Leyla Erbil’in Mektup Aşkları (1988)[1] romanı, konu aldığı arkadaşlığın duygu dünyasını bütün zenginliği ile yansıtan iyi bir örnektir. Edebiyat geleneğindeki mektup-romana uygun yazılmış metin, Jale, Sacide ve Ferhunde’nin arkadaşlığına, paylaştıkları yaşam kesitine, birbiriyle uyumlu ya da çatışan değerlerine, duygularına ayna tutar.
İyi Günde Kötü Günde’nin bölümlerini podcast platformlarından dinleyebilirsiniz: Spotify, ApplePodcast, Youtube
30’lu yaşların başındaki üç kadının arkadaşlığı üniversite yıllarına dayanır. Satır aralarında geçen Marx, devrimci ahlak gibi sözcükler, onların sol geçmişlerine atıf yapar. Yolları ayrıldığında birbirlerine duydukları özlemi mektuplarına yansıtırlar. Mektupların çoğu “canım dostum”, “dostçuğum” diye başlar, mektuplarda sevgi dolu sözcükler kullanılır, birbirlerine duydukları ihtiyaç vurgulanır, karşılıklı fotoğraflar beklenir. Bununla birlikte arkadaşlar birbirlerinden “başka” olduklarının da farkındadırlar. Ferhunde, Jale’ye “’Beni ya da karşındakini hatta kendini etkilemek için bu durumlara girmeyesin!’ diyordun. Buna hem alındım, hem de sana hak verdim. Evet biz dostuz, ama sen benden çok başkasın, ben de senden!” (s.33) diye yazar.
“Sana olan sevgimden dolayı…”
Erkeklerle ilişkileri, cinsellikleri, evlilik kararları mektuplar boyunca karşılıklı sorgulanır. Yoksul bir ailede büyüyen, annesine bakmak zorunda kalan, para karşılığı erkeklerle birlikte olmaktan çekinmeyen Sacide, diğer ikisi tarafından yargılanmıştır. Sacide’nin Ferhunde’nin eniştesi ile de birlikte olması, bardağı taşıran son damla olur. Ferhunde çok öfkelidir. Jale’den destek bekler. Beklediği desteği göremediğinde ona son kez zehir zemberek bir mektup kaleme alır:
“Bana, ‘O Sunuhi Hitleriyle evlenerek etini satmış olacaksın, Sacide'den ne farkın var?’ diyorsun! Gözlerime inanamıyorum; bunlar ne biçim sözler böyle! …kendine baksana biraz… Sanki gizli komünist partisine üye aldılar seni de benim haberim yok! Biliyorum Kemal'e bu arzunu izhar etmişsin, ama maalesef seni aralarına almaktan imtina etmişler! Benden bütün bunları saklamıştın üstelik… Bu yüksek fikirlerle etrafa hocalık taslayacağına biraz sen de kendi hakkında söylenenlere kulak kabartsan iyi edersin. Sana olan sevgimden dolayı söylemediğim o kadar çok dedikodu duyuyorum ki anlatsam destanlara sığmaz, seninse uykuların kaçar! Sadece şunu söyleyeyim: İhsan’ın metresiymişsin!” (s. 138)
Ferhunde, Sacide ile bir tutularak haksızlığa uğradığını ve ilişkide dışlandığını düşünmektedir. Öfkesini yıkıcı şekilde dışa vurur. Üsluptan da anlaşıldığı gibi Jale ile ilişkisini sürdürmesi artık mümkün değildir. Bunun nedeni sadece Jale’nin Sacide’ye karşı tutum almaması değil, kendisinin eşi ile ilişkisinin Jale tarafından sorgulanmasını istemeyişidir. Yaşam tarzını eleştiri konusu yapmak istemez, mektuplaşmaya son verir.
“Eşit ilişki”
Sacide ve Jale’nin ilişkisinin ise daha derin olduğunu söyleyebiliriz. Sol geçmişlerine referansla birbirlerini karşılıklı eleştirirler. Bu anlamda eşit bir ilişkiden söz etmek mümkündür. Sacide, Jale’ye evliliğini onaylamadığını açıkça belirtir, bu kez “dostçuğum” diye hitap etmez:
“Sevgili Jale, herhalde kuyruğa girip sana kutlama telgrafı çekmemi beklememişsindir! Şu mektubu bile yazmaya elim varmıyor. Hem evlenmişsin, hem de Ahmet’le evlenmişsin!... Bir de kuyruklu soyadını, imzana çakmışsın. Ulan sen sadece Jale diye atardın imzalarını! Onları severdim ben.” (s.201)
Kısa süre sonra Jale, Ahmet’le evlenerek yanlış yaptığının farkına varır. Sacide haklı çıkmıştır. Ona şöyle yazar:
“Gitmekle ne iyi ettin. Haklı olan senmişsin! Ben romantik, yanlış kitaplarla, kötü yaşam örnekleriyle aldatılmış, yaşamanın anlamını kavramaktan yoksun, kibirlinin biriymişim.” (s.222)
“Paylaşımlar, arkadaşlığa ihtiyaç”
Arkadaşların birbirleriyle yaptıkları paylaşımlar, hikayelerin karşılıklı anlatımı benlik oluşumlarını sağlar, kişiliklerini şekillendirir. Mektup formatı karmaşık duyguların ifadesi için mükemmel bir araçtır. Jale ve Sacide’nin ilişkisinde yaşanan değişimlere, arkadaşlığa duydukları ihtiyaca mektuplarını okuyarak tanık oluruz. Jale, Sacide’yi sorgularken, kendi iki yüzlü tutumunun farkına varır. Sacide’nin yurt dışına gitme hayalinin peşine düşmesi ve bunu başarması yeni bir yol çizmeye çalışan Jale’ye de örnek olacaktır. Jale’nin Sacide’ye yazdığı mektupla roman sona erer:
“Sevgili dost, vaktiyle o içinde depreştiğin pis durumları bana anlatırken, seni ayıplamamaya çalışır, sana belli etmezdim ama, bütün çabama karşın seni içimden iğrenç bir varlık olarak görmeye bir türlü engel olamazdım! … Şimdi ise yaşamın bana hazırlamış olduğu bu oyunda, bakıyorum da senden ne ayrımım kaldı ki? Birkaç parça eşyamı kurtarmak, benim dayanıklılığım ve gücüm yanında pire kadar değeri olmayan zavallı bir adamdan öç almak uğruna yerlerde sürünür olmuşum…”
Benzerlikler ve farklılıklar
Jale, Sacide ile olan benzerliklerini keşfetmiş olsa bile Ferhunde’nin dediği gibi arkadaşların üçü de birbirinden farklıdır. Kişisel arkadaşlığın, farklılıkları kapsama, birlikte olmayı arzulama, diğerinin bağımsızlığını tanıma, karşılıklı özen gibi yönleri siyaset kuramcılarının da ilgi alanına girer, kişisel arkadaşlıktan esinlenen politik arkadaşlık modelleri geliştirilir. Bu modellerin öncüsü olan Aristoteles’in benzerlerin ilişkisine dayalı yurttaş arkadaşlığı, giderek yerini politikada dost / düşman tartışmasına, farklılıklara odaklanan yaklaşımlara bırakır.
Kişisel ve politik arkadaşlık
Maurice Blanchot’nun yaptığı kişisel ve politik arkadaşlık ayrımı, her ikisinin ayrı ayrı değerini gözeterek beraber düşünme olanağı sağlar[2]. Blanchot için politik arkadaşlık yoldaşlıktır. Öncelikle vurgulamak gerekir; yoldaşlığın geçmişi günümüzde çağrıştırdığı sosyalist parti geleneği içindeki bağlılıklardan çok daha eskiye uzanır[3]. Eylem ve dayanışma bağı olan yoldaşlık, sadece sokak eylemlerindeki değil, ortak bir gelecek vizyonu ışığında yeni kolektiflerin, görme biçimlerinin inşa edildiği, karşı kültürel üretimlerin yapıldığı mekanlardaki gönüllü birlikteliklerdir[4]. Bu türden bir politik arkadaşlığın kimi zaman “yol arkadaşlığı” terimi ile de karşılandığını görürüz. Blanchot, Paris’te ‘68 eylemlerinde ilişkileri geçmişe dayanan, aralarında birçok uyuşmazlığın bulunduğu arkadaşlarıyla birlikte yer almıştır. Arkadaşlıklarının uyuşmaya ihtiyacı bulunmadığını belirtir. Hatta tam tersine farklılıkları, ilgi alanlarının çeşitliliği ilişkilerinin sürmesini sağlar. Sokak gösterilerinde ise artık arkadaşlar değil, yoldaşlar vardır. Bu yoldaşlıkta ne yaş farkı ne ün, ne de diğer formaliteler bulunur. Ancak arkadaşlıktan farklı olarak artık aralarında kurulması gereken uyuşma ve işbirliğidir.
İyi Günde Kötü Günde yazı dizisi
1 - Aile: İyi günde kötü günde... / Alev Özkazanç
2 - Cezasızlık varken, bir arada yaşamak mümkün mü?
3 - Korku siyaseti ve sinema / Fırat Yücel
4 - Nefret neyle yıkanır? / Rober Koptaş
5 - Yaratıcılık ve müzik: İyi günde kötü günde / Mustafa Avcı
6 - “Kesinlikle istenmeyen kişiler olduğumuzu biliyoruz” / Hale Gönültaş
7 - Geçmişin hayaletleri, bugünün bekçileri / Özgür Sevgi Göral
8 - Bize yalan söylediler / Nazan Özcan
9 - Hayvanlar bizim çocuğumuz mu? / Sezai Ozan Zeybek
[1] Leyla Erbil, Mektup Aşkları, Türkiye İş Bankası Yayınları, 5. Basım, 2014.
[2] Maurice Blanchot (2000): For Friendship, Oxford Literary Review, Vol. 22, pp.25-38.
[3] Jodi Dean (2019): Comrade: An Essay on Political Belonging, Verso, London, New York. Ayrıca Ekin Dedeoğlu, Türkçede arkadaş sözcüğünün kaynağının 19. yüzyıla kadar kullanılmakta olan “ayaktaş” olduğunu ve ayaktaşın “birlikte yola çıkma, müşterek yardım” anlamı taşıdığını belirtir (Ekin Dedeoğlu, Agamben, 2012)
[4] Dean, aynı yer.
Proje hakkında"İyi Günde Kötü Günde: Bir Arada Yaşamak" podcast ve yazı serisi Hafıza Merkezi Berlin ve IPS İletişim Vakfı/bianet’in yürüttüğü bir proje kapsamında hazırlanıyor. Projenin koordinatörleri Hafıza Merkezi Berlin’den Özlem Kaya ve IPS İletişim Vakfı’ndan Öznur Subaşı, proje danışmanı Özgür Sevgi Göral, proje editörü ise Müge Karahan. "Bir arada yaşam” konusunu odağına alan seride aile, ceza, korku, nefret, yaratıcılık, ırkçılık, hafıza, yalan, antroposen ve arkadaşlık temaları ele alındı. Bölümler on beş günde bir salı günleri yayınlandı. |
(ÜT/SO/NÖ)