24 Haziran 2018 seçimlerinin üçüncü yılı doldu.
Bu dönem TBMM üyeleri, 27. Dönem Milletvekili olarak tanıtılıyor, aslında Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin 1. Dönemi oldu.
Türkiye’nin bu üç yılda geldiği aşamayı, son bir haftasında kendi yaşadıklarımı, Türkiye İnsan Hakları Vakfı’nın (TİHV) Genel Kurul Toplantısı’nda paylaşınca bir sevgili arkadaşım bunu özetleyip yazmamı istedi.
TİHV çalışmalarının 31 yılı oldu, hâlâ insanlar işkence görüyor, hakları ihlâl ediliyor ve ateş düştüğü yeri yakıyor. TİHV, 31 yıldır ihlallerini belgeliyor, cezasızlığa karşı ve işkencesiz bir dünyayı tesis etmek için ses veriyor ve mücadele ediyor.
1. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi dönemi, iktidarın birçok yerde insan hakları, insan, değer, değer yargıları, saygı, onur kavramlarını bilgiye dayalı olmadan ezbere kendi tercihleri doğrultusunda değerlendirdiği, ona göre uygulamaların yaşandığı bir dönem oldu.
Travmatik ama...
Siyaset, insan hakları ve özgürlüklerin garanti altına alındığı bir düzeni sağlamak için olmalı ama bugün, “insanların robotlaştırıldığı, robotların insanlaştırıldığı bir dönem yaşıyoruz”, İoanna Kuçuradi’nin de ifade ettiği gibi.
Zamanla olmayacak şeyleri kanıksıyoruz. Örneğin Ankara’da insan haklarıyla ilgili birçok açıklama ve etkinliğin yapıldığı yer, mekân, nokta olan Yüksel Caddesi İnsan Hakları Anıtı'nın çevresi, korkuluklarla çevrilmiş, yaya geçişine kapatılmış, anıt korkuluk ve polisler tarafından bir başka deyişle hapsedilmiş. Yanından etrafından gelip geçiyoruz.
Kayyumlar atanıyor, ikinci kayyum dönemi, kayyumlara kayyum atanan dönem. Hırsızlığın, yolsuzluğun, çürümenin, bozulmanın her alanda ayyuka çıktığı bir dönemdeyiz. Bunların hepsini zaman içinde kanıksıyoruz.
Geçen haftadan bugüne yaşadıklarımı düşününce yaşamın her alanı travmatik.
16 Haziran
Batman’da bir mahkemedeydim. Adliyenin önü zırhlı araçlar ve fazla sayıda kolluk gücü ile çevrilmişti. Davanın konusu; seçmenlerin yüzde 66,03’ünün oyunu alarak Halkların Demokratik Partisi'nden (HDP) seçilmiş Batman Belediyesi’nin eş başkanlarının pandeminin ilk dönemlerinde, 23 Mart 2020 tarihinde, sabahın erken saatlerinde gözaltına alınması.
Aynı saatlerde belediyenin etrafı zırhlı araçlar ve yüzlerce kolluk güçleriyle kuşatılmış, kayyum atanma çalışmaları başlatılmıştı. Sabahın ilk saatlerinde seçilmiş belediye meclis üyeleri, parti yöneticileri, vekiller belediye binasının önünde toplanmıştı, meclis üyeleri belediyeye alınmamış ve orada bulunanlar bu durumu protesto edince belediye bina kapısına yakın olanlar bir keyfiyetle gözaltına alınmıştı.
Bu nedenle açılan davayı mahkemeye katılıp izledim, izledik diyemiyorum çünkü pandemi bahanesiyle adliye binasına gelenler alınmadı.
17 Haziran
Yine Batman’da bir mahkemedeyim. Batman il ve Beşiri ilçe başkanları yargılanıyor. Daha mahkeme başlamadan İzmir il binasının basıldığı ve silah seslerinin geldiği haberi son dakika olarak duyuruldu. Mahkeme ertelendi.
Aynı gün Diyarbakır’da son gelişmeleri ve İzmir’deki sıcak gelişmeyi, Deniz Poyraz’ın katledilmesini, protesto etmek için çevre ildeki vekiller, seçilmişler, yöneticiler ile bir araya gelenlerin açıklama yapmaları saatlerce polisler tarafından engellenmek istendi, çok abartılı ve ölçüsüz müdahaleler uygulandı.
18 Haziran
Batman’da HDP il binası önünde yaklaşık 150 kişiyle Deniz Poyraz’ı anmak ve saldırıyı kınamak amacıyla planlanan açıklama ancak kolluk kuvveti tarafından etrafımız sarılarak yapıldı.
Türkiye’nin üçüncü büyük şehrinde, İzmir'de TBMM’de en fazla sandalyeye sahip üçüncü büyük partinin binası basılarak bir genç kadın katlediliyor ve katili, "abicim" diye karşılayanların bu yaşananı protesto edenlere tahammülü olmuyor.
19 Haziran
Batman Barış Anneleri, Deniz Poyraz’ın katledilmesini kınamak için açıklama yapmak istiyor. Vekillerin, yerlerine kayyum atanan belediyenin seçilmiş eş başkanları, HDP yöneticileri ve demokratik kitle örgütlerinin temsilcilerinin de katıldığı açıklamaya (aynı zamanda kayyum da olan) Vali, OHAL yasakları ve pandemiyi bahane göstererek Barış Anneleri’nin acıyı paylaşmasına izin vermiyor ve açıklamaya müdahale ediliyor.
Batman halkının, seçme iradesi ve yönetimi yok sayılarak yerine kayyum atanmış Batman Belediye Eş Başkanı Dr. Mehmet Demir, eş başkanlar ve yöneticiler de dahil olmak üzere 16 kişi fiziki zorlama ile yaka paça yerlerde sürüklenerek gözaltına alınıyor.
20 Haziran
Sokağa çıkma yasağı.
21 Haziran
Sabah, Anayasa mahkemesince HDP kapatma davasının kabul edildiği ve 451 kişi hakkında siyasi yasak istendiği duyuruluyor.
Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ’ın da aralarında bulunduğu 108 kişinin yargılandığı Kobani davası Ankara’daki Sincan Ceza ve İnfaz Kurumları kampüsünde devam ediyor.
Bu durumu kınamak, açıklama yapmak isteyenlere engeller getirilirken, mahkeme salonuna örgütlenerek provokatif amaçla gelenler korunarak her türlü slogan atmalarına ve gövde gösterilerine izin veriliyor.
Bir yanda katile “abicim” diyenler, bir yanda bu gidişata "dur" diyen ve protesto etmek isteyenlere yasaklar getirip zor kullanarak engel olmak istiyorlardı.
Mafya, siyaset, bürokrasi, çürümüşlük, çeteleşme hepsinin izleri bu alanlardaydı. Bu durum başka bir ifadeyle biraradalığın, acının, paylaşmanın ve dayanışmanın “Protesto etmeyin!” diyerek engellenmesi.
22 Haziran
Meclis grup toplantıları gerçekleşti. Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanının konuşmasında Deniz Poyraz’ı "terörist" ilan etmesi tarihe geçti.
22, 23, 24 Haziran
Üç gün üst üste Deniz Poyraz’ın katledilmesi ve HDP İzmir il binasına saldırısına yönelik verilen araştırma önergeleri TBMM’de AKP ve MHP oylarıyla reddedildi.
24 Haziran
Yeni dönemin 3. yılında siyasal iktidar her konuda olduğu gibi ekonomik kriz, yoksulluk, işsizlik, tarım, eğitim ve toplum sağlığı, konularında başarısızlıklarını da güvenlik meselesini öne çıkararak maskelemeye çalışıyor, farklı toplumsal gruplar arasında ayrımcılığı, kutuplaşmayı, kin ve nefreti teşvik ediyor.
İçeride dışarıda şiddeti, kutuplaşmayı, ayrımcılığı, nefreti, çatışmayı önceleyen politikalar ve uygulamaların hâkim olmasının temel sebebi bu başarısızlık.
Hedefleri, dayanışmayı ve bir arada barış içinde yaşama inancını kırmak. Tek sesli bir medya ile istedikleri şekilde algı yaratılması da yine bunun bir parçası.
Keşke yok
En çok ihtiyacımız olan şey, dayanışma ve paylaşmayı yükseltmek ve umudu arttırmak.
Bu döneme itiraz eden, muhalefet edenlerin etkinliklerde, etkinlik sonrasında sık sık kişi ya da kurumlarıyla ilgili duydukları, “Kendinize dikkat edin”, “Keşke ….. böyle denmeseydi”, “ …. bunu yapmasaydı”, “ keşke bu konuda açıklama yapılmasaydı”, “keşke şuraya gidilmeseydi” vb.
Bu gibi keşkeli söylemler ve tutumlar kendilerince koruma amaçlı gibi iyi niyetle söylenmiş olsalar bile iktidarın yaptıklarını meşrulaştırıyor, suskunluğu ve sessizliği teşvik ediyor, iktidarı daha da güçlendiriyor ve mücadele üretebilecekleri yalnızlaştırıyor.
Belirli sınırlarda muhalefet yapın diye telkinlerde bulunmak ne yazık ki iktidardan yana olmak oluyor. Yaratılan baskı, korku ortamı ayrımcılığı arttırarak muhalefet etmeyi iktidarın belirlediği sınırlara göre yapmak barış talebini zayıflatıyor.
Yan yana
Barış söylemi daha sık daha çok sayıda insanlarla söylenmelidir. Toplumsal talebe dönüşmesinde hepimiz sorumluyuz bu nedenle sorumluluk almalıyız.
Bu nedenle, mücadele alanlarını genişletmemiz buralarda yan yana gelmemiz ortaklaşmamız gerekiyor.
Gün dayanışma, paylaşma ve yan yana durma günüdür.
Haklıyız.
Karşımızda çürümüşler var, onlar çürüdükçe daha çok saldırıyorlar, saldıracaklar. Bizim tek ihtiyacımız bir arada olup haklı mücadelemizde dayanışma içinde olmak.
(Nİ/APK/NÖ)
BARIŞA BİR YOL AÇMAK İÇİN
1- "Barış" niçin ana sorunumuz değil? TANER AKÇAM
2- Barış hakkı ve mücadelesi HAKAN TAHMAZ
3- Barış siyaseti SAMİ EVREN
4- Yaşar Kemal'in barış mesajı YAŞAR KEMAL
5- Barış hepimizin meselesi... #Hadi SEVİLAY ÇELENK
6- HDP Batman milletvekilinin 9 günü NECDET İPEKYÜZ