Haberin İngilizcesi için tıklayın
Devletin “fail-i meçhul” diye nitelendirdiği bu katliamın faillerini açığa çıkarması, bunları yargı önüne getirmesi gerekiyor. Şu anda devlet töhmet altındadır.
Türkiye’deki en önemli fail-i meçhul davalarından biri bu. Bu katliamın failleri cezalandırılsaydı, üç yıl sonrasında DİSK Genel Başkanı Kemal Türkler ve diğer pek çok yoldaşımız yine katledilir miydi acaba? Üzerinden 43 yıl geçmiş. Türkiye’nin bu ayıptan kurtulması gerekiyor artık.
Unutmasınlar ki işçi sınıfı var oldukça, yani her 1 Mayıs’ta bu katliam gündeme gelecek ve konuşulacaktır. Devlet, bundan kaçınmamalı. Bu acı işçi sınıfı için hâlâ taze.
Fehmi Işıklar, 1 Mayıs 1977 denince böyle başladı söze. O gün Taksim'de bulunan DİSK yöneticilerinden... Kemal Türkler'in başkanlık ettiği beş kişilik DİSK Yürütme Kurulu'ndan. Metal-İş'te başlayan sendikacılık hayatı, DİSK genel sekreterliğine kadar uzandı.
“Güneşli, güzel bir pazar günüydü,” dediği 1 Mayıs 1977’de olanları, sonrasında medya ve partiler tarafından nasıl suçlandıklarını, 12 Eylül iddianamesinde 1 Mayıs 1977’ye ne denli ayrı bir yer ayrıldığını ve DİSK olarak yaptıklarını, yapamadıklarını bianet'e anlattı.
Ben toplanmanın hem yönetme, hem de düzenleme komitesindeydim. Mehmet Karaca komite başkanıydı. Yoğun bir çalışma içindeydik. 1 Mayıs 1977’den altı ay önce hazırlıklara başlamıştık. Sağ, merkez basın kitleleri o gün olay çıkacağına dair terörize etmeye çalışıyordu.
Biz ise buna göre önlem almaya çalışıyorduk. Maden-İş Sendikası Genel Sekreteri Mehmet Ertürk’ü toplanmanın güvenliğini sağlaması, DİSK’e üye yaklaşık 20 bin işçiyi ise güvenlik koridoru kurulması için görevlendirdik.
Coşkulu, heyecan dolu
Hiç uyumamıştık. Anadolu’dan gelenler zaten uyumamışlardı yolculuktan dolayı. Coşkulu, heyecan dolu bir gündü.
1976 1 Mayısı’nda da güzel bir kutlama olmuştu. Hem sendikalar hem de toplum yabancı değildi bu kalabalıklara.
Üç ana koldan Taksim’e yürümeyi kararlaştırmıştık. Her sendikanın kendine göre bir güzergâhı vardı. O dönemin özelliklerinden birisi de tüm örgütlerin kendini göstermek istemeseydi. Alanda uygun bir yer almak, görünür olmayı sağlamak için gayret içindeydiler. Hepsinin yerlerini konuştuk. Sivil toplum örgütleri de katıldı. Müthiş bir hazırlık yaptık.
Ve yürüyüş başladı. Ben de önlerdeydim, Kemal Başkan’la birlikte. Alandakiler bizi coşkuyla karşıladılar. O dönem solcular neredeyse her gün gözaltına alınır ve üç dört gün gözaltında tutulurdu. Ama 1 Mayıs 1977’de buna dair hiçbir kaygı yoktu. Herkesin tamamen özgür hissettiği bir gündü.
Şikago'da 12, İstanbul'da 34
Biz saldırı beklemiyorduk. Kimi siyasi çizgilerin kendilerini göstermek için sivrilebileceğini düşünerek güvenlik önlemi almıştık sadece. Silahlara karşı bir güvenlik önlemimiz yoktu.
Düşünebiliyor musunuz? 1886’da Şikago’da ölenler iki ayrı günde 12 kişiydi, biz bir günde 34 kişi kaybettik. 1 Mayıs’ın çıktığı günden üç misli insan kaybettik. Güçlü bir sınıf hareketi de vardı üstelik.
Saldırıdan kısa bir süre önce Kemal Türkler, genel başkanımız, konuşma yapmak üzere kürsüye çıktı ama hâlâ alana girmeye çalışan ekipler vardı. O konuşmanın bir yerinde bir silah sesi geldi.
Tek kurşun. Onun bir işaret olduğu anlaşıldı sonradan. Çünkü bu silah sesinin ardından Sular İdaresi’nden ve Intercontinental Otel’den ateş yağmuru başladı.
Bir de panzerler alanı doldurunca insanlar panikle Kazancı Yokuşu’na doğru koşmaya başladı ve ne yazık ki orada hayatını kaybeden çok kişi oldu.
Taksim ve sonrası
Birkaç arkadaşla birlikte genel başkanı alandan çıkardık. Ben alana geri döndüm, gitmeyi asla istemedim. Bir personelimiz bayıldı, onu Atatürk Kültür Merkezi’ne doğru taşıdım. Sonra yaralı bir adamı, sonra yere düşen bir çocuğu…
Çocuklar da vardı alanda. Kamyonun üzerine çıkmışlardı. O coşkuyu onlar da yaşıyordu o gün.
Ben allak bullak olmuştum. O hâlde Gümüşsuyu’na doğru yürüdüm, bir apartmanın kapısının önünde oturdum. O apartmanda yaşıyormuşum, oranın insanıymışım gibi. Polisler deliye dönmüştü çünkü, önüne geleni gözaltına alıyorlardı. Şinasi Kaya komşumdu, onun evini aradım. Bana hemen eve gelmemi söyledi. Gittim. Kemal Türkler, Mehmet Karaca dahil herkes oradaydı.
Olay yeriyle ilgili şu bilgiye sahibiz, otelin camlarından atılan kurşunlardan anlaşıldığı üzere bunlar normal silahlar değildi. Ağır silahlardı. Önceden birileri orada konuşlanmış, bu saldırıyı planlamışlardı.
Tabii davalar görüldü, DİSK olarak üzerine düştük biz de. Avukatlarımız bütün delilleri topladılar, dosyaya inanılmaz bir şekilde çalıştılar. Ama failler bulunamadı ve dava bir şekilde savsaklandı.
Böylece ispat olmasa da arkasında kimlerin olduğu apaçık görüldü. Dava, 1978 yılında Sıkıyönetim Mahkemesi’ne devredildi.
12 Eylül hazırlandı
1977 ve sonrasındaki katliamlarla 12 Eylül’ün hazırlığı bitmişti.
836 sayfalık 12 Eylül İddianamesi’nde yer alıyordu 1 Mayıs 1977. Marksist-Leninist bir düzen kurma amacıyla devlete karşı bir başkaldırı unsuru olarak geçiyordu.
Bu ihtilâli yapanlar, bizim ihtilâl yapacağımızı varsayarak yine bizi suçladılar. Ve bizi bunun için de yargıladılar. Hiç aklımızdan geçmeyen bir şeydi bu, enternasyonal bir mücadele günüydü çünkü 1 Mayıs.
Süreç böyle ilerlediği için 12 Eylül’e dek soluk aldırmadılar bize. Derli-toplu bir şekilde oturalım ve şunları yapalım diyemedik. Ama bir gün sendikaya bir genç geldi ve bize “Babamın mezarına sahip çıkın,” dedi.
1 Mayıs 1977’de ölmüş babası. Hatırladığım kadarıyla Ankara, Karşıyaka Mezarlığı’ndaydı mezarı. Babasının mezarına pisliyorlarmış. Bu ağrına gitmiş. “Ben bununla baş edemiyorum, DİSK olarak sahip çıkın,” demişti. İşte işçi sınıfına ve 1 Mayıs’a karşı böyle bir nefret vardı...
Hakkında Metal-İş Federasyonu yürütme kurulu üyeliği, genel sekreteri, Çağdaş Metal İş Sendikası genel başkanlığı ve Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) genel sekreterliği yaptı. Kırıkkale Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu (MKE) Mühimmat Fabrikası’nda tornacı, Orman Genel Müdürlüğü Bolu ve Muğla Ana Tamirhaneleri ile Kırıkkale Pirinç Fabrikası’nda teknisyen olarak çalıştı. Kırıkkale Makine Tekniker Okulu’nu bitirdi. 1941, Şanlıurfa doğumlu. "DİSK Davasında Savunma” (1986) kitabının yazarı. |
Bu metin Etkiniz AB Programı kapsamında Avrupa Birliği finansal desteği ile üretilmiştir. Bu yayının içeriğinden yalnızca "İPS İletişim Vakfı" sorumludur ve hiçbir şekilde Avrupa Birliği'nin görüşlerini yansıtmamaktadır. |
TIKLAYIN - bianet'ten 1 Mayıs 77 Kayıplarının Yakınlarına Çağrı: Bizi Arayın
|
1 Mayıs 1977 Kayıplarını Yakınları Anlatıyor/Tuğçe Yılmaz
Sinema Emekçisi Rasim Elmas 41 Yaşında Taksim'de Öldü
İnşaat İşçisi Bayram Eyi 50 Yaşında Taksim'de
Öğretmen Bayram Çıtak 37 Yaşında Taksim'de Öldü
Liseli Jale Yeşilnil 17 Yaşında Taksim’de Öldü
Öğretmen Kenan Çatak 31 Yaşında Taksim'de Öldü
Öğretmen Ahmet Gözükara 33 yaşında Taksim’de öldü
Öğretmen Hikmet Özkürkçü 39 yaşında Taksim’de öldü
Öğrenci-işçi Niyazi Darı 24 yaşında Taksim’de öldü
Üniversiteli Nazan Ünaldı 19 yaşında Taksim’de öldü
Öğretmen Ömer Narman 31 yaşında Taksim’de öldü
İşçi Ali Sidal 18 yaşında Taksim’de öldü
Hemşire Kıymet Kocamış 25 yaşında Taksim’de öldü
Tezgâhtar Kadir Balcı 35 yaşında Taksim’de öldü
Üniversiteli Hacer İpek Saman 24 yaşında Taksim'de öldü
İşçi Kahraman Alsancak 29 yaşında Taksim’de öldü
İşçi Hüseyin Kırkın 23 yaşında Taksim’de öldü
Üniversiteli Ercüment Gürkut 26 yaşında Taksim’de öldü
Polis Nazmi Arı 26 yaşında Taksim’de öldü
İşçi Mahmut Atilla Özbelen 26 yaşında Taksim’de öldü
İşçi Hasan Yıldırım 31 Yaşında Taksim’de Öldü
Seyyar Satıcı Hamdi Toka 35 yaşında Taksim’de öldü
Bekçi Mehmet Ali Genç 60 Yaşında Taksim’de Öldü
İşçi Ziya Baki 30 yaşında Taksim’de öldü
İşçi Mürtezim Oltulu 42 yaşında Taksim’de öldü
Öğretmen Mustafa Elmas 33 yaşında Taksim’de öldü
Üniversiteli Sibel Açıkalın 18 yaşında Taksim’de öldü
İşçi Diran Nigiz 34 yaşında Taksim’de öldü
1 Mayıs 1977 & Cezasızlık
Fehmi Işıklar: 1 Mayıs'77 12 Eylül için bir hazırlıktı
Kani Beko: “Katilleri bulamazsanız, şaibeyi ortadan kaldıramazsınız”
Süleyman Çelebi: "1 Mayıs 1977 Katliamı yapanların yanına kâr kaldı”
Emel Ataktürk: Haysiyet meselesi olarak hatırlamak ve cezasızlıkla mücadele
Nejla Kurul: Gerçekler neden ve kimlerce gizleniyor?
Tuğçe Yılmaz: 43 yıl önceki katliamın izini sürmek
Arzu Çerkezoğlu: Unutmamak, unutturmamak yaşamsal bir mücadele alanı
Tuğçe Yılmaz: Yargılanamayan 1 Mayıs 1977’nin mahkeme yılları