Fotoğraf: Hikmet Adal
Haberin İngilizcesi için tıklayın
Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırmaları Enstitüsü, 17 Ağustos Gölcük Depremi’nin yıldönümünde deprem riskleri toplantısı düzenledi.
Enstitü Müdürü Prof. Dr. Haluk Özener, Prof. Dr. Ali Pınar ve Dr. Doğan Kalafat’ın katılımıyla düzenlenen toplantıda “17 Ağustos 1999’dan bu yana ne değişti, ne değişmedi?”, “Türkiye’nin depremselliği” ve “Beklenen Marmara Depremi” gibi konular ele alındı.
Özener toplantıya 17 Ağustos Depreminde ölenleri anarak başladı ve ardından Türkiye’deki deprem istatistiklerini paylaştı.
Türkiye çapında 456 deprem gözlem istasyonu olduğunu söyleyen Özener, bunlardan 258’inin Marmara Bölgesi’nde olduğunu kaydetti.
1999’da bir depremin büyüklüğünü 30 dakikada tespit ettiklerini dile getiren Özener bugün bu sürenin 30 saniyelere kadar gerilediğini aktardı. Özener “Fakat 30 saniyede tespit ettiğimiz veriyi anında yayınlamıyoruz. Depremle verinin yayınlanması arasında geçen 7-8 dakikalık bir süre var. Elde ettiğimiz veriler ham şekilde ve deprem anında oldukça yoğun. Eriştiğimiz veriyi ancak analiz ettikten sonra yayınlıyoruz” dedi.
25 senede 291 bin deprem
Özener eskiden sadece 3’ün üstündeki depremleri kaydedebildiklerini fakat günümüz teknolojisi sayesinde bu büyüklüğün bugün 0.2’ye kadar indiğini söyledi.
Özener 1900’den bugüne Türkiye ve çevresinde 4’ün üzerinde 10 bin 965 deprem meydana geldiğini ve 1985’ten bu yana 0.2’den büyük 291 bin 46 deprem yaşandığını aktardı.
Özener 1900’den bu yana kaydettikleri şu verileri paylaştı:
- 3 ile 3.9 arasında 46890 deprem (Ortalama günde 1 tane)
- 4 ile 4.9 arasında 4765 deprem ( Ortalama 10 günde bir)
- 5 ile 5.9 arasında 886 deprem (Ortalama 50 günde bir)
- 6 ile 6.9 arasında 83 deprem (Ortalama 18 ayda bir)
- 7 ile 7.9 arasında 18 deprem (Ortalama 6.5 yılda bir)
"Bu coğrafya sismik olarak sakin bir coğrafya değil"
Özener ayrıca 17 Ağustos 2019’dan bugüne 25 bin 807 deprem kaydettiklerini de söyledi. Özener “Son bir sene içerisinde bir yılda 4’ün üstündeki depremlere baktığımızda 365 adet deprem olmuş. 5’in üstündekiler ise 40 adet. Bu depremler Manisa, Elazığ ve İstanbul, Bingöl ve Van gibi şehirlerde yaşandı. Bu coğrafya sismik olarak sakin bir coğrafya değil. Dolayısıyla biz bu depremleri yaşadık ve yaşamaya devam edeceğiz” dedi.
Özener 2020’nin başından itibaren dünyada 4’ten büyük 8 bin 548 deprem yaşandığını, Türkiye’de ise 298 deprem yaşandığını ifade ederek “Dünya’daki depremlerin yüzde 3.5’i bu coğrafyada oluyor” dedi.
Marmara’da beklenen depreme ilişkin de konuşan Özener, “1999’den günümüze Marmara 7’nin üzerinde deprem görmedi. Fakat 1900’den bu yana 3 bin 405 tane 3’ün üzerinde deprem gördü” dedi.
Batıdan doğuya doğru uzanan Kuzey Anadolu Fayı’nı gösteren Özener “1939 Erzincan depremiyle bu fayda başlayan deprem silsilesinde deprem olmayan sadece iki yer var. Biri Marmara Denizi ve diğeri de Erzincan’ın doğusunda Karlıova. Marmara Denizi içinden geçen fay tek parçalı bir hat değil. Kırıklı bir yapıya sahip. Bu nedenle sismik hareket çok yüksek” dedi.
"Faylar sadece deprem yaratacak enerjiyi bekliyor"
Özener “Türkiye’nin neredeyse tamamında irili ufaklı fay bulunuyor. Türkiye’deki fayların çoğu 100 yıldan fazla deprem üretmiyor, fakat enerji biriktirmeye devam ediyor. Her fayın deprem tekrarlama aralığı da aynı değil. Deprem yaratacak enerjiyi bekliyor ve tamamlandığı zaman depremler yaşanacak” diye devam etti.
İstanbul haricinde de deprem beklediklerini, Türkiye’nin birçok yerde deprem riski olduğunu dile getiren Özener tedbirli olunması konusunda uyarılarda bulundu.
"Karar vericilerin de bilinçli olması gerekli"
Bir akademisyen olarakTürkiye’nindepremlere hazırlı olup olmadığı ve bir bilinç yaratılıp yaratılmadığı sorusuna Özener şöyle cevap verdi:
“Toplum olarak 1999’dan daha bilinçliyiz. Afetlerin önüne geçemeyiz, engelleyemeyiz ama etkilerini azaltabiliriz. Biz nasıl çalışmalar yapıyorsak vatandaşlar da kendi üstüne düşeni yapabilecek noktaya geldi. Artık insanlar ev alırken deprem şartnamesine uygun mu diye soruyor. Deprem çantası hazırlamazken artık hazırlanıyor.
“Tabii halkın bir bilinçli olması yetmez. Karar vericilerin de bilinçli olması gerekli. Yapı stokunun yenilenerek deprem güvenli hale gelmesi çok önemli. Bu konularda da adımlar atılıyor. Fakat biz toplum olarak çok tez canlıyız. Hemen hareket etmek istiyoruz ama bir müddet sonra unutuyoruz. Pandemi başladı deprem unutuldu.”
Özener yapı stoku güvenli hale getirildiğinde deprem kaynaklı ölümlerin azalacağını da ifade ederek “İstanbul’u bir bütün olarak ele almak lazım. İnsanlar kentsel dönüşüme deprem için gerekli bir unsur olarak değil, bir evim var, orayı vereyim de 3 ev alayım diye bakıyor. Buradaki temel problem vatandaş para harcamadan bu işi yapmak istiyor, müteahhit ise en fazla karla bu işi yapmak istiyor. Kar hırsı olmadan bir an önce bu sorun çözülmeli” diye konuştu.
Pınar: İç Anadolu'da deprem olmaz algısı yanlış
Enstitüsü Müdür Yardımcısı Prof. Dr. Ali Pınar da, büyük depremlerin genelde levha sınırları denilen Kuzey Anadolu Fayı, Doğu Anadolu fayı gibi büyük transform faylar üzerinde meydana geldiğini anlatarak, şunları söyledi:
"Bu bölgelerde çok sık ve çok büyük depremler görüyoruz. Yani 250-300 yılda bir hasar yapıcı, can kaybına neden olan depremler görüyoruz. Yani sizin oraya inşa edeceğiz binaların nasıl bir etki altında olacağı çok net ortada. Depreme dayanıklı bina yaptığınız sürece hiçbir sorun yok. Fakat bu levha sınırlarından uzaklaştıkça, İç Anadolu'ya gittikçe sanki orada deprem olmaz gibi bir algı var. Bu doğru değil. Çünkü bu gibi bölgelerde de büyük depremler olabiliyor. Levha içi depremler aslında daha tehlikeli. Çünkü o bölgelerde depremler çok nadir olduğu için deprem tehlikesi çok iyi bilinmiyor ve gerekli tedbirler maalesef alınmış değil. O bölgelerde de hasar yapıcı depremler olabilir."
(HA)