Haberin İngilizcesi için tıklayın
Yargıtay 16. Ceza Dairesi, Gezi direnişine katılan ve “darbe teşebbüsü” ile yargılanan Beşiktaşlı taraftar grubu çArşı’dan 35 kişi hakkında verilen beraat kararını bozdu.
TIKLAYIN - çArşı Davasında Gerekçeli Karar: Gezi Direnişi Anayasal, Demokratik Hak
TIKLAYIN - çArşı’ya Beraat Kararına Savcıdan “Kaos” İtirazı
T24’ten Gökçer Tahincioğlu’nun haberine göre, Yargıtay bozma kararında, sanıkların eylemlere katılıp katılmadıklarına yönelik Adli Tıp Kurumu, TRT ya da TÜBİTAK’tan rapor alınmamasını, Cumhurbaşkanlığı’nın davadan haberdar edilmemesini gerekçe gösterdi.
Yargıtay 16. Ceza Dairesi ayrıca, İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen, iş insanı Osman Kavala’nın yargılandığı davayla, bu dava arasında irtibat bulunduğunu belirterek, dosyaların birleştirilip birleştirilmeyeceğine bakılmadan karar verilmesini de hukuka aykırı buldu.
Dün de 30. Ağır Ceza Mahkemesi, Gezi davasının firari 7 sanığının dosyasının, diğer 9 sanığın davasıyla birleştirilmesine hükmetmişti.
Kavala davasıyla birleşebilir
çArşı davasının dosyası, davanın görüldüğü İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderilecek.
Mahkeme, bozma kararına uyarsa, Osman Kavala’nın da yargılandığı davayla, bu davanın birleştirilip birleştirilmeyeceğini İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi’ne soracak. Mahkeme de uygun görürse davalar birleşecek.
Telefon tape’lerine yer verdi
Yargıtay 16. Ceza Dairesi, bozma kararında, iddianameye atıfta bulunarak “sanıklardan Cem Yakışkan ve Numan Bülent Ergenç’in, ortaklaşa örgütleyerek Çarşı Taraftar Grubu olarak bilinen kitleyi harekete geçirmek suretiyle Gezi Parkı alanına yönlendirerek fiilen eyleme katılmalarını sağlamaya çalıştıkları, diğer sanıklarla bazen fiziken, bazen de iletişim araçlarıyla irtibat kurarak eyleme aktif olarak katılım sağlanmasını amaçladıklarının iddia edildiği” ifade edildi.
İddianamede, tape dökümlerinde şunların yer aldığının belirtildiği aktarıldı:
“Park mark benim umurumda değil. Bana ne, yemişim AVM’sini de Gezi Parkı’nı da ağacını da ihtilal başladı. Bu hükümeti düşüreceğiz. Her gün savaş, her gün direniş. Kemalist, memalist. Abi yaksınlar, kaos var, gidiyoruz. Başbakanlık konutuna saldırı olacak bugün. Bu bir iç savaşa dönüşebilir. Polise güçlü saldıralım. Ses getirecek bir şeyler yapmamız lazım. Ölen kişi olursa toplumsal refleks çok daha fazla artar…”
İddianamede, bu konuşmalarla ilgili, “Ülkede otorite zaafı oluştuğu görünümü yaratmak için Beşiktaş’taki Başbakanlık çalışma ofisini işgal etmeye çalıştıkları, eş zamanlı olarak Ankara’da gerçekleştirilen gösterileri organize eden şüphelilerle irtibat kurarak Ankara’da bulunan Başbakanlık çalışma ofisini ele geçirmeleri için teşvik ettikleri, oluşacak zaafiyeti dünya kamuoyuna göstermek için yabancı basın mensuplarının olay yerine girmelerini sağlayarak, kamuoyunda Arap Baharı diye adlandırılan bir kısım Ortadoğu ülkelerindeki yönetim değişikliklerini çağrıştırır şekilde imaj oluşturup hükümeti yasal olmayan yöntemlerle ortadan kaldırmayı amaçladıkları…” yorumu yapılıyordu.
Yargıtay kararında, Kavala hakkındaki son iddianamede, Occupy/Turkey hareketinin ve sivil başkaldırı yönteminin olaylarda etkili olduğunun iddia edildiği, Kavala’nın yönetiminde olduğu Açık Toplum Vakfı’nın da olayları finanse ettiğinin iddia edildiği vurgulandı.
çArşı davası |
çArşı üyelerinin, Gezi direnişinde sokağa çıkarak “Başbakanlık ofisini ele geçirmeye çalıştığı ve darbe yapmaya teşebbüs ettiği” iddiasıyla hazırlanan iddianame İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nce 11 Eylül 2014’te kabul edildi. İlk duruşma 16 Aralık 2014’te görüldü. İddianamede ne var? Savcı Adem Meral’in hazırladığı 38 sayfalık iddianamede sanıklar, Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 312/1, 265/1, 220/2, Terörle Mücadele Kanunu’nun 7/1, 5/1, Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’nun 28/1, 28/4, Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanun’un 13/1 maddeleri uyarınca şu suçlamalarla itham ediliyor: “Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini Ortadan Kaldırmaya veya Görevini Yapmasını Engellemeye Teşebbüs Etme, Terör Örgütü Kurmak veya Yönetmek, suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olma, toplantı ve gösteri yürüyüşlerinde görevlendirilenlerin görevlerini yapmalarına engel olma, kanuna aykırı toplantı ve gösteri yürüyüşleri düzenleme, yönetme, bunların hareketlerine katılma, ruhsatsız ateşli silahlarla mermileri satın alma veya taşıma veya bulundurma, görevi yaptırmamak için direnme, kamu malına zarar verme.” Sanıklar Davada şu 35 sanık yargılandı: Koray Yalnız, Rüştü Aytan, Arda Mutludoğan, Sezgin Gülnar, Kaan Kabaş, Cem Yakışkan, Sarp Dağ, Barış Karaca, Atay Kesik, Mahmut İli, Numan Bülent Ergenç, Erdener Karataş, Volkan Eroğlu, Ant Erbirsin, Yusuf Demirci, Burak Bulut, Hüseyin Fidan, Ayhan Güner, Tuncer Gençer, Erdem Işık, Hakan Bora, Halil İbrahim Erol, Emre Işık, Engin Sarar, Serkan Sevim, Savaş Yeşiltepe, Akyan Uyanıktürk, Murat Eroğlu, Erol Özdil, İbrahim Aydın, Musa Fırat, Güray Sözmen, Mustafa Uysal, İbrahim Halilullah Turan, Hakan Tezel. Deliller İddianamede suç tarihi olarak görünen 16 Haziran ve öncesinde, çArşı üyelerinin telefonlarının halihazırda ne sebeple dinleniyor olduğu belirtilmedi. Savcı Meral, Gezi direnişini “ilk başlarda demokratik tavır koymaya yönelik iyiniyetli gösteriler” olarak tanımladı. Sanıklardan Yakışkan ve Ergenç, kitleyi Gezi Parkı’na yönlendirerek eyleme katılmalarını sağlamakla suçlandı. Sanıklar ayrıca, “ülkede otorite zaafı oluştuğu görünümünü yaratmak için Beşiktaş Dolmabahçe’deki Başbakanlık Ofisi’ni işgal etmeye çalışmakla” itham edildi. Savunmalarında polisle çatıştıklarını kabul etmeyen sanıklar, aksine polise yardımcı olmaya çalıştıklarını, telefon konuşmalarının birçoğunun şaka mahiyetinde olduğunu, bazı konuşmaların da yanlış anlaşıldığını belirterek suçlamaları reddetmişti. Tüm sanıklar, 29 Aralık 2015’teki duruşmada beraat etti. İstanbul Cumhuriyet Başsavcı Vekili Mehmet Akif Ekinci, çArşı davasındaki beraat kararına itiraz etti, sanıkların “Hükümeti kanundışı olarak devirmeyi amaçladıklarını ve bu çerçevede kaos oluşturulduğunu” ileri sürdü. Dosya itirazlar üzerine Yargıtay’a taşınmıştı. |
(AS)