İnsan Hakları Derneği (İHD) Ankara Şube Eş Genel Başkanı Fatin Kanat hakkında İHD’nin faaliyetlerinin konu edildiği iddianameyle “terör örgütü propagandası” suçlamasıyla Ankara 25. Ağır Ceza Mahkemesi’nde açılan davanın karar duruşması dün görüldü.
HDP Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu, TTB Genel Sekreteri Vedat Bulut, yazar Fikret Başkaya ve Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu duruşmayı izledi. İHD Eş Genel Başkanı Av. Öztürk Türkdoğan da sanık müdafi olarak yer aldı.
“Mütalaa, kolluğun fezlekesinden sorunlu”
Kanat, savcı mütalaasına karşı yaptığı savunmaya, “Savcının okuduğu mütalaanın hukukla bağdaşır bir çerçevesi olmasını içtenlikle dilerdim. Ne yazık ki hazırlanan mütalaanın kolluk gücünün fezlekesinden bile daha sorunlu bir metin olduğunun altını çizmem gerekiyor” sözleriyle başladı.
Savcının, İHD Ankara Şubesi’nin ve genel olarak İHD’nin örgüt talimatıyla faaliyet yürüttüğü savı ve ön yargısıyla hakkında iler tutar bir yanı olmayan bir suçlamada bulunduğunu söyleyen Kanat, sözlerine şöyle devam etti:
“Yasadışı bir örgüt talimatıyla hareket ettiğim savı bir kötü niyet okumasıdır. Reddediyorum. Ankara’da tanınan, bilinen bir kişi olarak, dahası, tüzüğü, amaç ve kapsamı çok açık olan bir STK kurumunun şube başkanı olarak, kaynağını ve yasallığını mevcut Anayasa’dan alan pek çok sivil eyleme katılmışlığım, pek çok basın açıklaması yapmışlığım, yapılan açıklamalara iştirak etmişliğim, bir vatandaş olarak yaşanmış ve yaşatılmış herhangi bir hukuksuzluğu protesto etmişliğim, ya da bu amaçla yapılmış her hangi sivil bir eyleme iştirak etmişliğim; kolluk kaydı olmasa da oradaydım, orada olmamdan daha doğal, daha normal bir şey olamaz zaten, diye altını çizmem gereken bir gerçekliktir.
“Örgüt talimatıyla hareket ettiğim savı, yine sayın savcının, kolluk fezlekesini esas alan hukuksal dayanaktan yoksun bir niyet okumasıdır. Yasal siyasi partiler ve demokratik kurumlarca çağrısı yapılan protesto eylemlerine, içeriğini benimseyip benimsememe detayından bağımsız olarak, gözlem, tespit ve raporlama sorumluluğum gereği olarak katılmam da oldukça doğaldır. Örgüt marşı okuduğum, örgüt sloganlarına katıldığımın herhangi bir görsel, işitsel kaydı söz konusu olamaz; çünkü başkanı olduğum STK dışında bir sorumluluğum, yasadışı bir ilişkim olduğu savı aslı astarı olmayan bir savdır.”
“Bu ‘suçu’ işlemeye devam edeceğiz”
İHD Ankara Şubesi önünde yapılan Roboski katliamı protestosunun iddianamede yer aldığını anımsatan Kanat, “Savcı bir hak örgütü olarak, sanırım olaya seyirci ve kayıtsız kalmamızı, dahası göz göre göre yapılmış bu katliamı alkışlamamızı bekliyor olmalı ki buradan da bir yasadışı örgüt bağlantısı türetiyor ve örgüt suçu işlediğimizi var sayıyor. Bu bir suçsa olay tarihinden itibaren her ay, 123 aydır işlediğimiz bir ‘suç’ bu. Katliam emrini verenler ve bu suça iştirak edenler bir gün adalet önünde hesap verinceye kadar, biz de bu ‘suçu’ işlemeye devam edeceğiz” dedi.
Kanat, İHD’nin 2021 yılı Türkiye hapishanelerinde hak izleme raporuna göre, hapishanelerde en az 52 mahpusun yaşamını yitirdiğini söyledi. 20 Ekim 2022 tarihine kadar da en az 69 mahpusun hayatını kaybettiğini vurgulayan Kanat, şunları söyledi:
“Hak ihlallerini kayıt altına almak ve raporlamak bizim varlık nedenimizdir. Farklı ihlaller ve ihmaller nedeniyle yaşamını dört duvar arasında kaybeden insanlar ve yakınlarının sorun ve talepleri, sayın savcı için bir anlam ifade etmeyebilir. Ama bizim olmazsa olmazımızdır, bu sorunları dile getirmek ve dile gelen talepleri ilgili ve sorumlu kurumlara iletmek, bizim görev ve sorumluluğumuzdur. Bunun için herhangi bir örgüt talimatına da ihtiyacımız yoktur.
“Düşünce ve ifade özgürlüğü, yalnızca ulusal ve anayasal bir hak olarak güvence altına alınmış bir hak değil, aynı zamanda çok sayıda uluslararası sözleşmeyle tanınan evrensel bir haktır. Basın açıklamalarını ya da özü insan hakkı olan bir sorunu dile getiren açıklamalarımızın basın tarafından dile getirilmesini suç saymak, onaylanmış ve imza altına alınmış ulusal ve uluslararası metinlerce altı çizilmiş hakları ters yüz etmektir. Şahsıma yöneltilmiş iddia ve suçlamaları reddediyor ve beraatımı talep ediyorum.”
“Bu eylemler devam ediyor ve edecek”
Kanat’ın avukatlarından Levent Kanat, mütalaada üç barışçıl, demokratik eylemin suç olarak gösterildiğine dikkat çekti. Bu eylemlerden birinin Roboski katliamına ilişkin yapılan basın açıklamasını olduğunu hatırlatan Kanat, şunları söyledi:
“Eylemlerin örgüt talimatıyla yapıldığı iddia ediliyor ancak bir illiyet bağı aranmıyor. Bu hukuksal anlamda kabul edebileceğimiz bir şey değil. Roboski’de 34 insan öldü. Ülke yöneticilerinin büyük kısmı bunun kabul edilemez bir katliam olduğunu ve sorumlularının cezalandırılması gerektiği konusunda açıklamalar yaptı, araştırmalar yapıldı. Bu açıklamalar konusunda iddia makamı bir çalışma yapmamış. Savcıya göre Roboski katliamına dair bir açıklama yapmak neden suç? Sadece Ankara şube değil İHD’nin çeşitli şubeleri Roboski için her hafta eylemler yapıyor. Bu basın açıklamaları gizli saklı yapılmıyor, basına açık, kamuoyu önünde yapılıyor. Bu eylemlerin hiçbirinde şiddet yok, hiçbirinde kolluk tarafından bir tutanak tutulmamış. Ülkemiz o kadar demokratik bir ülke değil, gerektiğinde devlet böyle bir şey yapılabilir diyorsanız bilelim. Bunu hukukla açıklamak söz konusu olamaz. Hiçbir eylemde taşkınlık, bir şeye zarar verme, yasa dışı döviz taşınmamış. Bu eylemler hala devam ediyor, bundan sonra da devam edecek.”
“Basın açıklaması kanuna değil, savcıya aykırı”
Diğer suçlamanın hasta mahpuslarla ilgili basın açıklamaları olduğuna değinen Avukat Kanat, “Hasta mahpuslarda olağanüstü bir artış var. Cezaevindeki insan dezavantajlı durumdadır, sağlığı güvenliği devlete teslim edilmiştir. Cezaevlerinde çok sayıda adli ve siyasi mahpus var. İHD, bu kişilerin kimliğine bakmaksızın tüm mahpusların tedavisi için demokratik tepki gösteriyor. Devlete bu sorumluluğunu hatırlatmak bir hak örgütünün başlıca görevidir. İnsan hakları örgütleri bunun için vardır” dedi.
Üçüncü suçlamanın da Beyaz Bayrak İnisiyatifi’nin eylemleri olduğunu kaydeden Kanat, şöyle devam etti:
“Beyaz Bayrak İnisiyatifi suç olarak değerlendirilecek ne yapmış? Müvekkil bu grupla birlikte hareket ederek ne yapmış? Birini suçluyorsanız bunu somutlaştırmanız lazım. Genel şeylerle suçlama yapılamaz. Bunu kabul etmemiz söz konusu olamaz. Bu eylem Sakarya Caddesi’nin göbeğinde günlerce sürdü. Kolluk kuvvetleri oradaydı, hiçbir müdahalede bulunmadı. Yasa dışı bir örgütün marşı söylendiyse kolluk neden müdahale etmedi? Hiçbir şiddet, taşkınlık da olmadı.
“Bunlar savcının kişisel görüşleridir, subjektif yorumudur. Şahıs olarak, cübbeyi çıkardığında öyle düşünebilir. Ama böyle bir makamda oturuyorsa, temsil ettiği makam adına bunu sunuyorsa kişisel siyasi düşüncelerin buna kaynaklık etmemesi gerekir. Bir fiilin suç teşkil etmesi için illiyet bağının kurulması lazım, kurulmadığı sürece şahsı sorumlu tutamazsınız. İddia makamı somut bir şekilde bu bağı kurmuyor. Bunun aynısı Barış Akademisyenleri’nin davalarında yapıldı. AYM subjektif yorumların suç unsuru olmayacağına karar vermişti.
“Savcı devam ediyor, kanuna aykırı basın açıklaması diyor, bu ne demek? Basın açıklaması kanuna aykırı değil, savcının kendi siyasal düşüncelerine aykırı. Bunları kanuna aykırı diye tarif ediyor. Bu eylemlerin hepsi Türkiye’nin başkenti Ankara’nın merkezinde herkese açık, hiçbir şiddetin olmadığı eylemler. Biz bu suçların oluşmadığı kanaatindeyiz, müvekkilin beraatını talep ediyoruz.”
“STK’ları yasadışı gösterirsek her şey karışır”
Av. Öztürk Türkdoğan da İHD’nin Eş Genel Başkanlığını yürüttüğünü söyledi. İHD’nin 36 yıldır faaliyetlerini yasal ve açık olarak yürüten bir dernek olduğunu vurgulayan Türkdoğan, şu ifadeleri kullandı:
“Hasta mahpuslarla ilgili açıklamalara 2007 yılında başlamıştık. 2013 yılında hükümet infaz yasasında değişikliğe gitti, bu sayede çok sayıda tutsak tahliye oldu. Roboski için adalet açıklamaları her ay yapılıyor. Ortada yasadışı bir şey yok. Zaten olsaydı gerekli tedbirler alınırdı, dava açılırdı. Daha sonra bir şey oluyor, şu eyleme de bakalım, bu eyleme de bakalım. Devlet yurttaşına tuzak kurmaz. Bu bir adalet arama süreci ve bu adaleti Türkiye Cumhuriyeti’nin mahkemelerinde arıyoruz. STK’lar da demokratik toplumun olmazsa olmazıdır. STK’ları yasa dışı gibi gösterirsek her şey birbirine karışacaktır. Devlet vatandaşına tuzak kurmaz. Bu demokrasinin ihlali demektir. Propaganda suçlamasının delilleri olmamıştır. Delilleri oluşmayan suçlamadan beraat talep ediyoruz.”
Avukat Ender Büyükçulha da “Huzurunuzda bir insan hakları savunucusu yargılanıyor. Müvekkilimden önceki İnsan Hakları Derneği başkanları da yargılandılar. İnsan hakları savunucuların bu kadar yargılanması son derece kaygı verici bir durum. Siyasi iktidarlar insan hakları savunucularına yönelik tahammülsüzlük taşıyabilir. Ancak yargı bağımsız bir erk olarak buna alet olmamalı çünkü bir hak arayışından söz ediyoruz. 6 yaşında bir kız çocuğunun yaşadığı cehenneme herkes susmuş. Herkes sustuğu için o çocuk bunu yaşamış. İnsan hakları savunucuları susarsa aydınlık bir gelecekten söz edemeyiz. Müvekkilimin beraatını talep ediyorum” dedi.
Mahkeme Başkanı, Fatin Kanat’a “Ceza verilmesi durumunda hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını kabul ediyor musunuz?” diye sordu. Kanat kabul etmediğini belirtti.
Duruşmaya yarım saat ara verildi.
Aranın ardından kararı açıklayan Mahkeme Heyeti, isnat edilen suçun unsurları oluşmadığı için oy birliğiyle Kanat’ın beraatine karar verdi. (AO/AS)