Haberin İngilizcesi / Kürtçesi için tıklayın
“Zaten polisler de işkenceyi maaşlarının düşük olması sebebiyle yapıyorlar, hakimlerde işkenceleri eğitimsizliklerinden, bilgisizliklerinden aklıyorlar. İktidarın politikası değil münferit, bireysel olaylar öyle mi, buna mı inanalım?”
Hapisteki avukat Engin Gökoğlu’nun Boğaziçi Üniversitesi’nin atanmış rektörü Melih Bulu’ya kayyum dediği ve yukarıdaki satırları da içeren mektubunun sansürlenmesine yaptığı itiraz, Tekirdağ 2. İnfaz Hakimliği’nce kabul edildi.
Eşi Meral Yıldırım Gökoğlu’na gönderdiği 6 sayfalık mektubun birçok cümlesi, Cezaevi İdaresi Disiplin Kurulu kararıyla karalanarak sansürlenmişti.
Tekirdağ 2. İnfaz Hakimliği’nin kararında ise Gökoğlu’nun “devletin açıkladığı İnsan Hakları Eylem Planı’na atıf yapmak suretiyle ağır eleştiri ve abartılı bir dil kullanarak genel bir düşünce beyanında bulunduğu tespit edilmiştir” dendi.
Sansür gerekçesi: Geniş kitlelere ulaşabilir
Engin Gökoğlu’nun daha önce esprili üslubuyla yazdığı dört yazısı bianet’e yayınlanmıştı.
Sansür kararında da “Her ne kadar eşine göndermek istediği ileti olsa da daha önceki mektuplarının da yazılı ve görsel basında yayımlanması ve şekil itibariyle mektubunun yazılış amacının kastı ile yazıldığı, dolayısıyla ulaşabileceği kitlenin genişliği dikkate alındığında kullanılan abartılı ifadelerin bazı kesimlerce tepki doğuracağı ihtimali bulunduğu” gerekçeleri yer almıştı.
“Sansüre makul bir gerekçe sunulmadı”
Tekirdağ 2. İnfaz Hakimliği’nin konuyla ilgili kararında, Anayasa Mahkemesi ve AİHM kararlarından da bilindiği üzere, sansür kararlarının makul gerekçelerle açıklanması gerektiği, bu sansür kararında ise böyle bir gerekçe bulunmadığı belirtildi:
“Disiplin Kurulu sözkonusu mektup inceleme kararında mektuptaki hangi ifadelerin kişi ve kuruluşları paniğe yöneltecek ifadeler olduğundan, başvurucunun hangi konularda yalan yanlış bilgiler verdiğinden bahsedilmediği gibi mektuptaki hangi cümlelerle örgütsel haberleşme yapıldığının belirtilmediği görülmüştür.”
“Haberleşme hürriyeti ihlal edildi”
Hakimlik, sansür kararı ile haberleşme hürriyetinin ihlal edildiğine hükmetti:
“Disiplin Kurulu’nun 18 Mart 2021 tarihli Sakıncalı Mektup Değerlendirme Kararı, kamu düzeninin korunması, suçun önlenmesi ile ceza infaz kurumunda disiplinin ve güvenliğin sağlanmasına yönelik kabul edilebilir makul gereklilikler somur bilgilere dayalı olarak ortaya konulmadığından, başvurucunun [Engin Gökoğlu] Anayasa’nın 22. Maddesinde güvence altına alınan haberleşme hürriyetinin ihlal edildiği kanaatine varılarak mektubun olduğu şekliyle muhatabına gönderilmesine karar verildi.”
Mektubun sansürlenmemiş ilk hali Meral Yıldırım Gökoğlu’na gönderildi.
Sansürü kaldırılan bazı satırlarda şu ifadeler yer alıyor:
“İktidarın politikası değil münferit, buna mı inanalım?
“Hakim ve Savcıların yardımcıları olacakmış. E zaten var. Polisler ne güne duruyor. Hatta pek çok arama, yakalama, tutuklama kararlarında bizzat onlar görevliler.
“İşkence iddialarıyla ilgili disiplin soruşturmalarında zamanaşımı kaldırılacakmış. Bugün çıplak arama uygulamaları iktidarca savunulup, saklanırken, ters kelepçe uygulaması yaygınlaşmıştır. Ters kelepçe bir işkence yöntemidir, Filistin askısıdır. Tüm gözaltılar bu şekilde yapılmaktadır. Yani işkenceye sıfır tolerans laftan ibarettir.
“Eleştiri ve düşünce açıklamalarının soruşturma konusu olmaması için hakim, savcı ve kolluk görevlilerine düzenli eğitim verilecekmiş. Zaten polisler de işkenceyi maaşlarının düşük olması sebebiyle yapıyorlar, hakimlerde işkenceleri eğitimsizliklerinden, bilgisizliklerinden aklıyorlar. İktidarın politikası değil münferit, bireysel olaylar öyle mi, buna mı inanalım?”
“İnsanlar işkencelerle gözaltına alınmıyor mu?”
“İfade alma işleminin artık 7 gün 24 saat yapılabileceği söyleniyor. Tabii burada kastettikleri ifade almaya yönelik yakalama kararları olsa da polis yıllardır bu “hakkını” her alanda pervasızca kullanıyor.
“İnsanlar sabaha karşı kapıları kırılarak, evleri basılarak, işkencelerle gözaltına alınmıyor mu? Bir tweet attığı için binlerce insan benzer başvurulara maruz kalmadı mı?”
“Kayyum rektör Melih Bulu”
“Hapishanelerde insan hakları izleme kurulları oluşturulacakmış. Bu kurullarda barolar, üniversiteden temsilciler olacakmış, muhtemelen barodan kasıt iktidarca kurdurulan 2 nolu barolar ve devşirme hukukçu Metin Feyzioğlu gibi, kayyum rektör Melih Bulu’lar gibi temsilciler olsa gerek.
“Kitapların, dergilerin girmesinin yasak olduğu her türlü keyfiyetin, hukuksuzluğun olduğu, 2000 yılından beri en koyu tecridin yaşandığı hapishanelerde korsan kurallarla hiçbir hak gaspının önüne geçilemez.
“Ezelden beridir söylüyoruz içinde siyasi tutsakların temsilcilerinin, onların ailelerini temsil eden kurumların, avukatlarının, bağımsız hekimlerin olmadığı kurullarla hiçbir sorun çözülemez. Her sorun muhatabıyla çözülür.”
Ne olmuştu?
TIKLAYIN - Melih Bulu’ya “kayyım” dedi, mektubu sansürlendi
Mektubun birçok kısmındaki cümlelerin üzeri “Cezaevi İdaresi Disiplin Kurulu’nun 18.03.2021 tarih ve 2021/231 nolu kararıyla” siyah renkle karalanmış durumdaydı.
Gerekçe ise, “Her ne kadar mektubu eşine gönderiyor da olsa yazının basın organlarında yayınlanması, bunun daha önce örneğinin olduğu, infial yaratma ihtimaline karşı karalama kararı alınması” gösteriliyor.
Avukat Gökoğlu, mektubunun basın yer almasıyla “infial yaratacağı” ihtimaliyle sansürlenme kararına karşı dilekçeyle itirazda bulundu. İtirazı kabul edildi. (AS)