* Fotoğraf. Grup Yorum, Twitter hesabı
Haberin İngilizcesi için tıklayın
Ölüm orucundaki Grup Yorum üyeleri İbrahim Gökçek ve Helin Bölek halen iradeleri dışında götürüldükleri Ümraniye Eğitim ve Araştırma Hastanesinde.
İki müzisyen, İstanbul 18. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin dün Türk Medeni Kanunu’nun 432. Maddesine dayanarak verdiği kararla hastanede tutuluyor.
432. madde şöyle:
“Akıl hastalığı, akıl zayıflığı, alkol veya uyuşturucu Madde bağımlılığı, ağır tehlike arzeden bulaşıcı hastalık veya serserilik sebeplerinden biriyle toplum için tehlike oluşturan her ergin kişi, kişisel korunmasının başka şekilde sağlanamaması hâlinde, tedavisi, eğitimi veya ıslahı için elverişli bir kuruma yerleştirilir veya alıkonulabilir. Görevlerini yaparlarken bu sebeplerden birinin varlığını öğrenen kamu görevlileri, bu durumu hemen yetkili vesayet makamına bildirmek zorundadırlar.
Bu konuda kişinin çevresine getirdiği külfet de göz önünde tutulur. İlgili kişi durumu elverir elvermez kurumdan çıkarılır.”
TIKLAYIN - Ölüm Orucundaki Bölek ve Gökçek Polis Baskınıyla Hastaneye Götürüldü
Ölüm orucunun 269. Günündeki İbrahim Gökçek ile 266. Günündeki Helin Bölek, İstanbul, Küçük Armutlu’da bulundukları evden dün sabaha karşı düzenlenen polis baskını sonrasında çıkarılarak Ümraniye Eğitim ve Araştırma Hastanesine götürülmüştü.
“Berrak bilinçle mücadele ediyorlardı”
Halkın Hukuk Bürosu, iki müzisyenin zorla hastaneye götürülmesi ve buna gerekçe olarak sunulan kanunla ilgili yazılı açıklama yaptı.
Açıklamada, dün akşamüstü saatlerine dek bilgi alamadıklarını ardından da kendilerine, Sağlık Bakanlığının başvurusuyla aynı gün sulh hukuk mahkemesi tarafından “zorunlu yatış” kararı verildiğinin bildirildiğini ifade ettiler.
Kararın hukuki olmadığını belirten avukatlar, Gökçek ve Bölek’te akıl hastalığı veya zayıflığının sözkonusu olmadığını, çevreleriyle ve doktorlarla iletişim kurduklarını belirttiler:
“Herhangi bir ‘akıl sorunları’ yoktu. Gökçek ve Bölek alkol veya madde bağımlısı mıydı? Hayır, değillerdi. Bulaşıcı hastalık sahibiler miydi? Hayır, değillerdi. ‘Serserilik’ nedeniyle mi bu karara muhatap olmuşlardı? Kişinin, yaptıklarının, eylemlerin sorumluluğunu alamayacak şekilde hesapsız, dengesizce hareket etmeleri olarak tanımlanabilecek serserilik kavramıyla en ufak ilgileri yoktu, adalet istemiyle bir eylem içinde, en berrak bilinçleriyle mücadele etmekteydiler.
“Ve ilgili maddenin en önemli şartı olarak müvekkiller kamu için tehlike mı arz etmekteydiler? Cevabımız yine hayır olacak.”
Mahkemenin bu kararı herhangi bir sebep göstermeden ve kanuna aykırı şekilde aldığını söyleyen Halkın Hukuk Bürosu, zorla müdahale ihtimaline karşı çıktı: “Müvekkillerimiz, sulh hukuk mahkemelerinden savcılık kararlarına, ağır ceza mahkemelerinden Yargıtay onamalarına her türlü hukuk yolunu zorluyorlar, zorluyoruz. Ancak bu ülkenin mahkemeleri adalet dağıtmıyor. Bu ülkenin mahkemeleri iktidar talimatıyla çalışıyor. Bu ülkenin mahkemeleri hukuk, kanım tanımıyor.
“Çağrımız bu nedenle zulmedenleredir. Zorla müdahale insanlık suçudur. Zorla müdahale cinayettir. Zorla müdahale işkencedir.” (AS)