Haberin İngilizcesi için tıklayın
Ankara’da Gezi direnişi sırasında polis şiddetine maruz kalan, başından yaralanan Eda Ayşegül Kılıç’ın Anayasa Mahkemesi başvurusunda gerekçeli karar açıklandı.
Mahkeme, hem Anayasa’nın 17/3. Maddesinde düzenlenen eziyet yasağının maddi ve usul boyutları itibarıyla hem de Anayasa’nın 34. Maddesinde güvence altına alınan toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğine karar verdi.
Kılıç’a 37 bin 500 lira manevi tazminat ödenecek. Ayrıca eziyet yasağının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için dosya yeniden soruşturulmak üzere Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilecek.
Kılıç’ın şikayetçi olduğu polisler hakkında daha önce Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı “amirlerinin ve yasanın verdiği yetkiyi kullandılar” diyerek takipsizlik kararı vermişti.
“Şiddete karıştığı tespit edilemedi”
AYM’nin kararında, Eda Ayşegül Kılıç hakkında bir ceza soruşturması yürütülmediğinin altı çizildi, “Bu durumda başvurucunun katıldığı gösteri sırasında yalnızca güç kullanımı ile kontrol edilebilecek nitelikte saldırgan bir tutum sergilediğinin ve maruz kaldığı müdahalenin gerekli olduğunun kabulü mümkün değildir” dendi.
Gerekçeli kararda, şiddete karıştığı tespit edilemeyen ve toplanma özgürlüğünü barışçıl şekilde kullanmadığına dair herhangi bir bulgu olmayan Kılıç’ın polis tarafından özellikle baş ve yüz bölgesinden yaralanmasının açıklanamaz olduğu ifade edildi: “Uygulanan fiziksel gücün ölçülü olduğu söylenemez.”
Böylelikle, polisin uygulamasının “eziyet” olarak kabul edileceği belirtildi.
“Polislere fiili dokunulmazlık algısı”
Kararda ayrıca, Kılıç’ın şikayetçi olmasına rağmen polislerin uygulamasının soruşturulmamasının da yanlış olduğu ifade edildi:
“Soruşturma kapsamında eylemleri ile başvurucunun yaralanmasına neden olan kolluk görevlilerinin kimliklerinin tespiti için bir araştırma yapılmamış ve bu kişilerin ifadelerine başvurulmamıştır. Bu durum ilgili kamu görevlilerinin eziyet yasağını ihlal ettiği tespit edilen eylemleri nedeniyle fiili dokunulmazlıktan yararlandıkları algısı oluşturabilecek önemli bir eksikliktir.”
“Müdahale ölçülü kabul edilemez”
AYM, polisin şiddetinin ölçülü kabul edilemeyeceğine hükmetti:
“Barışçıl toplanma hakkını kullanan başvurucu üzerinde yaygın yumuşak doku lezyonlarına ve post travmatik stres bozukluğuna neden olacak nitelikte bir fiziksel güç kullanımı şeklinde gerçekleşen müdahalenin ölçülü olarak kabul edilemeyeceği ve demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olduğunun söylenemeyeceği kanaatine varılmıştır.”
Ne olmuştu?
O dönem stajyer avukat olan Eda Ayşegül Kılıç, binlerce insan gibi Gezi direnişi süresinde Kızılay’daki eyleme katılmıştı.
2 Haziran 2013’te saat 21.00 civarında Atatürk Bulvarı üzerindeki bir ayakkabı mağazasının önünde bulunduğu sırada polis saldırdı. Kılıç hem biber gazından etkilendi hem de yumruk, tekme ve cop darbeleriyle yaralandı.
Başkent Üniversitesi Hastanesine başvurarak, katıldığı gösteri sırasında kolluk görevlilerinin sırt, bel, baş ve kol bölgesine coplarıyla vurduklarını ve bu nedenle bilinç kaybı yaşadığını beyan etti. Aldığı raporla da polisler hakkında suç duyurusu yaptı.
Şikayet dilekçesinde hem polisin kendisine küfür ettiğini hem de böbreklerinin tekmelendiğini, başına copla vurulduğunu, yüzüne biber gazı sıkıldığını, ardından bilincini kaybettiğini kendisini arkadaşlarının kaldırımdan kaldırdığını ifade etti. O sırada tekrar saldırıya uğradıklarını ve yine bilincini kaybettiğini, sığındıkları yere de biber gazıyla müdahale edildiğini anlattı.
Hastane raporunda hem fiziki yaralanmaları hem de postravmatik stres bozukluğu yaşadığı ifade edildi.
Ancak savcılık buna rağmen, polisler hakkında takipsizlik kararı verdi:
“İşlenen bir suçu sonlandırmak ve failleri yakalamak amacıyla amirlerinin ve yasanın verdiği yetkiyi kullanan kamu görevlileri hakkında zor kullanma yetkisine ilişkin sınırın aşılması suretiyle kasten yaralama ve hakaret suçundan kamu adına kovuşturma yapılmasına yer olmadığına karar verildi.”
Kılıç da AYM’ye bireysel başvuru yaptı. (AS)