Fotoğraf: Uluslararası Af Örgütü
Haberin Kürtçesi / İngilizcesi için tıklayın
Büyükada davası diye adlandırılan ve 11 hak savunucusunun yargılandığı davanın bugün 11. Duruşması İstanbul 35. Ağır Ceza Mahkemesinde görüldü.
TIKLAYIN - Hak Örgütleri Büyükada Davasında Beraat İstedi
Mahkeme, savunmalara devam edilmesi için sanık avukatlarının da talebiyle bir sonraki duruşma tarihi olarak 3 Nisan 2020 saat 10.00’u belirledi.
“Telefonumda Bylock olmadığına dair 4 ayrı rapor var”
Esas hakkındaki savunmalarda ilk olarak Uluslararası Af Örgütü Onursal Başkanı Taner Kılıç söz aldı, hakkındaki iddiaların çürütüldüğünü anlattı:
“TİB'den gelen bylock kullandığıma dair raporun yanlış olduğunu düşünüyorum. Benim bylock kullandığıma dair herhangi bir delil yok. Bylock olmadığına dair 4 ayrı rapor alınmış ve dosyaya sunulmuştur.
“Emniyet siber şubeden gelen raporda bylock isimli uygulamanın cihazda bulunmadığı ve silinen uygulamalardan olmadığı mahkemeye ek rapor ile sunulmuştur. 25 yıldır aynı numarayı kullandığım ve tutuklandığım zamana kadar son 5 yıl aynı IMEI numaralı telefonu kullandığım raporda görülmektedir.”
Telefonu gözaltındayken kullanıldı
“6 Haziran 2017'de evimde yapılan aramada telefonum delil poşetine konup 7.40'te teslim alındı. Sonra o gün benim telefonum 16.44'te kullanılmış benim o an bylock kullanıcısı olmadığım belliydi ama rapor 360 gün sonra geldi.
“Londra'da bulunan SecureWorks isimli şirketten ikinci raporu aldık. Rapor bylockla ilgili olduğu için onaylacak noter bulmak çok zor oldu. Raporun yeminli tercümesini bir ayda sonra dosyaya sunabildik. SecureWorks, raporları uluslararası alanda dikkate alınan bir kurum. Raporda telefonumda hiçbir bylock izinin olmadığı tespit edildi. Telefonumda bylock olmadığına ve silinmediği tekrar kanıtlanmış oldu.”
Kılıç savunmasını, “Beraatimi talep ediyorum, bizler insan hakları savunucuları olarak yalnızca insan haklarını savunuyoruz” diye bitirdi.
“Hakkımda kapı gibi mahkeme kararı var”
Ardından söz alan Uluslararası Af Örgütü üyesi ve İnsan Hakları Gündemi Derneği YK üyesi Günal Kurşun da şunları söyledi:
“Adana Ağır Ceza Mahkemesi'nde FETÖ'den TCK 220/7 "Örgüt üyesi olmamakla birlikte örgüte yardım etme" suçundan beraat ettim. Benim örgüt üyesi olmadığıma dair kapı gibi bir mahkeme kararı var.
“Kamuoyunda Büyükada davası bilenen bu dava bizim son 5 yıllık hareketlerimizin ve insan haklarının yargılandığı bir dava olmuştur. Burada kokteyl bir örgüt ile olmayacak bir şekilde yargılanıyoruz. Bizler yalnızca kendi insan hakları örgütlerimizin üyeleriyiz. İnsan haklarını savunuyoruz.
“Biz insan hakları savunucuları olarak mağdurun kimliğine bakmayız bu nedenle kimseye yaranamayız zaten bizim böyle de bir derdimiz yok. Derdimiz insan hakları.
“Bana ceza da verseniz beraat de etsem işimi yapmaya ve insan haklarını savunmaya devam edeceğim. Benim ve bütün arkadaşlarımın beraatını talep ediyorum.”
“İnsan haklarını savunduğum için yargılanıyorum”
İnsan Hakları Gündemi Derneği ve Uluslararası Af Örgütü üyesi Veli Acu da savunmasında, “Bu davanın başından beri herkes saçma ve uydurma delillerle açıldığını biliyor. Hakkımda üç farklı örgütle ilgili suçlamalar var. İnsan haklarını savunduğum için yargılanıyorum beraatımı talep ediyorum” diye konuştu.
Avrupa Kadın Lobisi’nin Türkiye Koordinatörü ve Kadın Koalisyonu Koordinatörü İlknur Üstün de “Kadın hakları ve insan hakları için çalışıyorum. Ben birçok insanla çalıştım ve çalışıyorum ve iyi ki çalışmışım” dedi.
“Dünyaya örnek oluşturan, İstanbul Sözleşmesi bu çabalarla yazıldı, kabul edildi. Ülkenin yüz akı, insanlar için iyi adımlar bu mücadele ile atıldı. Savcılığın hakkımdaki beraat talebi yerindedir. Bu davada yargılanan her birimiz için aynı durum söz konusudur. Bu mahkemenin aynı durumda olan hepimiz için kararının beraat olması adaleti sağlayacaktır. Hiç başlamaması gereken bu dava sürecini hepimize beraat kararı vererek sonlandırmanızı umut ediyorum.”
Türkiye İnsan Hakları Vakfı, İnsan Hakları Derneği ve Eşit Haklar için İzleme Derneği üyesi Nejat Taştan da “Biz suçlu olduğumuz için sizin karşınızda değiliz” dedi.
“Bu dava Türkiye'de insan hakları savunucuları ve sivil topluma gözdağı vermek için açılmıştır. Biz gözaltındayken medyada yer alan karalama kampanyalarının hepsi bu dosyanın içinde var.”
Hak İnisiyatifi üyesi Şeyhmus Özbekli, “Savcının mütalaasına katılıyorum, ancak katılmadığım husus suç işlediğimin sabit olmaması nedeniyle beraat talebidir. Ben hiçbir suç işlemedim, beraatımı talep ediyorum” dedi.
“Savunma değil, açıklama yapıyorum”
Avukat Deniz Yıldız, duruşmada bulunmayan eski Af Örgütü Türkiye Direktörü İdil Eser'in beyanını okudu:
“Suçlu olmadığım için savunma değil açıklama yapıyorum. Savcının mütalaası Türkiye'nin taraf olduğu sözleşmelere ve anayasaya aykırıdır.
“Toplantı gizli değildi. Kapalı olan her toplantı gizli değildir. Savcı günlük hayatında katıldığı iş veya herhangi bir toplantıyı sosyal medyada veya davul zurna ile duyuruyor mu? Arkadaşlarımız da otelden paylaşım yapmıştır ve toplantı salonu camlarla çevrili herkesin önünden geçtiği bir yerdedir.
“Af Örgütü Facebook sayfasına gönderilen bir mesaj iddianameye konulmuştur. Herkese açık bir sosyal medya sayfasına gelen her mesaj suç oluşturacaksa savcıya herhangi birinin gönderdiği ben örgüt üyesiyim mesajı ile savcı da suçlu mu olacaktır?
“Nuriye Gülmen ve Semih Özakça için yapılan kampanya da hiçbir suç içermemektedir. Bir ihlal söz konusuysa kişinin kimliğine bakmadan haklarını savunursunuz. İnsan haklarını savunmak suç değildir!”
Duruşma sanık avukatlarının beyanları ile devam etti. Savunmaların tamamlanmasının ardından avukatlar ek süre talebinde bulundu. İstanbul 35. Ağır Ceza Mahkemesi de talebi kabul ederek davanın görülmesine 3 Nisan'da devam etmeye karar verdi.
Büyükada Hak Savunucuları Davası hakkındaİstanbul Büyükada'da “insan hakları savunucularının korunması dijital güvenliği” konulu bir atölye çalışması için bir otelde biraraya gelen 10 insan hakları savunucusu, 5 Temmuz’da otele düzenlene polis baskınıyla gözaltına alınmıştı. 18 Temmuz’da İnsan hakları savunucuları İdil Eser (Uluslararası Af Örgütü Türkiye Direktörü), Özlem Dalkıran (Yurttaşlık Derneği), Günal Kurşun (İnsan Hakları Gündemi Derneği), Veli Acu (İnsan Hakları Gündemi Derneği), Ali Garawi (İsveç vatandaşı insan hakları eğitimcisi), Peter Steudtner (Almanya vatandaşı insan hakları eğitimcisi) “Örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemek" (TCK 220/6), "silahlı terör örgütüne üyelik" (314/2 ve 314/3) suçlamalarıyla tutuklandı. Adli kontrol şartıyla serbest bırakılan İlknur Üstün (Kadın Koalisyonu), Nalan Erkem (Yurttaşlık Derneği) ise savcının itirazı üzerine 23 Temmuz’da tutuklandı. 25 Temmuz'da Nejat Taştan ve Şeyhmus Özbekli haftada iki gün adli kontrol şartıyla ve yurtdışına çıkma yasağıyla serbest bırakıldı. Hazırlanan iddianameye Haziran 2017’den beri tutuklu bulunan Uluslararası Af Örgütü Türkiye Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı avukat Taner Kılıç da “şüpheli” olarak eklendi. Cumhuriyet savcısı Can Tuncay’ın hazırladığı iddianamede hak savunucularının üye oldukları iddia edilen örgütler “FETÖ/PDY, PKK/KCK ve DHKP/C” olarak sıralandı. TIKLAYIN - Büyükada İddianamesinde Hangi "Deliller" Yer Aldı? Hak savunucuları, 25 Ekim 2017’de ilk kez hakim karşısına çıktı. İstanbul 35. Ağır Ceza Mahkemesi, Günal Kurşun, İlknur Üstün, İdil Eser, Nalan Erkem, Peter Steudtner, Özlem Dalkıran, Ali Garawi ve Veli Acu'nun tahliyesine karar verdi. Ayrıca Özlem Dalkıran ve Veli Acu hakkında yurtdışına çıkış yasağı koydu. Tutuksuz sanıklar Şeyhmus Özbekli ve Nejat Taştan hakkında 25 Temmuz 2017'de verilen adli kontrol kararı ise kaldırıldı. Mahkeme dosyaya sonradan "şüpheli" olarak eklenen Taner Kılıç hakkında "terörizmin finansmanı ve casusluk" iddiasıyla tutuklu bulunduğu, İzmir 16. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen dosyanın Büyükada davasıyla birleştirilmesine de karar verdi. TIKLAYIN - Sekiz Hak Savunucusu Hakkında Tahliye Kararı Taner Kılıç hakkında 15 Ağustos 2018 günü tahliye kararı verildi. Kılıç hakkında 7,5 yıldan 15'er yıla kadar hapis cezası talep ediliyor. |
(AS)