Haberin Kürtçesi / İngilizcesi çin tıklayın
Şahika, İstanbul, Beylikdüzü'nde yaşayan kırklarında, seks işçiliği yaparak hayatını kazanan bir trans kadın. 90'lı yıllarda yaşanan polis şiddetinden, medyanın erilliğine, toplumun önyargıları nedeniyle kariyer yapamamasından zorunlu olarak seks işçiliğine itilmesine kadar her şeyi açık yüreklikle anlatıyor, insanın insana olan saygısına vurgu yapıyor.
Söyleşinin sonunda Sezen Aksu'dan "Dua" adlı şarkıyı son ses dinledik ve birbirimize sımsıkı sarılıp ağladık.
Konuşma dökümünden kendi sorularımızı çekince tamamen Şahika'ya ait bir metin/anlatı ortaya çıktı. Arabaşlıkladığımız anlatıyı yayımlıyoruz.
Hükümet bizimle uğraşmadı
Bugünlerimize Allah’a şükürler olsun. 90'lı yıllarda kulübe giderken taksinin içinde polis aracı gördüğümüzde saklanırdık. Göründüğümüz zaman alınıyorduk çünkü. Sokaklarda dolaşamazdık polis bizi kovalardı.
Şimdi öyle değil. Kadınlığımızı da yaşıyoruz insanlığımızı da. Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) döneminde hükümet bizimle uğraşmadı, aksine rahatlattı. Bundan önce bizlerin saçları kesilirdi, şehirdışına atılırdık.
O dönem yaşadığımız şiddete ve işkencelere rağmen direndik sahte yaşamak istemedik kimliğimize sahip çıktık. Sahte yaşayacak olsaydım ailemin dizinin dibinde otururdum. Ben olmak diye bir şey var. Biz de ben olabilmek için bedeller ödedik.
Çocukluk arkadaşlarım...
Kayıplarımız oldu en başta ailelerimizi kaybettik. Ben mesela yaklaşık 18 yıl erkek kardeşlerimle görüşemedim. Arada annemi görüyordum ama kardeşlerim, akrabalarım, yakın çevrem ve çocukluk arkadaşlarım bile beni 18 yıl sonra kabullenebildi.
Toplumun kafasındaki trans kadın anlayışı farklıydı. Sapık olarak bakıyorlardı bize. Gerçi hala öyle pek değişen bir şey yok.
Özentiyle olabilecek bir şey değil
Tecavüze uğradığımız için trans kadın olduğumuzu düşünenler var. Böyle saçma bir mantık olamaz.
Mesela tecavüze maruz kalmış kadınlar genelevde çalışmaya başlamıyor. Doğuştan olan bir durum bu. Sonradan trans kadın da olunmuyor.
Transseksüelite özenebilecek bir şey de değil.
Transfobi her zaman vardı
Geçmiş yıllarda erkek ve polis şiddetinin yoğun olarak yaşandığı dönemlerde maalesef bir kariyer planlaması yapamıyorsun zorunlu olarak seks işçiliğine itildik hepimiz.
O dönem İnsan Hakları Derneği'nden avukat Eren Keskin hanımefendi sağ olsun biz trans kadınların hakları için çok mücadele etti. Bugün bakıyorum da geçmişe nazaran daha iyi durumdayız.
Transfobi her zaman vardı bugün de var. Yani toplumun içinde olduğu kadar devletin resmi kurumlarında da var. Adliyeden polis merkezlerine, okuldan hastanelere kadar hemen hemen her yerde var.
Fiziksel şiddeti dibine kadar yaşadık
Bir vatandaş olarak bugün haklarım var. Kanunlar karşısında bugün herkes gibi eşit haklara sahibim. Fiziksel şiddeti dibine kadar yaşadık ama bunun yanında psikolojik şiddeti de yaşadık ve bugün hala yaşıyoruz.
O dönem öyleydi. Biz trans kadınların yaşadığı şiddet ve işkenceleri kadın ve erkek yurttaşlar da yaşıyordu. O dönem politik ve ekonomik krizlerin yoğun yaşandığı günlerdi. 12 Eylül'den çıkmış bir ülke düşünün.
Neden bu dünyaya geldim?
Keşke bu kimlikte doğmasaydım dediğim çok olmuştu ama şu dönem keşke bu dünyada olmasaydım diyorum. Savaşlar, çevre kirliliği buna bağlı olarak iklim değişikliği, artan kadın cinayetleri, çocuk istismarları...
Artık insan olarak neden bu dünyaya geldim diye düşünüyorum.
Trans kadına yönelik şiddet farklı
Kadına yönelik şiddet ile trans kadına yönelik şiddeti ayırt etmek lazım. Kadınlar en yakın erkekleri tarafından şiddete maruz kalırken bizler sokakta hiç tanımadığımız erkekler tarafından şiddet görüyoruz.
Bu şiddetin sebebi de "trans kadın" olmak. Dünyanın düzeni bozuk bu sadece Türkiye'ye has bir durum değil.
Şiddeti konuşurken bizim ülkemiz üzerinden konuşmak haksızlık olur. Bugün bütün dünyada şiddet var. Yabancıya, Müslümana, siyahlara, kadınlara, çocuklara, mülteciye...
İstanbul'a kadın olmak için geldik
Kişilerin doğup büyüdüğü yer, aldığı eğitim ve aile yapısı ilerideki yaşamlarını doğru orantıda belirler. Mesela benim İzmirli ve okullu olmamın verdiği bir avantaj vardı. Trans kadın kimliğimi açık olarak yaşamaya başladığımda bu avantajın İstanbul'daki yaşamıma fazlasıyla katkısı oldu.
30 yıl öncesini düşünün ve Türkiye'nin hemen hemen her bölgesinden her kültürden gelen trans kadınlar vardı. İstanbul'a geldiklerinde belki bazı şeyleri yeni görenler oldu. Herkes İstanbul'a kadın olmak için geldi, bir şekilde çalışmak para kazanmak zorundaydı.
Kimisi sokakta çark atmaya, kimisi gece klüblerinde çalışmaya başladı. Mesela çok iyi hatırlıyorum o dönem kulüpler her kızı işe almazdı. Çevremde hep doğru kadınları örnek aldım.
Hiçbir zaman bir trans kadını örnek almadım. Marilyn Monroe ve Hande Ataizi mesela. Her zaman bir stilim vardı. Güzel ve şık giyinmeyi seviyorum. Ama yerine göre giyinmeye özen gösteriyorum. Bu da benim topluma olan saygımdan kaynaklanıyor.
Malatya daha güvenli
Bir dönem erkek arkadaşımla yaşadığım sorunlardan kaçmak ve biraz da kendimle baş başa kalmak için Malatya'ya taşındım. Malatya'da sokakta yürümek İstanbul'a göre daha rahat ve güvenli. Bu da Anadolu insanının hoşgörüsü sanırım.
Toplum içinde yaşıyoruz toplumun kuralları var buna riayet ermek zorundayız. Yerine göre giyinilmeli. Mesela starların Oscar törenlerinde giydiği kıyafetleri giyip pazara git bakalım. Yani dekoltenin bir seviyesi olmalı.
Kadın için de erkek için de geçerli. Dekolteyi çok seven biri olarak bunu söylüyorum. Gece giydiğim bir kıyafeti gündüz sokağa çıkarken giymem. Şimdi bir kişinin giydiği kıyafete baktığınız zaman ucuz duruyorsa yanlış bir seçim demektir.
Dekolte politik bir eylemimizdi
Yeni jenerasyon trans kadınlara bayılıyorum, yaşlarına uygun giyiniyorlar. Abartılı olanlar da var arada ama çok şık giyinen ve pek çok "normal" kadından daha güzel görünen trans kadınlar var.
Geçmişte bizler sokağa dekolte giyip çıkardık bu da bizim polis şiddetine karşı bir tepkimizdi. Politik bir duruştu, biz varız demek için yapıyorduk.
Şimdilerde o boyutlarda bir şiddet olmadığı için gündüz sokakta dekolteye de gerek yok. Bizim dekoltemiz isyandı. Sokakta hiçbir zaman ucuz göründüğümü düşünmedim. Ama hiçbir zaman namuslu da görünemedim. Aradım her yerde bir türlü bulamadım namusu, yok.
En büyük hak savunucusu Bülent Ersoy'dur
Eğer bugün biz trans kadın kimliğimizi yaşayabiliyorsak, kadın kimliği alabiliyorsak onun sayesinde olmuştur. Kendini çok iyi ifade etmesiyle, Özal Ailesi ile kurduğu yakın ilişkisiyle bizlere yol açmış oldu.
İyi bir örnekti. En büyük hak savunucusu Bülent Ersoy'dur. Çok bedeller ödedi. Bundan sonra bizler bir şeyler yapmalıyız.
LGBTİ aktivizmine destek vermesi de gerekmiyor. Zaten yapacağını yapmış zamanında. Herkes herkesi hayatına sokmak zorunda değil.
Aktivizm rant haline gelmiş
Bugün LGBTİ aktivizmi rant haline gelmiş. Çevremde canla başla çalışan arkadaşlarım da var ama bazı derneklerin bunu bir gelir kapısı olarak algıladıklarını düşünüyorum. Çünkü ortada yapılmış büyük işler yok.
Trans misafirhanesi var mesela ve ne kadar zor şartlarda ayakta durmaya çalıştığını üzülerek görüyoruz. Yapılan yardımlarla müşkül durumdaki arkadaşlarımıza bir kapı oldu. Keşke dernekler buraya yardım edebilse.
Bence devletin kadın sığınmaevleri, huzurevleri gibi mağdur durumda kalan trans arkadaşlarımız için bir yer açması lazım. Kişiler bireysel olarak buraya gönül rahatlığıyla yardım da yapar.
Seks işçiliği bir iştir
Ben severek yapıyorum işimi, hiç kimse işini sevmeden yapamaz. Eğer bu söylediğim ahlaksızlık olarak algılanıyorsa algılansın.
Eğer seks işçiliği ahlaksızlık ise devlet genelevlerden vergi almazdı. Serbest çalışan seks işçilerin de vergiye tabii olmasını istiyorum. Çünkü seks işçiliği de bir iştir.
Eğitim hakkı engellenemez
Yeni jenerasyona ben okumalarını öneriyorum ve hiçkimse bunun önüne geçmesin, eğitim hakkını engellenmesin. Ben de güzel bir kariyer yapmak isterdim ama hayatım boyunca risk almaktan hep korktum.
Yemek yapmayı çok severim ve modayı da seviyorum. Bu iki alandan birinde çalışmak isterdim ancak medyanın eril dili, polis şiddeti, erkek şiddeti ve toplumun önyargıları derken seks işçiliğine itildik.
Çok hırslı biri hiç olmadım. Hayatım boyunca kazandım ve yedim. Çok defa sıfırdan başlamış birisiyim. Kazandığım parayı genelde marka kıyafetlere, çantalara ve ayakkabılara harcadım.
Avrupa ile aradaki fark
90'lı yıllarda bir kabarede çalışmak üzere İsviçre'ye taşındım. Uzun yıllar Avrupa'nın önemli şehirlerinde yaşadım. Avrupa ile Türkiye arasında hiçbir fark yok.
Burada polis merkezine girsen kısa süre sonra çıkarsın ama orada sınır dışı ediyorlar. Kanunları daha farklı. İnsan hakları daha çok anlaşılmış.
Ama bariz bir fark yok. Mesela Avrupalılar parayı çok seviyor. İsviçre'de 10 Frank taksi parası için çok pahalı diyorlardı. İstanbul'da gün içinde kaç defa taksiye biniyoruz.
Medya bizi kötü lanse ediyordu
Her kesimin her bireyin ikiyüzlülüğü var bu toplumla alakası yok. Eskiden medya bizi topluma kötü lanse ediyordu ötekileştirme ve ayrımcılık bu yüzden çok var.
Abarta abarta manşetler attılar. "Travestiler dehşet saçtı" gibi. Aslında olay bambaşkaydı. Emlakçıların bize ev vermemeleri de bunun devamında gelen ayrımcılık.
Sevgilimin bir gözü dışarda
12 yıldır birlikte olduğum biri var. Zamanla aşk geçiyor; aşk heyecandır aşktan öte şeyler var insanın hayatında. Güven ve hayatı paylaşmak.
Aşk çok güzel bir şey. Aşk yeniler insanı. Karşıma aşık olabileceğim çok insan çıktı ama ben ilişkime saygı duyduğumdan onları kabul etmedim. Ama sevgilimin bir gözü dışarda. Bugüne kadar sesini hiç yükseltmedi. Ben uzun ilişkilerin kadınıyım.
Referandum
Referandum ne demek herkesin kendi özgür iradesiyle seçim yapma hakkı demek. Sonuç ne olursa olsun azınlığın çoğunluğa uyması gerekiyor. Demokrasi budur çünkü.
Referandum sonucunda olası bir değişiklik karşısında sıradan bir vatandaş ne kadar etkilenirse biz translar da o kadar etkileneceğiz. Kafa karışılığına gerek yok.
Halk tarafından seçilmiş bir cumhurbaşkanına saygı duymak lazım. Çoğunluk bu yönde bir tercih yapmış çünkü. Ama kimliğime karşı yapılan bir haksızlık olursa da hakkımı ararım.
Geçtiğimiz günlerde ABD'de seçim oldu bir kadın olarak Hillary Clinton'un kazanmasını isterdim. Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün "Yurtta sulh, cihanda sulh" sözüyle barış mesajı vermek istiyorum.
Artık bütün dünya anlamak zorunda önce insanız. İnsana insan olarak değer vermek zorundayız. Her şey sevgiden geçer. Bütün insanlar için barış ve huzur diliyorum. (MD-EU/NU/HK)
***
İŞSİZ GAZETECİLER HABERİNİN PEŞİNDE
1- Yeni "İşlerinde" Konuşuyorlarsa da Onlar Gazeteci
3- Almanya: Yeni Nesil Diaspora/Kopuntu
5- Arap Kızı Camdan Bakıyor'la Gelen Örgüt ve "Araplık"tan Kurtuluş
6- Nasıl Çalışıyor/Çalışamıyorlar; Kalıpyargıları Esnetmek
7- Ayrımcılıktan Kurtulmak İçin Beyazlarla Evleniyorlar
8- Özel Rehabilitasyon Merkezleri ve Sorunlar: Bingöl Örneği
9- İki Yönetici "Engelliye Eğitim Desteği" Uygulamasını Tartışıyor
10- "Engelli Eğitiminde Çözüm Kaynaştırma Sistemi"
11- Bingöllü Öğrenciler ve Veliler Anlatıyor
12- "Gavur"u Gitmiş Mahallesi Kalmıştı, Mahallesi de Gitti
13- Mıgırdıç Margosyan Yıkıntılar Arasındaki Sokağını Bulamadı
14- Nefrete İnat Yaşamı, Aşkı, Mücadeleyi Seçenler
15- Ece Devrim: Zorunlu Seks İşçiliğine Çok Direndim
* İşsiz Gazeteciler Haberinin Peşinde projesi Hollanda Kraliyeti Başkonsolosluğu'nun Matra-İnsan Hakları Programı mali desteğiyle gerçekleşti.