Haberin Kürtçesi / İngilizcesi için tıklayın
Suriye’deki savaştan kaçarak Türkiye sığınan Suriyelilerin geri gönderileceğine dair haberler son birkaç gündür kamuoyunun gündemindeki yerini koruyor.
Geri göndermeler Suriyelilerde büyük bir kaygı uyandırırken; mültecilerle ilgili çalışma yapan kurumlardan geri göndermelere tepkiler artarak devam ediyor.
Peki, bir dönem vatandaşlık verilmesi dahi gündeme gelen Suriyeliler, şimdi ne oldu da geri gönderiliyor? Geri gönderme, ne gibi sonuçlar doğuracak? Sorularımızı Mültecilerle Dayanışma Derneği’nden (Mülteci-Der) avukat Eda Bekçi ve Göç Araştırmaları Derneği'nden (GAR) sosyolog Polat Alpman’a yönelttik.
Bekçi: Zorla rıza belgesi imzalatılıyor
Geri göndermelerin ilk olmadığını belirten Avukat Eda Bekçi, yasadışı geçişlerin yoğun olduğu İzmir’de geri göndermelerin sıklıkla yaşandığını belirtiyor ve ekliyor:
“Burada hem Suriyeliler hem de diğer mülteciler gözetim altına alınıp geri gönderme işlemlerine maruz kalıyor.
“Fakat özellikle Suriyelilerde son dönemlerde rızaya dayalı bir geri gönderme işlemi yaşanıyor. Suriye savaş bölgesi olduğu için oraya Suriyeliler sınır dışı edilemezler. Bunun tek bir yöntemi var o da kendilerinin buna rıza göstermesi.
“Ancak bu rıza belgelerinin baskıyla imzalatıldığını düşünüyoruz. Pek çoğu bu şekilde beyan veriyor. Elleri kelepçeli bir şekilde parmak izi almak veya uzun idare gözetimde tutma tehdidiyle ‘Sen şimdi git, nasılsa geri dönersin’ şeklinde sözlerle geri göndermeye zorlanıyorlar.
“Fakat Suriye’ye gidip geri döndüklerinde geçici korumaya alınmama ve ülkeye giriş yasaklarıyla karşılaşıyorlar.”
“Büyük sorunlar yaratacak”
Geri göndermelerin çok büyük sorunlara yol açacağını ifade eden Bekçi, şöyle devam ediyor:
“Bu durum çok büyük sorunlara neden olacak. Bu insanlar neredeyse 7-8 yıldır buradalar ve burada bir düzenleri var. Yetişkin erkekler Suriye’ye gönderiliyor fakat aileleri ve çocukları burada kalıyor, aileler bölünüyor.
“Savaş bölgesine geri gönderilmezler”
“Geri gönderme Türkiye’nin taraf olduğu Cenevre Sözleşmesi’ne, iç hukukumuzda düzenleme getiren Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu’na doğrudan aykırı.
“Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu’nun 4. maddesi, ülkesinde zulüm-ölümle karşı karşıya kalma halinde insanların geri gönderilemeyeceğini söyler.
“Bu Cenevre Sözleşmesi’nin temel yapıtaşıdır. Bunun ihlali ülkelerin insanların temel insan haklarını ihlal ettiği anlamına gelir. Suriye hala savaş bölgesidir. Kuzeyinde hala çatışmalar devam ediyor. İnsanların savaş bölgesine göndermek insanlık suçudur.
“Ayrıca suça karışmış olmak tek başına geri gönderme gerekçesi değildir. Belli koşullarının ortaya çıkması gerekiyor. Kaldı ki, kişi insanlığa karşı bir suç işlemiş bile olsa çok ağır adli bir suç bile işlemiş olsa savaş bölgesine geri gönderilmez.
“Politik bir koz olarak kullanılıyorlar”
“Avrupa ülkeleri hem Suriyelilere hem de diğer mültecilere karşı büyük bir ayrımcılık yapıyor. Sınır kapılarını kapatıyor.
“Türkiye de bu politikayla devam ederse bu insanlar ne olacaklar nereye gidecekler? Şu anda insanlık büyük bir suç işliyor.
“Bu insanları bir değer olarak görmek yerine politik bir koz olarak kullanma ve bunun üzerinden bir politika üretme söz konusu.
“Geri gönderme politikası sonucu olarak yasadışı sınır geçişleri artacak. İnsanlar kendilerine kalıcı bir yurt bulma arayışına girecekler ve bu onları eskisinden daha tehlikeli daha pahalı yollara itecek.”
Alpman: Tabanından yükselen itirazları gideriyorlar
Göç Araştırmaları Derneği’nden (GAR) Sosyolog Polat Alpman ise, Suriyelilerin geri gönderilmelerinin tek bir neden ile açıklanamayacağını belirterek, şunları söylüyor:
“Konu sadece sığınmacıların geri gönderilmesi değil. Dış politika ile ilgili meseleleri iç politikanın konusu haline getirmenin sonuçlarıyla karşı karşıya kalan hükümet, kendi seçmen tabanındaki yükselen itirazları gidermek, onlarla yeniden aynı dilde, söylemde bulunmak için bu tür hamlelere başvuruyor olabilir.
“Kesin bir neden belirtmek zor olsa da seçmenlerin önemli bir kesimde ‘gitsinler’ tutumunun güçlü olduğunu biliyoruz.
“Sığınmacılar hak sahibi kişilerdir”
“Türkiye’de en baştan beri kardeşlik, misafirlik söylemiyle ilerleyen bu süreç, bugün nefret ve ayrımcılık kampanyalarına dönüşmeye başladıysa bunun ilk nedeni, bu konuda medeni düzenlemeleri yapmaktan kaçınan yasamadır.
“Sığınmacıları, bir an önce sınır dışı edilmesi gereken sığıntılar gibi görüyor. Sığınmacılar hak sahibi kişilerdir, hukuken tanımlanmış statüleri vardır. Bu hakları nedeniyle kimsenin beslemesine, gözetmesine ihtiyaçları yoktur. Eğer varsa, orada bu kişilerin haklarının tanınmadığını söyleyebiliriz.
“Kimse kimsenin kardeşi ya da misafiri değil”
“Türkiye sığınmacıları özellikle dış politikada uzun süredir bir koz olarak kullanmaya çalışıyor. Bu sığınmacılarla ilgili hoşgörü söyleminin içini boşalttığı gibi toplumun önemli bir çoğunluğu tarafından sığınmacıların istismarını meşrulaştırıyor.
“Hem kardeşlerimiz, hem de canımızı sıktıklarında kulaklarından tutup sınır dışı edebildiğimiz sığıntılar ama hukuki olarak böyle değil. Kimse kimsenin kardeşi ya da misafiri değil, sevmek zorunda da değil ama herkes diğerinin hakkını gözetmek zorunda.
“Geri gönderme hiçbir işe yaramayacak”
“Geri gönderme hiçbir işe yaramayacak. Şu an bin kişiyi sınır dışı ederseniz, yarın 1500 kişi olarak geri gelecekler. Sınır, mutlaka aşılır.
“Göç ve göçmenlik ile ilgili politikaların zor kullanılarak, hukuki olmayan, uzlaşıya dayanmayan yöntemler ve usullerle gerçekleştirilmesi bırakın uzun vadeyi, kısa vadede bile işe yaramaz.” (RT/EKN)
* Fotoğraf: AA - Arşiv