"Medya Özgürlüğü ve Bağımsız Gazetecilik İzleme ve Haber Ağı"- BİA 2010 Nisan-Mayıs-Haziran Medya Gözlem Raporu (*)

4 Ağustos 2010

BİA Medya Gözlem Masası'nın yayımladığı 2010 Nisan-Mayıs-Haziran Medya Gözlem Raporu’na göre 53’ü gazeteci toplam 249 kişi, düşünceyi ifade özgürlüğü kapsamında yargılandı. Toplam 471 kişinin adının geçtiği rapor, ifade özgürlüğüne yönelik ihlalleri "saldırı ve tehdit", "gözaltı ve tutuklamalar", "dava ve girişimler", "düzenleme ve hak aramalar", "Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi", "Sansüre tepkiler" ve "RTÜK uygulamaları" başlıklarıyla sunuyor.

___________________________________________________________________________

Öldürülen gazeteciler

Raporuın kapsadığı dönem içinde uluslar arası sularda Gazze’ye yardım amacıyla seyreden Mavi Marmara gemisine yönelik İsrail askeri operasyonunda İnsan Hak ve Hürriyetleri (İHH) İnsani Yardım Vakfı’nın basın birimi çalışanı Cevdet Kılıçlar hayatını kaybetti. Azadiya Welat gazetesi çalışanı Metin Alataş ise Adana da bir bahçede asılı olarak bulundu.

Önceki dönemlerde öldürülen gazetecilerle ilgili hukuki işlem ve etkinlikler de sürüyordu.

Agos “Kafes Eylem Planı”na müdahil

15 Haziran. İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi, "Kafes Eylem Planı" kapsamında gayrimüslimlere yönelik saldırı girişimleriyle ilgili Agos gazetesinin yaptığı müdahillik başvurusunu kabul etti. Mahkeme, 33 sanıklı davaya 14 Temmuz’da devam edilecek. Taraf Gazetesi'nin 19 Kasım 2009 tarihli sayısında çıkan "Kafes Eylem Planı" haberinde, AKP hükümetini devirmek için Türkiye'deki gayri-müslimlere yönelik sansasyonel eylemler düzenlen-diği; planda Hrant Dink, Rahip Santoro ve Malatya Zirve Yayınevi cinayetlerinin de "operasyon" olarak geçtiğine yer verilmişti.

Gazetecilerin öldürülmesiyle ilgili  “Tevhidi İslam” davası sürüyor

9 Haziran. Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi, hukukçu Bahriye Üçok ve gazeteciler Uğur Mumcu ve Ahmet Taner Kışlalı’nın öldürülmesi dahil birçok saldırıdan sorumlu tutulan ''Tevhid-Selam Kudüs Örgütü''ne yönelik davaya devam etti. Dört sanığın yargılandığı davanın duruşmasında sanık Hasan Kılıç'ın avukatı Hüseyin Kılıç, daha önce, Bahriye Üçok, Uğur Mumcu ve Ahmet Taner Kışlalı'nın öldürülmesinin de aralarında bulunduğu birçok saldırıdan sorumlu tutulan yasa dışı ''Tevhid-Selam Kudüs Örgütü'' üyeliği davasıyla ''Umut Operasyonu'' davası arasında hukuki ve fiili irtibat bulunduğunu ifade ederek, iki davanın birleş-tirilmesini talep ettiğini hatırlattı. Kılıç, birleştirme taleplerine ilişkin karar verilmesinden sonra esas hakkındaki savunmalarını yapacaklarını ifade etti. Talebi değerlendirmek üzere görüşen mahkeme heyeti, birleştirme talebinin değerlendirilmesini ve dosyanın karar için incelemeye alınmasını kararlaştırarak duruşmayı erteledi. Cumhuriyet savcısının esas hakkındaki görüşünde, sanık Recep Aydın'ın, ''silahlı terör örgütüne üye olma'' suçundan 7 yıl 6 aydan 15 yıla, sanıklar Mehmet Ali Tekin ve Hasan Kılıç'ın ''silahlı terör örgütünde özel görevi haiz yöneticilik yapma'' suçundan 12 yıl 6'şar aydan 18 yıl 9'ar aya kadar hapisle cezalandırılması istenmişti. Sanık Ekrem Baytap'ın “anayasal düzeni zorla değiştirmeye teşebbüs” suçundan eski TCK'nın 146/1 maddesine göre müebbet ağır hapis cezasına çarptırılması, sanıklar Abdulhamit Çelik, Fatih Aydın, Yusuf Karakuş ve Mehmet Aydın'ın ''silahlı terör örgütüne üye olma'' suçundan 6 yıl 3'er aydan 12 yıl 6'şar aya kadar hapisle cezalandırılması talep edilmişti. Örgüte yönelik açılan son davadaysa Mahkeme Başkanı Hasan Şatır, haklarında yakalama emri bulunan sanıklar Ahmet Cansız, Selahattin Eş ve Ali Akbulut'un yakalama emirlerinin infaz edilemediğini bildirmişti. Şatır, yokluğunda tutuklu sanık Aydın Koral'ın yakalanamadığını da belirterek, Adalet Bakanlığı Hukuk ve Dış İlişkiler Genel Müdürlüğü'nden verilen cevapta, sanığın kırmızı bültenle arandığı ifade edildi. Cansız, Eş ve Akbulut hakkındaki yakalama ve Koral hakkındaki tutuklama kararının infazı da bekleniyor. 18 Aralık 2008'de hazırlanan iddianamede, İran'da ikamet ettiği belirtilen Cansız, Eş ve Akbulut'un ''Yasadışı Tevhid-Selam Kudüs Örgütünün'' yöneticisi, İsviçre'de ikamet ettiği belirtilen Koral'ın ise üyesi olduğu iddia öne sürülüyor. Sanıkların 22 yıl 6 aya kadar hapisleri isteniyor.

Mavi Marmara Baskını’nda öldürülen ve özgürlüğü kısıtlananlar

İsrail Ordusu'nun Gazze'ye insani yardım taşıyan Mavi Marmara gemisine 31 Mayıs'ta uluslararası sularda düzenlediği operasyonda İnsan Hak ve Hürriyetleri (İHH) İnsani Yardım Vakfı çalışanı Cevdet Kılıçlar da öldü. İHH Başkanı Bülent Yıldırım, İHH'nin basın biriminde çalıştığı ifade edilen Kılıçlar'ın fotoğraf çektiği sırada helikopterden gemiye çıkarma yapan askerlerce başından vurulduğunu söyledi. Taraf gazetesi, daha önce Selam ve Milli Gazete'de çalışan Kılıçlar'ın, kendileri için söyleşi ve haberler yaptığını yazdı. Sabah gazetesi muhabiri Mediha Olgun, operasyondan 72 saat sonra serbest kaldı. Türkiye'ye dönen Olgun, "Telefon, dizüstü bilgisayarlarımıza ve fotoğraf makinelerimize el koydular. Teker teker kabinlere alınarak çırılçıplak soydular. Ayakkabılarımızı kesip tabanlarını aradılar. Yedeklediğimiz bütün görüntü ve materyelleri böylece buldular. Hepsine el koydular. Gemide 50’yi aşkın gazeteci bulunuyordu. Dokuz kişinin yaşamını yitirdiği olayda hükümet, gerekli önlemlerin alınması konusunda uyarıda bulun-madığı gerekçesiyle eleştirildi.

Bandırma’da Cihan Hayırsevener koğuşturması “gizli” sürüyor

Balıkesir'in Bandırma İlçesi'nde Güney Marmara'da Yaşam gazetesi yayın yönetmeni ve Marmara TV yetkilisi Cihan Hayırsevener‘in 18 Aralık 2009’da öldürülmesiyle ilgili soruşturma sürüyor. Atatürk Bulvarı üzerinde bir kişinin silahlı saldırıya uğrayan gazeteci, kan kaybından yaşamını yitirmişti. Bandırma Ağır Ceza Mahkemesi, Edincik Beldesi'nde gözaltına alınan Serkan Erakkuş'u (29) olaydan bir hafta sonra tutuklayarak Bandırma M Tipi Kapalı Cezaevi'ne göndermişti; diğer iki şüpheli Tolga Ö. ve Ali T.'yi de tutuksuz yargılamak üzere serbest bıraktı. Cinayette kullanılan silaha da el koyan polis, cinayette kullanılan kiralık araçlardan birini Susurluk İlçesi'nde park edilmiş halde, diğerini de Bandırma'da bulmuştu. Dosyaya gizlilik kararı konulduğu için soruşturmayla ilgili sağlıklı bilgi alınamıyor. Balıkesir Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Ramazan Demir ile gazete sahibi Ümit Babacan, gazetecinin “organize bir suç örgütünün kurbanı” olduğunu söylemişti.

Hrant Dink cinayetinde 4. yıla giderken henüz hiçbir sonuç yok

31 Mayıs. Hrant Dink avukatları Trabzon 2. Sulh Ceza Mahkemesi'nden son kez Hrant Dink cinayeti öncesi ihmal göstermekle yargılanan sekiz jandarma görevlisinin İstanbul'daki cinayet davasından yargılanmalarını istedi. Müdahil avukatlar, Trabzon'da iki yıla kadar hapis istemiyle yargılanan jandarma görevlilerinin, özellikle de eski Trabzon Jandarma Alay komutanı Albay Ali Öz ve Yüzbaşı Metin Yıldız'in "bilinçli olarak bir davranışta bulunmayarak cinayete sebebiyet verdikleri" gerekçesiyle Ceza Yasası'nın 83. maddesinden yargılanmalarını talep ettiler. Sanık avukatlarının savunma yapmak için süre talep etmeleri üzerine mahkeme hakimi, yargılamaya 28 Temmuz'da devam edileceğini açıkladı. Mahkeme, davanın Trabzon Ağır Ceza Mahkemesi'nde ve ardından da Asliye Ceza Mahkemesi'nde görülmesi için iki kez görevsizlik kararı verdiyse dosya savcılığın itirazı üzerine bu mahkemeye geri dönmüştü. Trabzon'un Pelitli Beldesi'nden yola çıkan Ogün Samast, Dink'i İstanbul Şişli'deki Agos gazetesinin önünde, jandarma ve polise yapılan tüm ihbarlara rağmen öldürmüştü. Dönemin Trabzon Jandarma Alay Komutanı Albay Ali Öz, istihbarat şubesi görevlileri Yüzbaşı Metin Yıldız, Astsubaylar Gazi Günay ve Hüseyin Yılmaz, Başçavuş Okan Şimşek, Uzman Çavuşlar Veysel Şahin, Hacı Ömer Ünalır ve Önder Araz, ihmalde "ölüme sebebiyet veren bir ihmal suçu"ndan değil, basit bir ihmal gösterdikleri gerekçesiyle iki yıla kadar hapis istemiyle yargılanıyor.


14 Mayıs. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının, Hrant Dink cinayetinin soruşturulmasının konuya mesai ayırabilecek savcılara teslim edilmesi yönünde Dink Ailesi avukatlarının yaptıkları başvuruyu reddettiği gündeme geldi. Avukatlardan Fethiye Çetin, 28 Nisan'da Başsavcılığa ilettiği dilekçelerinde, cinayet soruşturmasının genişletilip, soruşturmaya da yeni savcı ya da savcıların atanmasını talep etmişlerdi. "Tartışmasız olan gerçek şudur ki Hrant Dink'in öldürülmesi eylemi, profesyonel bir örgütçe çeşitli safhalardan oluşan bir operasyon şeklinde örgütlenmiş ve hayata geçirilmiştir" ifadesi kullanılan dilekçede, cinayetten önce görevlilerce önlem alınmadığı savunularak, ipuçlarının değerlendirilmesi gerektiği belirtilmişti. Bu durumda, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne (AİHM) beş başvuru halinde tanışan Dink cinayeti ile ilgili soruşturmaya aynı savcılar bakacak. Cinayette hangi kamu görevlilerinin sorumlu tutulabileceği gibi boyutlar dahi henüz açığa çıkmış değil.

10 Mayıs. Hrant Dink cinayeti davasının 13. duruşması öncesi Beşiktaş’ta bir araya gelen Hrant'ın Arkadaşları'ndan gazeteci Bülent Aydın, "Hrant öleli tam 3,5 yıl oldu ama acımız, öfkemiz, taleplerimiz hala taze. Hrant'ın ailesi ve 'derin' ailesi olarak bizler katilleri tanıyoruz ve bunu haykırmak için, sorular sormak için, sonuna kadar, adalet yerini bulana kadar buradayız" dedi. Oyuncu Tülin Özen de, suikastın faillerinin bir gün mutlaka ortaya çıkarılacağını savunarak, "Onların yere eğilmiş suratlarını göreceğiz. Başlangıçta 'namus davamızdır' denen bu dava artık utanç müsameresine döndü. Bunu bir kenara yazdık, unutamayız. Yine de devleti, gecikmeli de olsa namusunu kurtarma operasyonuna çağırıyoruz" diye konuştu.

Dink ailesi avukatları, Başbakanlık Teftiş Kurulu müfettişlerinin Hrant Dink cinayetiyle ilgili raporun eklerinin kopyasını vermeyen Vali Yardımcısı Mustafa Güran hakkında suç duyurusunda bulundu. Avukatlardan Fethiye Çetin, Güran hakkında "görevi kötüye kullanma" suçundan soruşturma ve kamu davası açılması istemiyle İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına dilekçe verdiklerini söyledi.

14 Nisan. ''Kafes eylem planı'' iddialarına ilişkin 3'ü tutuklu 33 sanık hakkında açılan davanın iddianame ekleri, DVD ortamına kaydedilerek avukatlara dağıtıldı. Soruşturmayı yürüten savcılar, 19 Ocak 2007'de İstanbul'da işlenen Hrant Dink suikastından bir takım kişilerin yakalandığını ancak "soruşturmanın ileriye götürülemediğini" de belirtiyorlar. Eylem planında, 2007'de işlenen Hrant Dink cinayeti, 5 Şubat 2006'da Trabzon'da Santa Maria Katolik Kilisesi Rahibi Andrea Santoro'nun öldürülmesi ve Malatya'da 18 Nisan 2007'de işlenen Zirve Yayınevi katliamının "operasyon" olarak değerlendirildiği belirtildi.

13 Nisan. İstanbul Valiliği İl İdare Kurulu’nun, Hrant Dink cinayetinde kusur ve ihmalleri görülen polislere dair ön inceleme raporu uyarınca İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nde görevli eski Emniyet amiri İbrahim Pala, başkomiserler Volkan Altınbulak ve İbrahim Şevki Eldivan ve polisler Bahadır Tekin ve Özcan Özkan hakkında soruşturma açılmasına izin verdiği açıklandı. 12 Mart 2010'da alınan ve 2 Nisan'da da İl İdare Kurulu Müdürü adına Öznur Bolat'ın onadığı kararda, hakkında ön inceleme yapılan dokuz Emniyet görevlisinden, eski İl Emniyet Müdürü Yardımcısı ve yeni Osmaniye Valisi Celalettin Cerrah, eski yardımcısı Şammaz Demirtaş, eski İstihbarat Şube Müdürü Ahmet İlhan Güler ve eski Şube müdür yardımcısı Bülent Köksal için soruşturma izni verilmedi. Cerrah için ret gerekçesi, "İstanbul ilinin karmaşık ve çok çeşitli hizmetlerinin izlenmesi ve ifasının zorluğu göz önüne alınarak görevinin yoğunluğu nedeniyle her türlü işi yakinen takip etme imkanı bulunmaması, soruşturmaya konu olaydan dolayı hiçbir kusuru, hukuka aykırı fiili ve görev ihmali olmaması" oldu.

9 Nisan. İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi, Agos gazetesi ve Ermeni Kiliseleri'nin Poyrazköy Davası'na müdahil olmalarını doğrudan zarar görmedikleri gerekçesiyle reddetti; Kafes Davası'na müdahil olabileceklerini bildirdi. Agos gazetesi avukatları Fethiye Çetin ve Ergin Cinmen, tutuklu sanık olarak yargılanan emekli deniz Binbaşı Levent Bektaş'ta ele geçirtilen bir CD içinde şifreli bir dosyada Agos gazetesi abonelerinin listesinin ele geçirildiğini anımsattı. Hrank Dink’in öldürülmesinden bu yana gazetenin ölüm tehditlerine maruz kalmasıyla ilgili gazete adına Aris Nalcı müdahil olmak için başvurmuştu. 

TBMM siyasi cinayetleri “etkin” araştırmak istemedi

6 Nisan. TBMM Genel Kurulu, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Mersin milletvekili Ali Rıza Öztürk'ün sunduğu siyasi cinayetleri etkin şekilde araştırılması için bir Meclis Araştırma Komisyonu kurulması teklifini, CHP, Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) grupları, Demokratik Sol Parti (DSP) ve bağımsız bazı milletvekillerinin desteğine rağmen Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) oylarıyla reddetti. Toplumsal Bellek Platformu sözcülerinden 1980'de öldürülen TRT muhabiri Ümit Kaftancıoğlu'nun gelini Dr. Canan Kaftancıoğlu 8 Nisan’da NTV’deki Canlı Gaste programında teklifin kabul edilmemesini eleştirdi. Kaftancıoğlu, AKP grubunun "Meclis araştırma komisyonun süresinin yetersizliği ve yetkilerinin sınırlılığını" gerekçe göstererek ve komisyon kurulsa bile bu haliyle bir sonuç elde edilemeyeceğini belirterek teklifi reddettiğini söyledi; "Böyleyse bile bunu değiştirmesi gereken yine Meclis'tir" dedi.

Azadiya Welat’tan Alataş’ın

şüpheli “intihar”ı

3 Nisan. Adana'da Azadiya Welat gazetesinin dağıtımını yaptığı mahalleden ayrıldıktan sonra kendisinden haber alınamayan gazete çalışanı Metin Alataş (34), Hadırlı Mahallesi'nde ölü bulundu. Diplomasi servisi editörü Hakkı Boltan, “Çelişkili bulduğumuz yönler var. Yoğun baskılarla karşılaştığımız bir dönemde, Alataş'ın kanunsuz güçlerce öldürüldüğü veya intihara zorlandığı gibi bir ihtimal bizim açımızdan geçerliliğini koruyor" dedi. Boltan, Alataş'ın yanında bulunduğu ifade edilen "Arkadaşlar ve aileye..." diye başlayıp devamı gelmeyen mektuba bir anlam veremediklerini söyledi: "Büyük ekonomik zorluklarla bugüne kadar gelen bir kişi neden bugün bu gerekçeyle yaşamına son versin ki? Savcının elindeki belgenin mektup ve mesaj olmadığı kanaatimiz var." Alataş'ın babası Bekir Alataş ve savcı denetiminde yapılan incelemenin ardından açıklanan raporda, cesette herhangi bir darp izinin olmadığı ve olayın klasik boğma olduğu belirtildi. Gazete avukatı Özkan da incelemeye katıldığını ve darp izi görülmediğini doğruladı. 01 SD 443 plakalı araçtan inen kimliği belirsiz sivil giyimli beş kişi, 22 Aralık 2009'da, BDP İl binası önünde gazete dağıttığı sırada Alataş'ı darp etmişler ve hastaneye kaldırılmasına neden olmuşlardı. Sürekli izlendiğini belirten Alataş, Adana Savcılığı'na suç duyurusunda bulunmuş, ancak bir sonuç alınamamıştı. Babası, “oğlunun herhangi bir sorunu yoktu” diyor. BDP Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındır, Alataş’ın durumu 7 Nisan’da TBMM’ye taşıdı.

Saldırı ve Tehditler

16 Haziran. Antalya'nın Manavgat İlçesi'nde yayınlanan Türkbeleni gazetesinin sahibi Mehmet Ali Ünal iş yerinin önünde silahlı saldırıya uğradı ancak yara almadan kurtuldu. Saldırı anı gazetenin güvenlik kameralarına da yansıdı. Saldırı sırasında eğilen gazetecinin hızla gazete bürosuna sığındığı görülüyor. Bürosundan bir evrak almak için aracının başına gelen Ünal'a kimliği belirlenemeyen bir kişi, gazete yakınında bulunan Karadenizliler Derneği Çay Bahçesi önünden altı el ateş etti. Kurşunlar gazeteciye isabet etmezken, saldırgan içinde bir başka kişinin olduğu araçla olay yerinde kaçtı. Polis, olay yerinde altı boş kovan buldu. Bir kovanın da gazete binasına isabet ettiğini belirledi. Ünal, saldırının yayımladıkları haberlerden kaynaklandığını sandıkların ve bu saldırıların kendilerini yıldırmayacağını ifade etti; "Biz her zaman belgelerle doğruları söylemeye devam edeceğiz. Bu saldırıyı gerçekleştirenlere de acıyorum. Zavallı buluyorum'' dedi.

14 Haziran. GAP Gündemi gazetesi imtiyaz sahibi ve Şanlıurfa Gazeteciler Birliği Başkanı Veysel Polat, kimliği belirsiz kişilerin saldırısına uğradı. Evine gitmek üzere işyerinden çıkarak Ahmet Bahçivan İş Merkezi altındaki otoparka giden Polat'a, Şafak Otopark iş hanı girişinde saldırıldı. Aynı zamanda AKP il başkanı yardımcısı da olan Polat, saldırıda yüzünden yaralandı. Gazeteciyi olay yerinin yakınında bulunan kardeşi Ahmet Polat, Şanlıurfa Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne kaldırdı. Saldırının neden gerçekleştirildiği henüz bilinmiyor. TGC başkanı Orhan Erinç, aynı zamanda TGC'nin Şanlıurfa temsilcisi de olan Polat'a yönelik saldırıyı kınadı: "Arkadaşımıza yönelik kaba güç kullanımına dayalı saldırıyı kınıyor, kendisine geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz”. AKP İl başkanı Avukat Ahmet Düşünür de, "Teşkilatımıza yönelik böyle bir olayın meydana gelmesinden dolayı büyük üzüntü içersindeyiz. Olayın faillerini kınıyoruz. Zorbalıkla, kaba kuvvetle kimsenin bir yere varamayacağını ifade ediyoruz" dedi.

25 Mayıs. Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi öğrencisi ve DİHA muhabiri Ömer Çelik, İstanbul'un Şişli İlçesi'nde akşam vakti ülkücü oldukları iddia edilen bir grubun saldırısına uğradı. Şişli Etfal Hastanesi Acil Servisi'ne kaldırılan Çelik, beyin cerrahi ve ortopedi servisinde tedavi gördü. Çelik'in kafasında iki çatlak oluşurken, sol kolunda dirsekten itibaren üç yerden kırık tespit edildi. Çelik'in başına dikiş atıldı ve kolu da alçıya alındı. Çeşitli kentlerde Kürt öğrencilere yönelik şiddeti haberleştiren gazeteci, travma geçirme riski bulunduğu için doktor gözetiminde taburcu edildi. Ertesi gün DİHA ajansı, çalışanına saldıranların, güvenlik kameralarına ellerindeki sopalarla birlikte yakalandığını duyurdu. Görüntülere göre, saldırganlar olayın ardından ellerini kollarını sallayarak olay yerinden uzaklaşıyorlar. Saldırganları teşhis edebileceğini belirten Çelik şikayetçi oldu.

22 Mayıs.. İstanbul Bağcılar’daki Matbaacılar Caddesi üzerinde bulunan Doğan Medya Center binasının önüne sabah bırakılan şüpheli paket bomba imha uzmanlarının müdahalesiyle etkisiz hale getirildi. Binada Dünya, Radikal ve Milliyet gazeteleri de yer alıyor. Gazetenin güvenlik görevlileri ve vatandaşlarca fark edilen şüpheli paket polise bildirildi. Bağcılar polis ekipleri olay yerine gelerek paket üzerinde yatıkları ilk incelemede paket üzerinde düzenek yerleştirilmiş zaman ayarlı bomba olduğunu tespit ettiler. Paket üzerinde kablolardan oluşan düzenek bulunduğunu fark eden polisler, olay yerine bomba imha ekiplerini çağırdı. Bomba imha uzmanı ekip olay yerine gelerek şüpheli pakete fünye yerleştirdi. Özel kıyafetli bomba uzmanının gerekli tedbirleri alarak şüpheli paketin yanından ayrılmasından sonra paket patlatıldı. Paketten kablo parçaları, barut ve düzenek çıktı. Olay yerindeki MOBESE kamerasındaki görüntülerin incelenmesi için çalışma başlatıldı.

21 Mayıs.. Mustafa Kemal Üniversitesi Öğrenci Derneği'nin (MKÖDER) kampüs yemekhanesinde yaptığı boykot eylemini izleyen DİHA Hatay muhabiri Murat Altunöz’ün çekim yapması üniversitenin özel güvenlik görevlilerince engellendi. Üniversite kampüsü dışına çıktığında kendilerin jandarma olarak tanıtan sivil kişilerce fotoğraf makinesi elinden alınmak istenen Atunöz, makinesini vermemekte ısrar edince sivil bir araca bindirildi. Altunöz araçta, "Biz seni daha önce uyarmıştık. DİHA'ya niye haber atıyorsun? Başına kötü şeyler gelir" şeklinde tehdit edildikten sonra bırakıldı.

19 Mayıs.Türkiye Spor Yazarları Derneği, Fenerbahçe ve Trabzonspor takımlarının karşı karşıya geldiği 2009-2010 futbol sezonunun son maçında Fenerbahçeli taraftarların maçı kaybetmenin üzüntü ve öfkesiyle spor basınına saldırdığını açıkladı: “Sarı Lacivertli taraftarlar, kaybetmenin üzüntüsü ve öfkesiyle spor basınının emekçilerine saldırırken rahmetli İslam Çupi'nin anısına da saygısızlık etmişlerdir. TSYD Yönetimi olarak saldırıya uğrayan arkadaşlarımıza geçmiş olsun derken saldırganları da kınıyoruz”.

17 Mayıs. DİHA muhabiri Pınar Ural, İstanbul Teknik Üniversitesi Maslak Kampüsü'nde bir öğrenci eylemini izledikten sonra bindiği İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne ait özel bir halk otobüsünde darp edildi. İran'daki idamların protesto edildiği eylemi izleyen gazeteciyi hedef alan kimliği belirsiz bir kişi, gazeteciyi otobüsten aşağıya atmak istedi; “vatan haini” diyerek hakaret etti.

4 Mayıs. Bursa, Nilüfer Belediyesi'nin, 1972’de idam edilen Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan'ın anısına yaptırdığı ve idamların yıldönümü 6 Mayıs’ta açılışı yapılması beklenen "Üç Fidan" Anıtı'na kimliği belirsiz kişiler saldırdı. Heykeltıraş Eşber Karayalçın'ın ''barış sembolü çevresine yerleştirilmiş üç insan figürü'' şeklinde tasarlayarak yaptığı ve Gençlik Parkı'na yerleştirilen metal anıt, sprey boya ve kesici aletle tahrip edildi. ÇGD Bursa Şubesi, yazılı bir açıklamayla saldırıyı kınadı ve duyarlılığını göstermek için tüm üyelerimi anıtın açılış törenine katılmaya çağırdı. Görgü tanıklarının 20-25 yaşlarında üç dört kişinin soyut heykellere, kesici alet ve boyalarla zarar verdiğini ifade eden Nilüfer Belediye Başkanı Mustafa Bozbey sorumlular hakkında suç duyurusunda bulunulduğunu bildirdi.

2 Mayıs. Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, yaşanan asker kayıplaryla ilgili açıklamasında, "Basının bir bölümü, çok açık söylüyorum İstiklal Savaşındaki mütareke basınını dahi aratacak seviyede. Mütareke basını dahi bu kadar hain değildi'' dedi. Taraf gazetesi, Başbuğ'un bu sözlerine, "Asıl hain, çocukları ölüme terk edendir" sürmanşetiyle yanıt verdi. Haberde, "Daha önce gazetelerde yer alan haberlere uygun biçimde düzenlenen saldırıları önlemeyen Genelkurmay Başkanı, bu durumu eleştiren basına 'hain' dedi. Ağzından çıkanı kulağı duymayan Org. Başbuğ'a soruyoruz..." denilerek Başbuğ'a beş soru yöneltildi. ÇGD Genel Başkanı Ahmet Abakay, Başbuğ’un "basının bir bölümü"ne yönelik "Mütareke basını dahi bu kadar hain değildi'' şeklindeki sözlerini "yanlış ve çok tehlikeli" bulduğunu açıkladı. Abakay, "Açıklama sadece vahim değil, çok da tehlikeli. Böylesi duygusal ve cenazelerin kaldırıldığı ortamlarda bu tür konuşmalar kışkırtıcı olabilir. Linç kültürünün çok egemen olduğu bizim gibi toplumlarda, bir takım kişiler bu açıklamaya uyarak bazı kişi veya kurumlara saldırmayı kafasına koyabilir" dedi. TGC, Genelkurmay Başkanı Başbuğ'un "basının bir bölümü" için sarf ettiği "Mütareke basını dahi bu kadar hain değildi'' sözlerini "rahatsız edici" bulurken Basın Konseyi başkanı Ekşi, aynı sözler için, "kısım medya mensuplarınca kabul edilmese de ifade özgürlüğüdür" dedi.

29 Nisan. Hukukçu Eren Keskin için İHD İstanbul Şubesi'ne gönderilen Zeki Özhan imzalı mektupta, "Ermenilere destek verirsen Taksim'den bir daha çıkamazsın, sana boş konuşmuyorum haberin olsun, sizin üstünüze gelen kalabalığı senin üstüne gönderirim" deniyordu. Mektup üzerinde, Kartal H Tipi Kapalı Cezaevi İnfaz Kurumu mektup Okuma komisyonunun, mektubun okunduğunu gösteren "GÖRÜLDÜ" kaşesi de bulunuyor."Merhaba beni tanıdı mı?" diye başlayan bu mektup, Özhan'ın gönderdiği ikinci mektup. Daha önce de, 2007 yılında da Özhan bu kez Ümraniye Cezaevi'nin Mektup okuma komisyonunun onayıyla bir mektup göndermişti. Ümraniye Başsavcılığı, bu konuda açtığı soruşturmayı hala tamamlamadı. Keskin'in avukatı Fatma Karakaş Doğan, Özhan ve Kartal H Tipi Cezaevi sorumluları hakkında 12 Mayıs’ta bir kez daha suç duyurusunda bulundu.

Gözaltı ve Tutuklamalar


11 gazetecilik örgütünü bir araya getiren G 9 Gazeteciler Platformu, 26 Mayıs’ta Anayasa'ya "Basın özgürdür sansür edilemez. Basın özgürlüğünü sınırlandıran kanun yapılamaz" cümlesinin eklenmesini, TCK'daki 27 maddenin değiştirilmesini ve hapisteki gazetecilerin tahliyesini istedi. Platform, başta Anayasa, TCK ve TMK olmak üzere basın ve ifade özgürlüğünü kısıtlayan tüm düzenlemelerin kaldırılmasını talep etti. G9, AİHM kararları çerçevesinde, insanlığın evrensel kabul görmüş değerlerini, temel insan haklarını, demokratik hukuk devleti ilkelerini dikkate aldığında Türkiye'de gerçek anlamda basın ve ifade özgürlüğü bulunmadığına işaret etti; "Türk mevzuatında esas hale gelmiş olan yasaklama ve engelleme anlayışı terk edilmeli" dedi. Buna göre, halen gazetecilerle ilgili 700'den fazla ceza ve tazminat davası dosyası var. Çoğu TCK'nın "gizliliğin ihlali", "adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs" ve “terör örgütü propagandası yapmak" ile ilgili düzenlemelere dayandırılıyor. Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS), Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC), Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD), Parlamento Muhabirleri Derneği (PMD), Foto Muhabirleri Derneği (FMD), Ekonomi Muhabirleri Derneği ( EMD), Diplomasi Muhabirleri Derneği (DMD), Profesyonel Haber Kameramanları Derneği (PHKD), Turizm ve Çevre Gazetecileri Derneği (TURÇEV), Avrupa Gazeteciler Birliği (AEJ) Türkiye Temsilciliği ve Basın Yayın ve İletişim Emekçileri Sendikası (HABER-SEN).

29 Haziran. İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesi, “Devrimci Karargah” örgütüne yönelik davanın ikinci duruşmasında sinema TV sektöründe yapım amiri olarak çalışırken operasyon kapsamında gözaltına alınan ve 27 Nisan 2009’dan beri tutuklu yargılanan Melek Seven’i tahliye etti. Mahkeme, Gökhan Aydın'ı da tahliye etmeyi kararlaştırdı. 23 Şubat'ta görülen ilk duruşmada, aralarında gazetevatan.com sitesi eski yayın yönetmeni Aylin Duruoğlu’nun da bulunduğu 10 kişi 10 aylık tutukluluktan sonra tahliye edilmişti. İstanbul Bostancı'da polisin bir daireye 27 Nisan 2009'da baskın düzenlediği sırada çıkan çatışmada Orhan Yılmazkaya öldürülmüş, bu sırada bir komiser ile yoldan operasyonu izleyen bir genç de ölmüştü. Davanın görülmesine 7 Aralık’ta devam edilecek.

28 Haziran. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, tutuklandıktan sekiz ay sonra haftalık Aydınlık dergisi yetkilisi Deniz Yıldırım ve Ulusal Kanal'dan Ufuk Akkaya'yı yargılamaya başladı. İki kişi, Başbakan Erdoğan’ın eski Kuzey Kıbrıs Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat'la 2004’te yaptığı ve yasadışı olarak kaydedilen telefon konuşmalarına haber olarak yayımladıkları iddiasıyla 9 Kasım 2009'da tutuklanmışlardı. Ev ve işyerleri 19 Ekim 2009'da aranan Akaya ve Yıldırım, 20 gün sonra gözaltına alındıklarında, "Ergenekon terör örgütüne üyesi olmak, örgüt adına faaliyette bulunmak"tan suçlandı. İki gazeteciyi Ergenekon Savcısı Zekeriya Öz, "Özel hayata ilişkin görüntü ve sesleri ifşa etmek", "kişiler arasındaki aleni olmayan konuşmaları kaydetmek", "kişisel verileri hukuka aykırı olarak ele geçirmek veya yayınlamak" suçlamalarıyla tutuklanmalarını istemişti. Yıldırım ve Akaya, kamu yararı taşıdığı için habere yer verdiklerini ifade etti; Başbakanlığın talimatıyla tutuklandıklarını savundular: "Her gün gazetelerde özellikle yandaş gazete ve televizyonlarda güncel olarak Yargıtay üyelerinin, generallerin, işlerine gelen bütün dinlemelerini ibretle okuduk, izledik. Bunlar yayınlanırken hiçbirisiyle ilgili bir soruşturma başlatıldı mı?"

16 Haziran. Başbakan Erdoğan'ın da katıldığı İstanbul’daki “Roman Buluşması”nda pankart açılmasıyla ilgili Ferhat Tüzer ve Berna Yılmaz’ın tutuklandığı olayla ilgili İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nde dava açıldı. Devrimci Halk Kurtuluş Partisi Cephesi (DHKP/C) örgütünün 30 Eylül 2009'dan itibaren “Amerika defol, bu vatan bizim, Dev-Genç” adıyla eylemler başlattığı ve ona bağlı “Gençlik Dernekleri Federasyonu”nca da “Eğitim harçlarının kaldırılması, katkı paylarının alınmaması ve parasız eğitim verilmesi” talepleriyle eylemler yaptığı belirtilerek, 14 Mart 2010 tarihinde Zeytinburnu'ndaki Abdi İpekçi Spor Salonu'nda yapılan 'Roman vatandaşlarımız ile buluşuyoruz' konulu toplantıda, Erdoğan'ın konuşma yaptığı sırada üç kişinin “Parasız eğitim istiyoruz, alacağız” içerikli “Gençlik Federasyonu” imzalı pankartı açtıkları kaydedildi. İddianamede, Tüzer, Yılmaz ve tutuksuz yargılanan Utku Aykar'ın “örgüt üyesi olmak” ve “terör örgütü propagandası yapmak” suçlarından dolayı toplam 6 ile 15'er yıl arasında çeşitli hapis cezalarına çarptırılmaları istendi.

15 Haziran. Başbakan Erdoğan’ın 14 Mart’ta konuşma yaptığı "Roman buluşması"nda "Parasız eğitim istiyoruz, alacağız" pankartını açan üç gençten ikisi tutuklu üç sanık hakkında “terör örgütü üyesi olmak” ve “terör örgütü propagandası yapmak” suçlarından 6 ile 15 yıl arasında değişen hapis cezaları istemiyle dava açıldığı öğrenildi. Tutuklu Ferhat Tüzer ve Berna Yılmaz ile tutuksuz Utku Aykar, İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nde “Devrimci Halk Kurtuluş Partisi Cephesi (DHKP/C) örgütü üyesi olmak” ve “örgüt propagandası yapmak” iddiasıyla İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılanacak. İddianamede, şüphelilerden Berna Yılmaz'ın da 10'u aşkın eylemle beraber NATO ve Dünya Bankası'nı protesto ve TEKEL işçilerinin başlattığı greve destek verilmesi amacıyla gerçekleştirilen yürüyüşlere katıldığı iddia ediliyor. Tutuklamaya derhal son verilmesini ve gençlerin serbest bırakılmasını isteyen Halkın Hukuk Bürosu, polisin ve savcının basın açıklamasını "suç", pankartta yazılı "Gençlik Dernekleri Federasyonu" adlı yasal derneği "yasadışı örgüt", parasız eğitim istiyoruz cümlesini de "örgüt sloganı" olarak değerlendirdiğini, mahkemenin de bunu onayladığını bildirdi.

11 Haziran. DİHA Hakkari muhabiri Hamdiye Çiftçi ile 10 kişinin "Kürdistan Topluluklar Birliği/Türkiye 'Meclisi (KCK/TM) Yapılanmasıyla bağlantısı olduğu iddiasıyla Van 3. Ağır Ceza Mahkemesi kararıyla tutuklandığı öğrenildi.

10 Haziran. Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesi, "basın yoluyla PKK örgütünün propagandasını yaptığı" iddiasıyla dört ay önce tutuklanan Rengê Hevîya Jinê kadın dergisinin sorumlu yazı işleri müdürü Gurbet Çakar'ın tahliye talebini reddetti. Gazeteci, 1 Temmuz'da yargılanmaya devam edecek. Diyarbakır E Tipi Cezaevi’nde kalan Çakar’ın avukatı Servet Özen, müvekkilinin PKK'nin hapisteki lideri Abdullah Öcalan'ın "Kürt halk önderi" olarak nitelendirildiği, gazetede PKK militanlarının ve Öcalan resimlerine yer verildiği gerekçesiyle tutuklu yargılandığını bildirdi. Bu dosyaları Yargıtay'a taşıdıklarını açıklayan Özen, müvekkilinin "örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işlediği" iddiasıyla da yargılamakta olduğunu, tutukluluğunun bu suçlamaya dayandığını açıkladı.

8 Haziran. Dini inançları nedeniyle askere gitmeyi reddettiği için 21 Ocak'tan beri Eskişehir Askeri Cezaevi'nde tutulan vicdani retçi Enver Aydemir Eskişehir Askeri Mahkemesi’nce, tahliye edildi. Aydemir, üç yıl işkence, baskı ve cezalarla boğuştuktan sonra askeri hastanenin verdiği "çürük raporu"yla serbest kaldı. Aydemir'se çürük olanın kendisi değil, vicdani ret hakkını tanımayan hukuk sistemi olduğunu söyledi. Duruşmaya sivil kıyafetlerle getirilmediği için o günden beri cezaevi kıyafeti giymeyi reddeden Aydemir'e bir ay da disiplin cezası verilmişti.

29 Mayıs. Atılım gazetesi muhabirleri Tuncay Mat ve Çağdaş Küçükbattal, Gazi Mahallesi'nde bir baz istasyonunun tahrip edilmesiyle ilgili açılan davadan dokuz ay tutuklu kaldıktan sonra tahliye edildiler. İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi, ikinci duruşmada, eylemi gazeteci olarak izlediklerini ifade eden ve yargılamanın da hukuka aykırılık teşkil ettiğini savunan iki habercinin tutuksuz yargılanmasına karar verdi. Beşi tutuklu toplam 11 sanığın yargılandığı davanın görülmesine 24 Eylül'de devam edilecek. İki kişi 11 Eylül 2009’dan beri hapiste bulunuyordu. Mahkeme, 11 sanığı MLKP örgütünün faaliyetleri çerçevesinde baz istasyonunun tahrip edildiği eylem nedeniyle yargılıyor. İddianamede "dağıtma sırasında cebir şiddet veya tehditle mukavemette bulunmak", "silahlı terör örgütüne üye olmak", "Kamu malına zarar vermek", "Toplantı gösteri yürüyüşleri yasasına muhalefet etmek" ile suçlanan Küçükbattal ve Mat, savunmalarında eylemleri gazeteci olarak izlediklerini savundular.

24 Mayıs. Tunceli, Elazığ, Malatya, Şanlıurfa, Aydın, Denizli, Sakarya, Batman ve Kars'ta polis ve jandarmanın sabaha karşı düzenlediği operasyonlarda gözaltına alınan 120'yi aşkın kişi arasında Elazığ'dan DİHA muhabiri Serkan Demirel ve Azadiya Welat Elazığ temsilcisi Ali Konar da vardı. Savcılık sorgusunun ardından tutuklanma talebiyle mahkeme sevk edilen Konar tutuklanırken Demirel serbest bırakıldı. Sakarya polisinin 19 kişiyle birlikte gözaltına aldığı DİHA muhabiri Çağdaş Kaplan da aynı gün çıkarıldığı İstanbul Beşiktaş Cumhuriyet Savcılığı’ndan serbest bırakıldı.

20 Mayıs. Diyarbakır 4. Ağır Ceza Mahkemesi, Kürtçe savunmada ısrar ettiği gerekçesiyle 8 Nisan'da tutukladığı Azadiya Welat gazetesi yazı işleri müdürü Mehdi Tanrıkulu'yu tahliye etti. Gazetenin 23 Ocak 2010 tarihli sayısında çıkan bir haberde PKK örgütünün hapisteki lideri Abdullah Öcalan için "Kürt Halk Önderi" sıfatı kullanıldığı ve "Kürt Özgürlük Hareketi" kavramı ile PKK'yi kast edildiği gerekçesiyle Tanrıkulu, "Örgüt propagandası yapmak" iddiasıyla yargılanmaya devam etti. Gazetede yayımlanan haber ve yazılar nedeniyle Tanrıkulu’nun 40 yıla kadar hapsi talep ediliyor.

18 Mayıs. İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesi, PKK lideri Abdullah Öcalan'ın tutukluluk şartlarının protesto edildiği bir eylemi izledikten sonra cezaevine gönderilen DİHA muhabiri İsmail Eskin’i beş ay sonra çıkarıldığı ilk duruşmada tahliye etti. 29 Kasım 2009 akşamı Kocaeli'nin Topçular Mahallesi'ndeki eylemleri görüntüleyen Kocaeli Üniversitesi 3. sınıf gazetecilik bölümü öğrencisi Eskin, “olaya bilerek karıştığı, terör örgütünün propagandasını yapacak tarzda faaliyetlere katıldığı” iddiasıyla 1 Aralık'ta gözaltına alınmış, 4 Aralık'ta da Kocaeli 1. Sulh Ceza Mahkemesi'nce tutuklanarak Kandıra Cezaevi'ne gönderilmişti. Eskin 30 Eylül’de yargılanmaya devam edecek.

13 Mayıs. Azadiya Welat gazetesinin tutuklu eski yazı işleri müdürü Vedat Kurşun, "PKK örgütüne üye olduğu" ve "örgüt propagandası yaptığı" iddiasıyla toplam 166 yıl 6 ay hapse mahkum edildi. Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesi, Cumhuriyet savcısının esas hakkındaki mütalaasına uyarak Kurşun'u "örgüt üyesi olmak"tan üst sınırdan 12 yıl 8 ay hapse, TMY’nin 7/2 maddesi uyarınca 103 kez de "örgüt propagandası yapmak"tan cezalandırdı.

6 Mayıs. Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesi, "PKK örgütüne üye olmak" ve "örgüt propagandası yapmak" iddiasıyla yargılanan Aram Yayınları sahibi ve Kürtçe çıkan Hawar gazetesi yazı işleri müdürü Bedri Adanır'ın tahliye istemini reddetti. Duruşma savcısı Adem Özcan, Adanır’ın 50 yıl hapisle cezalandırılmasını istemişti. Adanır, gazetedeki yazılar ve PKK lideri Abdullah Öcalan'ın savunmalarını da kapsayan üç kitapta "örgüt propagandası yapıldığı" ve "suçlu övüldüğü" gerekçesiyle yargılanıyor. Adanır, 5 Ocak'ta Kuzey Irak'tan Şırnak'ın Silopi İlçesi'ndeki Habur Sınır Kapısı'ndan giriş yaparken gözaltına alınıp tutuklanmıştı. Yayıncı o tarihten beri Diyarbakır D Tipi Cezaevi'nde tutuluyor.

Azadiya Welat yazı işleri müdürüne tutuklama

8 Nisan. Diyarbakır 4. Ağır Ceza Mahkemesi, yargılandığı basın davaları çerçevesinde savunmasını Kürtçe yaptığı gerekçesiyle Azadiya Welat gazetesi yazı işleri müdürü Mehdi Tanrıkulu’yu tutukladı. 23 Ocak 2010’da yayımlanan bir haberde PKK örgütünün hapisteki lideri Abdullah Öcalan için "Kürt Halk Önderi" sıfatı kullanıldığı ve "Kürt Özgürlük Hareketi" kavramıyla da PKK kast edildiği gerekçesiyle Tanrıkulu, "Örgüt propagandası yapmak" iddiasıyla yargılanıyor. Savcı, Tanrıkulu’nun TMY’nin 7/2 maddesi uyarınca iki kez toplam 2 ile 10 yıl arasında cezalandırılmasının istedi. Gazetenin tutuklu eski yazı işleri müdürü Vedat Kurşun üç yıl hapse mahkûm edilmişti.

24 Nisan.Yargıtay, 19 Nisan 2007'de gözaltına alındıktan sonra Mersin E Tipi Cezaevi'ne konan DİHA çalışanları Ali Buluş ve Mehmet Karaaslan ile ilgili "örgüt üyeliği" suçlamasıyla verilen mahkumiyet kararlarını onadı.

1 Nisan. Polisin PKK örgütüne yönelik operasyon yaptığı sırada akşam evine giden DİHA muhabiri Remzi Coşkun darp edilerek gözaltına alındı. DİHA, çalışanları gözaltına alındıktan sonra gözaltı tutanağı tutulmadığını savundu. Coşkun’a “Sen bizim misafirimizsin. Sabah seni bırakacağız” dendiği iddia edildi. Coşkun, 2 Nisan sabahı serbest bırakıldı.


7 Mart.
Özgürlük ve Dayanışma Partisi (ÖDP) Rize İl Başkanı Yaşar Aydın, eski CHP Rize İl Başkanları Saltuk Deniz, Erol Koyuncu ve birçok demokratik sivil toplum kuruluşu temsilcileri, bir yıla yakın süredir cezaevinde bulunan Birgün gazetesi ve Show TV Rize temsilcisi Gençağa Karafazlı’nın serbest bırakılmasın istedi. Karafazlı, Haziran 2009’da düzenlenen bir operasyonla “organize suç örgütü kurmak ve yönetmek” iddiasıyla gözaltına alındıktan sonra tutuklanmıştı. Karafazlı'nın avukatı Remzi Kazmaz, “hukuk dışı” buldukları uygulamaya son verilerek Rize Kalkandere L Tipi Cezaevinde bulunan Karafazlı'nın serbest bırakılmasını istediler. Avukatı, “Tutuklu bulunan ve hakkında henüz dava açılmayan müvekkilim mağdur durumdadır" dedi.

Süregiden basın ve gazeteci tutukluluk ve hükümlülükleri

DİHA muhabirleri Behdin Tunç ve Faysal Tunç. Yargıtay 9. Dairesi, Şırnak'ta 3 yıl önce tutuklanan DİHA muhabirleri Behdin Tunç ve Faysal Tunç'la ilgili Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesi'nin “PKK örgütüne yardım ve yataklık” iddiasıyla verdiği 6'şar yıl 3'er aylık hapis cezalarını onadı. 17 Şubat’ta gündeme gelen karar gereği hapiste kalmaya devam edecek olan iki muhabir, 5 Nisan 2007’de gözaltına alınarak tutuklanmışlardı. İki kişi, Diyarbakır D Tipi cezaevinde bulunuyorlar. 8 Ocak 2008'de Şırnak'ın Cizre İlçesi'nde gözaltına alınan Ajansın Şırnak muhabiri Haydar Haykır ise, 12 Ocak 2008'de tutuklanarak Batman H Tipi Cezaevi'ne gönderildi. Ancak bu tutuklamaların kesin olarak "gazetecilik faaliyetleri" ile ilgili olup olmadığı henüz bilinmiyor.

İşçi-köylü gazetesi çalışanı Suzan Zengin. 10 aydır Bakırköy Kadın ve Çocuk Cezaevi'nde kalan Zengin 26 Ağustos'ta ilk kez mahkemeye çıkarıldığında yargıç önüne çıkmadan bir yılı hapiste geçirmiş olacak. İstanbul polisince 28 Ağustos 2009'da gözaltına alınan Zengin, Kartal'ın Gülsuyu Mahallesi'ndeki evlerinden aynı saatlerde gözaltına alınan üç kişiyle birlikte Terörle Mücadele Şubesi'ne getirilmişti. Zengin ve diğerleri, 31 Ağustos'ta Beşiktaş adliyesinde mahkemeye çıkarıldı ve "yasadışı örgütü üyesi olmak" suçlamasıyla aynı akşam tutuklandı. Adliye çıkışında "Devrimci basın susturulamaz" sloganı atan Zengin Bakırköy'deki cezaevine diğer üç kişi de Metris Cezaevi'ne götürüldü. Yaşananları "komplo" olarak değerlendiren İşçi-Köylü gazetesi, Zengin'in Kartal bölgesinde uzun yıllardır devrimci-sosyalist basın kimliğiyle gazetecilik yaptığını bildirmişti. Zengin, cezaevinden gönderdiği mektubuna, "Mektubum sizlere ulaştığında bir komplo sonucu tutuklanmamın üzerinden yaklaşık dokuz ay geçmiş olacak" sözleriyle başlıyor. Zengin, ilk olarak 26 Ağustos'ta mahkemeye çıkarılacak olmasına da, "sorgusuz-sualsiz, peşin cezalandırma mantığının ürünü" olarak bakıyor.

Özgür Radyo yayın yönetmeni Füsun Erdoğan Aralarında Özgür Radyo yayın yönetmeni Füsun Erdoğan, Atılım gazetesi genel yayın yönetmeni İbrahim Çiçek ile yayın koordinatörü Sedat Şenoğlu'nun da bulunduğu 16’sı tutuklu 24 sanık Marksist Leninist Komünist Partisi’ne (MLKP) mensup oldukları gerekçesiyle İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nde açılan dava 29 Temmuz’da devam edecek. 26 Mart’ta görülen 9. duruşmada, Aydın Nazilli Ocaklı Köyü'ndeki eve yönelik operasyona katılan Aydın Terörle Mücadele Şube müdür yardımcısı Nurullah Karaoğlan ile İstanbul TMŞ'den polisler Cemal Arslan ve Faik Şaşmaz dinlendi. Duruşma sonunda üç buçuk yıldan beri tutuklu bulunan Elif Almakça tahliye edildi. Karaoğlan, kendilerine İstanbul polisinden çok kapsamlı operasyon yürütüldüğü yönünde faks geldiğini, operasyonun tamamen İstanbul'dan yönetildiğini söyledi. Karaoğlan, Naci Güner'e ait olduğu iddia edilen eve akşam saatlerinde İstanbul ekibiyle birlikte gittiklerini, yolda aracını durdurdukları Naci Güner'e ait aracı durdurarak kendisini gözaltına aldıklarını, eve vardıklarında kendilerinden önce gelen özel ekibin 5-6 kişiyi gözaltına aldığını aktardı.

DİHA muhabiri Hatice Özhan. Ağrı Cumhuriyet Savcılığı'nın hakkında başlattığı soruşturma kapsamında Diyarbakır’da gözaltına alınan ve Ağrı'ya götürülen DİHA muhabiri Hatice Özhan 19 Şubat’tan beri Ağrı Cezaevi’nde.. Emniyette ve savcılıkta sorgulandıktan sonra Ağrı Sulh Ceza Mahkemesi'ne sevk edilen Özhan, BDP Genel Merkez çalışanlarıyla yaptığı telefon görüşmeleriyle ve ROJ TV programına katılarak “PKK örgütü propagandası” yaptığı iddiasıyla suçlanıyor.

Adana Radyo Dünya Yayın yönetmeni Kenan Karavil, Azadiya Welat gazetesi Adana temsilcisi Seyithan Akyüz, Gün TV yayın yönetmeni Ahmet Birsin. Adana ve Diyarbakır’da KCK yapılanmasına yönelik operasyonlarda gözaltına alınan Adana Radyo Dünya Yayın yönetmeni Kenan Karavil ve Azadiya Welat Adana temsilcisi Seyithan Akyüz 10 Aralık 2009’dan beri Adana Kürkçüler Cezaevi'nde bulunuyorlar. Benzer suçlamayla tutuklanan Gün TV yayın yönetmeni Ahmet Birsin de, 14 Nisan 2009'dan beri hapiste. Karavil ve Akyüz tutuklandığından beri hakim karşısına çıkarılmadıkları gibi, avukatları da dosyada gizlilik kararı bulunduğu için dosya ve delillerine ulaşamam şikayetçiler. Birsin hakkında Adana 8. Ağır Ceza Mahkemesi’nin iddianamesi 14 ay sonra düzenlendi. Operasyonun "PKK üyesi sekiz kişilik 'Türkiye koordinasyon Birimi"ne yönelik yapıldığı ve bir yıllık teknik takip sonucunda operasyonun başlatıldığı açıklanmıştı.

Azadiya Welat gazetesi eski Yazı işleri Müdürü Vedat Kurşun. Kürt sorunu ve PKK Örgütüyle ilgili haber ve yazılarda “PKK örgütünün propagandasını yaptığı” iddiasıyla yargılandığı davalar kapsamında 30 Ocak 2009’dan beri cezaevinde tutuklu olan Kurşun İstanbul Atatürk Havalimanı'nda gözaltına alındıktan bir süre sonra Diyarbakır D Tipi Cezaevi'ne nakledilmişti. Kurşun, günlük Kürtçe yayın yapan gazetenin birçok sayısında yayımlanan haberlerde "PKK örgütünün propagandasını yaparak yardım ve yataklık etmek" ve "suçlu ve suçluyu övmek" ile suçlanıyor. Mahkeme propagandanın sistemli şekilde yapıldığı kanaatine varırsa hükmü "örgüt üyeliği" suçlamasından da kurabilir.

Cumhuriyet gazetesi Ankara temsilcisi Mustafa Balbay, Hükümeti yıkmaya yönelik faaliyetlerde bulunan “Ergenekon terör örgütü” ile ilişkili olduğu iddiasıyla 6 Mart 2009'dan beri Silivri Cezaevi’nde tutuklu olan Balbay’ın, "Anayasal düzeni silah zoruyla değiştirmeye teşebbüs etmek" iddiasıyla ikişer kez ağırlaştırılmış müebbet ile 16 yıldan 80 yıla kadar hapsi isteniyor. Balbay, 16 Nisan’daki duruşmada, iki kez ağırlaştırılmış müebbet hapis istemiyle yargılandığını belirterek, ''Mesleki müebbetimi, makam olarak ilk cezamı aldım. Artık Cumhuriyet Gazetesinin Ankara Temsilcisi değilim'' dedi. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nde söz alan Balbay, dijital verileri delil olarak değerlendirmenin Ceza Muhakemesi Kanunu'nda hükme bağlandığını anlatarak, ''Balbay'ın günlükleri'' olarak bilinen dijital verilerin hukuki delil olarak değerlen-dirilemeyeceğini savundu. Balbay, eski Deniz Kuvvetleri Komutanı merhum Oramiral Güven Erkaya, 10. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in de aralarında bulunduğu bazı kişilerle yaptığı görüşmelerin içeriğine ilişkin notların iddianameye konulduğunu öne sürerek, ''Sekiz yıllık notlarım özel olarak bir araya getirilip, art arda oluşturulup günlükler şeklinde yapılmış. Bu notlar sizin önünüze gelirken de değiştirilmiş'' dedi. Bu notların kendisine ait konuşmaların yüzde 1'ini bile oluşturmadığını, sadece haber kaynaklarına sorular sorduğunu ifade eden Balbay, bu kişilerin hayatta olduğunu, görüşmelerinin de sadece 4'ünün baş başa olduğunu, diğer görüşmelerin heyetle ve kişilerin makamlarında gerçekleştiğini kaydetti. Gazeteci olarak topluma karşı görevini yaptığını söyleyen Balbay, ''Sizler beni iki kez ağırlaştırılmış müebbet hapisle yargılıyorsunuz. Ben gazeteciyim diyorum. Bu yasa maddeleri bize uygulanmayacaksa biz başka yasanın çocukları mıyız? Vicdani kanaat bize uygulanmayacaksa biz başka tanrının çocukları mıyız?'' diye konuştu. 30 Haziran itibariyle Balbay, 482 gündür Silivri Cezaevi’nde tutuklu bulunuyor.

Gazeteci Tuncay Özkan. Birinci Ergenekon iddianamesindeErgenekon örgütüne üye olmak, hükümeti ve TBMM’yi ortadan kaldırmaya veya engellemeye teşebbüs etmek ve açıklanması yasaklanan gizli belgeleri temin etmek” ile suçlanan gazeteci Tuncay Özkan’ın da iki kez ağırlaştırılmış müebbet hapsi isteniyor. 16 Nisan’da söz verilen Özkan da, iddianamede özel yaşına dair bölümlerin okunduğunu ve İlhan Selçuk’un bu nedenle açtığı davayı kazandığını anımsatarak, mahkeme heyetinden özür beklediğini açıkladı. Özkan, “Bize, Türk adaletine çok büyük zarar verdiler. Hukuku zedelediler. Özür gerçekleşirse şahsen ben dava açmam. Buradaki sanıkların savcılık makamından duymak istedikleri özür var'' şeklinde konuştu. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin “örgüt üyeliği”nden tutuklu yargıladıkları arasında Aydınlık dergisi yazarı Emcet Olcayto da bulunuyor. Dava 20 Temmuz 2009’da başlamıştı.

Devrimci Demokrasi’den Erdal Güler. PKK ve Maoist Komünist Partisi (MKP) gibi örgütler hakkında övücü yayınlar yaptığı iddiasıyla iki yıldır hapiste tutulan Devrimci Demokrasi gazetesi sahibi ve sorumlu yazı işleri müdürü Erdal Güler'in tahliyesi 6 Eylül 2014’e uzadı. 26 Aralık 2007’de gözaltına alındıktan sonra Amasya Cezaevi'ne gönderilen Güler'in Aralık ayında tahliye edilmesi bekleniyordu. Ancak Kocaeli Başsavcılığı'nın gazetecinin avukatı Ümit Sisligün'e verilen müddetnamede, binlerce TL'lik para cezalarının hapse çevrilmesi nedeniyle Güler'in 6 Eylül 2014'te tahliye olacağı, şartla tahliyeden yararlanması halinde 1 Kasım 2012'de hapisten çıkacağı belirtiliyor. "PKK veya MKP örgütlerinin propagandası yaptığı" iddiasıyla onlarca dosyadan yargılanan Güler, yetkilisi de olduğu Özgür Düşün dergisinin Mart-Nisan 2005 sayısında yer verilen "Mahir Çayan ve yoldaşlarını saygıyla anıyoruz" mesajından dolayı "suç ve suçluyu övmek" ile suçlanıyor. Bir başka dava da, İbrahim Kaypakkaya'nın anıldığı "Halk için Devrimci Demokrasi" gazetesinin 1-16 Mayıs 2006 tarihli sayı için açılmıştı.

Basın ve İfade Özgürlüğü Davaları

Ferhat Tunç 28 Temmuz’da yargılanacak

1 Temmuz. Ferhat Tunç, 1. Eruh-Çirav Doğa ve Kültür Sanat Festivali'nde yaptığı konuşma nedeniyle 28 Temmuz'da yargılanmaya başlayacak. Dünya Özgür Müzik forumu Freemuse Örgütü'nün 2010 Dünya Özgür Müzik ödülüne layık gördüğü sanatçı Tunç, PKK'nin silahlı eyleme başlattığı 15 Ağustos 1984'teki Eruh baskınına da atıf yaparak, Eruhlulara, "25 Yıl aradan sonra barış ve kardeşliğe Eruh'tan yeni bir pencere açıyorsunuz. Canınız ve kanınız pahasına başlattığınız bu özgürlük yürüyüşünün barışa evirilmesini sizler kadar ben de coşkuyla karşılıyorum" sözleriyle seslenmişti. Sanatçı, Diyarbakır 4. Ağır Ceza Mahkemesi'nde TCK’nın 220/6 ve TMY’nin 7/2 maddeleri uyarınca ve “Örgüt üyesi olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemek” ve “örgüt propagandası yapmak” suçlamaları temelinde yargılanacak. Tunç'un toplam 15 yıl hapsi isteniyor.

Türk Halk Müziği sanatçısı Pınar Sağ da, yerel sanatçı Mehmet Özcan ile birlikte TKP/ML-TİKKO örgütünün kurucusu İbrahim Kaypakkaya'yı övdüğü iddiasıyla 2 yıl hapis istemiyle yargılanıyor. Sağ, 29 Mart Yerel Seçimleri öncesinde Tunceli'deki bir mitingde "Faşist iktidara karşı her zaman dik durmuş Kaypakkaya'nın yoldaşlarına" seslendiği gerekçesiyle yargılanıyor.

Sosyolog Beşikçi  yine yargıç önünde

30 Haziran. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, Sosyolog İsmail Beşikçi hakkında, Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) İstanbul Şubesi'nin yayın organı "Çağımızda Hukuk ve Toplum" dergisinde yer alan bir yazı nedeniyle "PKK örgütü propagandası yapmak" suçlamasıyla dava açtı. Dergide "Ulusların kendi geleceğini tayin hakkı ve Kürtler" başlığıyla yayımlanan bir yazı nedeniyle Beşikçi gibi derginin yazı işleri müdürü avukat Zeycan Balcı Şimşek de İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi'nde 7,5 yıl hapis istemiyle yargılanacak. Dava 28 Temmuz’da başlıyor. 11 Mayıs'ta yazılan iddianamede Beşikçi'nin "Kürtler 200 yıldır özgürlük için, özgür bir vatana kavuşmak için mücadele etmekte, bedel ödemektedir... Suriye, İran, Türkiye Kürtleri baskıyla, zulümle yönetmektedir... Kürtleri müştereken baskı altında tutan devletler her zaman politik, ideolojik ve askeri güçlerini, diplomatik güçlerini Kürtlere karşı birleştirebilmişlerdir. Bu müşterek denetimin hukuk, adalet yaratmadığı, bilakis hukuk ve adalet duygularını çiğnediği, rencide ettiği çok açıktır. Bu baskı ve zulüm süreçlerine karşı baskıya karşı direnme meşru bir hak olarak belirmektedir..." sözleri suça gerekçe olarak gösteriliyor. Sosyolog İsmail Beşikçi, 90'lı yıllarda Özgür Gündem gazetesinde Kürt sorunu ile ilgili çıkan yazıları ve Yurt Yayınları'ndan çıkan kitapları nedeniyle 100 yıldan fazla hapis istemiyle yargılanıyordu.

Türkücü Cevdet Bağca'ya 10 ay

29 Haziran. Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesi, Siirt'te verdiği bir konserde, "Kazım Koyuncu'yu, Ahmet Kaya'yı, Ozan Serhat'ı, Delila'yı unutmayın. Uğur Kaymaz'ı unutmayın" dediği gerekçesiyle Sanatçı Cevdet Bağca'yı 10 ay hapse mahkum etti. Bağca’nın, 29 Eylül 2009'da Siirt'teki konserde sahne alırken, dile getirdiği görüşler polislerin düzenlediği tutanağa "örgüt sempatizanlığı ve üyeliği hakkında propaganda yapmak" olarak geçmişti. Tutanakta "PKK/KONGRA-GEL örgütü sempatizanları olan ve terör örgütünün propagandasını yapan bu şahıslar için “Kazım Koyuncu'yu unutmayın, Ahmet Kaya'yı unutmayın” ve PKK/KONGRA-GEL mensuplarından olan kırsal alanda operasyonda öldürülen kişiler için ‘Ozan Serhat'ı unutmayın, Delila'yı unutmayın' gibi sözlerle örgüt içerisinde silahlı olarak faaliyet gösterirken güvenlik güçleri ile girilen çatışmalarda ölü ele geçen örgüt mensuplarını överek andığı, şarkı aralarında söylediği sözlerle örgütün propagandasını yaptığı tespit edilmiş" ifadeleri dikkat çekiyor. Tutanakta, Laz müziğinin sevilen sesi Kazım Koyuncu ve "Kürtçe şarkı yapacağım, bunu yayınlayacak yürekli insanların da olduğunu biliyorum" dediği için uğradığı siyasi linç sonrası sürgüne gittiği Paris'te yaşamını yitiren sanatçı Ahmet Kaya, PKK'nin sempatizanları olarak ele alındı. Karadeniz'in birçok yerinde adına festivaller düzenlenen ve 3 Temmuz'da İzmir'in CHP Karabağlar İlçe Belediyesi'nin de adına festival düzenlediği Kazım Koyuncu'nun da "PKK sempatizanı" olarak gösterilmesi ise polisin tutumunun tepkiyle karşılanmasına neden oldu. Ozan Serhat ve Delila'nın da sanatçı değil "örgüt mensubu" olduklarının iddia edildiği tutanakta, Bağca'nın 21 Kasım 2004'te Mardin'in Kızıltepe İlçesi'nde babasıyla birlikte polislerce "HPG'li olduğu" iddiasıyla öldürülen 12 yaşındaki Uğur Kaymaz için dile getirdiği "Uğur Kaymaz'ı unutmayalım" sözleri de "örgüt propagandası" olarak kayıtlara geçirildi.

Radikal muhabirlerine
17’şer yıl isteniyor

12 Mayıs. Radikal gazetesi muhabirleri Serkan Ocak ve Ertan Kılıç, "Balyoz darbe planı" soruşturmasıyla ilgili haberler nedeniyle 17'şer yıl hapis istemiyle yargılanacaklar. 25 Şubat 2010'da yayımlanan "Hükümeti devirecek miydiniz?" başlıklı ortak imzalı haberde, "basın yoluyla gizliliğin ihlal edildiği", "adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs edildiği", "açıklanması yasak bilgilerin temin edildiği ve açıklandığı" ileri sürülüyor. Gazeteciler 14 Eylül’de Bakırköy 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nde yargılanmaya başlayacaklar.

Şebnem Korur Fincancı
ile konuşmak suç

Adli Tıp 3. İhtisas Dairesi Başkanı Prof. Nur Birgen'i eleştiren TİHV genel başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı ve sözlerini haberleştiren www.taraf.com sitesinden Adnan Demir, Kadıköy 4. Asliye Ceza Mahkemesi'nde halen yargılanıyorlar. Yargılama 13 Ekim'e kaldı. Fincancı ile yapılan benzer bir röportajdan www.gercekgundem.com sitesi Genel Yayın Yönetmeni Barış Yarkadaş da Kadıköy 2. Asliyle Ceza Mahkemesi'nde hapis istemiyle yargılanıyor. Son olarak İstanbul Tabip Odası'nın Birgen hakkında 16 soruşturma açıldığını belirtir bir yazısı dosyaya kondu. Dava 30 Eylül'de sürecek.

24 Haziran. Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesi, PKK lideri Abdullah Öcalan’ın çağrısıyla Kandil ve Mahmur mülteci kampından çözüm sürecine destek vermek için Türkiye'ye gelen 13 kişilik gruptan dokuz için “zorla getirilme” kararı verdi. Mahkeme adreslerine bildirim yapılmayan üç sanığa da tebligat gönderilmesini istedi. Yargılama 25 Kasım'a bırakıldı. Sanıklar "örgüt üyeliği", "örgüt üyesi olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemek", "örgüt propagandası" gibi suçlarla yargılanıyor. Geçen hafta görülen ve aynı gruptan 17 kişinin yargılandığı iki ayrı davada mahkemeden 13 tutuklama kararı çıkmıştı. Barış Meclisi 22 Haziran’da İstanbul'da düzenlediği basın toplantısında dosyaların kapatılmasını istemişti. PKK lideri Abdullah Öcalan, barışçıl bir çözüm umutlarının yeşerdiği bir dönemde Avrupa ve Kandil'deki PKK'lilerle, 1990'lar boyunca Güneydoğu'dan gitmek zorunda kalanların oluşturduğu Mahmur kampından bir grubun Türkiye'ye dönmesini önermiş; öneri barış savunucularından da destek görmüştü.

Komutan suçlamayı reddetti, gazeteci haber yapınca suçlu oldu

23 Haziran. Eski Hava Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral İbrahim Fırtına'nın "Ergenekon Soruşturması" çerçevesinde savcılıkta verdiği ifadeyi haberleştiren Akşam gazetesinin eski editörü Semra Pelek ve gazetenin sorumlu yazı işleri müdürü Mustafa Dolu hakkında dava açıldı. Üç yıllık "Ergenekon Soruşturması" ile ilgili gelişmeleri kamuoyuna aktaran gazetecilerin TCK’nın "soruşturmanın gizliliğini ihlal" başlıklı 285. maddesi ve "adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs" başlıklı 288. maddesinden yargılanacakları öğrenildi. Pelek, gazetenin 5 Ocak 2010 tarihli nüshasında "Fırtına'ya, Aydın Doğan, Rahmi Koç ve Akçakoca sorusu" başlığıyla 1. sayfadan başlayan ve 16. sayfada devam eden "Reddediyorum, lanetliyorum" başlıklı haberi yayına hazırladığı için yargılanacak. Bakırköy 2. Asliye Ceza Mahkemesi'nde 9 Haziran’da yargılamaya başlayan Dolu ve Pelek’in davası 1 Kasım'da sürecek. ÇGD genel başkanı Ahmet Abakay, davayı hukuki bulmadıklarını açıkladı.

Dink cinayetini araştırana aman yok

Aynı gün İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi Vatan gazetesi muhabiri Kemal Göktaş’ın yargılandığı davada Emniyet İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek'in müdahillik talebini reddetti. Göktaş 'Hrant Dink Cinayeti Medya, Yargı, Devlet'' kitabının yazarı olarak beş yıl hapis istemiyle yargılanıyor. Savcının 15 Eylül'de esas hakkında mütalaasını açıklaması bekleniyor. Göktaş ve avukatı Filiz Aydın, davanın 30 Eylül 2009’da açıldığını, yayını takiben dört ay içerisinde açılması gereken dava için sürenin 24 Ağustos 2009'da dolduğunu, bu süre aşıldığı için de dosyanın bu yönden düşürülmesi gerektiğini savunmuştu. Göktaş, Trabzon Emniyet Müdürlüğü'nün İstanbul İstihbarat Şube Müdürlüğü'ne gönderdiği ve Yasin Hayal'in Hrant Dink'e yönelik "ses getirecek bir eylem" peşinde olduğunu bildirdiği F4 belgesini kitabında yayımladığı için yargılanıyor. Toplumsal Bellek Platformu'nun bazı üyeleri, Dink Ailesi'nden sonra Göktaş'a destek vermek için duruşmadaydılar.

Adli Tıpçı Birgen’i eleştiren soluğu mahkemede alıyor

18 Haziran.Adli Tıp 3. İhtisas Dairesi Başkanı Prof. Nur Birgen'i eleştiren TİHV Başkanı Prof. Şebnem Korur Fincancı ile röportajı yayımlayan www.gerçekgundem.com Genel Yayın Yönetmeni Barış Yarkadaş'ın Kadıköy 2. Asliyle Ceza Mahkemesi'nde 2 yıl 6 ay hapis istemiyle yargılanmasına devam edildi. Duruşmayı Norveç Barosu İnsan Hakları Komitesi’nce görevlendirilen adına Eric Osvik ve merkezi Londra'da bulunan Kürt İnsan Hakları Projesi (Kurdish Human Right Project) adına bağımsız temsilci olarak görevlendirilen Lüksemburg Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nden Prof. Matthew Happold da izledi. 30 Eylül’e ertelenen duruşmada Nur Birgen’in de ifade vermesi istendi. Yarkadaş Adli Tıp'ın tartışmalı kararları sonrası Fincancı ile 22 Temmuz 2009'da söyleşi yapmıştı. Fincancı, “Birgen niye 3. İhtisas Kurulu Başkanı yapıldı. Hiçbir bilimsel, kendisini kanıtladığı alan yok. 3. İhtisas Kurulu'nun başına niye getirilir böyle bir insan?.. Sadakatinin ödülü herhalde! Çünkü işkenceyle ilgili raporlarda Tabip Odası Onur Kurulu üzerinden yapılmış soruşturmaları var, işkence bulgularını gizlediği için. Bunlar da herhalde kendisinin sicilinde olumlu puanlar olmuştur!" dediği için yargılanıyor.

Savcı Vicdani retçilere beraat istedi yargıçlar mahkûm etti

16 Haziran. Ankara 10. Asliye Ceza Mahkemesi, Vicdani retçi Enver Aydemir için basın açıklaması yaptıkları için yargılanan 19 sanıktan Volkan Sevinç’i ''polis memurlarına hakaret ettiği'' ve ''halkı askerlikten soğuttuğu'' gerekçesiyle 1 yıl 6 ay hapse mahkum etti. Mahkeme, İHD Ankara Şube başkanı Gökçe Otlu Sevimli, Halil Savda ve Zarife Ferda Çakmak’ı da ''halkı askerlikten soğuttukları'' gerekçesiyle 6'şar ay hapis cezasına çarptırdı. Ankara Yüksel Caddesi'nde 6 Ocak'ta basın açıklamasına katılan 19 kişi, ''Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu'na aykırılık'', ''suçu ve suçluyu övme'', ''halkı askerlikten soğutma'' ve ''6136 Sayılı Kanun'a aykırılık'' gibi iddialardan yargılanıyordu. Kemal Bolat, Selçuk Akbıyık, Haydar Uçar, İbrahim Kızartıcı, Cemil Cahit Selimoğlu, Fatih Özkan, Zeynep Çiçek, Selen Tarikci, Kıvılcım İlbaşı, Güneş Selma Yıldız, Nisan Kuyucu, Özgün Taşar, Umur Gedik, Özgür Aydın ve İlham Yılmaz beraat ettiler. Savcı Lütfü Karakuş, sanıkların tüm suçlardan beraatını isterken mahkeme dört sanığı cezalandırmayı tercih etti. Savda dışındakilere verilen cezaların hükmünün açıklanması geri bırakıldı.

Aynı gün, Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesi, iki yıl hapisle cezalandırılan kapatılan DEP’in eski milletvekili Leyla Zana ile ilgili davayı, kararın Yargıtay'da bozulmasının ardından yeniden ele almaya başladı. Zana, 21 Mart 2007’de Newroz kutlamalarında yaptığı ve Celal Talabani, Mesut Barzani ve Abdullah Öcalan’ı “Kürtlerin üç önderi” olarak nitelediği konuşmasından ötürü yargılanıyor. Yargıtay 9. Ceza Dairesi, ilk yargılamada "terör örgütü propagandası yapmak" iddiasından verilen iki yıllık hapis cezasına Zana lehine bozmuştu. Mahkeme, Yargıtay kararına uydu. Dosya, yeniden esas hakkında mütalaa hazırlanması için Cumhuriyet savcısına teslim edildi. Davaya 12 Ekim'de devam edilecek. Ssavcılık mütalaasından sonra avukat Meral Danış Beştaş savunma yapacak. Leyla Zana, 21 Mart 2007 Newrozu'nda "Kürtlerin üç önderi Celal Talabani, Mesut Barzani ve Abdullah Öcalan" şeklinde bir konuşma yapmıştı. Zana, yargılama sırasında yaptığı savunma nedeniyle de aynı mahkemede "Suç ve suçluyu övmek"ten kovuşturmalık olmuştu. Zana, bu son suçlamadan beraat etmişti.

15 Haziran. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, "Türkiye devleti PKK'nin ilan ettiği düzinelerce ateşkesin herhangi birini kabul etti mi? Operasyonlara son verdi mi? Etmedi ve vermedi. Bu durumda niye PKK'nin eylemlere son vermesi bekleniyor?" diyen Taraf gazetesi yazarı Roni Margulies ve gazetenin sorumlu müdürü Adnan Demir’in beraatine karar verdi. 16 Aralık 2009'da yayımlanan "Kim kimin düşmanı?" başlıklı köşe yazısı nedeniyle hakkında dava açılan iki kişi, “Terör örgütü propagandası yaptıkları" iddiasıyla beş yıla kadar hapis istemiyle yargılanıyorlardı. Duruşmada Demir de, Margulies'in, "Kürt halkı açısından PKK örgütünün ne anlama geldiğini sosyolojik gerçekliğe dayanarak anlattığını" söyleyerek haklarındaki suçlamanın reddedilmesi gerektiğini kaydetti.

Aynı gün PKK yöneticilerinden Duran Kalkan'ın Fırat Haber Ajansı'na yaptığı açıklamayı "Genel Af Çıksa da Silah Bırakmayız" başlığıyla haberleştiren Milliyet gazetesi muhabiri Namık Durukan'ın yargılanmasına devam edildi. İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi, yeni savcı Bilal Bayraktar, esas hakkında mütalaasını sunmak istediğini belirtmesi üzerine yargılamayı 21 Eylül’e bıraktı. Durukan ve sorumlu müdür Hasan Çakkalkurt, Kalkan’ın bu sözlerinden 30 Temmuz 2009'dan beri "terör örgütü propagandası yapmak" iddiasıyla yargılanıyor. Gazetecilerin 1,5 yıldan 7,5 yıla kadar hapisleri isteniyor. Kalkan, CHP genel başkanı Deniz Baykal'ın, 'silah bırakılırsa genel af düşünülebilir' açıklamasıyla ilgili " Kürt halkı, PKK ve gerilla öyle af edilebilecek bir durum olduğunu düşünmüyor, ancak Apo'nun özgürlüğünü de öngören bir genel af çıkarılırsa, o zaman PKK silah bırakmayı değil ateşkes ilan etmeyi düşünebilir, ama silah bırakmayı değil, gerilla silah bırakmaz" demişti.

Aynı gün Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesi, eski DTP’li 54 belediye başkanını, ortak basın açıklamasında “Silahlı Kürt muhalefeti” sözünü kullandıkları gerekçesiyle “Örgüt propagandası yapmak”tan yargılamaya devam etti. Dosyadaki eksikliklerin giderilmesi ve hakkında gıyabi tutuklama kararı çıkarılan Hakkari eski Belediye Başkanı Metin Tekçe'nin yakalanmasının beklenmesi için yargılama 14 Kasım’a bırakıldı. Başkanlar, Abdullah Öcalan’ın zehirlendiği iddiasıyla ilgili 4 Mart 2007’de Diyarbakır Gazeteciler Cemiyeti’nde bir ortak açıklama yapmışlardı.

Romanda “bölücü” karakterler

10 Haziran. İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi, Belge Yayınları'nda çıkan "Ölümden Zor Kararlar" isimli romandaki "bölücü" karakterler gerekçe göstererek yazar Mehmet Güler'i "PKK örgütünün propagandasını yaptığı" iddiasıyla mahkum etti. Mahkeme, "cezai sorumluluğu bulunmadığı" gerekçeiyle yayınevi yetkilisi Ragıp Zarakolu'nu beraat ettirirken, Güler'i kitaptaki roman kahramanları "Sıti", "Sabri" ve "Şiyar" nedeniyle TMY’nin 7/2 maddesinden 1 yıl 3 ay hapse mahkum etti. Güler, duruşma çıkışı bianet’e, "Türkiye'de yargılamaların ne kadar kötüye gittiğini hep birlikte görüyoruz. Açılımdan ve yüksek demokrasiden söz eden hükümet işi kurguları ve hayalleri yargılama ve cezalandırmaya kadar vardırdı. Ancak bu dava da demokratikleşme mücadelesinin bir parçası. İkinci cildini yayına hazırlıyoruz. Eylül gibi baskıya girecek. Yazmaya devam edeceğiz" dedi. 19 Kasım 2009'da savcı Mustafa Çavuşoğlu, "suçun yasal unsurları yok” diye görüş bildirirken 25 Mart'ta görev yapan savcı Savaş Kırbaş roman karakterleri "tehlikeli" buldu. 22 Mayıs 2009'da açılan davada, kitaptaki bir karakterin söylediği, "..bu heyetin beni yargılamaya hakkı yoktur. Ben bir özgürlük savaşçısıyım. Bu mahkemeyi tanımıyorum" sözlerine ceza verildi. Uluslararası Yazarlar Birliği (İnternational PEN) ve Uluslararası Yayıncılar Derneği (IPA), ortak açıklamayla mahkemenin yaklaşımını eleştirdi.

Yarkadaş’a bir beraat

9 Haziran. ''Türkeli27'' rumuzlu İnternet kullanıcısının Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ü eleştiren yorumuna yer verdiği için hapisle yargılanan www.gercekgundem.com sitesi yetkilisi Barış Yarkadaş’ı Kadıköy 7. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülen davada beraat etti. Ermenistan Cumhurbaşkanı Serj Sarkisyan'ın ''Sınır açık veya açılmak üzere değilse Türkiye'ye gitmem'' sözlerinin altına 24 Nisan 2009’da iliştirilen yorum davalık oldu. Yarkadaş, "Sarkisyan'ın Türkiye'ye meydan okuduğunu, bunun da Abdullah Gül'ün tavrından kaynaklandığı'' şeklindeki yoruma yer verince kendisini mahkemede bulmuştu. Mahkeme, 24 Nisan 2009 tarihli habere iliştirilen yorumun "eleştiri sınırları içerisinde kaldığı"na kanaat getirmekle birlikte yorumun Yarkadaş'a ait olmadığını açıkladı. Yarkadaş, "Cumhurbaşkanına hakaret" iddiasıyla yargılanıyordu ve TCK’nın 299. maddesi uyarınca beş yıl dört ay hapsi isteniyordu.

Barış isteyen anneye 6 yıl 3 ay

Aynı gün İzmir 10.Ağır Ceza Mahkemesi, 61 yaşındaki Barış annesi Sultan Acıbuca’yı, 8 Mart 2008 Dünya Emekçi Kadınlar Günü'nde paylaştığı düşünceleri ve birkaç etkinlikte yaptığı konuşmalar nedeniyle 6 yıl 3 ay hapse mahkûm etti. Acıbuca, "Fakir Türk ve Kürt çocuklarını askere gönderiyorlar. Bizim bir oğlumuz dağda bir oğlumuz askerdedir. Biz istemiyoruz onlar birbirlerini öldürsünler. Evlerimizi yaktılar, evlerimizden çıkarttılar. Erdoğan'ın çocuğu para içinde yüzüyor. Bizim kızımız Türklerle evleniyor. Türklerin kızları bizim oğlumuzla evleniyor. Biz iç içe yaşıyoruz. Artık kavga etmek istemiyoruz” dediği için suçlu bulundu. Mahkeme, Acıbuca'ya cezayı TCK’nın 314/2 maddesine dayandırdı. Acıbuca'nın suçu, Hrant Dink'in öldürülmesini kınamak, 1 Eylül Dünya Barış günü mitingine katılmak, Dünya Emekçiler Kadınlar mitinginde barış talep etmek ve üç basın açıklamasına izleyici olarak katılmak olarak gösterildi.

Ahmet Türk’e Dil Bayramı’nda Kürtçe konuştun davası

Aynı gün Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, "21 Şubat Dünya Dil Bayramı" dolayısıyla Mecliste Kürtçe konuşan kapatılan DTP’nin eş başkanı Ahmet Türk hakkında, Siyasi Partiler Kanunu'na muhalefet ettiği iddiasıyla dava açtı. TBMM Grup Toplantısında Kürtçe konuşma yapan Türk, "21 Şubat Dünya Dil Bayramı ve halklar kendi dilleri ile kendi duygu ve fikirlerini dile getirmeleri gerekir" şeklinde bir açıklama yaptıktan sonra grubuna ve gazetecilere Kürtçe olarak seslenmişti. İddianamede, Türk'ün, 24 Şubat 2009 tarihinde yaptığı Kürtçe konuşmayla 2820 sayılı Siyasi Partiler Kanunu'nun 81. maddesine aykırı davrandığını ileri sürüyor. gündeme gelen davadan en az altı ay hapisle cezalandırılması istenen Türk, Ankara 3. Asliye Ceza Mahkemesi'nde yargılanacak. 6 Mayıs’ta da İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesi, PKK örgütünün ateşkes ilan etmesinden memnun olduğunu ifade ettiği için yargılanan Türk hakkında beraat kararı verdi. Mahkeme, 16 Ocak 2008'den beri yargılanan Türk'ün "propaganda yapma kastı bulunmadığı"na kanaat getirdi.

Aynı gün, şair ve yazar Ataol Behramoğlu nun, konuk olduğu CNN Türk'teki "Tarafsız Bölge" programında, AKP ve Başbakan Erdoğan’ı eleştirdiği için 20 bin TL tazminat istemiyle yargılanmasına devam edildi. Ankara 15. Asliye Hukuk Mahkemesi RTÜK'e yazı yazılarak televizyon programının CD'sinin istenmesi ve deşifre edilmesi için de dosyanın bilirkişiye gönderilmesine karar vermişti. Behramoğlu’nun "Tayyip Erdoğan geçmişindeki düşüncelerinden vazgeçmiş falan değil. Demokrasiyi bir araç olarak ve çıkarlarına uyduğu sürece kullanır. Ben AKP seçimi zorla alır derken şunu diyorum: Hile karıştırır, satın alır, kendi lehine çevirmek için elindeki her şeyi kullanır" sözleri suça dayanak yapılmıştı. Yargılama 7 Ekim’e ertelendi.

Hakime “işgüzar” diyen Ilıcak                  5 bin TL ödeyecek

8 Haziran. Sabah gazetesi yazarı Nazlı Ilıcak, Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Osman Kaçmaz'ı "işgüzar" bulduğunu yazdığı için 5 bin TL manevi tazminat ödemeye mahkum edildi. Sincan 2. Asliye Hukuk Mahkemesi, 25 Mayıs 2009 tarihli "Cumhurbaşkanının dokunulmazlığı" yazısında Kaçmaz'ın "kişilik haklarına saldırıda bulunmak”tan Ilıcak ile gazetenin sahibi Ahmet Çalık'ı suçlu buldu. Hakim Kaçmaz, "Kayıp Trilyon" davasıyla ilgili olarak Cumhurbaşkanı Abdullah Gül hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nın verdiği takipsizlik kararını kaldırmasının ardından eleştirilerin hedefi olmuştu. Bunun üzerine iki kişi hakkında 30 bin TL tazminat istemiyle dava açılmıştı. İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi de, aynı yazıda Kaçmaz'a yayın yoluyla hakaret ettiği iddiasıyla Ilıcak'ı 11 ay 20 gün hapse mahkûm etmişti. Ilıcak'ın cezası ertelenmişti.

7 Haziran. İzmir 6. Sulh Hukuk Mahkemesi, kapatılan DTP'nin eski Genel Başkanı Ahmet Türk'ün konvoyunun İzmir’de saldırıya uğraması üzerine İzmirlileri eleştiren Milliyet gazetesi yazarı Hasan Cemal ve Taraf gazetesi Rasim Ozan Kütahyalı hakkında açılan 1 TL’lik tazminat davasına Haziran’da devam edildi. Hasan Cemal "Gerilla Kıyafetli Çocuklar" başlıklı yazısı, Kütahyalı da "Faşizmin Başkenti İzmir" başlıklı yazısı nedeniyle yargılanıyorlar. İl Genel Meclisi Başkanı Serdar Değirmenci ve CHP ve MHP'li 49 il genel meclis üyesi yazarları ayrı ayrı şikayet etmişlerdi. Değirmenci, 'Bizler basın ve düşünce özgürlüğünü savunan insanlarız. Ancak bu özgürlük topyekun bir gruba, İzmirlilere, tarihimize hakaret etme özgürlüğünü içermez. Basın özgürlüğü sorumsuzca istediğin her şeyi yazmak değildir' dedi. Dilekçelerinde yazıların basın ve ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesini talep eden gazetecilerin avukatlar, davanın reddini istediler.

İrfan Aktan’a hapis cezası,                      Nedim Şener’e beraat

4 Haziran. İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi, Express dergisinde çıkan "Bölgede ve Kandil'de Hava durumu/Mücadele Olmazsa Çözüm Olmaz" başlıklı yazısı nedeniyle gazeteci İrfan Aktan'ı 1 yıl 3 ay hapis cezasına mahkum etti. Derginin 15 Ekim 2009 tarihli 99. sayısında çıkan yazı nedeniyle dergi sorumlusu Merve Erol da, 16 bin TL idari para cezasına çarptırıldı. Mahkeme, gazetecilerin avukatı Tora Pekin ve Bülent Utku'nun esas hakkındaki savunmasını kayda aldıktan sonra her iki gazeteciyi de, "Terör örgütü propagandası yapmak" iddiasıyla mahkûm etti. Yazıda, bir PKK/KONGRA-GEL üyesinin sözleri ve Özgür Halk dergisinden yapılan tek cümlelik bir alıntısı cezaya dayanak yapıldı. Avukatlar, kararı temyiz ettiler.

RSF, FİJ, CPJ, G9 Gazeteciler Platformu, TGS, IPI, Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi, Güneydoğu Gazeteciler Cemiyeti, Kürt Yazarlar Derneği ve PEN Türkiye merkezi Diyarbakır Temsilciliği kararı kınadı. 50’yi aşkın gazete yazarı da köşelerinde kararı eleştirdi. Media Legal Defence Initiative, Aktan'a hukuki destek önerdi. Freedom House, Index on Cencorship ve Article 19 ile Uluslararası Af Örgütü, davanın Yargıtay aşamasını izleyeceklerini bildirdi.

Aynı gün İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi, "Dink Cinayeti ve İstihbarat Yalanları" isimli kitap nedeniyle "gizliliği ihlal" ve "terörle mücadele yer alan görevlilerinin kimliklerini açıklayarak hedef göstermek"ten açılan davada Milliyet gazetesi muhabiri Nedim Şener'i beraat ettirdi. 28 Nisan'da duruşma savcısı, İstihbarat Dairesi Başkanı Ramazan Akyürek, İstanbul Emniyet Müdür Yardımcısı Ali Fuat Yılmazer, Trabzon İstihbarat Şube Müdürü Faruk Sarı ve İstihbarat Dairesi Başkanlığı polis memuru Muhittin Zenit'in şikayetçi olduğu davada "terör örgütlerine hedef göstermek"ten Şener'in üç yıla kadar hapsini talep etmişti. Dink cinayetinden yarım saat sonra polis muhbiri Erhan Tuncel'e telefon görüşmesi kamuoyuna yansıyan Zenit, Şener'in "yasaklanan bilgileri temin etmek ve açıklamak"tan cezalandırılması için şikayette bulunmuştu. Ancak mahkeme, şikayetçilerin bir bölümünün kod adlarıyla birlikte kimliklerinin zaten İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi'nin ele aldığı cinayet dosyasında bulunduğunu, gizliliğin bu yolla zaten ortadan kalktığına hükmetti. Gazetecinin avukatı Yücel Döşemeci de, savcının Şener'in gizliliği ihlalden cezalandırma istemediğini anımsatarak, "Belgeleri yayımlamak gizliliği ihlal yoksa, belgelerdeki bilgileri yayımlamak nasıl hukuka ayrılık olarak görülebilir?" diye sordu. IPI Basın Kahramanları Ödülü’nü de alan Şener, Yerevan'da çekilen Hrant Dink ve yaşlı bir kadının yer aldığı ve üzerine "1.500.000 + 1" yazılı afişi mahkemeye sunarak, "Bakın dünya Hrant Dink cinayetine bizden daha çok sahip çıkıyor. Ancak cinayeti araştıran bizler yargılanıyoruz" dedi.

Aynı gün İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi savcısı Mustafa Çavuşoğlu, Aktütün saldırıyla ilgili "gizli" belgelere yer verdiği gerekçesiyle Taraf gazetesi muhabiri Mehmet Baransu'nun 10 yıla kadar hapsini istedi. Savcı, "gizli" gizlilik dereceli belgeleri haberleştirdiği gerekçesiyle Baransu'nun TCK’nın 329/1 maddesinden cezalandırılmasını talep etti. Baransu, gazetenin 13 Nisan 2009 tarihli sayısında "Aktütün Sırları", "Genelkurmay'da Dakika Dakika Yaşananlar" başlıklı haberlerde Genelkurmay Başkanlığı'nca tutulan ceride raporlarının anlık kayıtlarının yayımladığı için suçlanıyor. Yayınlarla "devletin güvenliğine ilişkin gizli gizlilik dereceli belgelere" yer verildiği iddia ediliyor. Mahkeme başkanı, duruşmada, Genelkurmay Başkanlığı Askeri Savcılığı'nın gönderdiği yazıyı dosyaya konulduğunu açıkladı. Gazete avukatı Ergin Cinmen, savcılık mütalaasının sunulmasının ardından mütalaayla ilgili savunmalarını yapmak için süre istedi. Mahkeme bu nedenle yargılamayı 6 Ekim’e bıraktı.

3 Haziran. Midyat Sulh Ceza Mahkemesi, kapatılan DTP'nin Midyat Belediye Başkan adayı Yüksel Aslan Acer, DTP Midyat İlçe Başkanı Abdulaziz Bilgin ve parti üyesi Süleyman Tekin'i seçim mitinginde Kürtçe konuştukları iddiasıyla 6'şar ay hapis cezana çarptırdı. Kapatılan DTP'nin 29 Mart 2009’da yapılan mitinginde "Seçim propagandalarında Türkçeden başka dil ve yazı kullanılmasına dair hükümlere aykırı hareket ederek suç işledikleri gerekçesiyle sanıklar hakkında dava açılmıştı. Mahkeme heyeti, 298 Sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanuna muhalefet ettikleri gerekçesiyle sanıklara 6'şar ay hapis cezası verdi. Ceza, ertelendi. Acer savunmasında, konuşmanın seçim propagandası mahiyetindeki kısmını tamamen Türkçe olarak yaptığını, seçim bölgesinin farklı dil ve kültürlerden insanların bir arada yaşadığı yer olması nedeniyle sadece selamlamayı Türkçe, Kürtçe, Süryanice ve Mıhellemice yaptığını ifade etti.

Aynı gün, Radikal gazetesi muhabiri İsmail Saymaz,19 Mart 2009 tarihli sayısında yayımlanan "Yazlıktaki Paşalar Balbay'ın Sola Lider olmasında Mutabık" başlıklı haber nedeniyle yargılanmaya başladı. Toplam yedi dava kapsamında yargılanan Saymaz, yine "soruşturmanın gizliliği ihlal etmek" ile suçlanıyor. Gazeteci, Ergenekon Davası sanığı Engin Aydın'ın savcılık ifadesine yer verdiği için sanık oldu. Aydın'a göre, kendisini arayan eski TRT Genel Müdürü Yücel Yener, aralarında general ve paşaların da bulunduğu bir topluluğun Cumhuriyet Gazetesi Ankara Temsilcisi ve Ergenekon operasyonu kapsamında tutuklanan Mustafa Balbay'ın liderliği üzerinde uzlaştığını haber veriyordu. Ergenekon Soruşturması ile ilgili haberlerden gazeteci hakkında açılan bu yedi dava kapsamında 58,5 yıl hapsi isteniyor. Önce gazetenin yazı işleri müdürü Hasan Çakkalkurt hakkında açılan dava, "haberdeki sorumluluğu" gerekçe gösterilerek Saymaz'a yöneltildi.

İsmail Saymaz hakkında, tutuklu Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner ve eski Özel Harekat Dairesi Başkan Vekili İbrahim Şahin'e gözaltındayken sorulan soruları haberleştirdiği için açılan davaların toplamı 6'yı buldu. 8, 13, 15, 16 ve 21 Nisan günlerinde açılan davalar kapsamında Saymaz'ın, TCK’nın 285 ve 288. maddeleri uyarınca ve "adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs" ve "gizliliği ihlal" iddiasıyla 54 yıla kadar hapsi isteniyor. Tümü de Bakırköy 2. Asliye Ceza Mahkemesi'nde açılan bu davalar kapsamında Saymaz, 18 Şubat 2010'da çıkın "Savcı Cihaner'e neler sorulmuş neler" haberi nedeniyle 23 Haziran'da, 12 Şubat 2010'da çıkan "Keneyle suikast çaycıyla darbe" haberi nedeniyle 15 Temmuz'da, 20 Şubat 2010'da yer verilen "Cihaner: Çiçek'i tanımıyorum, görmedim- Çiçek: Erzincan'da kimseyi tanımıyorum" ve "Çiçek'i tanımam bu sizin kurgunuz" haberleri kapsamında 21 Temmuz'da, 22 Şubat 2010'da çıkan "Dursun Çiçek ile buluştun mu?" haberi nedeniyle de 20 Eylül'de hakim karşısına çıkıyor. Saymaz'ın yargılanma nedenlerinden biri de, Erzincan Ağır Ceza Mahkemesi'nde 'görevini kötüye kullanmak' iddiasıyla yargılanan ve dosyanın gizli tanığı olduğu iddia edilen eski İliç Cumhuriyet Savcısı Bayram Bozkurt'un Adalet Bakanlığı'na gönderdiği savunmayı, "Ergenekon'un En Uçuk Kaçık Hali de Erzincan'da" şeklinde aktarması oldu. Savcıları Remzi Yaşar Kızılhan ve Pircan Barut Emre'nin kaleme aldığı iddianameler nedeniyle sanık durumuna düşürülen Saymaz, 1 Mart'ta yayımlanan "Örgüt lideri Berk mi?" başlıklı haber nedeniyle de hakkında dava açıldığını ifade etti. Yaklaşık 20 gün önce, Erzincan Davası'nı Postmodern Cihad' adıyla kitaplaştıran Saymaz'a, Adalet Bakanlığı'ndan gönderilen yazıda, haber kaynağının açıklanması istenmişti. Saymaz'a eski Özel Harekatçı İbrahim Şahin'in Ergenekon soruşturması çerçevesinde savcılık ifadesini yayınladığı için yine "adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs" ve "gizliliği ihlal" iddiasıyla da dava açılmıştı.

1 Haziran. Kadıköy Cumhuriyet Başsavcılığı, gazeteciler Ertuğrul Mavioğlu ve Ahmet Şık hakkında İthaki Yayınları'ndan iki cilt halinde çıkan 'Kontrgerilla ve Ergenekon'u Anlama Kılavuzu" ve "Ergenekon'da Kim Kimdir?" kitaplarından dava açtı. Dava, gazetecilerin İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nin 30 Temmuz 2008'de verdiği yayın yasağına aykırı hareket ettikleri gerekçesiyle açıldı. Kadıköy Cumhuriyet Başsavcılığı, toplam bin 128 sayfalık kitapların yayınlandığı 14 Nisan günü Mavioğlu ve Şık hakkında "soruşturmanın gizliliğini ihlal" şüphesiyle soruşturma başlatmıştı. Kadıköy Cumhuriyet Savcısı Dursun Yılmaz, iki gazetecinin TCK’nın 285. maddesi uyarınca yargılanmaları için iddianame düzenledi. Bu nedenle gazeteciler, 8 Ekim'de Kadıköy 2. Asliye Ceza Mahkemesi'nde yargılanacaklar.

Romanlar, teftiş için Başbakanlık Küçükleri Muzır Neşriyattan Koruma Kurulu’na! 

25 Mayıs. İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi, Ben Mila'nın "Perinin Sarkacı", Guillaume Apollinaire'in "Genç Bir Don Juan'ın Maceraları" ve Fransız P.V.'nin yayına hazırladığı "Görgülü ve Bilgili Bir Burjuva Kadınının Mektupları" adlı kitaplarıyla ilgili dava dosyasını 1927 tarihli bir yasayla kurulan bu kurula göndermeyi kararlaştırdı. Oysa, "Genç Bir Don Juan'ın Maceraları" ile "Görgülü ve Bilgili Bir Burjuva Kadınının Mektupları" kitaplarıyla ilgili Galatasaray Üniversitesi (GSÜ) Fransız Dili ve Edebiyatı ile Hukuk Fakültesi ve Yeditepe Üniversitesi'ne bağlı bilirkişilerden gelen raporlar, kitapların edebi özellik taşıdıkları ve mahkum edilemeyeceklerine yer veriyordu. Üç kitapta müstehcenlik yapıldığı iddiasıyla toplam dokuz yıl hapis istemiyle yargılanan Sel Yayınları sahibi İrfan Sancı, bugünkü duruşmada yetişkinlere yönelik kitapların söz konusu kurulda incelenemeyeceğini savundu ancak mahkemeye bu kez de derdini anlatamadı. Davaya 21 Temmuz'da devam edilecek.

21 Mayıs. Van 4. Ağır Ceza Mahkemesi, Hakkari Belediye Başkanı ve www.hakkarinews sitesi yayın müdürü Hamza Gündüz’ü “PKK örgüt propagandası yaptığı” iddiasıyla bir yıl hapse mahkum etti. İki BDP’liye de aynı ceza verildi. Cezalara, 2009 Newroz’unda Çukurca’da yapılan konuşmalar gerekçe gösterildi.

20 Mayıs. Diyarbakır 4. Ağır Ceza Mahkemesi, Kürtçe savunmada ısrar ettiği gerekçesiyle 8 Nisan'da tutukladığı Azadiya Welat gazetesi yazı işleri müdürü Mehdi Tanrıkulu'yu tahliye etti. Gazetenin 23 Ocak 2010 tarihli sayısında çıkan bir haberde PKK örgütünün hapisteki lideri Abdullah Öcalan için "Kürt Halk Önderi" sıfatı kullanıldığı ve "Kürt Özgürlük Hareketi" kavramı ile PKK'yi kast edildiği gerekçesiyle Tanrıkulu, "Örgüt propagandası yapmak" iddiasıyla yargılanmaya devam etti. Gazetede yayımlanan haber ve yazılar nedeniyle Tanrıkulu’nun 40 yıla kadar hapsi talep ediliyor.

18 Mayıs. Bakırköy 15. Asliye Ceza Mahkemesi, “Enkazın baş sorumlusu kim?” ve “7.4’lük deprem Demirel’i sarsmaz” başlıklı yazılarından dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in şikayetiyle yargılanan ve mahkum olan Milliyet gazetesi yazarı Meral Tamer’i, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararı ışığında beraat ettirdi. Mahkeme, Tamer’in yazılarının basın ve fikir özgürlüğü içinde kaldığına hükmetti. Tamer hakkında, 17 Ağustos 1999 depremi sonrasında 20 ve 24 Ağustos 1999 tarihlerinde yer verilen iki yazı nedeniyle “hakaret” iddiasıyla dava açılmıştı. 16 Kasım 1999’da açılan davada Tamer, 11 ay sonra 16 ay hapisle cezalandırılmıştı. Mahkeme cezanın ertelenmesine ve beş yıl içinde suç işlemezse düşmesine karar vermişti.12 Kasım 2007’de kararını açıklayan AİHM, haksız yere mahkum ettiği için Türkiye’nin Tamer’e 6 bin avro tazminat ödemesine hükmetmişti. Devletin 10 bin avroluk uzlaşma talebini reddeden Tamer, Türkiye’de yeniden dava açmayı tercih etti. Bakırköy 15. Asliye Ceza Mahkemesi’ne düşen dosyada, Tamer’in beraatına karar verildi. Tamer, “Devletin uzlaşma talebini kabul etmediğim için mutluyum. Bu sayede 10 yıl sonra da olsa yazdıklarımın hakaret değil, eleştiri olduğu ispatlanmış oldu” dedi.

Aynı gün, Bakırköy 2. Asliye Ceza Mahkemesi, Yeni Asya gazetesi karikatüristi İbrahim Özdabak aleyhinde Ankara Sincan Ağır Ceza Mahkemesi Hakimi Osman Kaçmaz ile ilgili karikatürüyle ilgili davayı, zamanında açılmadığı gerekçesiyle düşürdü. Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün yargılanması için işlem yapan Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi başkanı Kaçmaz ile ilgili 21 Mayıs 2009 tarihinde yayımlanan karikatürü nedeniyle Özdabak'ın TCK’nın 125. maddesi uyarınca yargılanması için iddianame düzenlemişti. Karikatürist, "kamu görevlisine hakaret" iddiasıyla yargılanıyordu. İddianamede, "... Şikâyetçinin Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı sıfatıyla verdiği karar ile alay edilip; kendisi Yargıç cüppesiyle askeri tank üzerine yerleştirilen duruşma kürsüsünde gösterilmesi suretiyle, Sincan Bulvarı... Ergenekon bulvarı... şeklinde ok ile yol gösterdiği.. Getirmiş olduğu yorumlarını karikatürde yazıyla da vererek; Küçültücü ve aşağılayıcı değer yargılarına yer verildiği” ileri sürüldü.

17 Mayıs. İzmir'de "dur" ihtarına uymadığı iddiasıyla polis kurşunuyla öldürülen Baran Tursun'un annesi Berrin Tursun, sanık polis Oral Emre Atar'ın tahliye edilmesine isyan ettiği söyleri nedeniyle Karşıyaka 5. Asliye Ceza Mahkemesi’nde "tehdit" ve "hakaret"ten 5 ay 20 gün hapse mahkum edildi. Mahkeme Adalet Bakanlığı izin vermediği için tutuksuz yargılanan baba Mehmet Tursun, anne Berrin Tursun ve kardeş Şelale Tursun hakkında TCK’nın 301. maddesi uyarınca yöneltilen suçlamayı düşürdü. Ancak Atar'ın tahliyesine "Şerefsiz polis, gözünü oyacağım" sözleriyle ağlayarak tepki gösteren Berrin Tursun hakkında tehditten 3 ay 22 gün, polise hakaret ettiği gerekçesiyle de 1 ay 28 gün hapis cezası verdi; "sabıkasız" olduğu için de hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verdi. Karşıyaka 1. Ağır Ceza Mahkemesi, sanık polis Atar'a "taksirle ölüme neden olduğu" gerekçesiyle 25 ay hapis cezası vermişti. Berrin Tursun, Mehmet Tursun ve Şelale Tursun, benzer suçlamalarla Karşıyaka 3.Asliye Ceza Mahkemesi'nde de hapis istemiyle yargılanıyor. Bu mahkemenin savcısı da her bir aile üyesi için 5 yıldan 10 yıla kadar hapisle cezalandırılmasını istemişti.

13 Mayıs. Azadiya Welat gazetesinin tutuklu eski yazı işleri müdürü Vedat Kurşun, "PKK örgütüne üye olduğu" ve "örgüt propagandası yaptığı" gerekçesiyle toplam 166 yıl 6 ay hapse mahkum edildi. Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesi, savcılık mütalaası doğrultusunda Kurşun'u "örgüt üyesi olmak"tan üst sınırdan 12 yıl 8 ay hapse, 103 kez de "örgüt propagandası yapmak"tan TMY’nin 7/2 maddesi uyarınca cezalandırdı. Gazete, Kurşun'a verilen cezayı "hukuk dışı" ve "siyasi" olarak nitelendirildi. Bir davada ifade vermediği gerekçesiyle 30 Ocak 2009'da İstanbul Atatürk Havalimanı'nda gözaltına alındıktan sonra tutuklanan ve bir süre sonra da Diyarbakır D Tipi Cezaevi'ne nakledilen eski gazete yetkilisinin uzun yıllar daha cezaevinde kalması bekleniyor. Avukat Meral Danış Beştaş ise, müvekkilinin hırsızlık yapmadığını, şiddet uygulamadığını, insan öldürmediğini, şiddete çağrı yapmadığını, sadece bir gazeteci olarak düşüncelerini ifade ettiğini belirtti. Ancak avukatların çabaları ağır cezayı engelleyemedi. Savcı Yakup Yar, 32 davadan yargılanan Kurşun’un 103 gazete sayısı için ayrı ayrı "örgüt propagandası yapmak" suçlamasıyla bir yıl 3 aydan 5 yıla kadar ve "Örgüt üyesi olmak" suçlamasıyla 6 yıl 3 aydan 10 yıla kadar hapisle cezalandırılmasını talep etmişti. Savcı Yar, haber ve röportajlarda "Kürdistan", "gerilla", "şehit", "Kürt Halk Önderi", "Sayın Öcalan" benzeri ifadelere yer verildiği, Öcalan'ın görüşme notları ve İmralı cezaevindeki tutukluluk şartlarına dair haberlere ve PKK yöneticilerinin açıklamalarına yer verilmesi nedeniyle 525 yıla kadar hapisle cezalandırılmasını talep etmişti. Kararı RSF, ÇGD, Basın Enstitüsü Derneği ve TGS kınadı.

Aynı gün AKP Adana milletvekili Dengir Mir Mehmet Fırat’ın Gerger Fırat gazetesi sahibi Hacı Boğatekin'den 10 bin TL manevi tazminat istediği davanın görülmesine devam edildi. Gazeteci, 20 Eylül 2009'da yayımlanan "Aman Miro Aman Piro" başlıklı yazısında Fırat’a yayın yoluyla hakarette bulunduğu iddiasıyla yargılanıyor. Yargılama 8 Temmuz'da devam edilecek.

12 Mayıs. İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi, eski DTP milletvekili Aysel Tuğluk hakkında açılan iki davadan birini zamanaşımından düşürdü; diğerinde beraat kararı verdiği açıklandı. Tuğluk, 28 Mayıs 2004 tarihinde bir gazetede yayımlanan ''Apo Konuşuyor'' başlıklı haber nedeniyle ve 27 Mart 2002'de yine bir gazetede çıkan ''Apo PKK'nın yeni adını beğenmedi'' başlıklı haberden dolayı yargılanıyor. Tuğluk'un her iki haberde yer alan sözleriyle, "PKK örgütünün propagandasını yaptığı" ve "suç ve suçluyu övdüğü" iddia ediliyordu. Ancak mahkeme, ilk olarak ele aldığı ''Apo Konuşuyor'' haberiyle ilgili davada "atılı suçu işlediği sabit görülmediği'' gerekçesiyle avukat Özcan Kılıç’ın talebi doğrultusunda Tuğluk'un beraatine karar verdi. Aynı mahkeme, ardından ele aldığı ikinci davada, atılı suçun tarihi olan 27 Mart 2002'den bu yana 7,5 yıllık bir süre geçtiği ve bu nedenle dosyada zamanaşımına uğradığını bildirerek dosyayı düşürdü. ''Apo PKK'nın yeni adını beğenmedi'' başlıklı 3 Nisan 2002 tarihli haber nedeniyle de Tuğluk, TMY’nin 7/2 maddesi uyarınca ve TCK’nın 215. maddesi gereğince hapis istemiyle yargılanıyordu.

11 Mayıs. Beyoğlu 4. Sulh Hukuk Mahkemesi, "Müritleri Haydar Baş'a baş kaldırdı" haberi nedeniyle Sesonline.net sitesi yazarı Yalçın Ergündoğan'ı bin 500 TL tazminat ödemeye mahkûm etti. Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkanı ve Kadiri Tarikatı şeyhi Haydar Baş'ın şikâyetiyle yargılanan gazeteci, masraflarıyla birlikte toplam 3 bin 500 TL ödeyecek. Baş'ın avukatları Ergündoğan hakkında icra takibi başlattı. Beyoğlu 2.Asliye Ceza Mahkemesi de, Birgün gazetesinde 2005'te çıkan "Müritleri Haydar Baş'a baş kaldırdı" haberinden Ergündoğan'ı hapisten ertelemeli 2 bin 100 TL para cezasına mahkum etmişti.

u Aynı gün Erzurum 2. Ağır Ceza Mahkemesi, ROJ’de Kürt halkını sivil itaatsizliğe davet ettiği gerekçesiyle, siyasetçi Mahmut Alınak'ı "PKK örgütünün propagandasını yaptığı" iddiasıyla bir yıl hapse mahkum etti. Eski DEP’li Alınak ile ilgili gerekçeli kararını açıklayan mahkeme, cezayı, "silahlı PKK terör örgütünün güdümünde yayın yapan Roj TV isimli televizyon kanalında terör örgütünün propagandasını içeren konuşmalar yapması"na dayandırdı. Alınak'ın 5 Ekim 2008’de kanala, "Eğer Genelkurmay operasyonları durdurma yönünde bir düşünce ortaya koysaydı kuşkusuz Bezele olayı olmazdı ve bu kadar can gitmezdi... PKK ateşkes ilan etmiştir, 6 yıl hiçbir adım atılmadı... Partimizin etkinliklerinde (Kürtçe) "ey rakip' (ey düşman) marşını, enternasyonal marşını da Kürtçe olarak okuyacağız. Bu da AKP'yi teşhir edecek. Botan yürüyüşünü mutlaka başlatmamız lazım ve bütün uğradığımız her yer bir serhildana (başkaldırı) dönüşmeli. Böyle bir basınç, sivil basınç uygulamak için, sivil itaatsizlikler günümüz tarihini belirlemeli" dediği iddia edildi. Alınak'ın atıf yaptığı Ey Raqip marşı mahkemenin gerekçeli kararında "sözde Kürt marşı" olarak geçti.

u Aynı gün Mahmut Alınak'ın Kars 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nde, "halkı kin ve düşmanlığa tahrik ettiği" iddiasıyla yargılanmasına devam edildi. Mahkeme Alınak’ın talebi doğrultusunda suça kanıt olarak gösterilen sözlerin gerçeği yansıtıp yansıtmadığını araştırıyor. Başbakan ve Ge-nelkurmay Başkanı'nı Birleşmiş Milletler'e (BM) şikayet ettiği için yargılandığını savunan Alınak, "Mahkemenin sorularına doğru cevaplar verilirse birçok şey değişebilir" dedi. 1993'ten sonra Diyarbakır, Batman ve Şırnak il ve ilçelerinde yaşanan tüm faili meçhul cinayetlerin listesini ilgili savcılıklardan istedi. Mahkeme, 1997 yılı içinde Diyarbakır, Van ve Hakkari il ve ilçelerindeki kitlesel gösterilerde hayatlarını kaybedenlerin listesini ilgili savcılıklardan talep etti. Mahkeme, ayrıca, TBMM Başkanlığı'ndan de Mareşal Fevzi Çakmak'ın Kürt meselesi hakkında 1930 yılında Meclis'e sunduğu raporu ve Atatürk'ün Meclis'te okuduğu Nutuk'un değişmemiş halini talep etti.

u Aynı gün Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesi savcısı Adem Özcan, "PKK örgütüne üye olmak" ve "örgüt propagandası yapmak" iddiasıyla yargılanan Aram Yayınları sahibi ve Kürtçe Hawar gazetesi yazı işleri müdürü Bedri Adanır'ın 50 yıl hapisle cezalandırılmasını istedi. Hapisteki PKK lideri Abdullah Öcalan'ın Bursa İnfaz Hakimliği'nce de denetlenerek onay verilen AİHM savunmalarını bir kitapta toplayan yayıncı, Kültür Bakanlığı'ndan bandrol alamadan yakalanmıştı. Adanır, Şırnak Silopi'deki Habur Sınır Kapısı'ndan Türkiye'ye giriş yaparken 5 Ocak'ta gözaltına alınmıştı; bu tarihten beri de Diyarbakır D Tipi Cezaevi'nde tutuluyor. Duruşma savcısı, yayınevinde 14 Ekim 2008'de yapılan aramada yasak veya toplatma kararı verilen 38 kitaba el konduğunu, bilgisayar hard disklerinde PKK lideri Öcalan ve diğer örgüt üyelerine yönelik övücü içeriklere rastlandığı, öldürülen PKK'lilerin aileleriyle yapılan röportajların yer aldığı word dosyaları bulunduğu, PKK'lilerle ilgili şahsi bilgilere ulaşıldığını belirterek, Adanır'ın bu yolla bir kez "örgüt propagandası" suçunu işlediğini savundu. Adanır, savcının mütalaasına katılmadığını söylerken avukatı Muharrem Şahin de, savunma yapmak için süre istedi. Tahliye talebi reddedildi. Davaya 8 Temmuz'da devam edilecek.

6 Mayıs. Albay Dursun Çiçek’in “İrtica ile Mücadele Eylem Planı”nı konusunda 19 Haziran 2009’da yazdığı bir haber nedeniyle Bakırköy 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nde “soruşturmanın gizliliği ihlal” iddiasıyla düzenlenen iddianame Radikal gazetesi haber koordinatörü Ertuğrul Mavioğlu’na tebliğ edildi. Gazetecinin 4 Temmuz 2009 tarihinde çıkan “Nur cemaatinde Ergenekon ajanı” başlıklı haberine de aynı suçlamayla dava açıldı. Gazetecinin 9 yıla kadar hapsi isteniyor. Gazeteci, ATV'deki Siyaset Meydanı adlı programda, eski 11. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Orhan Karadeniz’le ilgili sözleriyle ilgili yargılandığı ve 7 Şubat 2006’da beraat kararı verilen davadan da henüz kurtulamadı. Mavioğlu ve programı hazırlayan Ali Kırca, "hakaret" ve TMY’nin 6/1 maddesi uyarınca yargılanmışlardı. Davada verilen beraat kararı “müştekinin müdahillik talebi konusunda alınmış bir karar olmadığı” gerekçesiyle bozulmuştu. Karadeniz’in ifadesi de alınmaya çalışılıyor.

u Aynı gün Ankara 20. Asliye Hukuk Mahkemesi, "Onbaşı bile olamayacakların general olduğu ülke" başlıklı yazı nedeniyle "Vakit" gazetesine açılan yedi yıllık davada gazete yetkililileri Harun Aksoy ve Nuri Aykon'u 308 generale toplam 616 bin TL manevi tazminat ödemeye mahkûm etti. Mahkeme, Asım Yenihaber imzasıyla yazıyı kaleme aldığı iddia edilen RTÜK eski üyesi Mehmet Doğan hakkındaki tazminat talebini, "husumet yokluğu"nu gerekçe göstererek reddetti. Bilirkişi de, 25 Ağustos 2003’te yayımlanan yazıyı Doğan'ın kaleme aldığının kuşkuya yer bırakmayacak şekilde tespit edilemediğini tespit etmişti. Gazeteye dönemin 4 Kuvvet Komutanı dahil 312 generalin açtığı tazminat davasında yedi yıl sonra yerel mahkemede karar çıkmış oldu. Gazete avukatı Hacı Ali Özhan, Hakim Adem Albayrak'ın verdiği tazminat cezasının yedi yıllık tazminat faiziyle birlikte 1 milyon 300 bin TL'yi bulduğunu açıkladı; kararı temyiz edeceğini bildirdi. Avukat, "Bir yazarın yazdığı bir yazı bu kadar yüksek bir tazminata neden olabiliyor. Sadece basın özgürlüğü açısından değil hukuki boyutlarıyla da çok önemli ve incelenmesi gereken bir dava. Sadece Çetin Doğan ve Aytaç Yalman eleştirildiği halde tüm generaller davacı olabiliyor" dedi.

Facebook’taki Büyükerşen karikatüründen mahkumiyet

Aynı gün Eskişehir 4. Sulh Ceza Mahkemesi, Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen ile ilgili çizilen karikatüre Facebook paylaşım sitesinde yer verdiği gerekçesiyle Erdem Büyük (22) isimli üniversite öğrencisini 11 ay hapse mahkum etti. TCK’nın 125. maddesi uyarınca ve "kişilik haklarına saldırı" iddiasıyla verilen ceza, Büyük'ün öğrenci olması, sabıkasının olmaması nedeniyle beş yıl süreyle ertelendi. Osmangazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İktisat bölümü öğrencisi Büyük, bu süre içerisinde aynı nitelikte bir suçu işlememesi gerekiyor. Aksi takdirde, ceza yüzüne karşı okunacak. Büyük, söz konusu karikatürde kötü ve kırıcı bir durum bulunmadığını ifade ederek, "Karikatür hoşuma gitti. Beğendiğim karikatürü siteden alıp arkadaşlarımla paylaştım. Kötü bir niyetim yoktu" dedi. Büyük'ün avukatı Vahap Ata ise, Büyükerşen'in eski bir gazeteci ve karikatürist olduğunu hatırlatarak, " Büyükerşen'in şimdi hakkında yayınlanan bir karikatür için şikayetçi olması çok tuhaf" diyerek belediye başkanının tavrına tepki gösterdi. Büyük, 29 Mart 2009 seçimlerinin ardından Demokratik Sol Partili (DSP) belediye başkanı Prof. Dr. Büyükerşen ile ilgili eline geçen bir karikatürü Facebook üzerinden arkadaşlarıyla paylaşınca, polisçe bilgisayarının IP numaraları tespit edilerek gözaltına alınmıştı. Büyük, dosyayı AİHM’e taşımaya niyetli olduğunu söyledi.

5 Mayıs. Adıyaman Gazeteciler Cemiyeti başkanı Zeki Dışkaya’nın Gerger Fırat gazetesi sahibi Hacı Boğatekin’e karşı açtığı 7 bin 500 TL’lik tazminat davası Adıyaman 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde başladı.


Gerger Başsavcılığı ise, AKP Adana milletvekili
Dengir Mir Mehmet Fırat'ın Gerger Fırat gazetesi sahibi Hacı Boğatekin hakkında yaptığı şikayeti düşürdü. Başsavcılık, dört ay içerisinde dava açılması zorunluluğuna uyulmadığı için iki yıl 8 ay hapsi istenen Boğatekin'e ceza davası açılmasına yer olmadığına hükmetti. 20 Eylül 2009'da çıkan "Aman Miro Aman Piro" başlıklı yazıda Boğatekin'in kişilik haklarına hakaret ettiği iddia ediliyordu.

Aynı gün Hakkari Asliye Ceza Mahkemesi, Hakkari Belediye Başkanı Fadıl Bedirhanoğlu, eski belediye başkanı Kazım Kurt, kapatılan DTP eski Merkez İlçe Başkanı Fahri Kurt ve DTP yöneticisi Rahmi Temel'i 29 Mart 2009 yerel seçimlerinde seçmene Kürtçe seslendikleri gerekçesiyle yargılamaya devam etti. Dört kişi, Siyasi Partiler Yasası'na muhalefet etmek suçlamasıyla yargılanıyorlar.

Müjde Ar’a “sübyancı” sözü için
11 ay 20 gün

4 Mayıs. Eskişehir 3. Sulh Ceza Mahkemesi, İl Milli Eğitim Müdürü İbrahim Ceylan'ın şikayetiyle “hakaret” iddiasıyla yargılanan Müjde Ar'ı 11 ay 20 gün hapis cezasına çarptırdı. Ceylan’ın 17 Mayıs 2009’da, öğrencilerin okul çantaları, araç ve gereçlerinde kullanılan yabancı hayali kahramanları içeren resim ve figürlerin yerine Nasreddin Hoca ve Keloğlan gibi Türk milli kahramanlarının figür ve resimlerinin kullanılması için çalışmalar yaptıklarını açıklamıştı. Bunu NTV’deki "Haydi Gel Bizimle Ol" adlı programda eleştiren Ar, Ceylan'ı kastederek, "Bunun adı sübyancılıktır. Hangi tarlada yetişiyor bu Milli Eğitim Müdürleri" demişti. Mahkemenin 4 Mayıs’ta verdiği hapis cezası beş yıl süreyle ertelendi.

27 Nisan. Karşıyaka 3. Asliye Ceza Mahkemesi, Baran Tursun'un polis kurşunuyla öldürülmesine tepki gösteren Tursun Ailesi'nden anne Berrin Tursun, baba Mehmet Tursun, kız kardeşi Şelale Tursun ve amcasının yargılandığı davada tanık dinlenmesi için yargılamayı 9 Temmuz’a bıraktı. Tursun Ailesi'nin dört üyesi, "yargı görevi yapanı etkileme", "tehdit" ve "hakaret" iddiasıyla ve 10 yıla kadar hapis istemiyle yargılanıyorlar. Adalet Bakanlığı, "Hükümeti, yargıyı, askeri ve Emniyet güçlerini aşağılamak" ile ilgili suçlama nedeniyle TCK’nın 301. maddesi uyarınca kovuşturma yürütülmesine izin vermemişti. Bu nedenle bu suçlama düşmüştü. Ailenin avukatlarından Nezahat Paşa Bayraktar, kimliklerini bildirdikleri sekiz tanığın dinleneceğini bildirdi.

26 Nisan. Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesi, bir gazeteye verdiği demeçte Kürdistan kelimesini kullanarak "PKK örgütün propagandası" yaptığı iddiasıyla Siirt Belediye Başkanı Selim Sadak'ı bir yıl hapse mahkûm etti. Mahkeme, Sadak'ın "örgütün amacı doğrultusunda ve onun argümanlarını kullanarak ve Abdullah Öcalan'ın görüşme notlarında değindiği 'ortak vatan Kürdistan' açıklamaları paralelinde konuşma yaptığını" iddia etti. Sadak'ın avukatı Şakir Demir temsil, savunmasında, tutuksuz yargılanan Sadak'ın bir siyasetçi olarak güncel gelişmeler üzerinde düşünce özgürlüğünün sağladığı haklar çerçevesinde değerlendirilmelerde bulunduğunu ve konuşma içeriğininse suç teşkil etmediğini söyledi. Demir, Sadak'ın "Kürdistan" kavramını coğrafik bölge ve tarihsel bir gerçek olarak dillendirdiğini ve "Kürdistan" diye bir yerin var olduğunu kastettiğini söyledi. Ancak bu savunmayı mahkeme yeterli bulmadı ve Sadak'ı TMY’nin 7/2 maddesi uyarınca bir yıl hapse mahkum etti. Diyarbakır 4. Ağır Ceza Mahkemesi de Sadak'ı, belediyenin bastırdığı 2010 yılı takviminde yer alan bir fotoğraf nedeniyle aynı gerekçeyle 13 Nisan'da 10 ay hapse mahkum etmişti.

17 Nisan. Bakırköy 2.Asliye Ceza Mahkemesi, “İrticayla Mücadele Eylem Planı”nda imzası olduğu iddia edilen Albay Dursun Çiçek’in askeri savcılıktaki ifadesinin altını yıllardır kullandığı imzasını değiştirerek imzaladığını iddia eden Star gazetesi Ankara temsilcisi Şamil Tayyar’ı 15 ay hapse mahkum etti. Daha önce de toplam 35 ay hapse mahkum edilen Tayyar, üç ayrı davadan mahkum olmasıyla ilgili, “İnanın, umurumda değil. Onlar vazifesini yapıyor zaten... Başbakan Erdoğan’ın talimatına rağmen AK Parti’nin savsakladığı Türk Ceza Kanunu’ndaki değişiklik çalışması da umurumda değil artık...” dedi. 22 Haziran 2009 günü Star gazetesi Tayyar’ın yazısını “20 imzası aynı sadece son imzası farklı” başlığıyla manşetten duyurmuştu. Adli Tıp, TÜBİTAK, Polis Kriminal ve Jandarma Kriminal planın altındaki imzanın Dursun Çiçek’e ait olduğunu tespit etmişti. Bakırköy 2. Asliye Ceza, bu haberle ilgili Şamil Tayyar’ı “soruşturmanın gizliliğini ihlal” ve “Adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs” etmek suçundan 15 ay hapisle cezalandırdı. Mahkeme, hükmün açıklanmasını geriye bıraktı ve beş yıl denetim şartı getirdi. Tayyar’ın, son aldığı cezanın davası, daha önce verilen ceza kararlarından önce açıldığı için cezası infaz edilmedi. Tayyar’a daha önce de 15 ay ve 20 ay olmak üzere iki ayrı hapis cezası verilmişti.

15 Nisan. Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi, "suçu ve suçluyu övdüğü" iddiasıyla yargıladığı ve ifadesini almak istediği BDP İstanbul milletvekili Sebahat Tuncel'in "günsüz olarak” zorla getirilmesine karar verdi. Tuncel ile birlikte kapatılan DTP’nin Kadın Meclisi'nin 23 üyesini yargılamaya devam eden mahkeme heyetinin başkanı Hakim Kadir Kayan, Tuncel'in mahkemeye zorla getirilmesi için yeniden müzekkere yazılmasına, müzekkerenin gereğini yapılmaması halinde görevliler hakkında suç duyurusunda bulunulacağına karar verdi.

13 Nisan. Diyarbakır 4. Ağır Ceza Mahkemesi, Siirt Belediyesi'nin 2010 için bastırdığı takvimde Newroz kutlamalarına ait fotoğraflar içerisinde "PKK bayrağı da bulunduğu" gerekçesiyle Siirt Belediye Başkanı Selim Sadak'ı tek celsede bir yıl hapisle cezalandırdı. Mahkeme, Sadak'a verdiği cezayı "iyi hal"den 10 ay hapse indirdi.

14 Nisan. "Dink Cinayeti ve İstihbarat Yalanları" adlı kitabı nedeniyle üç dava kapsamında toplam 32,5 yıl hapis istemiyle yargılanan gazeteci-yazar Nedim Şener'in duruşmasında, eski İstihbarat Daire Başkanı Sabri Uzun tanık olarak dinlendi. Uzun, Sultanahmet 2. Asliye Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmada, ajanlardan toplanan haber raporlarının kendisine ulaştırılmadan arşive kaldırıldığı için Agos gazetesi genel yayın yönetmeni Hrant Dink'in öldürülmesine ilişkin bilgisi olmadığını savundu; isim vermeden C Şube Müdürü Ali Fuat Yılmazer'i haber raporunu kendisinden saklamakla suçladı. Uzun, “Şener'in kitabındaki görev yaptığım döneme ilişkin 'Hrant Dink cinayetinde devletin sorumluluğu varsa bana aittir' şeklindeki ifadem doğrudur. Dink'in öldürüleceğini ihbar eden cinayete ilişkin 'ses getirecek bir eylem düzenleneceği' yazılı rapor bana ulaştırılmadan arşive kaldırılmasaydı bu olay olmayacaktı” şeklinde konuştu. Gazeteci Şener ise, "terörle mücadele eden görevlileri hedef göstermek" suçlamasıyla 28 yıla kadar hapisle yargılanıyor. Gazeteciyi dönemin Trabzon Emniyet Müdürü Ramazan Akyürek, Emniyet İstihbarat C Şube Müdürü Ali Fuat Yılmazer, istihbarat polisi Muhittin Zenit ve Trabzon Emniyet müdürlüğü İstihbarat Şube Müdürü Faruk Sarı şikayet etti. Şener, gazetecilere, "İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek ve C Şube Müdürü Ali Fuat Yılmazer'in görevlerini ihmal ettiklerini yazmıştım. Uzun da raporların kendisinden saklandığını söyledi” dedi. Toplumsal Bellek Platformu üyesi, Hrant Dink'in kardeşi Orhan Dink, Abdi İpekçi'nin kızı Nükhet İpekçi ve Ümit Kaftancıoğlu'nun gelini Canan Kaftancıoğlu da duruşmayı izledi.

u Aynı gün Diyarbakır 4. Ağır Ceza Mahkemesi, Demokratik Toplum Kongresi (DTK) eşbaşkanı Hatip Dicle'yi farklı tarihlerde yaptığı konuşmalar nedeniyle yargılamaya devam etti. Duruşma savcısı, Dicle'nin "PKK örgütünün propagandasını yaptığı" ve "örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işlediği" iddialarıyla TMY’nin 7/2 maddesi gereğince üç kez, TCK’nın 314/2 ve 314/3 maddeleri gereğince de birer kez olmak üzere toplam 30 yıl hapisle cezalandırılmasını talep etti. Mahkeme, Şırnak eski Belediye başkanı Ahmet Ertak'ı da "örgüt propagandası yaptığı" iddiasıyla da yargılıyor.

12 Nisan. Kütahya, Simav Asliye Ceza Mahkemesi, yayımladığı bir fıkrada Başbakan Erdoğan'a hakaret ettiği iddiasıyla Simav'ın Sesi gazetesi yazı işleri müdürü ve köşe yazarı Mustafa Arıgümüş'ü 11 ay 20 gün hapisle cezalandırdı. Cumhurbaşkanı Gül ve Başbakan Erdoğan'a hakaret niteliği taşıyan bir fıkra yayımladığı iddiasıyla Milas Önder gazetesi yazı işleri müdürü Melih Kaşkar da aynı cezaya çarptırılmıştı. Fıkra, Adana Ekspres gazetesi çalışanı Sevda Turaçlar'ın da tek celsede aynı cezaya mahkum edilmesine neden olmuştu. Turaçlar’ın cezası ertelenmişti. Arıgümüş, savunmasında, İnternetten aldığı söz konusu fıkranın, 28 Aralık 2009'da gazetedeki köşesinde yayımlandığını ve bu fıkraya internetteki birçok sitede yer verildiğini belirterek, ''Kesinlikle Başbakan Erdoğan'a hakaret kastım yoktur'' dedi. Ancak ceza alm kurtulamadı.

10 Nisan. Yargıtay 9. Ceza Dairesi’nin "21 Yüzyıla Sosyalizmi Yazacağız Alınteri" gazetesi eski sorumlu müdürü Sakine Yalçın hakkında TBMM’ne hakaret edildiği iddiasıyla yerel mahkemenin verdiği bin 620 TL adli para cezasını 1 Şubat 2010'da oybirliğiyle onama kararı gazeteciye tebliğ edildi. Gazeteciye “derhal ödeme” emri çıkarıldı. Dava 10 Şubat 2004’te açılmıştı. 14 Ekim 2003 tarihli sayıda çıkan "Sınıfa karşı sınıf" yazısında, sermaye basının Irak'a asker gönderilmesine ilişkin tezkerenin Meclisten geçirilmesini onaylayan yayınlar yaptığına yer verildikten sonra, TBMM, Genelkurmay ve hükümetin tezkerenin kabul edilmesi lehinde gösterdiği yaklaşımlar eleştiriliyordu. Yazıda, "Örgütlülüğün dayanışmanın, toplumsal bir güç olmanın yeni adımlarını attığımız bu süreçte, ahırda 'sıkıntısızca geçirdikleri' tezkerelerini de iş yasalarının da işyerlerinde, alanlarda yırtma yönünde yapacağımız her hamle sınıf dayanışmamızın krizini derinleştirecektir" deniyordu. Şişli 2. Asliye Ceza Mahkemesi, 1 Şubat 2007'de aldığı bir kararla, Yalçın'ı eski TCKJ’nın 159. maddesinden altı ay hapisle cezalandırmış, cezayı bin 620 TL'ye çevirmişti. Mahkeme, "Genelkurmay, emperyalizmin paralı askerliğine soyunuyor" sözlerinin de yer aldığı yazıda, devletin askeri kuvvetleri ve Cumhuriyetin yayın yoluyla tahkir ve tezyif edilmesi yönündeki suçlamayla ilgili olarak beraat kararı vermişti.

8 Nisan. Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesi, PKK örgütünün hapisteki lideri Abdullah Öcalan için "Kürt halk önderi" ifadesini kullandığı gerekçesiyle kapatılan DTP eski milletvekili Leyla Zana'yı üç yıl hapse mahkûm etti. 20-22 Eylül 2008 günlerinde Demokratik Toplum Kongresi'nin sonuç bildirgesinin de okunduğu etkinlikte ve 1-3 Kasım 2008'de Öcalan'ın hapis koşullarının kötüleştiği iddialarıyla ilgili yapılan oturma eyleminde Zana'nın yaptığı konuşmaları "terör örgütü propagandası" olarak değerlendirildi. Zana'nın avukatı Fethi Gümüş, "Hiçbir indirim uygulanmadığı gibi üst sınırdan ceza verildi. Elbette temyiz edeceğiz" dedi.Her bir konuşma için 1 yıl 6 ay hapisle cezalandırılan Leyla Zana, 9 Ocak 2009'dan beri hapis istemiyle yargılanıyordu.

5 Nisan. Diyarbakır Savcılığı, Irak'taki Mahmur mülteci kampından ve Kandil'den gelen barış grubuna bağlı 17 üyeye toplam 127,5 yıl hapis cezası istemiyle dava açtı. Elif Uludağ, Gülbahar Çiçek, Lütfü Taş, Mustafa Ayhan, Vilayet Yakut, Şerif Gençdal, Hamyet Dinçer, Hüseyin İpek, Abdullah Yaman, Fatma İzer, Ayşe Kara, Bülent Aka, Nizar Buldan, İsmail Ayas, Zehra Tunç, Sisin Yaman ve Nurettin Turgut, 30 Kasım 2009'da İHD Diyarbakır Şubesi'nde yaptıkları basın açıklamasında "PKK propagandası yaptıkları” ve "suçu ve suçluyu övdükleri” iddia ediliyor. Kandil'den 8, Birleşmiş Milletler'in Mahmur kampından 26 kişinin oluşturduğu Barış Grubu, Şırnak'ın Silopi ilçesinde, Habur sınır kapısından 19 Ekim'de Türkiye'ye giriş yapmıştı. Savcıların ifade alması, beşinin hakkındaki tutuklama isteklerinin yargıç tarafından değerlendirilip serbest bırakılmaları, 20 Ekim'i bulmuştu.

1 Nisan. İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi, "Yaşadığımızın terörizmle mücadele değil, ister haklı bulun ister haksız bulun devlet iktidarına isyan etmiş ayaklanmacılarla devlet güçleri arasında resmen ilan edilmemiş bir savaş olduğunu söylüyoruz” diyen Günlük gazetesi yazarı Veysi Sarısözen'i "PKK örgütünün propagandasını yapmak"tan 15 ay hapse mahkum etti. Mahkeme, 14 Haziran 2007’de yayımlanan "Terör mü? Savaş mı?" yazısındaki bu sözleri cezalandırırken hapis cezasını paraya çevirme veya ertelemeye gerek görmedi. Gazetenin eski imtiyaz sahibi Veysi Ürper'i beraat ettiren mahkeme, ifadesi alınamayan eski sorumlu müdürü Özlem Aktan hakkında çıkarılan yakalama kararının devam etmesine ve ifadesi alındıktan sonra davanın karara bağlanmasına hükmetti. 6 Şubat 2009’da çıkan "Örgüt propagandasını biz yapmıyoruz halk yapıyor" yazısından da Sarısözen ve gazete İmtiyaz Sahibi Ziya Çiçekçi'nin 7,5 yıla kadar hapisleri talep ediliyor. Sarısözen, 10 yıldır İmralı Cezaevi'nde bulunan PKK örgütünün lideri Abdullah Öcalan'ın serbest bırakılmasını da istediği 10 Nisan 2009 tarihli "Seçim sonuçlarından biri" yazısından da yargılanıyor.

16 Mart. Adana 7. Ağır Ceza Mahkemesi, dönemin Adana Tutuklu ve Hükümlü Aileleri Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği (THAY-DER) başkanı Hasan Hüseyin Reyhan hakkında “suçu ve suçluyu övmek” iddiasıyla açılan davada beraat kararı verdi. ”Suçun unsurları oluşmadığı” gerekçesiyle beraat kararı verildiği Nisan başında öğrenildi. Reyhan, PKK’nin hapisteki lideri Abdullah Öcalan için “Sayın Abdullah Öcalan” dediği gerekçesiyle hapisle yargılanıyordu. Reyhan, konuşmasını 4 Mayıs 2009'da DTP'ye yönelik tutuklamaları protesto etmek ve PKK lideri Abdullah Öcalan'a mektup göndermek amacıyla yapılan eylemde yapmıştı.

Afyonkarahisar Emirdağ gazetesi sorumlu müdürü Mustafa Koyuncu. Emniyet Müdürlü-ğü'nde fuhuş, dayak ve hakaret iddialarını 12 Mart 2007'de “AB'ye Böyle mi Girmeliydik? Görevlerini Kötüye Kullanıyorlar” yazısıyla gündeme getirdiği için tutuklanıp daha sonra tahliye edilen Afyonkarahisar Emirdağ gazetesi sorumlu müdürü Mustafa Koyuncu da hapis ve 440 bin YTL tazminat istemiyle yargılanıyor. Gazeteci, hem Emirdağ Asliye Ceza hem de Asliye Hukuk Mahkemeleri'nde yargılanıyor. Koyuncu, "yayın yoluyla hakaret" iddiasıyla 13 Mart'ta tutuklanmış, tekzip yayımlaması şartıyla bir hafta sonra tahliye edilmişti.

Savaş Karşıtları’ndan Halil Savda. www.savaşkarsitlari.org sitenin sahibi ve yöneticisi olan Halil Savda, başka bir sitede Ahmet Ateşli hakkında yayınlanan "Ağar: İddialar ve Ötesi" başlıklı yazıyı alıntılaması nedeniyle Beyoğlu 3. Sulh Ceza Mahkemesi’nde yargılanıyor. Yazıda "İstanbul Emniyet Müdürlüğü üst düzey kadrosu, İstanbul'daki yeraltı dünyası ile yakın ilişki içindedir. Bu ilişkinin en büyük koordinatörü emekli cinayet masası şefi Ahmet Ateşli ve Mehmet Ağar'dır" sözleri suça gerekçe gösteriliyor. Yargılama 24 Mart 2011’e bırakıldı.

Yayıncı Fatih Taş. Aram Yayıncılık Sahibi Fatih Taş, "Patika (Gerilla Anıları-4)" adlı kitap yoluyla “PKK örgütünün propagandasını yaptığı” iddiasıyla beş yıla kadar hapis istemiyle yargılanıyor. Dava 24 Eylül’de görülüyor. Taş, TMY’nin 7/2 maddesi uyarınca yargılanıyor.

Fırat haber ajansı. Ankara 17. Asliye Ceza Mahkemesi, çeşitli haberler nedeniyle hapisle yargıladığı Fırat Haber Ajansı ve Yeni Özgür Politika gazetesi muhabiri Ali Barış Kurt ve Mehmet Nuri Kökçüoğlu'yu yargılamaya 7 Temmuz’da devam edecek. İki kişi daha önce gunesincocuklari.com sitesinde çıkan haberlerde "Suçu ve suçluyu övdükleri", "halkı kin ve düşmanlığa tahrik ettikleri" ve "halkı basın yolu ile askerlikten soğuttukları" iddiasıyla 10 Mart'tan beri yargılanıyorlar. Vicdani ret hakkı savunulduğu ve bir operasyonda 12 yaşındaki Uğur Kaymaz'ı öldürenlere "katil" denildiği için iki kişi Genelkurmay Başkanlığı'nın şikayetiyle yargılanıyorlar.

Abdurrahman Dilipak.Anadolu'da Vakit" gazetesinde çıkan "Sezer hasta mı" yazısından aynı mahkemede mahkum olan Dilipak’in dosyası, Yargıtay tarafından usulen bozulunca bu mahkemenin taşındığı Bakırköy Asliye Ceza Mahkemesi’nde yeniden görülmeye başlayacak. Dilipak, TCK’nın “Cumhurbaşkanı'na hakaret" başlıklı 299. maddeden yargılandığı davada 1,5 yıl hapis cezasına çarptırılmıştı. Ceza 11 ay 20 güne indirildikten sonra 10 bin 600 TL’ye çevrilmişti. Bir yazıda Sezer’e hakaret edildiği iddiasıyla açılan ancak yerel mahkemenin beraatle sonuçlanan dava, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın itirazı üzerine Yargıtay Ceza Genel Kurulunda görüşüldü. Kurulda iki oyla farkla beraatın bozulmasına ve ceza verilmesi yönünde karar çıktı.

“Türkiye'de Cuma” dergisinde çıkan "Paşalar Laf Dinlemezse", "Disiplinsiz Paşalar" ve "Askerliğin olmazsa olmaz şartı laiklik değil, vatanseverliktir" yazılarından beş yılı aşkın süredir yargılanan yazar Abdurrahman Dilipak ve altı gazete temsilcisi, Bakırköy 2. Asliye Ceza Mahkemesi'nde görülen davadan ise zamanaşımıyla kurtuldu. Derginin 29 Ağustos -3 Eylül 2003 sayısında yayımlanan yazılardan Genel Yayın Koordinatörü Mustafa Karahasanoğlu ve Dilipak dışında dergi sorumlu müdürü Cengiz Almış, Mustafa Hacımustafaoğulları, Hüseyin Arı, Yalçın Turgut ve Abdurrahman Şeref Kazan, 6 ay ile 3'er yıl arasında hapis istemiyle yargılanıyordu.

Vakit gazetesi hakkında, “Ergenekon” davası ve sanıklarıyla ilgili yayımlanan haberler nedeniyle toplam 181 dava açıldı; gazetenin sorumlu müdürü Ahmet Can Karahasanoğlu, 2 yıl 6 ay hapisle cezalandırıldı. Gazete çalışanlarına, “soruşturmasının gizliliğini ihlal” iddiasıyla 120 dava, “adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs” iddiasıyla 17 dava, “kamu görevlisine hakaret” gerekçesiyle 30 dava, kurul haline çalışan organlara hakaret gerekçesiyle 8 dava, “kişisel verileri yaydığı” gerekçesiyle 2 dava, “hakaret” iddiasıyla da 4 dava açıldı. Gazete, Cumhuriyet gazetesi eski Ankara temsilcisi Mustafa Balbay'dan ele geçirildiği iddia edilen “darbe günlükleri” ile ilgili “Bu da Balbay Günlükleri”, “bir numara teslim olmuş durumda”, “Başbuğ: Balbay anlaşmayı bozdu, üzüldük” haberlerden geçen yıl “gizliliğin ihlâli”den iki ayrı dava açıldığını bildirdi. Bakırköy 2. Asliye Ceza Mahkemesi Karahasanoğlu’nu, “Ergenekon” iddianamesinde de yer alan Üzeyir Garih cinayeti ve Dağlıca baskını haberlerinde “soruşturmanın gizliliğini ihlâl” edildiği gerekçesiyle 2 yıl 6 ay hapisle cezalandırdı. Aynı mahkeme, 21 Ekim 2007’de yapılan “Dağlıca” baskınıyla ilgili asker ifadelerine yer veren gazeteyi, aynı gerekçeyle Karahasanoğlu’na 1 yıl 3 ay hapis cezası verdi.

Devrimci Hareket’ten Fehmi Kılıç. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, Devrimci Yol örgütü üyeleri Veysel Güney, Behçet Dinlerer ve Ali Başpınar’ın eylemlerini över nitelikte yazılara yer verildiği gerekçesiyle Devrimci Hareket dergisi sorumlu müdürü Fehmi Kılıç’ı “terör örgütü propagandası yapmak” iddiasıyla yargılıyor. Yargılamaya 1 Temmuz’da devam edilecek. Kılıç, “Behçet Dinlerer devrimci yoldur, Ali Başpınar’ın ardından ve Veysel Güney’i yaşatıyoruz” yazısından yargılanıyor.

Rengê Hevîya Jinê’den Gurbet Çakar. Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesi, Rengê Hevîya Jinê kadın dergisinin sorumlu müdürü Gurbet Çakar'ı "PKK örgütünün propagandasını yaptığı" iddiasıyla yargılamaya devam ediyor. Yargılamaya 1 Temmuz’da devam edilecek. Derginin ilk sorumlu müdürü Sultan Sonsuz, "propaganda"dan hakkında açılan beş davanın birinde bir yıl üç ay hapse mahkum edilmişti. Sonsuz hakkında toplam dört yıl dokuz aydan 20 yıla kadar hapis cezası isteniyor. Ardından bu görevi devralan Ruken Aktaş'ın ise üç yıl dokzu ay hapsi isteniyor.Aktaş'ın bu üç dosyası Yargıtay'a taşınırken bir davası takipsizlikle sonuçlandı. Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesi, Aktaş'tan sonra göreve başlayan Sibel Esmer'i aynı gerekçeyle bir yıl üç ay hapisle cezalandırdı. Bu karar da temyiz edildi. Yargıtay kararları bekleniyor.

BDP’den Mehdi Tanrıkulu. BDP Bismil ilçe başkanlığının Diyarbakır Valiliği’nin kararına rağmen gerçekleştirdiği basın açıklamasına katılan ve konuşma yapan Mehdi Tanrıkulu, Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılanıyor. Dava 23 Eylül’de görülecek. Tanrıkulu, DTP Fatih ilçe başkanı olduğu dönemde seçim büro açılışında yaptığı konuşmadan dolayı da DTP Fatih belediye başkan adayı Ali Kılıç ile birlikte İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde de yargılanıyor.

Günlük’ten Koçali ve Peköz. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde 2 Eylül'de devam edecek davada karar çıkabilir. Savcı, Kandil Dağı'nda röportaj gerçekleştiren Günlük gazetesi yetkilileri Filiz Koçali ve Ramazan Pekgöz'ün TMY’nin 7/2 maddesinden cezalandırılmalarını talep etti. PKK'nin çatı örgütü olarak bilinen Kürdistan Topluluklar Birliği (KCK) Yürütme Konseyi başkanı Murat Karayılan'la yaptıkları röportaj nedeniyle Koçali ve Pekgöz'ün 7,5 yıla kadar hapisleri istendi. Davadan gazete sahibi Ziya Çiçekçi de yargılanıyor. Gazetenin 7, 8 ve 9 Ağustos 2009 tarihlerinde çıkan "Hasan Cemal'in istediğini yaptık", "Yaşar Kemal'e harfiyen katılıyorum" ve "Devlet bir adım atsın biz iki adım atarız" başlıklı röportaj kesitlerinde "örgüt propagandası yapıldığı" yapıldığı iddia ediliyor. Açıklamaların örgüt yetkilisinden kaynaklanması da suça gerekçe olarak gösteriliyor.

Birgün’den Hakan Tahmaz, İbrahim Çeşmecioğlu ve Bülent Yılmaz. Kandil Dağı'nda PKK örgüt yöneticileriyle röportaj yaptığı için üç yıl hapisle yargılanan barış aktivisti Hakan Tahmaz ve röportaja ver veren Birgün gazetesi sorumlu müdürü İbrahim Çeşmecioğlu ve gazete sahibi Bülent Yılmaz'ın davası 12 Ekim'e kaldı. 1 Haziran’da İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi, Çeşmecioğlu'nun avukatına esas hakkında savunma yapmaları için süre verdi. Birgün gazetesinde 9 Ağustos 2008'de çıkan "Tek Taraflı Ateşkes Sorunu Büyütüyor" başlıklı röportaj nedeniyle Üç tutuksuz sanık, "PKK/KONGRAGEL açıklamalarını yayımladıkları" iddiasıyla 3713 Sayılı TMY’nin 6/2. maddesi uyarınca yargılanıyor. Mahkeme savcısı Savaş Kırbaş, PKK'nin çatı örgütü olarak bilinen KCK'nın Başkanı Murat Karayılan'la Kandil Dağı'nda röportaj yapılması nedeniyle üç sanığın cezalandırılmasını talep etmişti. Tahmaz ve Çeşmecioğlu'nun üç yıla kadar hapisleri, Yılmaz içinse ağır adli para cezası isteniyor. Gazetenin 10, 11, 12 ve 13. sayfalarında yayımlanan röportajda, "Hakan Tahmaz'la Kandil'de görüşen KCK Başkanı Karayılan sokaktaki insanın artık şiddet istemediğini söylerken bir yandan da 'meşru savunma savaşı' adını verdikleri eylemleri sürdüreceklerini açıkladı" deniyordu.

Yazar Temel Demirer. "Hrant Dink Ermeni olduğu için Soykırımı tanıdığı için katledildi" dediği için üç yıldır Ceza Yasası'nın 301. maddesinden yargılanan Temel Demirer hakkındaki davaya 27 Ekim’de devam edilecek. Ankara 2. Asliye Ceza Mahkemesi, yeni görevlendirilen hakimin dosyayı incelemesi için davayı erteledi.

Ahmet Türk. Kapatılan DTP’nin eski yetkilisi Ahmet Türk, 2006-2009 yıllarında Diyarbakır, Batman, Siirt, Mardin ve Roj TV'de yaptığı yedi ayrı konuşma nedeniyle Diyarbakır 4. Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılanıyor. Türk'ün ifade verdiği dava 2 Aralık'a bırakıldı.

Düzenlemeler ve hak aramalar

u DTP Siirt İl Örgütü'nün 7 Aralık 2009’da düzenlediği basın açıklamasını izledikten sonra fotoğraf makinesi kırılan ve darp edilen Duruş gazetesi temsilcisi İzzettin Oktay’ın şikâyetinden altı aydır sonuç çıkmadı. Oktay, Haziran’da savcılığa şikâyetinin akıbetini sormaya gittiğinde, “Olayın DVD görüntüleri üzerinde araştırma yapıyoruz. Çözümlemeler bitince size haber veririz. Soruşturmada bir polis bilirkişi olarak görevlendirildi. Görevini yaparken çevresinin polislerce çevrildiği, cop ve yumruklarla darp edildiğini savunarak olayı Savcılığa taşıyan Oktay, “Makinemin içindeki hafıza kartına el koydular. Fotoğraf makinemi iki üç defa yere vurarak paramparça ettiler. Cop ve yumruklarla bana vurdular ve küfür ettiler. Gözaltına almak istediler. Ben zor bela topladığım fotoğraf makinesi parçalarını toplayıp oradan uzaklaştım” demişti.

u 10 Haziran’da Şişli 2. Asliye Ceza Mahkemesi, Hrant Dink cinayetinden sonra haftalık Agos gazetesine elektronik posta mesajı (e-mail) göndererek çalışanları tehdit ettiği ve hakarette bulunduğu gerekçesiyle Yasin Yıldız'ı üç yıl üç ay hapse mahkûm etti. Şişli Mahkemeleri, bundan önce de gazeteye hakaret, tehdit ve ırkçılık içeren e-posta gönderen Kenan Celepoğlu'nu, 8 bin TL para cezasına, Muhammet Karay'ı üç yıl üç ay üç gün hapse, Zafer Filiz'i üç yıl hapse, Rıdvan Doğan'ı da iki yıl hapse çarptırmıştı. Mahkemeler, tutuksuz yargılanan sanıklara verilen cezaları ertelemeyi de reddetmişti. Yıldız, suçlamaları kabul ederek, Türk-Ermeni sorunu nedeniyle yapılan yayınlara ve propagandalara kızdığını ve deşarj olmak için gazetenin e-mail adresine bu mesajları gönderdiğini söyledi. Mahkeme, savcının da istemi doğrultusunda Yıldız'ı "tehdit" suçundan üç yıl, "hakaret" suçundan da üç ay hapse mahkum etti. Hakarete verilen ceza ertelendi.

u Bilgi Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim görevlisi Cyber-Rights & Cyber-Liberties (UK) adlı sivil toplum örgütünün kurucusu Yaman Akdeniz, Mayıs 2009'dan beri erişim engelleme istatistiklerini bilinçli olarak yayımlamadığı gerekçesiyle Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı (TİB) İnternet Daire Başkanlığı'nı şikâyet etti. Akdeniz, Türkiye'nin Avrupa Siber Suç Sözleşmesi'ni imzalamasının yetmeyeceğini, yürürlüğe sokarak iç hukuku da buna uygun hale getirilmesinin zorunlu olduğunu söyledi. Sözleşmenin taraf ülkeler arasında veri alış verişinin daha sağlıklı yapılmasını zorunlu kıldığını söyleyen Akdeniz, "Kişisel verilerin korunmasına dair düzenlemelerin de aynı hassasiyetle yapılmasının da vakti geldi" dedi.

u Türkiye Radyo Televizyonları TRT, 24 saat Kürtçe Kırmançi yayından sonra TRT El Türkiye televizyonu üzerinden Arapça yayına başladı. Dolmabahçe Sarayı'ndaki Başbakanlık Çalışma Ofisi'nde 5 Nisan’da düzenlenen törende Başbakan Erdoğan, Arapça ve Türkçe, ''Siz yoksanız dünyanın anlamı yok. Şimdi biliyoruz ki bizim köklerimiz birbirine karışmıştır' dedi. Başbakan yardımcısı Bülent Arınç da, üzerinde neredeyse bir yıldır hassasiyetle çalıştıkları kanalın, bir aile kanalı olarak planladıklarını vurgulayarak, 300 milyondan fazla bir nüfusa üç uydu üzerinden bu kanal aracılığıyla ulaşılacağını söyledi. Bülent Arınç, son birkaç ay içinde Orta Doğu'nun pek çok ülkesine gittiğini ve TRT'nin bu Arapça kanalının büyük iştiyakla beklendiğini gözlemlediğini dile getirdi. Siirt Mücadele gazetesi sahibi Cumhur Kılıççıoğlu, TRT El Türkiye'nin Arapçasının yaşadıkları Siirt'teki Arapçaya göre anlaşılamayacak derecede farklı olduğunu açıkladı. Gazeteci, "TRT'de konuşulan dil evrensel Arapça dilidir. Türkiye'de konuşulan Arapça farklı lehçeleri içeriyor. Örneğin TRT'nin Arapçası'yla, Antakya'da, Şanlıurfa'da, Mardin'de, Siirt'te konuşulan Arapçayla anlaşılmayacak ölçüde farklılıkları var” dedi.

u Kadınların çıkardığı yerel Tunceli Emek gazetesine, "Milli Eğitim ve Bir Garip Eğitim" başlığıyla yerel eğitim politikalarının eleştirildiği bir yazıya tepki olarak “vurucu kobra” adlı msn adresinden tehdit ve hakaret içerikli e-mail gönderdiği iddia edilen Tunceli İl Milli Eğitim Şube Müdürü Süleyman Çakmak’ın durumu Meclise yansıdı. Tunceli milletvekili Şerafettin Halis, Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’nun yanıtlaması istemiyle bir soru önergesi verdi. Önergede, “Zehirleyiciliğiyle bilinen bir kobra yılanını kendisine örnek alan, yetmiyormuş gibi “vurucu” yönünü de öne çıkararak, kişilere hakaret ve tehdit gönderen birinin, eğitim camiasında yönetici olması ne kadar doğrudur?” sorusu da yer aldı.

Sansür ve Tekelleşmeye Tepkiler

u BDP Batman milletvekili Ayla Akat Ata’nın verdiği soru önergesini Başbakan Erdoğan adına yanıtlayan Adalet Bakanlığı, 2007- 2009 yıllarında TCK’nin 215, 216, 217, 220/6-7-8. maddeleri, TMK’nin 7. maddesi ile 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanun kapsamında 33 bin 489 kişi hakkında 7 bin 500 dava açıldığını, 10 bin 942 kişinin de hapis ve para cezalarına çarptırıldığını duyurdu. 2009 yılında “Halkı kin ve düşmanlığa tahrik ve aşağılama” suçunu düzenleyen TCK’nın 216. maddesinden bin 824 davada 4 bin 169 kişi yargılandı. Bunlardan, 956 kişi hakkında beraat kararı verilirken, bin 643 kişi hakkında hapis cezası, 97 kişi hakkında adli para cezası, 96 kişi hakkında da hapis cezası ve adli para cezası verildi Aynı yıl devreden dava sayısı bin 851 olurken bu davalarda yargılanacak kişi sayısı ise 6 bin 253 oldu. TMY’nin 7. maddesinden 2009 yılında da bin 824 davada 4 bin 169 kişi yargılandı. 956’sı beraat ederken bin 643 kişi hakkında hapis cezası, 97’si adli para cezası, 96’sı da hapis cezası ve adli para cezasına mahkum oldu. Aynı yıl bin 851 devreden dava olurken bu davalarda yargılanacak kişi sayısı ise 6 bin 253 oldu.

u Haziran sonunda, Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, Türkiye'de iki yıldır yasaklı olan YouTube sitesiyle ilgili tartışmalara değindi; "Herkes bu ülkenin hukukuna uymak zorunda. Kimsenin özgürlüğüyle internetiyle alışverişiyle işimiz yok. Türkiye bir hukuk devletidir. Hukukun gücü herkesi bağlamalı" dedi. akan, İnternet sansürüne karşı çıkanları "Onun burada gönüllü mümessilleri” ve “ateşli savunucuları” diyerek hedef aldı. Yıldırım, hükümetin Avrupa Siber Suçlar Sözleşmesi'ne üye olma sürecini başlattığını anımsatarak, anlaşmaya taraf olan ülkelerin herhangi bir olay karşısında hukuki alışverişi olsun olmasın diğerine hemen haber vereceğini söyledi. Yldırım, İnterpromedya Araştırma Hizmetleri'nin yaptığı "Bilişim 500" araştırmasının ödül töreninde yaptığı konuşmada, "Fatma neyse YouTube da o" dedi.

u Taraf gazetesi yazarı ve Kürt siyasetçi Orhan Miroğlu, TRT-1'de Taha Özhan'ın sunduğu "Enine Boyuna" programında Hakkari Şemdinli'de ölen askerlerle birlikte PKK'liler için de başsağlığı dileyince sansürlendiğini açıkladı. Miroğlu, 23 Haziran’da yayımlanan "Huzursuz bir yazı" başlıklı yazısında, sözlerinin Devlet Bakanı Egemen Bağış'ın Van'daki Feqıyê Teyran'ı anma etkinliklerinde sarf ettiği "Ocağına ateş düşen sadece 11 şehidin ailesi değil" sözlerinden farklı bir yönü bulunmadığını, sansüre anlam veremediğini belirtti. Miroğlu, 22 Haziran akşamı programın çekimlerinin yapıldığı ve aynı gece yayımlandığını ancak kendi sözlerine yer verilmediğini savundu: “Baskında hayatını kaybeden 12 PKK'liye de Allahtan rahmet diledim. Bu paket program TRT'deki kurallara göre denetime gitmişti ve denetimi her kim yapmışsa, benim ölen insanlara Allahtan rahmet dilediğim bölümü kesmişti. Sansürcü, araya anlamsız ve program yöneticisinin haberi olmadan bir reklam koymuştu. Ölen insanlara Allahtan rahmet diliyorsunuz ve o anda sansür ediliyorsunuz. Açıklama bekliyorum” dedi.

u RTÜK Başkanı Prof. Dr. Davut Dursun, İçişleri Bakanı Prof. Dr. Beşir Atalay, Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarı Muammer Güler ve Emniyet Genel Müdürü Oğuz Kağan Köksal ile Televizyon Yayıncıları Derneği (TVYD) yetkililerinin de katılımıyla 23 Haziran’da İstanbul’da bir “Medya Duyarlılığı İstişare Toplantısı” düzenlendi. Ulusal televizyon kanal-larının haber sorumlularının da katıldığı toplantıda Bakan Atalay, “Örgütün ekmeğine yağ sürecek görüntü ve ifadelerden kaçınılmalı. Şiddeti körükleyen yayınların verilmesi, toplumda yaydan çıkmış ok etkisi bırakır, bunu en iyi siz biliyorsunuz. Bunlar doğrultusunda toplumun beklentileri ve bu konudaki yayın ilkelerini konuştuk. Ülkemize her açıdan zarar veren çalışmalarda medyaya çok önemli görev düşüyor. Herkesin katkı vermesi gereken bir mücadele, özellikle medyaya hayati bir görev düşüyor… Yazılı ve görsel basın bunu dikkate alarak yayın yapmalı. Örgütün en önemli hedefi etkili propagandadır. Uzun, acıları derinleştirici haberler, terör örgütünün hedefine ulaşmasını kolaylaştırır. Tüm dünyada, yazılı ve görsel basın terörü körükleyen yayınlar yapmaktan kaçınıyorlar. Bu konuda BM’nin de ilkeleri vardır. Medyanın terör konusundaki yayın politikasına dikkat etmesini istiyoruz” dedi.

u Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) hükümetten Google ve servislerine getirilen yasakları kaldırmasını, İnternetle ilgili yasal düzenlemeleri de uluslararası standartlarla uyumlu hale getirmesini istedi. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'na bir mektup gönderen AGİT Medya Özgürlüğü temsilcisi Dunya Miyatoviç "Türk yetkililerden vatandaşlarının küresel bilgi toplumunun bir parçası olmasını kısıtlayan engelleri kaldırmalarını ve 5651 sayılı İnternet Suçlarına İlişkin Yasada gereken reformu yapmalarını talep ediyorum" dedi.

u Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, "Google hizmetlerinde yavaşlama hiçbir biçimde Türkiye ile ilgili bir konu değil. Konu saptırılıyor. Google, satın aldığı ancak Türkiye'de mahkeme kararıyla yasaklanan Youtube sitesinin IP numaralarını, kendi IP numaralarıyla birleştirince sorun çıktı" dedi.

u Bilgi Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyesi Yaman Akdeniz ve Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi öğretim üyesi Yrd Doç. Dr. Kerem Altıparmak, google servislerine erişimi zorlaştıran Telekomünikasyon İletişim Başkan-lığı'na (TİB) 8 Haziran’da itiraz etti. Ankara 1. Sulh Ceza Mahkemesi'nin 4 Mayıs 2008'de karar aldığından beri erişime kapalı youtube.com küresel video paylaşım sitesine yasak daha da güçlendirilmek istenince, aynı İP'ler üzerinden faaliyet gösteren Google'un bazı hizmetlerinin yasaklanmasına neden olmuştu. Google Analytics'e erişim zorluğuna işaret eden bianet.org yayın koordinatörü Ertuğrul Kürkçü, hem youtube hem de google hizmetlerinin aksamasından çok yönlü olarak etkilendiklerini açıkladı: "Google Analytics bizim için hayati önemde çünkü yayınımızın izlenme oranları ve kaynaklarımızla ilgili bilgileri buraya dayanarak çözümlüyoruz. Son bir haftadır sağlıklı herhangi bir veri alamadığımızdan izleyici tepkilerini ölçemiyoruz. Bu bizi körleştiriyor. İç yazışmalarımız ve dokümantasyon için kullandı-ğımız Google Docs'un imkânlarından yararlana-mıyoruz ya da çok büyük gecikmekler oluyor. Bu da bizim veri işleme konusunda sıkıntıya sokuyor”. TGC de, Google'ın bir çok hizmetine erişimin engellenmesini "iletişim özgürlüğünün keyfi olarak kısıtlanması" olarak değerlendirmişti. RSF, "Türkiye yetkililerin, binlerce siteye konulan sansüre son vererek ve 5651 Sayılı Yasayı iyileştirerek, ifade özgürlüğüne dair taahhütlerinin tutmalarının zamanı geldi. Özellikle youtube.com sitesine yönelik sansür, Türklerin Web 2.0 potansiyeline erişimini engelleyen arkaik bir kontrol girimi olarak görünüyor" açıklaması yaptı.

u Türkiye Yayıncılar Birliği (TYB) Düşünce ve İfade Özgürlüğü Ödülleri, 3 Haziran’da yazılar ve kitapları nedeniyle yargılanan Nedim Şener'e, yayımladığı kitapları toplatılan Su Yayınları sahibi Recep Sahip Tatar'a ve kitapçı Sadullah Gökgiyas'a verildi. Şener, törende, “Ben Dink Cinayeti ve İstihbarat Yalanları adlı kitabımı yazarken, özellikle Dink'e yakınım diyen gazeteciler, istihbaratın oyuncağı haline geldiler. Olayı yalnızca emniyetle sınırlandırdılar. Oysa bu cinayette istihbaratın da emniyetin de Ergenekon'un da bir parçası var. Ben Dink'i yaşarken tanımadım. Ama ölüsü, hepimizin acısı. Bugüne kadar söylemedim ama bugün söylüyorum. 'Ben de Hrant Dink'im demek istiyorum" dedi.

u Yörsan Gıda Mamülleri Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi, EmekDunyasi.net İnternet haber sitesinde 2008 yılında yayımlanan Yörsan direnişi ile ilgili haberlerin yayından kaldırmasını istiyor, aksi takdirde dava açmakla tehdit ediyor. Site, 400 kadar Yörsan işçisinin sendikalı oldukları için işten çıkartılmasını, işçilerin ve Tekgıda-İş sendikasının mücadelelerini aynı yıl boyunca sayfalarına taşımıştı. Şirket adına Taner Çalışkan'ın imzaladığı 20 Mayıs 2010 tarihli açıklamada, site yetkililerinden söz konusu haberlerin iki gün içerisinde yayından kaldırılması isteniyor; hukuki dayanak olarak 5651 Sayılı İnternet Suçlarına İlişkin Yasa gösteriliyor. Şirket, geçmişte yayımlanan haberlerin "şu anki fiili durumla bağdaşmadığını", "konunun güncelliğinin gözetilmesinin gerektiğini" savunarak 2008 yılında yayımlanan haberlerin yayından kaldırılmasını talep ediyor. Yörsan, verilmiş emek mücadelesine dair haberlerinin silinmesini, "trilyonlarca TL değerindeki marka değerini korumak" ve "ticari itibari" adına talep ediyor. Şirket, eğer bu içerikler kaldırılmazsa hakkımızda yasal işlemlere başvuracağını beyan ediyor. 3 Haziran'da bir açıklama yapan EmekDunyasi.net yetkilileriyse, "marka değeri'ni önemseyen bir şirketin, öncelikle anayasal bir hak olan sendikalı olma hakkına saygı göstermesi gerektiğini savunarak, "Yörsan'la ilgili haberlerimizi arşivimizden kesinlikle kaldırmaya-cağız. Yayınladığımız haberlerin doğruluğundan ve gazetecilik ilkelerine uygunluğundan yana en ufak bir şüphemiz bulunmuyor. Sitemizin kurulduğu Ağustos 2007'den bu yana yayınladığımız tüm haberlerin arkasındayız" açıklaması yaptılar.

u Kitap Çevirmenleri Meslek Birliği (ÇEVBİR), Türkiye'ye kazandırdıkları kitaplar nedeniyle yargılanan yayıncı İrfan Sancı ve çevirmen İsmail Yerguz'a destek verdi. ÇEVBİR, İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi'nin çocuklara hitap etmediği apaçık olan Guillaume Apollinaire'in "Genç Bir Don Juan'ın Maceraları" kitabını ve "Görgülü ve Bilgili Bir Burjuva Kadınının Mektupları" adlı eserleri Başbakanlık Çocukları Muzır Neşriyattan Koruma Kurulu'na göndermesini eleştirdi: "Çocuklara hitap etmediği apaçık olan, bu iddiayla yayımlanmayan ve okurlara "çocuk kitabı" vasfıyla ulaştırılması söz konusu bile olmayan bu eserlerin, çocuklar bahane edilerek kovuşturmaya tabi kılınması, kültürel ve sosyal hayatımıza müdahale etmek için her yolu mubah sayan yasakçı zihniyetin tezahürüdür. Edebi niteliklerine ilişkin kararı ancak okurların, eleştirmenlerin ve edebiyat tarihinin vereceği eserleri, "müstehcenlik" gibi edebiyat eleştirisinde yeri olmayan bir kriterle yargılamaya kalkışan zihniyeti protesto ediyoruz.".

u Basın Enstitüsü Derneği, gazetelere ait telefon santrallerinin dinlemeye alınmasını bir yazılı açıklamayla kınadı. Dernek, "Keyfi biçimde telefon dinlemelerinin yaygınlaştığı bir ülkede basının kaynaklarıyla özgürce iletişim kurması beklenemez. Basın özgürlüğünün tehdit altında olması ise demokrasinin tehdit altında olması demektir” dedi. Eski Emniyet Genel Müdür Yardımcısı Emin Arslan, İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılandığı davanın 28 Mayıs'taki duruşmasında Milliyet, Radikal, Posta ve Fanatik gazetelerinin bağlı olduğu santralın yasadışı olarak dinlendiğini söylemişti. TGS Başkanı Ercan İpekçi, "Ergenekon'u biz ortaya çıkardık, derin güçlere biz ulaştık" diyen bir hükümet ya da Başbakanın telefon dinlemelerinin sorumluluğundan kurtulamayacağını ifade etti; "Gazete santrallerinin, gazetecilerin telefonlarının dinlemesinin basında ifade özgürlüğü açısından kabul edilebilir bir yanı yok" dedi. ÇGD Genel Başkanı Ahmet Abakay da, "İktidar önlem almadığı sürece suç ortağıdır. Devletin dinleme aygıtlarının bir sorumlusu olmalı, bu TİB midir? Adalet Bakanı mıdır? Her kimse hesabını yargı önünde vermeli" şeklinde tepki verdi. Arslan, aynı duruşmada Hrant Dink cinayetini çözmek üzereyken gözaltına alınarak tutuklandığını, cinayetle ilgili haberler nedeniyle Milliyet'in IMEI (Uluslararası mobil cihaz kimliği) numaralarının dinlendiğini söylemişti.

u Türkiye Bilişim Vakfı'nın desteğiyle İnternet yasaklarına dikkat çekmek için 26 Mayıs gecesi Beyoğlu Ghetto Bar'da bir parti gerçekleştirildi. Hürriyet gazetesinden Sedat Ergin, "Radikal"den Yıldırım Türker, sinema ve müzik eleştirmeni Sevin Okyay, "Referans"tan Eyüp Can ve "Sabah"tan Yavuz Baydar’ın da dj olarak sahne aldığı gece için Türkiye Bilişim Vakfı'ndan Faruk Eczacıbaşı, İnternet yasaklarının bilinçsizliğin ve özellikle yargı uygulamaları bakımından eğitimsizlikle ilgili olduğunu, bu sorunlara dikkat çekmenin de kendilerine düştüğüne inandıklarını ifade etti. Eczacıbaşı, "İnternet yasakları bir uygarlık ayıbıdır. Yasak, bir takım bilgilerin Türkiye'ye eksik olarak aktarılması demektir. Acıklı bu durumun önüne geçmeliyiz" dedi. Ergin de, "Bugün Batıdaki bütün insan hakları raporlarına baktığınız zaman Türkiye'de ifade özgürlüğü alanındaki en problemli alan olarak bazı İnternet sitelerine getirilen yasaklar olduğunu görebilirsiniz. Çok üzülüyorum. Batı dünyasının bir parçası olarak anılan Türkiye, dünyada Çin ve İran'ın yer aldığı bir ligde algılanıyor. Beni çok yaralayan ve üzen bir şey" dedi. RSF, 5651 Sayılı İnternet Suçları Yasası ve yargı pratiğine dikkat çekmek için Türkiye’yi Rusya ile birlikte "İzlemeye Alınan Ülkeler" kategorisine almıştı. Son birkaç yılda Türkiye'de, MySpace, GoogleGroups, Dailymotiın, Geocities, Gazetevatan, Eğitim-Sen, İstanbul indymedia, Richard Dawkins, Özgür Gündem, Günlük gazetesi ve Keditör gibi birçok İnternet sitesi çeşitli gerekçelerle yayına kapatıldı. Teleko-münikasyon İletişim Başkanlığı (TİB, bazı durumlarda mahkeme kararlarıyla erişim yasağı uygularken bazı durumlarda kendiliğinden (resen) harekete geçiyor.

u “Çağdaş Demokrasilerde Yargı ve Medya İlişkileri” konulu Uluslararası Sempozyum'un açılışında konuşan Adalet Bakanı Sadullah Ergin, son üç yılda 83 kişinin "Türk Milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devletini, Devletin kurum ve organlarını aşağılama" başlıklı TCK’nın 301. maddesinden yargılanmasına izin verildiğini açıkladı. Mayıs 2008'de 301. maddede kovuşturma ve soruşturma yapılmasını bakanlık iznine bağlayan değişikliğe değinen Ergin, basın özgürlüğünü ilgilendiren olaylarla ilgili olarak, 30 Nisan 2010 itibariyle son üç yılda bakanlığına izin talebiyle gelen dosya sayısının bin 252 olduğunu kaydetti. Ergin, son günlerde gelen dosyalarla ilgili işlemlerin devam ettiğini, buna rağmen soruşturma izni verilen dosya sayısının 83 olduğunu, bin 42 dosyada soruşturma izni verilme oranının yüzde 7'lerde olduğunu belirtti. Ergin’e göre, "Bu rakamlar Adalet Bakanlığı olmak bizim düşünce ve ifade özgürlüğüne bakışımızı çok açık bir şekilde ortaya koyuyor".

u Yüksekova Kaymakamı Çetin Çelik, 7 Mayıs 2010 tarihinde Yüksekovahaber.com sitesinde Erkan Çapraz imzalı ‘Korkmayın Kaymakam Bey’ başlıklı yazı ve ‘Yüksekova’da bezdiren uygulama’ başlıklı haberle ilgili suç duyurusunda bulundu. 15 Mayıs’ta gündeme gelen şikayet, haberde Çelik’e “hakaret edildiği’ gerekçesiyle yapıldı. Yüksekova Cumhuriyet Başsavcılığı, dava açmaya karar verirse Çapraz 2 yıl 8 ay hapis istemiyle yargılanacak. Sitenin genel yayın yönetmeni Çapraz, soruşturma kapsamında avukatı Kudbettin Bayazit ile birlikte Başsavcılığa giderek ifade verdi. Çapraz, soruşturmaya konu “Yüksekova’da bezdiren uygulama” haberi ile ilgili olarak da, “Hükümet konağı girişindeki uygulama ile ilgili haber benim görüşlerimi değil halkın ve Hakkari Barosu avukatlarının tepkisini yansıtıyordu” dedi. Çapraz yazısında, savcılığa ifade vermeye giderken yaptığı gözlemleri kaleme almış, Kaymakamı topluma kapalı olmakla eleştirmişti.

u İHD Diyarbakır Şubesi, 13 Mayıs'ta 166 yıl 6 ay hapse mahkum edilen Azadiya Welat gazetesinin tutuklu eski sorumlu müdürü Vedat Kurşun'ın serbest bırakılması için şube binasında imza kampanyası başlattı. Azadiya Welat gazetesi ve çeşitli kurumlarca başlatılan "Vedat Kurşun'a Özgürlük" kampanyasıyla ilgili bir açıklama yapan İHD şube yetkilisi Burhan Zorooğlu, cezanın hiçbir hukuk normuna sığmadığını savunarak, ülkedeki demokratik durumu da gösteren kararı kınadıklarını söyledi. 17 Mayıs'taysa kararı bu kez Güneydoğu Gazeteciler Cemiyeti (GGC) kınadı. Açıklamada, "Vedat Kurşun yalnız değildir", "Vedat Kurşun'a özgürlük" ve "Kürt diline özgürlük" yazılarının olduğu çok sayıda Kurşun'un fotoğrafı ve "166 Sal" (166 Yıl) başlıklı Azadiya Welat'ın 14 Mayıs 2010 tarihli manşetine dair gazete de taşındı. Koçali de, "Kürtçe yayın yapan gazete, televizyon ve diğer yayınlar, bu hükümet tarafından çıkarılan TMK'nin yargı kıskacında nefes alamaz hale getirilmek isteniyor" dedi. Geçmişte Kürt gazetecilerine yönelik yargısız infaz eden, gazete binalarını bombalayan zihniyetin bu gün gazetecileri yaptıkları haberlerden dolayı cezaevine attığını söyledi.

u Başbakan yardımcısı Cemil Çiçek, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi'nin Türkiye oturumunda, 2010'un ilk dört ayında Adalet Bakanının önüne gelen 301. maddeyle ilgili 222 davadan sadece 4'üne izin verildiğini açıkladı. Çiçek, Adalet Bakanlığı'nın bu izin sistemini "güvence" olarak nitelendirdi. Ancak bu dosyaların kimlere ait olduğu bilinmiyor.

u Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Konseyi’nin 10 Mayıs’taki oturumunda söz alan 54 ülkeden en az 15'i Türkiye'deki basın ve ifade özgürlüğüne yönelik ihlallere dikkat çekti; bu anlamda yasaların uluslar arası normlara uyumlu hale getirilmesini talep etti. Başbakan yardımcısı ve Devlet bakanı Cemil Çiçek, BM'ye üye 192 ülkenin insan hakları durumu itibariyle dört yılda bir taramaya tabi tutulması (Universal Periodic Review-UPR) kapsamında Türkiye adına raporunu sundu. Çiçek, TCK'da 301. madde değişikliğinin yapıldığı Mayıs 2008'den bu yana Adalet Bakanlığı soruşturma ve dava yürütülmesi izni verdiği dosyaların yüzde 7,2'ye karşılık geldiğini, geri kalanınınsa reddedildiğini söyledi. Ancak Brezilya, İsviçre, Ermenistan, Şili, Bangladeş, İspanya, Kanada, Hollanda, Meksika, ABD, Uruguay, Avustralya, Fransa, Japonya ve Almanya gibi birçok ülke basın ve ifade özgürlüğü açısından eleştiriler yöneltti. Uluslar arası PEN, Uluslar arası Yayıncılar Birliği (IPA) ve İndex On Censorship adlı örgütler, Türkiye'de TMY ve TCK'da acil reformlara girişilmesi çağrısıyla Konseye ortak bir rapor sundular.

u İHD’nin insan hakları savunucusu ve yayıncı Ayşe Nur Zarakolu onuruna verdiği "Düşünce Özgürlüğü" ödülleri İstanbul Barosu Orhan Adli Apaydın Salonu'nda 10 Mayıs’ta sahiplerine verildi. Ödüle bu yıl, kapatılan DTP’nin siyasi yasaklı Eşbaşkanı Ahmet Türk, siyasi yasaklı milletvekili Aysel Tuğluk, Kürtçe savunma yaptığı için tutuklanan Azadiya Welat Gazetesi Yazı İşleri Müdürü Mehdi Tanrıkulu ve tutuklu bulunan Aram Yayınları Sahibi Bedri Adanır ile Gazeteci Veysi Sarısözen layık görüldü.

u Dünyada günde bir milyara kez izlenen YouTube küresel video paylaşım sitesine Türkiye'de yargı kararıyla uygulanan erişim yasağı 5 Mayıs'ta ikinci yılını doldurdu. Ankara 1. Sulh Ceza Mahkemesi, Atatürk'ün anısına saldırı niteliğinde videolar yerleştirildiği gerekçesiyle 5 Mayıs 2008'de youtube sitesine yasak koymuştu. Bu mahkeme kararı kaldırılsa dahi, sansür öngören 10'u aşkın mahkeme kararı daha sırada bekliyor. Türkiye yetkilileri, Türkiye'de temsilcilik kurulmasını talep ederken site yetkilileri her bir ülkeye göre farklı içerik denetimi yapamayacaklarını ifade ederek bunu reddediyorlar. İnternet Teknolojileri Derneği (INTED) Başkanı Mustafa Akgül, İnternetin marjinal problemlerine İnterneti yasaklayarak çözüm aramanın Türkiye'ye zarar verdiğini açıkladı. YouTube.com sitesinden sonra Lastfm.com.tr sitesine sansür de AİHM’e taşındı. Doç. Dr. Yaman Akdeniz, erişim yasağı kararlarının Türk kullanıcılarının erişim, bilgi edinme, ve bilgi paylaşma haklarını ihlâl ettiği gerekçesiyle lastfm.com.tr sitesiyle ilgili yasağı Cyber-Rights.Org.TR adına Strasbourg Mahkemesi'ne taşıdı. Bilgi Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyesi Akdeniz, başvurusunda "Web 2.0 tabanlı topluluklar ve bu toplulukları barındıran web sitelerine 'süresiz olarak' erişim yasağının getirilmesi AİHS'nin 10. maddesine bir müdahaledir" dedi.

u Medya Derneği, 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü'nün sadece basın mensupları için değil tüm toplum için büyük önem taşıdığını bildirdi; "Daha özgür, bağımsız ve kaliteli bir basın, ülkemizdeki demokrasinin kalitesini ve yaşam standartlarımızı arttıracaktır" dedi. Dernek, ABD merkezli Freedom House izleme örgütünün basın özgürlüğünün geçen yıl dünyadaki hemen her bölgede azaldığını, basın özgürlüğünde üst üste sekiz yıl düşüş yaşandığına dair tespitlerini hatırlattı. Dernek, Nazlı Ilıcak, Şamil Tayyar, Sevilay Yükselir, Hüseyin Kocabıyık ve Ahmet Can Karahasanoğlu gibi çeşitli gazetecilere yazılarından dolayı mahkumiyetle karşılaştığını duyurdu: "Bu tip sayısız örnekler ülkemizde basın özgürlüğü önündeki engelleri kaldırmaya yönelik yasal düzenlemeler yapılması gerektiğini göz önüne sermektedir. Basın özgürlüğü konusunda özellikle Avrupa Birliği ülkelerindeki özgürlükçü düzenlemeler ve basın özgürlüğü lehine yapılan içtihatlar dikkate alınmalıdır."

u G-9 Gazeteci Örgütleri Platform üyesi bir grup, 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü'nde, haklarında telefon dinleme kararı olup olmadığı ve telefonlarının dinlenip dinlenmediğini öğrenmek için Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'na başvurdu. Yurttaşları da aynı yönde girişim yaparak vatandaşlık haklarını kullanmaya çağıran Avrupa Gazeteciler Derneği (AEJ) Türkiye temsilcisi ve Birgün gazetesi yazarı Doğan Tılıç, "Bir Dünya Basın Özgürlüğü Günü'ne daha özgürlükler açısından hiç de gurur duyulamayacak bir tabloyla giriyoruz" dedi. Savcının hakkında 525 yıl hapis cezası istediği hapisteki Azadiya Welat gazetesi eski sorumlu müdürü Vedat Kurşun'un durumu da gündeme getirildi.

u Türkiye'de aydın ve insan hakları savunucularının da aralarında bulunduğu 500'ü aşkın kişi, 95. yılında anılan Ermeni tehcirini İstanbul Taksim Meydanı'nda çevresinde mumların yandığı "Bu acı BİZİM acımız, bu yas HEPİMİZ" yazılı bir afişin etrafında oturarak sessizce andı. 24 Nisan günü, Haydarpaşa Garı'nda ve Beyoğlu Galatasaray Meydanı'nda yapılan anmaların bir üçüncüsü yoğun güvenlik önlemleri altında eski sular idaresinin önünde saat 19.00'da gerçekleştirildi. 67 aydının, 1915'te ölen Ermenileri anmak için "Bu acı bizim acımız; bu yas hepimizin" mesajıyla başlattığı çağrıya yanıt olarak gerçekleştirilen anma, Square Hotel ve Fransız Konsolosluğu'nun önünde kendilerini ülkücü olarak tanımlayan küçük gruplarca provoke edildi.

u RSF, Hrant Dink cinayetiyle ilgili kaleme aldıkları kitaplar nedeniyle ağır hapis istemiyle yargılanan gazeteciler Nedim Şener ve Kemal Göktaş ile ilgili suçlamaların geri çekilmesini talep etti. Cinayet davasında adalet geciktikçe yargının gazetecileri yargılamak gibi "ikinci derece" sorumluların peşine düşmeyi yeğlediğini vurgulayan RSF, "Yargı, cinayetin tüm yönlerini aydınlatmadığı, olayın siyasi ve Emniyet içindeki sorumluları hesap vermediği sürece Nedim Şener ve Kemal Göktaş'a yönelik suçlamalar zamansız ve temelsiz kalacaktır" dedi.

u Avrupa Parlamentosu İnsan Hakları Alt Komitesi Başkanı Heidi Hautala, İstanbul'da Nisan ortasında gerçekleştirilen Avrupa Gazeteciler Federasyonu (EFJ) Genel Kurulu'na gönderdiği video mesajında "Basın özgürlüğü yasaları yeterince iyi uygulanmıyor. İzlemede yetersizlik olduğu için sivil toplumun rolü önemli. Türkiye'de milliyetçilik hala güçlü olduğu için hak savunucuları da baskı görüyorlar" dedi. TGS’nin evsahipliğinde Zeytinburnu Novotel'de gerçekleştirilen etkinlikte, AİHM önceki Türkiye yargıcı Rıza Türmen, "AİHM'in siyasetçilerin hoşgörülüğüne dair kararları Türkiye'deki siyasetçilerin tepelerine kalın harflerle asılmalı. Hükümetin tüm muhalefeti susturduğu da söylenemez. Verili sınırlar içerisinde hareket ederseniz özgürsünüz. Ona göre, basın özgürlüğü insanlara bilgi vermektir, hükümeti eleştirmek değil" şeklinde konuştu.

u Diyarbakır'daki bir konferansa katılmak için Brüksel'den İstanbul Atatürk Havalimanı’na gelen Avrupa Birliği Türkiye Yurttaş Komisyonu (EUTCC) Başkanı Kariane Westrheim 24 Nisan'da ülkeye alınmadı. Westrheim, bunun üzerine aynı gün uçakla Brüksel'e dönmüştü. Westrheim hakkında, İçişleri Bakanlığı'nca, ''Türkiye'ye girişi genel güvenlik tehdidi oluşturduğu'' gerekçesiyle yasak konulduğu iddia edildi.

u Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi öğrencisi Nesrin Günay, 8 Nisan’da İHD İstanbul Şubesi’nde yaptığı basın açıklanmasında, "sol öğrencilerle arkadaşlık yaptığı" gerekçesiyle Dekan Prof. Dr. Ahmet Lütfi Okran’in kütüphanedeki görevine son verdiğini iddia etti. Günay, “Mesaimi doldurup kütüphaneden çıktım ve okuldaki arkadaşlarımın yanına gittim. O sırada eylem bitmişti. Dolayısıyla ne slogan attım ne de eyleme katıldım. Ama buna karşın polis yanına gittiğim solcu arkadaşlarım ile beni kameraya almış. Bir saat sonra da fakülte sekreteri beni arayıp işime son verildiğini söyledi” dedi.

u 4 Nisan’da İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, 38 yıl önceki Kızıldere katliamıyla ilgili yazılarda "örgüt propagandası yapıldığı" iddiasıyla haftalık Yürüyüş dergisinin yayınını bir ay süreyle kapattı. Mahkeme Hakimi Ömer Diken, 30 Mart 1972'de yaşanan olayla ilgili yayınlar nedeniyle "Emperyalizme ve Oligarşiye Karşı Yürüyüş" dergisinin aynı gün yayımlanan sayısının da toplatılmasına karar verdi. Kararda, kapağında "Kızıldere sana biz de geliriz" yazılı 22. sayıda yayımlanan "Kızıldere Yolundayız" başlıklı yazıda "terör örgütü propagandasının yapıldığı"na yer veriliyor, ancak herhangi bir örgüt adı belirtilmiyor. Yazıda, Halk Cephelilerin "Dayı" olarak anılan ve 12 Ağustos 2008'de ölen Devrimci Halk Kurtuluş Partisi Cephesi (DHKPC) lideri Dursun Karataş'ın İstanbul Gazi'deki mezarı başında başlayarak Kızıldere'ye uzanan yolculukları aktarılıyordu. Yasak Terör Mücadele Yasası'nın (TMY) 7/2 maddesine dayandırıldı. Mahkeme, dergi sahibi ve yazı işleri müdürü Metin Bulut hakkında da soruşturma başlatıldığını açıkladı. Dergi yetkilileri, yaptıkları yazılı bir açıklamayla, "Bu uğurda canlarını veren Mahirler'i elbette dergimiz yazacaktır. Kızıldere'yi yazmak, Kızıldere'de yaratılan devrim manifestosunu yazmak suç değildir. Esas suç, devrimcilerin sesini susturmaya çalışmaktır" dedi.

u TGC Başkanı Orhan Erinç, 6 Nisan Öldürülen Gazeteciler Günü’nde Serbesti

gazetesinin başyazarı Hasan Fehmi Bey'in Divanyolu Sultan Mahmut Türbesi'ndeki mezarı başında yaptığı açıklamada, "Gazetecilerin tarihsel bir karanlık yaklaşım sonucu aramızdan alınması bizleri üzüyor ve demokrasi konusundaki kuşkularımızı taze tutuyor" dedi. 6 Nisan 1909'da öldürülen Hasan Fehmi'nin muhalif kişiliğiyle tanındığını ifade eden Erinç, son olarak 18 Aralık 2009'da Bandırma'da Cihan Hayırsevener'in yitirildiğini, gazetecinin 100 yıllık süreçte yitirilen 62. gazeteci olduğunu söyledi. Erinç, son dönemde habercilerin yargılandığı davalarda "denetimli serbestlik" ve "hükmün açıklanmasının geri bırakılması"na karar verilmesini eleştirdi. TGC önceki yönetim kurulu üyesi Nazlı Ilıcak'ın mahkum edildiğini de hatırlatan Erinç, "Bugün çok demokratik bir ülke olduğu söylenen Türkiye'de gazeteciler denetimli serbestlik durumunda mesleklerini yapıyorlar. Biz TGC olarak mahkeme kararı kesinleşmeden değerlendirme yapmamaya özen gösteriyoruz. Ancak hükmün açıklanma-masıyla yargılamanın devamı engelleniyor. Hüküm açıklanmadığı için Yargıtay'a başvurma hakkınız yok” dedi.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne Başvurular ve Kararlar

u "Paşalar Laf Dinlemezse" yazısı ve ağır tazminata mahkum olması nedeniyle Abdur-rahman Dilipak'ın evinin haczedilmesine neden olan Güven Erkaya'nın açtığı davayla ilgili dosya Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde (AİHM) sona geldi. Dilipak, Erkaya dosyasında dostane çözüm için görüşmelerin sürdüğünü, Hurşit Tolon ve İlgaz Zorlu ile davalarda karar açıklanması bekleniyor.

u 22 Haziran’da AİHM, Demokratik Halk Partisi (DEHAP) kongresinde yaptığı konuşmada halkı kin ve düşmanlığa tahrik ettiği iddiasıyla hapisle cezalandırılan Abdulkerim Bingöl'e Türkiye'nin toplam 17 bin avro (yaklaşık 32 bin 300 TL) tazminat ödemesine karar verdi. Devlet Güvenlik Mahkemesi'nce (DGM) eski TCK’nın 312. maddesi uyarınca bir yıl 6 ay hapse mahkum edilen Bingöl, DEHAP listesinden seçime girebilmek için imamlık mesleğinden istifa etmişti. AİHM, Kürt Sorunu ile ilgili 28 Şubat 2003'te dile getirdiği düşün-celerinden mahkum edilen ve yedi ay hapiste kalan Bingöl'ün ifade özgürlüğü hakkının hukuka aykırı şekilde kısıtlandığına oybirliğiyle hükmetti.

u 12 Haziran’da AİHM, Kürt Sorunu'yla ilgili yayınları öne çıkan haftalık Yedinci Gün ve Toplumsal Demokrasi gazetelerinin bir ay süreyle kapattığı için Türkiye'yi toplam 22 bin 600 avro (44 bin TL) tazminat ödemeye mahkum etti. AİHM, aralarında bu gazetelerin yazı işleri müdürleri, yayın müdürleri ve çalışanlarının da olduğu 12 kişinin yaptığı başvuruda Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin ifade özgürlüğü hakkını düzenleyen 10. maddesinin ihlal edildiğine oybirliğiyle karar verdi. AİHM, söz konusu dosyanın daha önce karara bağlanan Ürper ve Diğerleri dosyasından bir farkı olmadığını, Türkiye yargısının sadece suç teşkil eden sayının toplatılması veya suça gerekçe gösterilen kimi yazıların yasaklanması yerine tümüyle orantısız bir işlemle, gelecekte yayımlanacak sayıların da yasaklanmasına yol açtığını kaydetti. AİHM, "Ulusal mahkemeler, temelsiz bir şekilde basının demokratik bir toplumsal oynadığı "bekçi köpeği" (izleme) rolünü elinden almıştır" dedi. Yedinci Gün ve Toplumsal Demokrasi gazetelerinin yayını Ocak 2008'de bir ay süreyle durdurulmuştu. Ağır Ceza Mahkemeleri'nin aldıkları karara TMY’nin 6/2 son maddesi dayanak oluşturmuştu.

u 8 Haziran’da AİHM, Kasım 1999'da TKP/ML Örgütü lehine slogan atarak örgüt propagandası yaptıkları gerekçesiyle tutuklanan Ercan Gül, Deniz Kahraman, Zehra Delikurt ve Erkan Arslanbenzer'in başvurusunda Türkiye'yi i tazminat ödemeye mahkum etti. AİHM, ifade özgürlüğünü ihlal etmekten kusurlu bulduğu Türkiye'nin her bir başvuru sahibine üçer bin avro (yaklaşık 6 bin TL) tazminat ödemesine hükmetti. AİHM, yasal eylemler sırasında atılan sloganlarda şiddete atıf yapılmadığını vurgulayarak, demokratik ve çoğulcu bir toplumda şok eden ve rahatsız eden düşüncelerin de hoşgörüyle karşılanması gerektiğini bildirdi. AİHM, verilen cezaları ve izlenen prosedürü "orantısız" buldu ; başvuruculara toplam 12 bin avro (yaklaşık 24 bin TL) manevi tazminat ödenmesine karar verdi ; ikiye karşı beş oyla da ifade özgürlüğü hakkının hukuka aykırı şekilde ihlal edildiğine hükmetti.

u 8 Haziran’da AİHM, "Tarkan, Yıldız Olgusu" kitabını toplatan Türkiye'nin ifade özgürlüğünü hukuka aykırı şekilde kısıtladığına oybirliğiyle karar verdi; Türkiye'nin Chiviyazıları Yayınevi yetkilisi Özcan Sapan'a, iki bin avro manevi tazminat, bin avro da mahkeme gideri karlığında toplam üç bin avro (yaklaşık 6 bin TL) ödemesine hükmetti. Anadolu Üniversitesi, İletişim Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. N. Aysun Yüksel, Türkiye'nin popüler ses sanatçılarından Tarkan'ı bir yıldız olgusu bağlamında değerlendirmişti. Çalışmayı Chiviyazıları Yayınevi yayımlamıştı. Türkiye yayınevi yetkilisi Özcan Sapan'a tazminat ödeyecek. Yüksel, yıldız olgusunun ortaya çıkıp gelişmesini ekonomik ve toplumsal dinamikleriyle irdeleyerek tüketim toplumunda yıldızların işlevini tespit ediyordu. 2001 yılında yayımlanan kitap, İstanbul 11. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin aldığı bir kararla toplatılmıştı. Tarkan olarak bilinen Tarkan Tevetoğlu, basında çıkan 31 portre haberi ve üç dergi kapağının işlendiği kitaba el konulması için 17 Eylül 2001'de İstanbul Mahkemesi'ne başvurdu. Tarkan, şöhret ve şahsiyetine saldırıda bulunulduğu iddiasıyla kitabın yasaklanmasını da talep ediyordu. Üç gün sonra mahkeme hakimi, başvurucuya hak vererek kitabın toplatılmasına karar verdi. 3 Ekim 2001'de Tarkan, bu kez yayıncı Sapan hakkında tazminat talebiyle dava açtı.

u 20 Mayıs’ta AİHM, inanç temelinde yürüttüğü çalışmalar nedeniyle Türkiye'ye girişinin yasaklanan ABD'li Norma Jeanne Cox'un ifade özgürlüğü hakkının çiğnendiğine hükmetti. 80'li yıllarda İstanbul ve ODTÜ üniversitelerinde ders veren Cox'un Türkiye'yi girişi, üniversite öğrencilerine Kürt Sorunu ve Ermeni meselesiyle ilgili yaptığı açıklamalarla "ülke güvenliğini tehlikeye soktuğu" gerekçesiyle 1986 yılında İçişleri Bakanlığı kararıyla yasaklandı. Sonraki yıllarda Türkiye'ye dönen Cox, 1989'da "Günaha Son Çağrı" (The Last Temptation of Christ) filmine tepki olarak el bildirileri dağıtırken gözaltına alınarak bir kez daha sınırdışı edildi. 1996’da Türkiye'ye geri geldiğinde pasaportuna, ülkeye girişine yasak getirildiğine dair işaret düşüldü. Cox, bir daha Türkiye'ye giriş yapamadı. AİHM, Cox'un dini düşünceleri nedeniyle yasakla karşılaştığına dair kanıtlarını sunamadığını kaydetti. Diğer yandan AİHM, Cox'a yasak getiren yetkililerin, ifade özgürlüğü hakkından yararlanmanın belirli bir uyruğa özgü kılamayacaklarını kaydetti. AİHM, Türkiye'de Cox'un temsil ettiği düşünceleri yoluyla bu anlamda tehlike oluşturduğunu ortaya koyabilecek herhangi bir yasal işlem bulunmadığını açıkladı. Kararda, "Cox'un hakkında düşünce belirttiği konular uluslar arası düzeyde de yakıcı bir mesele. Bir çevrenin düşünceleri diğer bir çevreyi şok edecek ölçüde dahi olsa, buna demokratik bir toplumda hoşgörü gösterilmelidir" dedi. AİHM, Türkiye'nin Cox'a 12 bin avro (yaklaşık 24 bin TL) tazminat ödemesine karar verdi.

u 20 Mayıs’ta AİHM, baskılar sonucu yayına son veren Yeni Evrensel gazetesinin devamı olduğu iddiasıyla Günlük Evrensel gazetesinin toplatılmasını ifade özgürlüğünün bir ihlali olduğuna oybirliğiyle hükmetti. AİHM, Türkiye'nin bu nedenle baskıyla karşılaşan gazete yetkilileri Fevzi Saygılı ve Nizamettin Taylan Bilgiç'e toplam 9 bin avro (yaklaşık 18 bin TL) manevi tazminat ödemesine karar verdi. İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi (DGM), Kasım 2000'de Yeni Evrensel gazetesinin yayınını bir ay süreyle durdurulmasına karar vermişti. 22 Temmuz 2001'de Yeni Evrensel'in yayını son bulurken ertesi gün Günlük Evrensel yayın hayatına başlamıştı. Ancak 8 Eylül 2001'de kapatma kararını infaz edilmesini tebliğ eden polisler, durumu fark edince savcılığı bilgilendirmişlerdi. Ancak Zeytinburnu Savcılığı, Günlük Evrensel'in Yeni Evrensel'in devamı niteliğinde olduğuna kanaat getirerek Günlük Evrensel'in son iki sayısının toplatılmasına karar verdi.

RTÜK Cezaları

Habertürk’e “Soykırım” Cezası

u Radyo Televizyon Üst Kurulu (RTÜK), Fatih Altaylı'nın hazırlayıp sunduğu Teke Tek programında yazar Sevan Nişanyan'ın Ermeni soykırımına dair düşüncelerini gerekçe göstererek HaberTürk televizyonuyla ilgili yayın durdurma cezası verdi. RTÜK 16 Haziran'da aldığı ve 21 Haziran'da da tebliğ ettiği kararında, program konuklarından Nişanyan'ın sözlerinin "Türkiye Cumhuriyeti'ni küçük düşürdüğünü" iddia ederek "eleştiri sınırlarının aşıldığını savundu. RTÜK, Ermeni Tasarısı'nın ABD Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komitesi'nce kabul edildiği süreçte, 9 Mart 2010’da yapılan yayın nedeniyle "Teke Tek" programının bir kez yayınlanmamasına karar verdi. Kurul, 3984 Sayılı Kanunun 4756 Sayılı yasayla değiştirilen 4. maddesinin (ı) bendi cezaya dayanak oluşturdu. Buna göre, "Kişilerin manevi şahsiyetlerine eleştiri sınırları ötesinde saldırıda bulunulmaması, cevap ve düzeltme haklarına saygılı olunması"na aykırı yayın yapıldığı ileri sürülüyor. Habertürk, kararın iptali için İdare Mahkemesi'ne başvurabilir. RSF, RTÜK’ün işlemini eleştiren bir açıklama yaptı.

Hanımın Çiftliği’ne “Türk aile yapısı” uyarısı

u RTÜK, Kanal D'de yayınlanan "Hanımın Çiftliği" dizine ait bir bölümde "Güllü" karakterini canlandıran Özgü Namal'ın, babası ve ağabeyine küfür ettiği 19 Mart'taki bölümle ilgili Kanal D'yi uyarmaya karar verdi. 17 Haziran’da öğrenilen kararda, "Toplumun milli ve manevi değerlerine ve Türk aile yapısına aykırı" yayın yapıldığı ileri sürüldü.

u 16 Haziran’da RTÜK, 15 Şubat günkü ana nefret duygularını kışkırtan yayın yaptığı” iddiasıyla edildiğine kanaat getirerek, yaptırıma gidilmesine haber bülteninde çeşitli illerde gerçekleştirilen eylemlerde yaşanan çatışmaları yansıtan Show TV idari para cezası verdi. RTÜK, ihlalin tekrar kanalına, “şiddet kullanımını özendirdiği ve ırkçı oyçokluğuyla karar verirken RTÜK üyesi avukat Mehmet Dadak karara şerh koydu. Dadak, haberde işlenen konunun öğrenilmesinde kamu yararı bulunduğunu belirtti; ceza verilirse de “orantılılık” ilkesinin de gözetilmesini istedi.

Sigara içme görüntüsüne daima yasak

u RTÜK, 4207 sayılı Tütün Mamullerinin Zararlarının Önlenmesine Dair Kanunun öncesinde televizyonlarda yer verilen sigara görüntülerini de yasaklamaya kararlı: RTÜK’ün, kanundan önce çekilmiş programlara yaptırım uygulanamayacağı’ yönünde karar veren Ankara 4. Sulh Ceza Mahkemesi’nin kararına itiraz ettiği 4 Nisan’da öğrenildi. Yargıtay’da kararın kamu yönünde bozulmasını isteyen RTÜK, tütün zararıyla ilgili kanunda, “programların yapım tarihlerine göre

herhangi bir istisna getirilmediğini” iddia etti.

Sigara görüntüsü gösterme yasağına karşı çıkanlar, tütün zararıyla ilgili kanunundan önce çekilmiş, artık ‘klasik’ sayılan yapımların bile sigara nedeniyle görüntüsü deforme edilerek yayımlanmasına itiraz ediyor.

__________________________________________

* Rapor eksiksiz olmayıp, basın ve ifade özgürlüğünü hedef alan uygulamalar konusunda çeşitlilik ve yoğunluk açısından fikir vermeyi amaçlıyor.

Bilgi için: BİA Medya Gözlem Masası,                 Tel. (0212) 251 15 03, Faks. (0212) 251 16 09,        E-posta: [email protected]