Futbol dünyası bir süredir Amerikan spor ürünleri devi Nike'ın Türkiye A Milli Futbol Takımı için tasarladığı turkuaz formaları tartışıyor. Tartışmalar milli takımın bu formaları ilk kez geçen hafta (26 Mart) Beyaz Rusya karşısında giymesiyle yeniden alevlendi.
Turkuaz formaya karşı çıkanların ekseriyeti bayrak renkleri olan kırmızı ve beyazın milli kimliğin özsel, dolayısıyla vazgeçilemez bir unsuru olduğunu savunurken, turkuaz forma yanlıları başka hiçbir ülkenin kullanmadığı bu rengin Türkiye A Milli Futbol Takımı'nı farklılaştıracağını ve markalaştıracağını ileri sürüyor.
İki tip milliyetçilik
Bu tartışma özcü, nostaljik, tepkisel ve içe kapanmacı bir milliyetçilikle iş dünyasından bilime, spordan sanata her alanda dünyayla başa baş rekabet edebilmeyi temel hedef addeden, iktisadi akılla hemhal olmuş bir milliyetçiliğin mücadelesi olarak da okunabilir.
Bu ikinci tip milliyetçiliğin Türkiye'nin 1980'lerden bu yana yaşadığı köklü sosyo-ekonomik dönüşümlerin ürünü olduğu söylenebilir.
1980 sonrasında darbenin solu ve toplumsal muhalefeti bastırdığı koşullarda iç pazara dönük ithal ikameci sanayileşme modeli terk edilerek ihracata dayalı, dışa açık bir serbest piyasa ekonomisine geçildi.
İktisadi Akıl
Türkiye'nin küresel kapitalizmle bütünleştiği bu yıllarda kapitalizme özgü bir değer olarak iktisadi akıl da hayatın her alanını kuşattı. Bir yandan toplumsal eşitsizlikleri derinleştiren pratikler "iktisadi kaçınılmazlık" söylemiyle meşrulaştırılırken diğer yandan içtimai yaşayışın her veçhesi bireysel çıkarlarını gözeten rasyonel aktörlerin rekabet ettiği birer serbest piyasa ortamı olarak tahayyül edilmeye başlandı.
Dolayısıyla "rekabet edebilirlik," "verimlilik," "büyüme," ve "pazarlama" gibi kavramlar bu dönemin sihirli sözcükleri oldu.
Kimileri çetecilerle gurur duymaya devam ettiyse de bu süreçte en fazla itibar kazananlar başarıları uluslararası ölçütlerle tescillenenler oldu.(1)
Özcü, savunmacı tepki
Formaya karşı çıkanların özcü, reaksiyoner milliyetçiliğinin tipik bir örneğini tanınmış futbol yorumcusu Kazım Kanat'ta gözlemlemek mümkün:
"Ulusal değerleri bir kenara atamazsınız. Sırf moda olsun diye, sırf sponsorlar para kazansın diye formanın rengini değiştirmek bir ulusa hakarettir. Böyle yüce değerler, yani kırmızı-beyaz forma ancak referandumla değişir."
Bu noktada Kanat'ın Brezilya asıllı Türkiye vatandaşı Marco Aurelio'nun milli takımda oynamasına da şiddetle karşı çıktığını hatırlamakta fayda var.
Turkuaz formaya daha nitelikli bir karşı çıkışsa spor yazarı Ercan Güven'den geliyor. Turkuazın hem bir taşı hem de o taşın rengini ifade ettiğini belirten Güven, Misak-ı Milli sınırları içinde bulunmayan bu taşa onu Avrupa'ya taşıyan tüccarlar en son "Türk ülkesinden" geçtiği için Turkuaz ismi verildiğini iddia ediyor.(2)
Turkuaz formayı turistik tesislerde fes giyen garsonlar ve dansözlerle kıyaslayan Güven, "Konçlara da 'hindi' amblemi yapıştırın bari" diyerek kendi ülkesine oryantalist bir perspektifle bakmayı eleştiriyor. Ne var ki son tahlilde Güven de tepkisel bir milliyetçiliğe rücu ediyor:
"Muhteşem bayrağımızın beyazı-kırmızısı mevcutken, biri Cumhuriyet'in umutlarını, niyetini diğeri Cumhuriyet'in kazanılmasında dökülen kanları ifade ederken, Milli Takım'ı Turkuaz rengine boyamak cazip gelmektedir bazılarına."
Piyasacı, rekabetçi yaklaşım
Karşı cephenin argümanlarını ise en net haliyle Gençlik ve Spordan Sorumlu Devlet Bakanı Murat Başesgioğlu ortaya koyuyor. Bakan, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Milletvekili Hüseyin Ünsal'ın konuya ilişkin soru önergesini şöyle yanıtlamıştı:
"Turkuaz forma ihtiyacı hem Türk Milli Takımını farklılaştırmak ve sahaya çıktığı anda fark edilmesini sağlamak, hem de bu farklılaşmanın sonucu olarak önemli bir marka kimliği yaratmak amacıyla düşünülmüştür.
Turkuaz Türk'ün Fransızca'daki karşılığı olan Turquoise'den gelmekte ve literatürde Türk mavisi olarak bilinmektedir. Kırmızı-Beyaz'ın dışında Türk ulusunu temsil edebilecek özelliklere sahip yegane renktir. Dolayısı ile hedeflenen farklılaşmayı sağlayabilecek tek alternatif durumundadır."
Gökkuşağı forma önerisi
Görüldüğü gibi turkuaz forma üzerine kopan kıyamet ağırlıklı olarak "Türk'e Türk propagandası" yapan bir milliyetçilikle "Türk"ü markalaştırarak küresel piyasalarda pazarlamaya kararlı bir diğer milliyetçiliğin mücadelesini yansıtıyor. İkinci yaklaşım futbolun endüstrileşen yüzüyle de kesişiyor.
Bizim futbol otoritelerine naçizane önerimizse şu olabilir belki: Milli takımı illa farklılaştırmak istiyorsanız, bu toprakların tüm farklılıklarını sembolize edecek gökkuşağı biçiminde formalar yapın. (KM/GG)
(1) Buraya kadar bahsedilen toplumsal dönüşümlerin yetkin bir analizi için bkz. Yüksel Taşkın, Anti-Komünizmden Küreselleşme Karşıtlığına Milliyetçi Muhafazakâr Entelijansiya (İstanbul: İletişim Yayınları, 2007).
(2) Sözcüğün kökeni hakkında Online Etymology Dictionary'de de benzer bir açıklama yer alıyor.