Gülten Akın’ın kalın fırçalarla çizilen gündelik hayatı bir an için durdurmaya, “durup, ince şeyleri anlamaya”, mekana, hayata, kadınlara, çocuklara, yoksullara, doğaya açılan sayfaları hızlıca bakıp kapatmadan bir süre masada tutmaya yaptığı çağrı hala kulaklarımızda.
2020 yılının Mart ayında hayat böylesi bir yavaşlamaya zorlandı. Pandemi gündelik hayatın olağan akışını bir an için durdurdu, sonra ters yüz etti ve yeniden akışa bıraktı. Bu süreçte kadınlar, çocuklar, gençler, yoksullar, yaşlılar, dar gelirli haneler, engelliler ve güvencesizler çok şiddetli erişim sorunları yaşadı. Biz hak temelli düşünenler ve örgütlenenler için ise hızlıca bakıp kapatamayacağımız sayfalar açıldı. Pandeminin derinleştirdiği eşitsizlikler hala masada duruyor.
Hem yeni eşitsizliklere hem de bu eşitsizlikler karşısında yerel yönetimlerin yarattığı yeni mekanizmalara açılan bu süreçte “durup, ince şeyleri anlamaya” ihtiyacımız vardı. Nisan 2020 tarihinde Kadın Koalisyonu bileşenleri olan kadın örgütlenmeleri bir izleme çalışması başlattı. 10 Büyükşehir, 1 il, 31 ilçe belediyesi tam 12 tema çerçevesinde izlendi.
Pandeminin işgücü piyasalarını, erişim ve katılım kanallarını ters yüz ettiği bir süreçte söz konusu belediyelerin kadınların ve LGBTİ+’ların ortaya çıkan farklı ihtiyaçlarına nasıl cevaplar ürettiği veya üretemediği “Covid-19 Salgını Döneminde Belediyeler: Toplumsal Cinsiyet Eşitliği İçin Neler Yapıldı?” başlıklı raporda[1] derlendi. Seçilen 12 tema çerçevesinde yerellerde üretilen mekanizmalara dair veriler “Pandemi Haritası” ile mekansallaştırıldı.
Dünya Ekonomik Forumu’nun Küresel Cinsiyet Uçurumu 2021 Raporu’na göre pandemi toplumsal cinsiyet eşitsizliğini aynı şiddette germeye devam ederse söz konusu uçurumu kapatmak 99,5 yıl yerine 135,6 yılımızı alacak. Bugün artık pandemiyle kol kola gezen sıcak bir gündemimiz daha var: Ekonomik kriz. Daha fazla kadın ve LGBTİ+’nın yoksulluğa, güvencesizliğe ve kayıtdışı çalışmaya itildiğini, daha şiddetli erişim sorunları ile daha kalıcı eşitsizliklerin ortaya çıktığını biliyoruz. Hal böyleyken, Türkiye’nin içinden geçtiği ekonomik krizin pandeminin derinleştirdiği uçurumu daha da gerdiğini söylemek mümkün. Kriz her ne kadar makro ekonomik politikaların sonucu olsa da krizle mücadele için yerel yönetimlere düşen sorumluluklar olduğu apaçık ortada. Hükümet gün be gün açılan sayfaları kapatmaya çalışırken, yerelin o sayfaları ısrarla masada tutması mümkün. Merkezi politikalar her geçen gün büyük erişim sorunları yaratıp uçurumu gererken, yerel yönetimlerin mikro ama hayat kurtarıcı mekanizmalarla erişim bariyerlerinde delikler açması, bir yay gibi gerilen eşitsizlik ipini gevşetmesi mümkün.
Kadın Koalisyonu’nun izleme sonucu yayınladığı raporun önemli çıktılarını özetlemek gerekirse;
Şiddete ve ayrımcılığa karşı eşitlik için atılan her adımın hayat kurtarıcı etkisini, hepimiz için yaşanası bir kent/yer imkanı yarattığını biliyoruz, görüyoruz. Bu adımların çoğalmasının mümkün olduğunu da.
Eşitsizlik haneye, mekana, doğaya, kamusal alana, işgücü piyasalarına, geçim ve dayanışma alanlarına ince ince işlerken, yerelin yapabilirlikleri üzerinde durup ince ince düşünmeye yeniden ihtiyacımız var. Tam da bu nedenle, bugün 2022’ye Gülten Akın’ın deyişiyle “durup ince şeyleri anlamak” için yeniden bir araya gelerek giriyoruz!
Kadın Koalisyonu bileşeni kadın örgütlenmeleri olarak 1) yerel yönetimlerin pandemide başlattığı hizmetlerin hangilerinin nasıl devam ettiğini ve 2) içinden geçtiğimiz ekonomik kriz karşısında kadınların ve LGBTİ+’ların ihtiyaçlarına nasıl cevaplar üretildiğini tespit etmek için izleme çalışmamızın ikinci fazını başlatıyoruz. Yerel yönetimleri şu üç tema çerçevesinde şimdi daha yakından izliyoruz:
1) Katılım
2) Kadınlara Yönelik Şiddet
3) Erişilebilirlik
Yoksulluk, bilhassa kadın yoksulluğu tüm temalar içerisinde odak noktamız olacak ve her bir tema altında birbirine zemin oluşturan farklı problem alanları halka halka açılacak. Belediye politika ve uygulamalarının sadece mevcudiyeti, niteliği ve kapsayıcılığı değil; tutarlılığı da değerlendirilecek. Bu tutarlılık hem politikalar arasında hem de pandemide sunulan hizmetlerin sürekliliğinde izlenecek.
Şubat ayında bu üç tema çerçevesinde başlatacağımız yakın takibin öncesinde 1) Yoksulluk, 2) Göç, göçmenler ve kadın göçmenler, 3) Kadınlara yönelik şiddet ve İstanbul Sözleşmesi, 4) Bakım hizmetleri, 5) Erişilebilirlik, 6) Belediye yapılanması ve bürokrasisi, 7) Kadın cinsel/üreme sağlığı, 8) Belediye stratejik plan, performans programı ve faaliyet raporu okuma/iz sürme, 9) Bir özgürlük talebi olarak katılım, 10) Veri toplama ve raporlama, 11) İzleme yöntemleri ve ulusal/uluslararası izleme deneyimleri, 12) Güvenli ve yeterli gıdaya, sağlıklı çevreye erişim olmak üzere tam 12 temada gerçekleştireceğimiz atölye çalışmalarında zihinlerimizi ve izleme perspektifimizi birbirimize daha da yaklaştırmayı hedefliyoruz.
Kimsenin arkada kalıp kalmadığını görmenin bir yolu olan izleme çalışmalarının aynı zamanda kamuyu sorumluluk almaya zorlayan bir baskı unsuru olduğunu biliyoruz. Bin türlü eşitsizliğin cereyan ettiği hanelere, mahallelere, işyerlerine, kamusal alanlara dokunan eşitlikçi ve hak temelli politikaların yerel yönetimlerin ajandasına ancak böylesi bir yakın takiple doğru şekilde gireceğine inanıyoruz. Arkada kalanlar için bir kez daha yerel yönetimlerin ensesindeyiz! İzleme süresince hazırlayacağımız ara değerlendirmeleri sosyal medya hesaplarımızdan paylaşacağız. Bizimle birlikte sahaya kulak vermek isteyenler, Kadın Koalisyonu’nu takip etmeye devam edin!
[1] http://kadinkoalisyonu.org/wp-content/uploads/2021/07/kadin-koalisyonu-rapor_2021_baglantili.pdf