Fotoğraf: HRW
Haberin İngilizcesi için tıklayın
İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW) bugün "Yüzleri Kapalıydı: Yunanistan'ın Geri İtme Eylemlerinde Göçmenleri Polis Desteği Olarak Kullanması" raporunu yayınladı.
Raporda, Yunanistan güvenlik güçlerinin sığınmacıları Yunanistan-Türkiye kara sınırından Türkiye’ye geri itmek için Ortadoğu veya Güney Asya kökenli olduğu varsayılan üçüncü ülke vatandaşlarını çalıştırdığı ifade edildi.
HRW, Yunanistan Göç Bakanı Notis Mitarachi’nin 1 Mart'ta Yunanistan Parlamentosu önünde Ukraynalıların “gerçek mülteciler” olduğunu ilan ederek Yunanistan-Türkiye sınırındakilerin mülteci olmadığını ima ettiğini de ekledi.
29 sayfalık rapor, Yunan polisinin Meriç Nehri civarındaki Yunanistan-Türkiye kara sınırında sığınmacıları alıkoyduğunu, birçok kez giysilerinin çoğunu çıkarttırdığını, para, telefon ve diğer eşyalarını çaldığını tespit etti.
Raporda polisin göçmenleri daha sonra küçük teknelere zorla bindirerek maskeli kişilere teslim ettikleri, göçmenlerin bu kişilerce Meriç Nehri'nin ortasına götürüldükleri ve soğuk sudan geçerek Türk tarafına ilerlemeye zorlandıkları belirtiliyor:
“Anlaşıldığı kadarıyla göçmenlerin hiçbirinin usulüne uygun şekilde Yunanistan'da kayıt altına alınmalarına, sığınma başvurusu yapmalarına izin verilmiyor.”
İnsan Hakları İzleme Örgütü mülteci ve göçmen hakları direktörü Bill Frelick, “Yunanistan hükümetinin, kendi sınırlarındaki yasadışı geri itmelerden sorumlu olmadığını söylemek mümkün değil, bu yasadışı eylemleri gerçekleştirmek için aracılar kullanmaları onları herhangi bir sorumluluktan kurtarmıyor. Avrupa Komisyonu acilen yasal işlem başlatmalı ve Yunan hükümetini toplu sınır dışı eylemlerini yasaklayan Avrupa Birliği yasalarını ihlal etmekten sorumlu tutmalıdır” dedi.
İnsan Hakları İzleme Örgütü, Eylül 2021 ile Şubat 2022 arasında 23'ü Yunanistan'da Meriç Nehri üzerinden Türkiye'ye geri itilen 26 Afgan göçmen ve sığınmacı ile görüştü:
“23 erkek, 2 kadın ve bir erkek çocuk, Yunanistanlı yetkililer olduklarına inandıkları kişiler tarafından alıkoyulduklarını, genellikle 24 saat geçmeden ve kendilerine neredeyse hiç yiyecek veya içme suyu verilmeden Türkiye'ye geri itildiklerini söylediler.
“Mağdur veya tanık olarak anlatımda bulunan erkekler ve bir çocuk, Yunan polisinin ya da Yunan polisi olduğuna inandıkları kişilerin onları dövdüklerini ve onlara kötü muamelede bulunduklarını ifade ettiler.”
HRW ile görüşenlerin on altısı, onları Türkiye'ye geri götüren teknelerin, göçmenler arasında yaygın olan Arapça veya Güney Asya dillerini konuşan erkekler tarafından yönlendirildiğini belirtti.
Görüşmeciler, bu kişilerin çoğunun siyah veya komando benzeri üniformalar giydiklerini ve yüzlerini örtmek için kar maskesi kullandıklarını belirttiler.
Görüşülen üç kişi tekneleri yönlendiren erkeklerle konuştuklarını ifade etti. Tekne sürücülerinin onlara kendilerinin de göçmen olduklarını, yolculuğa devam etmelerini sağlayacak belgeler vaadedilerek Yunan polisi tarafından çalıştırıldıklarını söylediklerini aktardılar.
Aralık ayı sonlarında Türkiye'ye geri itilen ve eskiden Afgan ordusunda görevli bir komutan olan 28 yaşındaki bir kişi, kendisini Türkiye'ye zorla geri götüren tekneyi süren Pakistanlı bir erkekle Peştuca konuştuğunu, onun “biz burada üç ay bu işi yapıyoruz ve bize bir belge veriyorlar. Bu belgeyle Yunanistan'da özgürce hareket edebiliyor ve sonrasında başka bir ülkeye gitmek için bilet alabiliyoruz" dediğini aktardı.
18 yaşındaki Afgan bir genç, Yunan polisinin kendisini gözaltı merkezinden nehre taşımasından sonra yaşadıklarını şöyle anlattı: "Sınırda bizi bekleyen başka insanlar da vardı. Dillerinden Pakistanlı ve Arap olduklarını anlayabiliyorduk. Bu erkekler paralarımızı alıp bizi dövdüler. Beni sopalarla dövdüler. Bizi nehrin ortasında indirdiler. Su göğsüme kadar geliyordu, [Türkiye'ye doğru] yolun geri kalanını yürüdük.”
Raporda, geri itmelerin, “Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nde yer alan toplu sınırdışı yasağı, Uluslararası Medeni ve Siyasal Haklar Sözleşmesinde yer alan adil yargılanma hakkı, AB sığınma yasasında ve AB Temel Haklar Şartı'nda yer alan sığınma başvurusunda bulunma hakkı, 1951 Mülteci Sözleşmesinin geri gönderme yasağı hükümleri de dahil olmak üzere birçok insan hakları kuralını ihlal ettiği” bilgisi yer aldı.
“Yunan hükümeti, bu tür iddiaları “yalan haber” veya “Türk propagandası” olarak etiketleyerek ve bu tür olayları bildirenlere karşı cezai yaptırım tehdidinde bulunmak da dahil olmak üzere baskı uygulayarak geri itme eylemlerine müdahil olduğu iddialarını düzenli olarak reddediyor.
HRW, “Yunanistan hükümeti tarafından geri itme eylemlerini soruşturmakla görevlendirilen bağımsız şeffaflık idaresi 29 Mart'ta “Yunan makamlarının yasadışı yollarla Türkiye'den ülkeye giren sığınmacıları geri gönderdiğine dair haberleri" dayanaksız buldu” dedi.
Yunanistan Polis Müdürlüğü Yabancılar ve Sınır Koruma Birimi‘nin başkanı Tümgeneral Dimitrios Mallios, İnsan Hakları İzleme Örgütü'nün iddialarını yalanladı: “Polis teşkilatları ve personeli, mültecilerin/göç akışlarının etkin bir şekilde yönetilmesi için gerekli tüm önlemleri alarak, bir yandan özellikle birinci hat sınır bölgelerindeki vatandaşların diğer yandan yabancıların haklarını güvence altına alacak şekilde sürekli, profesyonel, yasal ve hızlı bir şekilde çalışmaya devam edecektir.”
İnsan Hakları İzleme Örgütü bu olayla ilgili taleplerini şöyle sıraladı:
(AS)