Beyninin ışığı ile ekmek parası kazananların acılı öyküleri kolay bitmez. Kimi zaman bir yazarın bir gün yazısını basmayıverirler ve kimsenin ruhu duymaz. Aradan kayar gider bir kalem. Ya da kaynar gider!
Ayrılan yazara, son "veda yazısı" yazma izni verildiği de olmuştur.
Son olarak, İki Telli Medyasının iki büyük gazetesinde yapılan "toplu kıyımlar" sırasında, hiçbir yazara okuruyla son bir kez olsun "vedalaşma" imkanı verilmedi.
Gelin görün ki, internet ortamı, gazete patronlarının bildik egemenliğine bir ölçüde olsun meydan okuma olanağı sunuyor.
Okurlarla vedalaşma fırsatı verilmeyen bir gazeteci ; artık elektronik posta ile okurlarına "hoşça kal" yerine "merhaba diyebiliyor.
Tıpkı, Milliyet gazetesinden atılan Umur Talu'nun yaptığı gibi.
Tıpkı, CNN'de yayınlanan "beşN birK" programının formatı değiştirilmek istendiği için istifa eden Cüneyt Özdemir gibi.
İşte Umur Talu ve Cüneyt Özdemir'in ve internet ortamında okurlara ve izleyicilere gönderdiği mektuplar:
Umur Talu:"Yüreğimi bir şişeye koyup..."
"Merhaba;
Size ancak buradan ve bu şekilde ulaşabildim.
Siz?
En az ve en azından bir kez yazmıştınız; belki de daha çok. Ya o gün için beğendiğiniz bir yazı üstüne ya da tam tersine, eleştirmek için. Bir bilgiyi iletmek için belki.
Belki de bir çok kez yazdınız. Muhtemelen, o tek mesajınızı veya hepsini cevaplamaya çalışmışımdır; ama belki de cevapsız kalmıştınız.
Belki sadece bir kez okumuştunuz; belki "okurum" olmuştunuz.
"Dipsiz Kuyu" diye bir köşeyi sanırım hatırlarsınız. Eğer "okur" idiyseniz, mutlaka hatırlarsınız. Bilgimin, aklımın, yüreğimin yettiğince, ama hep dipsiz kuyularda dolaştığımı da farkında olarak, sözcükleri, manaları orada paylaşmaya çalıştım sizlerle.
Katıldınız, katılmadınız; paylaştığınız gün de olmuştur, paylaşmadığınız da. Aynı fikir ve vicdan boyutlarında dolaştığımız da olmuştur; birbirimize teğet geçtiğimiz de, apayrı yönlere yolculuk ettiğimiz de.
Ancak;
Hep bilmenizi istedim ki, orada ne yazılmışsa, içtendir. Şimdi mecburen sadece burada yazabildiklerim gibi.
Sizin, hiç birinizin mesajlarını atmadım. Yıllardır dosya dosya birikti. Neyim varsa önemli, onlara karıştı.
Bayrama, Dipsiz Kuyu , bazı başka sütunların da başına geldiği gibi, kapatılmış olarak girdim. 16 yılımı, ama şurasında ama burasında, tam 16 yılımı geçirdiğim, bana çok şey katmış olan (sanırım benim de ona katkım olmuştur) Milliyet'ten ay(ı)rıldım .
Koliler hazırladım; içine 16 yılı sığdırmaya çalıştım. Üç gün boyunca, taşınabilmek için, kendimi adeta duvarlardan kazıdım. Kitap, kupür, dosya,
anı, sevinç, hüzün, öfke kolileri.
Bir koliye de sizleri doldurdum. Kimi koliler belki de uzun süre açılmamak üzere bir depoya giderken, çocuklarımın resimleri gibi yanımda getirdiklerimden biri de size aitti.
Bu mektup-yazı , o yüzden ve o sayede.
O yüzden; çünkü, yazarken sadece okuru önemsemeye çalıştım ve onca(yılın yahut belki de tek bir mesajlık dostluğun ardından vedalaşamadık bile .
O sayede; çünkü, şimdi yine bir gazete köşesindeki yazı gibi("anonim bir adres"e yazarken,kolilerden,dosyalardan çıktınız. Geçen gün, bu yıl, geçen yıl veya önceki yıllarda attığınız mesajlarınız, size ulaşmamı
sağladı .
Vedalaşamamıştık ya; bunu bir veda ve teşekkür sayın.
Ama isterseniz, bir merhaba da sayın.
Bir "Dipsiz Kuyu" yazısında, nerede olursak olalım, almayı ve açmayı kabul ettiğiniz sürece, başka bir yol kalmasa dahi, yüreğimi bir şişeye koyup denize bırakacağımı söylemiştim.
İşte o şişe!
Şimdilik, ancak böyle.
Belki, "okur"a bir borcum olarak (asıl borç sahipleri bu sorumluluğu göstermediği için), "Dipsiz Kuyu"nun (ve başka bazı köşelerin de) neden kapatıldığını, yüzlerce gazetecinin neden işinden olduğunu da açıklamalıydım.
Açıklayabilseydim keşke.
Keşke, "sadece ekonomik nedenler" sayabilseydim.
Ama galiba işin özü şu:
"Dipsiz Kuyu" yazılarında da çokça dile geldiği üzere, kriz sadece "ekonomik" değil. Siyaset-ekonomi-medya, elele ve içiçe krizde .
Birbirlerini pohpohlarken, birbirlerini cilalarken, birbirlerinin "insan ve vatandaş" üzerindeki tahakkümünü perçinlerken kendi krizlerini derinleştirdiler.
Sadece temsil krizi, sadece para krizi, sadece etik krizi geçirmediler; sinir krizi de geçirdiler.
O sinir krizinin öfkesi de, "istikrar tedbirleri" gibi, hepimize fatura edildi. Yalanlar üstüne kurulu bir piramit çökerken , altta kalanın da canı çıkacaktı tabii.
Şimdi, "ekonomi" düzelsin diye, o muhteşem programdan vazgeçilmiş olarak, Kemal Derviş'e sarıldık . Sanırım (ve umarım) bu hükümette (şimdilik) aklı
yerinde olan tek kişi de o.
Ne var ki, yukarıda üç ayak saymıştım ya, siyaset-ekonomi-medya diye... Diğer iki ayak kırık ve bozuk olduğu sürece, siyasetin ve medyanın insani ve ahlaki krizleri derinleşmiş işbirlikçi aktörleri havayı ve suyu kirlettiği sürece, kriz yine krizdir; birer vatandaş olarak hepimizin s krizidir.
Daha fazla uzatmayayım.
Bu bir tahlil yazısı değil; okur-yazar mesafesinin dışında, kolilerle taşıdığım dostluğunuza sığınmış bir veda, daha doğrusu bir "merhaba" mektubuydu.
Şimdilik ancak ve sadece bu yolla.
Şu anda beynimin kıvrımlarında, bedenimde bir savaş var sanki: Kavgacı hücreler ile yorgun olanlar arasında ... Hırslanmış olanlar ile bitkin düşmüşler arasında... Hepsi birden, ruhumda ve bedenimde ölmüş olanların üstüne basıyor...
İçimden bir ses, küllerinden doğan anka kuşunu hatırlatıyor... Gülümsemeye gözyaşı, gözyaşına öfke karışıyor. Umutsuzluk ile umut kardeş kardeş didişiyor.
Bir gazete kağıdı ya da bir bilgisayar ekranı üstünde yeniden buluşmak üzere...
Bir kez daha, bana geçen gün ya da çok çok önceleri iletmiş olduğunuz her sözcüğe, teşekkürlerimle...
Sevgi ve saygılarımla
Cüneyt Özdemir: "Televizyonda Dün Yoktur"
5N 1K programı kaldırıldıktan sonra, Cüneyt Özdemir'in www.deepnot.com'da yayınlanan veda yazısı ise şöyle:
"Bu köşeyi takip edenlere mecburi bir açıklama yapmak gerekiyor. Hayatımızın son iki yılını kaplayan CNNTÜRK televizyonunda yayınlanan beşN birK programındaki görevimden istifa etmiş bulunmaktayım.
Ekonomik kriz gerekçe gösterilerek 10 kişilik ekibimizden 6 kişiyi işten atmam ve programı bir haber programı değil de bir talk-show programı olarak yapmam teklif edildiğinde bu teklifi ekonomik kriz ortamından ziyade, siyasi bir tercih olarak değerlendirdim. İstifa kararını vermem benim için çok zor olsa da bir saniye bile tereddüt etmedim.
Biliyorum ki, medyada herhangi bir "İŞ"in altın değerini taşıdığı şu kriz günlerinde bu istifayı pek çok kişi en hafif deyimi ile "aptallık" olarak
değerlendirecektir.
Ben ise bu durumu ekibine güvenen , inanan ve onlar sayesinde bu programı çıkarttığının farkında olan onurlu bir gazetecinin yapması gereken sıradan bir gazetecilik refleksi olarak değerlendiriyorum.
Amacım, bu site vasıtası ile burada sizlerle CNNTÜRK ailesi içinde yaşanan kimi iç çekişmeleri, dedikoduları , ayak oyunlarını, ince hesapları ya da sırları paylaşmak, birilerini şikayet etmek değil. Bütün bunların işyerinin kutsiyetine olan saygımın ve profesyonel iş ahlakımın izin vermeyeceğini
sanırım bizi bir parça tanıyanlar tahmin edeceklerdir.
Tam tersi burada sizlerle CNNTÜRK'de geçirdiğimiz 3 yılın güzel ve unutulmaz anları ve beşN birK'nın kısa hikayesinin gülümseyerek hatırladığımız kimi anlarını paylaşmak istiyorum.
beşN birK önceleri Can Kozanoğlu ile hazırlayacağımız bir popüler kültür programı olarak doğdu. Ama ne yazık ki sevgili Can KOZANOĞLU ile birlikte hayata geçiremedik. Onun yerine Rengin GÜNER, Özgül APAÇE , Aylin ATASOY, Emiyra YIMAZ, Belinda KARACA , Atilla ALİCİKOĞLU ile beraber hem 32. gün programını hazırlamaya hem de beşN birK programını yapmaya başladık.
Ardından bu ekibe Burcu CANKURTARAN, Mehmet KARTAL, Emrah CENGİZ ve sizin "sevgili dostum" olarak tanıdığınız Soner YALÇIN katıldı.
İki yıl boyunca sizlere Türkiye mozaiğinin popüler kültür haritasını ve renklerini getirdik. Spordan politikaya, iş adamından hayat kadınlarına
kadar her çevre ile hiçbir önyargı gözetmeden söyleşiler yaptık pek çok özel araştırma dosyasına Türkiye'nin ve dünyanın dört bir yanında imza attık.
Aslında karşımızda bulunan 60 ile 100 kişilik ana haber ekiplerine baktığımızda sayımız komik denecek derecede azdı . Bunu yaparken sayımız belki küçüktü ama hepimizin televizyonculuğa olan sevgisi ve ilgisi büyüktü.
Kimi zaman ben elimde kamera ile söyleşiye çıktım, kimi zaman kameraman Atilla tek başına habere çıktı.
Hiçbir zaman "ben şuyum" , yada "siz benim kim olduğumu biliyor musunuz?" ruh haline kapılmadan sizden biri olarak konuklarımıza sorular sorduk, haberler yaptık.
Son 7 aydır ise artık iyiden iyiye TÜRKİYE'NİN HABER SAATİNDE karşınıza alternatif bir gündem ile çıktık. Ama bunu yaparken de Dünyada ve Türkiye'de
gelişmeleri sizlere duyurmayı ihmal etmedik. Türkiye'nin haber saatinde yalnızca Ankara'nın kuru ve günlük sıkıcı siyasetinin ya da magazin dünyasının kahramanlarının o bildik yönleri ile karşınıza çıktığı bir ortamda , sizlerle farklı bir şeyler yapma gayretimizin gerilimini ve stresini yaşadık.
Her gün hem de...
Sanırım Türk televizyonlarında o büyük isimlerin , büyük ekipleri ile başabaş gittiği HABER kulvarında bir parantez olsun açabildik. Türkiye'de farklı anlayışda bir haberciliğin de ilgi çekeceğini gösterdik.
Umarım Türk televizyon tarihine bu anlayışın olabileceğini gösterme yönünde bile olsa küçük bir DİPNOT düşebilmişizdir.
Sonuçta beşN birK'yı tüm Türkiye'ye sevdirdik. Ama...
Artık amasının da çok bir önemi yok.
Ne de olsa CNNTÜRK'ü doğumundan bugünlere getiren 7 -8 kişilik çekirdek ekibin bir mensubu olarak şunu söylemek gerekir ki CNNTÜRK ekibinde bir televizyonunu kuruluşuna tanıklık etmek büyük bir keyifti.
Milenyum gecesi 24 saat 40 dakika aralıksız yayın yaptığımız gecenin ertesinde 3 gün ağrıdan uyuyamamıştım. Ama yine de "iyi ki yapmışım"
diyorum.
Tıpkı 12 kasım depreminde anchor koltuğunda aralıksız 12 saat canlı yayın yaptığım da dediğim gibi.
Ya da seçim günü sokağa çıkma yasağında siz evlerinizdeyken biz size stüdyomuzdan seslendiğimiz de olduğu gibi...
Ya da Kız Kulesi Efsanesi Belgeseli'ni sizlerle paylaştığımızda olduğu gibi...
Sonuçta bize ekrana çıkma hakkını tanıyan ve tüm yükümüzü çeken CNNTÜRK ailesine bu vesile ile bir kez daha teşekkür etmek isterim.
Bundan sonrasına gelince...
Açıkçası bugüne kadar bundan sonra ne olur diye hiç düşünmedim . Nitekim sizin için önemsiz benim , bizim içinse ciddi sonuçları olacak bu adımı da sonrasını değil şu andaki gelişmeleri göz önüne alarak attığımı belirtmek isterim.
BeşN birK ekibi ile ilgili gelişmeleri sizlere bu sayfadan duyurmaya devam edeceğiz.
Son bir NOT: Bugüne kadar sizlerden sayısız mail , mektup , telefon aldık. Kimileriniz kızdı ama pek çoğunuz bizi gönülden destekledi. Ne yazık ki,
hepsini tek tek okusak , dinlesek , değerlendirsek de hepsine cevap verme imkanımız olmadı. Fakat şunu bilmenizi isteriz ki: İki yıl boyunca onca
olumsuzluğa da biraz sizin bu gönül desteğinizle direndik. Biliyoruz ki, "televizyonda dün yoktur" Bizleri sizin bile ummadığınız kısa bir sürede
unutacaksınız . Siz bizi unutmadan önce son bir şeyi bilmenizi isterim.
Hepinize çok teşekkürler.
...çok çok teşekkürler.