İşçiye, memura, çiftçiye bir şey yok
Dr. Ahmet Atılgan, programla rantiye kesimine tanınan imkanların genişletildiğini, buna karşılık özellikle kamu işçilerine, çiftçilere ve esnafa sağlanan imkanların daraltıldığını belirtti.
Çiftçiye sınırlı kredi sübvansiyonu
Dr. Atılgan, "Mesela; program gereğince, esnafa ve çiftçiye verilen kredi sübvansiyonu 400 trilyon TL ile sınırlı kalacak. O kaynak bittiğinde sübvansiyon kesilecek, kredi faizleri piyasa faizlerine eşit hale getirilecek" dedi.
İş güvenliğinin içi boşaltılacak
Kamu işçilerinin ücretlerinin, istihdamın korunması adına reel olarak düşürüleceğini ve İş Güvenliği Yasası'nın içinin boşaltılarak çıkarılacağını belirten Dr. Atılgan, taban fiyatlarının enflasyonun altında kalacağını bildirdi.
Taban fiyat alanı daraltılacak
Dr. Atılgan, "Burada en önemli nokta, taban fiyatı uygulanarak alınacak ürün miktarı düşük tutulmasıdır . Böylece çiftçinin, hükümetin verdiği taban fiyatından bile ürününü satabilmesi sözkonusu olamayacak!" şeklinde konuştu.
Uluslararası yağma
Dr. Atılgan, değerlendirmelerine şöyle devam etti:
*Gelirler Politikası, 'Yoksullaştırma Politikası' olarak ortaya çıkıyor. Ama bu durum, üstü kapalı ifadelerle ortaya konuluyor.
*Rantiye kesiminin Hazine Bonosu alması daha da kolaylaştırılıyor.
*Bankalara vergi kolaylıkları sağlanacak. Kısacası; bu programın rantiye kesimine getirdiği hiçbir yük yok, aksine Servet Vergisi'nin getirilmeyeceği ve mevduat güvencelerinin devam edeceği garantisi veriliyor .
*Kamuda tasarrufun dışında programın getirdiği hiç bir yenilik de yok.
*Bir de teorik açıdan kendi içerisinde çıkmazı var. Ekonomiyi enflasyon ve kur artışlarına endeksliyor ve enflasyonu önleme iddiası güdüyor .
Bu, programın kendi içindeki en önemli ve programı çıkmaza sokacak çelişkisidir .
*Özelleştirmelerle Türkiye, uluslararası sermayenin yağmasına açılıyor. Özel, doğrudan ve Türkiye bütçesinin dört katına yakın bir sermaye!
*Burada risk, kur aşırı değer kaybettiğinden ve yerli firmalar, zor duruma düştüğünden dolayı ortaya çıkıyor.(YÖ)