Türkiye
Barış Meclisi'nin kurulduğu 1 Eylül 2007'deki toplantıda, konferans
katılımcıları ve Türkiye Barış Meclisi delegelerinin görüşlerinden sonra
şekillendirilen sonuç bildirgesi özetle şöyle:
Ülkemiz,
uzun yıllardır süregelen ve gittikçe ciddi bir iç savaş biçimi alma eğilimi
gösteren bir çatışma ve şiddet ortamı yaşıyor. Bugün dünyada savaşın olduğu
kadar barışın da merkezi bölgemizdir. Emperyalist saldırının yarattığı tüm
düğümler buradadır, çözüm de buradadır.
13-14
Ocak 2007 tarihlerinde Ankara’da gerçekleştirilen "Türkiye
Barışını Arıyor Konferansı" sonuç bildirgesinde şöyle denilmişti;
“Sonuç olarak bu konferans, aynı zamanda bir barış meclisi işlevi görmüştür.
Ancak, ortaya çıkan program taslağının olgunlaştırılması, topluma mal edilmesi
ve siyasetin gündemi haline getirilmesi için uzun erimli ve toplumsal katılımla
zenginleşecek, örgütlü bir çalışmaya ihtiyaç vardır. Amacımız, bu konferansın
barışı inşa edecek bir toplumsal örgütlenmeye öncülük etmesidir.”
İşte
bu kararın sonucu olarak oluşan Türkiye Barış Meclisi, dünya çapındaki tarihsel
birikim üzerinden güncel sorunları değerlendirerek, ülkemizde barışın
kazanılması için aşağıdaki programı kabul etmiştir:
Siyasal Öneriler
-
Silahlı çatışmaların durdurulması ve Kürt Sorununun
barışçıl çözümü başta olmak üzere, Türkiye’de herkes için demokrasinin, insan
haklarının, özgürlüklerin ve sosyal adaletin tesisi barış çalışmalarının temel
hedefidir. Sadece Kürt sorunuyla ifadesini bulan alanda değil, herkes
için, farklılıkların eşitsizliğinden
beslenen sosyal, cinsel, etnik, ekonomik ve kültürel her türlü ayrımcılığı
görünür kılmak ve ortadan kaldırmak için çaba gösterir.
-
Kürtlerin kendi kimlikleri ile siyasal temsillerinin
önündeki engellerin kaldırılmalıdır. Bunun için;
-
Bugünkü yüksek seçim barajı, adil temsilin önünde bir engel
olmaktan çıkarılmalıdır.
-
Siyasi partilerin faaliyetlerini kısıtlayıcı ve yasaklayıcı
tüm yasal engeller kaldırılmalı, demokrasinin ve siyasal alanın tesisinde
bağımsız ve etkin bir rol oynamalarının yolunu açacak yeni bir siyasi partiler
yasası çıkarılmalıdır.
-
Yerinden yönetimin yolu açılmalı, böylelikle temsil ve
katılımın önündeki engeller kaldırılmalıdır.
-
Toplumun, tüm unsurlarıyla müzakerelere katılabileceği ve
çeşitli çözüm önerileri geliştirebileceği özgürlükçü ve barışçıl bir siyasal
iklimin oluşturulmasına çalışılmalıdır.
-
TBMM’de “Kürt Sorunu’nu Araştırma ve Çözüm
Komisyonu” kurulmalıdır.
-
Kürtlerin siyasal temsilcileri, partileri ve Barış Meclisi
barışın tesisi sürecinde her düzeyde meşru ve gerçek muhataplar olarak kabul
görmelidir.
- Birlikte yaşama iradesinin bir ifadesi olarak; dışlayıcı
tanımlardan ayıklanmış bir ortak siyasal kimliğin oluşmasını sağlayacak şekilde
bütün yurttaşların hukuksal eşitliğini ve özgürlüğünü güvence altına alan ve
onları eşit haklar ve sorumluluklar ile donatan yeni bir anayasa
hazırlanmalıdır.
- Barışın inşa edilmesinde, çatışmalarda evladını
kaybetmiş anaların oluşturacakları ortak bir komisyon, barış çabalarımızı çok
güçlendirecektir.
- Kadınların her düzeyde sivil, resmi ve siyasi kurum ve
kurullarda yer almalarının önündeki tüm yasal ve fiili engeller kaldırılmaya
çalışılmalıdır. Bunun için kota da dahil olmak üzere gereken tüm önlemler
alınmalıdır.
- Toplumsal, kamusal ve siyasal yaşama katılımı
sağlayacak, planlanmış ve kamuoyu vicdanını rencide etmeyecek bir siyasi af
veya demokratik katılım programı yürürlüğe konmalıdır.
- Olağanüstü hal rejiminin tüm izleri silinmeli ve olağan
şartların ve hukukun geçerli olduğu bir yaşam biçimine geçilmelidir. Bunun
için;
-
Faili meçhul cinayetler aydınlatılmalı, suçlu resmi
görevliler korunmamalı, adil bir şekilde yargılanıp cezalandırılmalıdır.
-
Koruculuk sistemi kaldırılmalı, korucular sosyal
güvenceleri ile birlikte başka istihdam alanlarına kaydırılmalıdır.
-
Zorunlu göçün neden olduğu ekonomik, sosyal ve psikolojik
tüm yıkımların etkilerini giderecek önlemler alınmalıdır.
-
Bütün bölge acilen mayınlardan temizlenmelidir.
Ekonomik Öneriler
-
Bölgedeki yoğun yoksulluğu ve bölgelerarası dengesizliği
giderici pozitif ayrımcılığı esas alan kalkınma plan ve projeleri gerçekleştirilmelidir.
-
Bölgenin kalkınmasında öncü rolü oynayacak Erzurum, Van,
Diyarbakır, Batman gibi iller bölgesel ekonomik, kültürel ve toplumsal cazibe
merkezleri haline getirilmelidir.
-
Bölgenin doğal kaynaklarından ve enerji işletmelerinden
(su, elektrik, petrol vb.) sağlanan üretim değerlerinin bir bölümünü bölge
kalkınması ve yoksullukla mücadele amacıyla kullanılmak üzere tahsis
edilmelidir
-
Sulanan tarım alanlarının daha verimli hale
getirilmesi için gerekli yatırımlar
acilen yapılmalı, mayınların temizlenmesi ile kazanılacak topraklar, organik
tarıma açılmalıdır.
-
Ülkede pamuk üretiminin yüzde 47’si bölgede
gerçekleştirilmektedir. Bu gerçek, bölgenin istihdam yaratacak biçimde bir
tekstil sanayii merkezi haline getirilebilmesi doğrultusunda
değerlendirilmelidir.
-
Bölgede 0-14 yaş arası çok büyük bir nüfus kesimi
bulunmaktadır. Bu genç nüfusun üretken bireyler olarak yetiştirilmesi,
eğitilmeleri ve iş imkanlarına kavuşmaları
sosyal barış, adalet ve bölgenin refahı için zorunludur.
Sosyal ve Kültürel Öneriler
-
Ülkemizde farklı kültürlerin varlığı, tarihsel ve
sosyolojik bir gerçek olarak kabul edilmeli, inkarın ve yasakların yol açtığı,
kültürlerin gelişmesini ve birbiriyle iletişimini engelleyen siyasal ve
kültürel ortamın değiştirilmesi için gereken çaba gösterilmelidir.
-
Kamusal alanda Kürtçenin serbestçe kullanılabilmesi için
yasal ve hukuki düzenlemeler yapılmalı, “çok dilli resmi hizmet ve siyasi
faaliyet” serbestliği sağlanmalıdır.
-
Kürt dili ve edebiyatının yanı sıra, bu toprakların
binlerce yıllık kültürünün oluşumunda etkili olmuş bütün dil ve kültürlerin
araştırılması ve geliştirilmesi ve eğitimi önündeki engeller kaldırılmalıdır.
-
Eğitim ve yönetim pratiklerinde devletle toplum arasında
olduğu kadar, toplumun farklı kesimleri arasında gerilim yaratan etnik ve dinsel
aidiyet vurguları son bulmalıdır.
Medya ve Toplumsal İletişim Alanına Yönelik Öneriler
-
Kürt sorunu “şiddet ve terörizm sorunu” olarak
adlandırılmaktan vazgeçilmelidir. Çünkü, sorunun tarafları sadece silah taşıyan
güçler değildir.
-
Sorun kentiyle kırıyla, sivil toplumu, siyasi örgütleri,
resmi kurumları ve diğer sosyal kesimleriyle tüm Türkiye’nin sorunudur. Sorun,
esas olarak sosyal barışın ve adaletin tesisi sorunudur. Bu nedenle her kesimin
ortak bir vicdan muhasebesiyle, ortak aklın oluşturulmasıyla çözülebilecektir.
-
Barış dilde başlatılmalı; ötekileştirici, yabancılaştırıcı
ve düşmanlaştırıcı, ayrımcı tüm söylemler terk edilmeli, siyasetin dili,
şiddete yol açan ayrımcılıktan ve milliyetçilikten arındırılmalıdır. Siyasette
soy mensubiyetine dayandırılan milliyetçi söylem ve özcü yaklaşımlar, karşıtını
da doğurmakta, yurttaşlar arasındaki güven ve birlik ortamının oluşmasına zarar
vermektedir.
-
Medya, çatışmaları meşrulaştıran, olağanlaştıran dili terk
etmeli; “ötekini anlamayı ve birlikteliği” vurgulayan bir dil kullanmalıdır.
Esasen barışın dilini, ahlakını ve değerlerini oluşturmada medya sorumluluk
üstlenmelidir.
-
Sorunun tüm taraflarına ilişkin doğru, nesnel bilgi ve
haber üretmek medyanın ahlaki zorunluluğudur.
-
Ülkemizin içinde bulunduğu
ekonomik, toplumsal, siyasal ve kültürel ortamda, ülkemizde ve Ortadoğu’da
yapacağı çalışma ve etkinliklerle barışı kalıcı kılma yönünde program ve öneri
geliştirmek, çözümler aramaktır. Bu çerçevede, başta TBMM olmak üzere toplumun
her kesiminde barışa yönelik çabaları desteklemek, güçlendirmek ve
koordinasyonu sağlamaktır.
-
Sosyal ilişkilerde barışın dilini
oluşturmaya ve hakim kılmaya, demokrasi, birlik ve hoşgörü kültürünü
geliştirerek barışın sürekliliğini sağlamaya çalışmaktır. Farklılıkların eşitsizliği
temelinde oluşmuş, barışı engelleyen her türlü ayrımcılığa ve sosyal
adaletsizliğe yol açan uygulamaları görünür kılmak ve ortadan kaldırmaktır. (İA/TK)