“Dört kız kardeşe babaları cinsel ve fiziksel şiddet uyguluyordu. Önce en büyüğü, o evlenince küçüğü, o büyüyünce de daha küçüğü... Erkek eve para getirdiğinden anne çaresizdi. Babayla görüşüp oturdukları evi eşinin üzerine geçirmesini sağladık, kızları da yatılı okula gönderdik.”
Mor Çatı gönüllüsü avukat Canan Arın, kadın danışma merkezlerinin önemini bu örnekle açıklamaya çalışıyordu: “Biz üç kızkardeşle annelerinin hayatını değiştirmeyi başardık. Yeterli sığınak olsaydı kimbilir kaç kadın ve çocuğunun hayatı değişecekti?”
Türkiye’nin dört bir yanından kadınlar, 7-9 Aralık’ta 10. Sığınaklar ve Danışma Dayanışma Merkezleri Kurultayı için buluştu. Kurultaya Mor Çatı, Amargi, Şahmaran ve Gökkuşağı evsahipliği yaptı.
Kadına yönelik şiddete karşı mücadele yürüten kadınlar, deneyimlerini paylaştılar, ortak hedefler belirleyip birlikte mücadele etmenin yollarını konuştular. Konuşmacılar, hukuki kazanımların hayata geçirilmesinde sıkıntı yaşadıklarını vurguladılar:
“Yasalar kadınların talepleri doğrultusunda çıksa da, uygulama değişmiyor. Devlet, kadına yönelik şiddet konusunda politik irade göstermiyor. Bütçe ayrılmıyor, sığınaklar kadınları güçlendirmeye dönük çalışmalar yürütmüyor, danışma merkezleri oluşturulmuyor. Kadınlardan yana sosyal politiklara üretilmiyor."
Psikiyatri Uzmanı Doç. Dr. Peykan Gökalp, aile içindeki cinsel istismarı önlemenin güçlüklerine dikkat çekerek, durumun ortaya çıkartılmasında devlet kurumlarıyla sivil toplum kuruluşlarının önemini vurguladı:
Diyarbakır Bağlar Kadın Kooperatifi’nden Sema Koç ise, “namus”un kadına yönelik şiddeti görünmez kıldığına dikkat çekti; kadına yönelik şiddeti meşru kılan ifadelerin devlet belgelerinde bile yer aldığını belirtti: