Yarım asırlık hayatımın son yirmi yılını kendimce sorguladığımda, sürekli düşünmüşümdür. Ne kadar da çok kulandık, savaş, barış, ölüm, fail ve infaz kavramlarını!
Hayatımızın yirmi yılı, daha bugünden itibaren 20 yıl sonrası için belki de çok da anlam ifade etmeyecek; ama kabullenilmesi çok kolay olup da zora sokulan, uğruna ölümlere gidip gelinen değerlerin talebi ve mücadelesi ile geçti.
İki gazeteci, bölgeden Faruk Balıkçı ile Namık Durukan. İkisi de bu yirmi yıllık şiddetle, şiddet iklimi ile iç içe geçmiş ve yaşanmış hayatların adeta canlı tanığı. İkisi de 1980'li yıllarda, aynı tarihlerde başladı gazeteciliğe. Yaşananlarla, ölümlerle, acılarla geçen sürece ama hep koşturarak, İstanbul merkezli medyanın çoğu kez riskleri göze alamadığı için gitmediği/gidemediği alanlara ulaşarak bu günlere taşıdılar kendilerini.
Ve ikisi imzalarıyla koymuşlar kitaplarının adını: "Ölümün İki Yakasında".
"İlk insanın cennetten kovulduğu, Mezopotamya denen kahredici ve bir o kadar da hayat verici bu coğrafyada, iki bıçkın delikanlı, selamsız sabahsız daldılar Aden Bahçelerine... Onlar 'Ölümün İki Yakası'nda gidip geldiler. Yaşam ile ölüm, düş ile gerçek arasındaki puslu vadide, vahşi mayınların üzerinde sınıra, sınırsız vurdular" diyor Faik Bulut kitabın arka kapağında.
Tarihler 1996 yılını gösterirken çatışmalarda PKK'ye esir düşen yedi askerin izini kovalamakla, sonra onlara ulaşmakla başlıyor serüven.
"Sersing yakınlarında güneşin artık son kızıllılığını gösterdiği bir vakitte, Sezen Aksu'nun 'sen ağlama' şarkısı eşliğinde Zap'a doğru yola koyulduk" diyor gazeteciler.
Dört asker ailesi, siyasiler ve sivil toplum örgüt yöneticileriyle birlikte.
Meşakkatli ve sıkıntılı geçen günlerin sonunda 10 Aralık 1996'da Dünya İnsan Hakları Günü'nde dönemin İnsan Hakları (İHD) Derneği Genel Başkanı Akın Birdal esir askerlerin ailelerine kavuşturulması sürecindeki çabalarından dolayı "İnsan Hakları ödülünün insani girişimleri nedeniyle Fetullah Erbaş ve Mazlum-Der'e verildiğini" açıklarken, Erbaş ise "Bu ödülün gerçek sahiplerinin askerler konusunda ısrarlı takipleri sonucu kendilerini buralara sürükleyen gazetecilerin hakları olduğunu" vurguluyordu.
Belki de hayatları boyunca değişik zamanlarda çeşitli ödüller alan Namık Durukan (Türkiye Gazeteciler Cemiyeti tarafından üç kez yılın gazetecisi ve 2004 yılında da Çağdaş Gazeteciler Derneğinin Rafet Genç ödülü) ile Faruk Balıkçıya (üç kez Güneydoğu Gazeteciler Cemiyeti, üç kez Musa Anter, bir kez de Metin Göktepe başarılı gazetecilik ödülü) sözlerle verilmiş en büyük ödüldü Fetullah Erbaş'ın sözleri.
Ölümün İki Yakasında; ölümle yaşam arasında kıldan ince kılıçtan keskince bir sırat köprüsünde yürüyen acılı hayatların, kimi kez asker tutsaklığında eşini Nazım Hikmet Ran'ın Vera'sını özlediği gibi özleyen ve kızları Ebru ile Başak'tan Abidin Dino'ya inat özgürlüğün ve mutluluğun resmini çizmelerini isteyen tutsak astsubay Yener Soylu'nun sesi oluyor.
Kimi kez Cizre'de öldürülen meslektaş haberci İzzet Kezer'in acılı sonuna tanıklık. Saatlerce binek bir aracın bagajında kaçak yolculuk yapan gazeteci arkadaşa yataklık!
Büyük ve acınası göçlerin tanığı olmanın derin hüznü. Dağlarda körebe oyunu. Ve sonuç da "birileri tetiğe basarken bir başkalarının da deklanşöre basması"nın ironik hikayeler ve anılar toplamı Ölümün İki Yakasında.
Aslında İstanbul medyasında haberciyle foto muhabirinin işi ayrı olduğu halde bölgede nedense bu iki işi de aynı gazeteci yapar. Yani iki kişilik gibi çalışır gazeteci. Mesela İstanbul'dan bir gazeteci bölgeye geldiğinde foto muhabirini de çoğu kez yanında getirir.
Ama bölgede genellikle haberci aynı zamanda foto muhabiridir de! O nedenle sadece yazmakla kalmaz, görüntüler de! Hem gözü hem de beyni çalışmak durumunda. Bu açıdan da Ölümün İki Yakasında kitabı görsel açıdan da fotoğraflarla epeyce zenginleştirilmiş.
Özetle yıllardır kendilerini ve işlerine dair aşklarını yakından bildiğim Faruk Balıkçı ve Namık Durukan iyi bir iş yapmışlar ortak kitaplarıyla. Kitapla ilgili bir tek eleştirim var. Keşke kimin hangi bölümü yazdığını da belirtseydiler. Gazetecileri ve Berfin yayınlarını bu güzel çalışmayı okurla buluşturdukları için kutlamak gerek. (ŞD/EÜ)
* Ölümün İki Yakasında. Faruk Balıkçı, Namık Durukan. Mayıs 2004. Berfin Yayınları. İstanbul.